Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

AYHAN KIRDAR’IN ŞİİR DÜNYASI- ARŞ. GÖR. FATİH SAKALLI*

ÖZ: Ayhan Kırdar, 1960 ve 70’li yıllarda 6 adet şiir kitabı çıkarmıştır. Şiirleri dönemin önde gelen sanat ve edebiyat dergilerinde yayınlanmıştır. Şair son olarak 1996 yılında Lo (Bütün Şiirleri) adlı kitabında bütün şiirlerini toplamıştır. Kırdar, herkesin bildiği şeyleri farklı bir duyuş tarzı (ifade kabiliyeti) ile verir. Sade dili ve iyi tekniğiyle etkileyici şiirlere vücut verir. Şair, duygu ve düşüncelerini, şiirin yapısal düzeni içerisinde çok başarılı bir şekilde işlemiştir. Biz bu çalışmamızda Kırdar’ın şiirlerinden hareketle onun şiir dünyasını işlemeye çalıştık. İncelememizi, hayatı, edebi şahsiyeti, şiirlerinin basılması ve yayımlanması, şiirlerinin temalara göre dağılımı, temaların incelenmesi, ses ve şekil özellikleri, sonuç başlıkları adı altında 7 bölümde yaptık. Ele aldığımız hususları şiirlerinden aldığımız örneklerle vermeye gayret ettik.
………….

HAYATI

1936’da Aydın’da doğdu. Çocukluğu Kerkük ve Bağdat’ta geçti. İlkokulu Bağdat’ta, ortaokulu İzmir’de Karataş Ortaokulu’nda, liseyi İstanbul’da okudu. Bir süre Ege Üniversitesi’nde kadavralar üzerinde anatomi çalışmalarında bulundu. Daha sonra İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdi. 1967’de Yüksek Resim Bölümü’nü bitirdi. Aynı yıl askere gitti. Erzincan Merkez Komutanlığı’na atandı. Askerden döndükten sonra liselerde Resim ve Sanat Tarihi dersleri okuttu. İlk şiir kitabı Lo 1961 yılında yayınlandı. Sağlık durumu bozulduğu için dördüncü kitabından sonra dokuz yıl süren uzun bir sessizlik dönemine girdi. Ayhan Kırdar’ın şiirleri, Sanat Dünyası, Gençlik, Yelken, Dost, Varlık, Hisar, Türk Edebiyatı, Şiir ve Çağrı dergilerinde yayımlandı. Şiirlerinde resim kültüründen gelen bol teşbihli söyleyişlere yer vermesine rağmen, açık bir anlatımı sürdürdüğü görülen şairin renkli bir imajla güçlü bir ifadeyle kabiliyetiyle şiirlerine vücut verdiğini de söyleyebiliriz. Soyarken Bıçak Karanlığı adını verdiği beşinci şiir kitabı onun yeniden doğuşunu edebiyat yaşamına tekrar dönüşünü simgeler. Şairin öğretmenlikten sonra serbest çalışır (Kırdar 1975: 34). Şair 31 Ocak 1999’da İstanbul’da vefat etmiştir. (T.B.E.A, 2001: 503).


EDEBÎ ŞAHSİYETİ (ŞAİRLİĞİ)

Ayhan Kırdar’ın ilki 1961’de sonuncusu 1977’de olmak üzere altı adet şiir kitabı yayınlanmıştır. Bunlardan başka 1996 yılında Lo (Bütün Şiirleri) adlı eserle bütün şiirlerini bir kitapta toplamıştır. Şairin 1960’lı yıllarda başlayan şiir serüveni 1990’lı yılların ortalarına kadar çeşitli dergilerde devam etmiştir. Daha önce de sözünü ettiğimiz gibi bu dergiler arasında Sanat Dünyası, Gençlik, Yelken, Dost, Varlık, Hisar, Türk Edebiyatı, Şiir ve Çağrı bulunur. Ayhan Kırdar, karmaşık bir yapıya sahiptir. Ondaki bu karışık ruh hâli, çeşitli temleri farklı bir duyuş ve ifade tarzıyla ele almasıyla ortaya çıkar. Mehmet Kaplan da Şiir Tahlilleri II adlı kitabında: “Bazı şiirlerinde Bedri Rahmi ve Attila İlhan tesiri his solunmasına rağmen Kırdar’ın kendisine has bir duyuş tarzı ve güzel mısra yaratma kabiliyeti olduğu açıkça görülüyor.” (Kaplan 1998: 320) diyerek bunu anlatmaya çalışır. Bunlardan başka Cahit Sıtkı Tarancı ve Orhan Veli’nin şiirlerinde gördüğümüz kavramların Ayhan Kırdar’ın şiirlerinde de mevcut olduğunu belirtir (Kaplan 1998: 108-116). Ayhan Kırdar’ın şiirlerinde adı geçen şairlerin şiirlerinde rastladığımız kavramları görür, onlara has üslûpla karşılaşırız. Örneğin Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun şiirlerinde Tanrı’nın varlığında kaybolma iştiyakı, tabiatla kaynaşma duygusu, kendi beninden nefretle gayri şuurî olarak anne karnına dönme arzusu, cinsî haz, yaşama sevincine rağmen insanla kâinat arasındaki uyuşmazlık, ölümün trajedisi, varlığın sırlarının araştırılması gibi kavramlarla karşılaşırız (Kaplan 1998: 108-116). Ayhan Kırdar’ın şiirlerinde de bu kavramların hepsini görmemiz mümkündür. Bedri Rahmi Eyüboğlu ile Ayhan Kırdar’ın uyuştuğu diğer bir nokta ise resimdir. Eyüboğlu ressamdır, Kırdar da daha önceden bahsettiğimiz gibi Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü mezunudur. Dolayısıyla ikisinde de resim kültüründen gelen bir söyleyiş tarzı hâkimdir. Bunu biz ilk olarak Servet-i Fünûn şairlerinden Tevfik Fikret’le görürüz. Pitoresk ‘kelimelerle resim yapma’ edebiyatımıza onun getirdiği bir yeniliktir. Fikret, bu şekilde şiiri resme yaklaştırmıştır. Kırdar’ın şiirlerine genel olarak baktığınız vakit gözlemlerini ve düşüncelerini, resim yapar gibi okuyucunun gözünün önünde canlandırabileceği şekilde aktardığını görürsünüz. Bu da onun resim kültüründen gelen bir söyleyiş tarzına hâkim olduğunun ispatıdır diye düşünülebilir. Kırdar’ın şiirlerinde tesiri görülen şairlerden birisi de Attila İlhan’dır. “Attila Ilhan’ın şiirlerinde hatıralar, kaçış, inanma problemi, arayış, korku, aşk, hayat tecrübesi, ölüm düşüncesi, geçmişe özlem, yalnızlık, ölüme yaklaşmış insanın korkusu, cinsellik, savaş, Türk tarihi, Anadolu’nun ihmal edilmişliği kavramlarını görürüz.” (Çelik 1998: 1- 4).

