Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

CAHİT S.TARANCI-R.ÖZCAN

Cahit Sıtkı Tarancı (1910-1956), şiir hayatına Namık Kemal, Tevfik Fikret ve Mehmet Emin Yurdakul'u okuyarak başlar. Sevdiği şairler arasında Fuzuli, Bakî, Şeyh Galip, Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Necip Fazıl ve Ahmet Kutsi Tecer'i sayabiliriz. Daha sonra Saint Joseph ve Galatasaray Lisesinde iken klasiklerden Corneille, Bacine ve La Fontaine'i okuyarak şiir kültürünü oluşturur. Ziya Osman Sabayla Galatasaray Lisesinde tanışması, şiir kültürüne büyük bir katkıda bulunur. Onun aracılığıyla tanıdığı Baudelaire'in, Cahit Sıtkı'nın şiir hayatında önemli bir yeri vardır. Şiir çizgisini, Baudelaire'den önce ve Baudelaire'den sonra olmak üzere ikiye ayırması, bu etkilenmenin önemini gösterir. Daha sonraki yıllarda Paris'e gitmesi ve Fransız şiirini yakından tanıması, onun şiirinin takip edeceği yörüngeyi belirler:

"Cahit Sıtkı Tarancı, herhangi bir siyasi bağlantısına girmeden, Türkçenin duru ve temiz ırmağında devrinin kendi oluş sorunsalına iddiasız bir biçimde tanıklık etmeye çalışır. Ona göre kendi oluşun ilk biçimi ölüme karşı bir tavır geliştirmekten ortaya çıkar. Yaşamın kutsallığına yönelmiş tehditleri ölümden önce ve sonra olmak üzere iki kesite ayıran şair, dünyalık ölümleri; alışkanlıkların sıradanlığına batma, fark ediş düzeyinden düşme ve unutma/unutulma gibi insani yitimlerle değerlendirirken, dünya yaşamını sona erdiren mutlak ölüm duygusu karşısında ise çaresiz bir ikaros trajedisi yaşar." (Korkmaz 2002: 390)

Görsellik unsurunun parçalanmışlığıyla en aza indirildiği yayılgan / geleğen imgeleri, duygusal öğeler içerirken yeni yaratımlara açık olmasıyla dikkat çeker. "İmgeyi oluşturan sözcüklerin anlamları ve görünümleri arasında mantığın onayladığı düz ve birebir ilişkiyi dışlayarak; daha çapraşık bir düzen inşa eder. Çarpıcı olmak için dili anlaşılmaz kılmaya itibar etmez. Onun esas gayesi, tabiilikte orijinali yakalamaktır." (Korkmaz 2002: 279). Böylece doğada bulunan farklı tür ve nitelikteki her şey, bu şiirde her an kucaklaşma, el ele dolaşma ve paylaşma şansım bulur.

"Kelimeler onun dünyasına anlamından çok ses değerleriyle girerler. Bu yüzden şiirlerinde nağmeye dönüşen kelime ve mısra anlayışı hakimdir. Serbest tarzda yazdığı şiirlerde bile bu akustik dengenin titizlikle gözetildiği dikkati çeker."(Korkmaz 2003: 327).

Cahit Sıtkı Tarancı, büyük sorunların ve/ya sosyal meselelerin şairi değildir. O, küçük insanın günlük acılarını ve ümitlerim şiir aracılığıyla dile getirir. "Şiirlerinde hayat; tekrarı olmayan ve sürekli tükenişe, unutuluşa akan bir altın ırmak gibidir. Kendisiyle beraber inşam da tükenişe götürmektedir. Bu kavrayış, zımnî olarak biraz da Batılı pozitivistlerin etkisiyle, hayatı, bir din gibi benimsemesine ve ona bağlanmasına vesile olur." (Korkmaz 2002: 3O6). Bunun için geniş kitlelerin şairi olabilme şansım yakalayabilmiştir. Ölüm karşısında büyük acılar yaşayan Cahit Sıtkı Tarancı'nın en güçlü izleği, şiirlerindeki insan kadrosunun dinmek bilmeyen atılımlarla yöneldiği ve çelik kancalarla bağlı olduğu yaşama sevincidir. Ancak ölüm, çok yönlü yüzüyle kutsal yaşam ırmağının en büyük tehdididir.

Yaşama karşı duyarsızlaşmayı, alışkanlıkların oluşturduğu körlük alanlarında yitmeyi ve fark ediş seviyelerinden düşmeyi de ölümle eşdeğer gören şair; ölümü aşabilmenin, dünya ve yaşamı içermekle mümkün olacağını savunur.

Şiirle ve aşkla dünyaya bağlanan şair, sonsuza dek yaşam lambasının sönmemesini arzular. Şiir kitapları Ömrümde Sükût (1933), Otuz Beş Yaş (1946), Düşten Güzel (1952) ve Sonrası (1957) adlarını taşımaktadır

(Ramazan Korkmaz - Tarık Özcan CUMHURİYET DÖNEMİ: Şiir 1950 sonrası)

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi