Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 



SUAVİ KEMAL YAZGIÇ / MİLYON SESLİ ŞAİR: ALİ EMRE

Söze nereden başlamalı? Şaire soruyorlar. “Yaslarımızı, acılarımızı, direncimizi ve öfkemizi daha ne kadar onaracağız?” İşte şairin cevabı: “Ölüm bize değene kadar. Yıkım ekipleri hiç boş durmuyor çünkü. Murdar baltalı kabillerle dolu hâlâ dünya. Ve biz de direneceğiz. Durmak bunamaktır çünkü, teslim olmaktır, kanaralaşmaktır. En iğrenç yenilgi biçimi de gönüllü köleliktir. Ali Emre şiirinin en önemli yönlerinden biri de bu direnç ve bilinçtir sanırım. Hiçbir tasma güzel değildir.”

Ali Emre’nin üç şiir kitabının esbab-ı mucibesi işte tam olarak bu. Hiçbir tasmanın güzel olmadığı realitesi. ‘Onarılmış Güz Bitiği’nde bir şiirin adına bakarsak Ali Emre’nin poetikasını daha da netleştirebiliriz. “Uçurtmanın tekmil ipleri kopmuştu, üşüyorduk, kötüydük, göğün elleri koynundaydı, sokaklarda düş toplayan bir rüzgâr kalmıştı...”

Ali Emre şiirinde tarihle, statükoyla, adaletsizliklerle, yılgınlıklarla hesaplaşıyor. “Şiir ya duadır ya da bedduadır” diyen Paul Valery’i hatırlatan Ali Emre’de beddua sanki biraz daha ağır basıyor. Bir yüzleşmenin şiirini yazdığı için bunu da yadırgamamak lazım esasen. Emin olduğum bir şey varsa Ali Emre’nin şiirinin konfor vaat etmediği. Sorunları görmezden gelme yoluyla aşacağını zannedenlerin onun şiiriyle güçlü bir bağ kurabileceğini zannetmiyorum. İnsana aslını hatırlatan, asli olanın peşinden gitmemiz gerektiğine işaret eden bir rahatsızlık onun verdiği. Bu da az şey değil elbette.  

KASTAMONU, İSTANBUL, SİVAS, ANKARA

Ali Emre “Bakınca içi görülen konuşkan çocukların kenti bu” diye tanımladığı Kastamonu’da dünyaya geldiğinde takvim 1967 yılını gösteriyordu. Asıl adı olan Ali Değirmenci’nin kayıtlı olduğu kafa kâğıdındaki doğum günü hanesinde ise 1 Ocak 1968 yazar. İlk ve orta öğrenimini “Denizden ürküp kaçmış” Kastamonu’da tamamlayan Ali Emre’nin İstanbul’da Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi / Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm’ünde okuduğu üniversite yılları, aynı zamanda çeşitli gazete ve dergilerde yazmaya başladığı dönemdi. Meğer İstanbul’dan mezun olan Ali Emre’nin lokması Sivas’ta beklermiş. O yüzdende Ali Emre, on yıldan fazla kaldığı Sivas'ta hem öğretmenlik yaptı hem de Cumhuriyet Üniversitesi'nde master eğitimini tamamladı. Ali Emre, kendisiyle www.dunyabizim.com’da yapılan bir röportajda o hayatındaki üç şehri şu sözlerle anlatmıştı: “Kastamonu’da doğdum ve büyüdüm. Ondan kaçtım ve şimdi en çok onu özlüyorum. İstanbul’da okudum ve evlendim. Hâlâ yakamı bırakmıyor İstanbul. Ara sıra kaçıp onu görmeye, onunla konuşmaya, hasbihal etmeye gidiyorum. Sivas’ta tam on yılımı bıraktım. Gündelik hayatımda da edebiyat alanında da hâlâ Sivas’ta biriktirdiklerimin ekmeğini yiyorum.” 2001 yılından beri Ankara'da yaşayan ve eğitimci olarak görev yapan yazar, evli ve iki çocuk babası. Yazı ve şiirlerinde Erencan Yüksel, Muharrem Çağlayan, Emre Yetkin müstearlarını da kullanan Ali Emre, Dergâh, Kayıtlar, Kırklar, Hece, Muştu, Edebi Pankart, Derkenar, Merdiven, Endülüs, Edebiyat Ortamı, Karagöz, Yolcu, Umran gibi dergilerde yazdı ve düz yazılarını topladığı birkaç kitaba imza attı.

MESAİ ŞİİRE DÜŞMAN MI?

Yoksul bir ailenin çocuğu Ali Emre. Anne ve babasının okuma yazması yoktu. İlkokula giderken çamurların arasından gazete parçalarını çıkaran ve büyük bir istekle okuyan Ali Emre, bir yandan da simit ve çorap satardı. Bütün eğitim hayatı boyunca bir yandan da ekmeğini taştan çıkartan Ali Emre, harçlıklarını biriktirip sürekli kitap aldığı için daha ortaokuldayken Doğu ve Batı klasiklerinin çoğunu okumuş ve kendine yüzlerce kitaptan oluşan bir kitaplık kurmuştu. Onu bir köşede oturup, kitap okurken gören ümmi babası sevincinden ağlardı. İstanbul'da üniversitedeyken yol parası vermemek için okuldan yurda dünyanın yolunu yürüyerek giden Ali Emre o yıllarını anlatırken harçlığı bittiği ve doğru dürüst beslenemediği için açlıktan bayıldığını ifade ediyor. Stadyumlara gidip maçlarda çekirdek satan Ali Emre o yıllarını şu sözlerle anlatıyor: “Elime geçen ilk parayla bir simit aldıysam, kalanıyla da bir dergi ya da kitap almışımdır. Yaz tatillerinde, çalışırken bile, iki günde koca bir kitabı okuyup bitirdiğimi bilirim. Şimdi benim çocuklarım da öyledir. Yıllardır, günde bir iki saat uykuyla yetinirim. Uyuyamıyorum zaten. Fakat daha iyi bir işim olabilirdi. Nerdeyse her gün, sabah sekizde başlayıp akşam sekizde dokuzda biten bir iş ortamında dönenmek çok kötü gerçekten. Çalışmalarımı, üretkenliğimi olumsuz etkileyen asıl sıkıntı bu.”

ŞİİRLE İMTİHAN

Ali Emre’nin şiire yönelmesi, küçük yaşlarına dayanıyor. Lisedeyken epeyce şiir yazmış. Kastamonu’dan arkadaşı Ozan Ozanoğlu ile sigara paketlerine, küçük kâğıtlara şiirler yazmışlar, yarışmalara katılmışlar. Şiirlerini ilk gören şair ise Hilmi Yavuz. Verdiği şiirlerin hepsini okumuş ve notlar düşmüş. Sonra dergiler başlamış. Üniversiteden hocası olan Mehmet Emin Ağar ile birlikte Mustafa Kutlu’ya gitmişler bir gün. Ondan sonra Dergâh’ta şiirleri çıkmış. İşte o dönemde Ali Emre, Necat Çavuş, Hüseyin Atlansoy, Şaban Abak gibi şairlerle tanışmış. Sonra Ali Emre’nin arkadaşları bir tomar şiirini Yusuf Ziya Cömert’e ulaştırmış ve böylece şiirleri Kayıtlar dergisinde yayımlanmış. Ali Emre şiirine destek veren diğer isimleri ise şöyle sıralıyor: “Şiirle irtibatımın zayıfladığı dönemlerde beni teşvik eden, yazma konusunda beni yüreklendiren İbrahim Tenekeci, Hayriye Ünal gibi arkadaşları ve Ankara’ya yerleştiğimde çokça ilgisini ve yardımını gördüğüm Hüseyin Su’yu da saygı ve dostlukla anmam gerekiyor kuşkusuz.”

Ali Değirmenci imzasıyla yayınlanan deneme kitaplarından habersiz değilim elbette. Ancak bir şaire ‘şiir’ merkezli portre yazmak da çok yadırgatıcı olmasa gerek. Ali Emre ile üçüncü şiir kitabı dolayısıyla yapılan söyleşide önümüzdeki döneme ilişkin açıkladığı yazı rotası ise şöyleydi: “Yayımlamadığım fakat kitap bütünlüğünde gelişen şiirler var. Onları bitirmek istiyorum önce. Nureddin Zengi etrafında gelişen bir roman yazıyorum ağır aksak. Kısmet olursa poetik yazılarımı ve şiir / şair değerlendirmeleriyle ilgili çalışmaları da toplayıp kitaplaştırmak istiyorum.”
Bize de istifade etmek düşüyor elbette…

SON EKLENENLER

Üye Girişi