Kırdar’ın şiirlerinde de bu kavramların hemen hepsi mevcuttur. Kırdar’ı Attila İlhan’dan ayıran nokta ise Kırdar’ın şiirlerinin çoğunda ferdî temleri işlemesi, son iki kitabındaki şiirlerde toplumsal kavramlara değinmiş olmasıdır. Oysa Attila İlhan’da ferdî temlerle toplumsal temlerin birbirine yakın oranda sunulduğunu görürüz. “Cahit Sıtkı Tarancı ve Orhan Veli’de de ölüm arzusu, içgüdülerine göre yaşamak, cinsellik, gayri şuurî olarak anne karnına dönme isteği, fanilik (zamanın geçiciliği) ölüme karşı yaşanılan hayatın güzelliği fikri, Tanrı’yı arama, tabiata yönelme gibi kavramlarla karşılaşırız.” (Kaplan 1998: 100-106, 118-126). Kırdar’ın bu şairlerle de işlediği kavramlar yönünden uyuştuğunu söyleyebiliriz. İşlediği kavramlar yönünden yukarıda sözünü ettiğimiz şairlerle benzerlik gösterse de Kırdar’ın bu kavramları farklı bir sesle imajlarla süsleyerek vermesi, onun okunduğu vakit fark edilmesini sağlayan unsurlardandır. Kırdar, bu sayede kendi şiir dünyasını oluşturur. Kırdar’ın anlattıkları yaşamın içindendir ve yaşarken tattığımız duygulardır. Fakat Kırdar, bunları kendi üslûbuyla öyle güzel verir ki okuyup da etkilenmemek mümkün değildir.

Değerli şair Ahmet Kutsi Tecer, bundan emin olduğu için Bağırıyorum’un başına “Ayhan Kırdar’ın Şiiri” başlıklı bir yazı yazar ve şunları söyler: “ Ayhan Kırdar, biraz bulutlu, biraz hülyalı, fakat çok renkli sesler çıkaran bir kamışla bize efsaneleri söylüyor. Ayhan’ın şiirlerinde iç çekişmeleriyle çizilmiş bir âlem görüyoruz. Bu şiir âlemi, düşüncenin soyut karakterini eşyaya ve duyulara yükleyen kelimelerle örülmüş bulunuyor... Ayhan Kırdar, her şair gibi sırrını kendi kişiliğinde gizleyen bir şiir tekniğiyle varlığını kanıtlayan çelişmeleri, çatışmaları dile getiriyor. Sevgiye, topluma, yaşama dair türlü kuşkular, türlü özlemler, türlü ümitler ... Bunlar bugün yükselmekte olan bir kuşağın zaman ve toplum şartlarına bağlı olan içten davranışlardır. Bir bakıma Kırdar, her iki kitabıyla (Lo ve Bağırıyorum) kendinin ve kendi kuşağının şiirini veriyor.” ( Kırdar 1963: 7-12). O, her ne kadar ferdî hislenmelerin ağırlıkta olduğu şiirler yazmış olsa da yaşadığı yılların özellikle de 50’li ve 60’lı yılların siyasî ve sosyal yapısından çok etkilenmiş bunu da şiirlerine yansıtmıştır. Onun şiirleri, sosyal sorunların ferde yansıması şeklinde düşünülebilir. Başka bir tabirle Kırdar’ın şiiri, genel olanın özelde yaşatılmasıdır. 1966’da çıkan dördüncü kitabından sonra sağlık nedenlerinden dolayı dokuz yıl gibi bir süre şiire ara veren Kırdar 1975’te çıkardığı Soyarken Bıçak Karanlığı ve Geceye Çizilen Güneş kitaplarıyla sosyal kavramları bizzat ele alır ve bunları kendi beni dışına çıkarır.

1996 yılında çıkardığı Lo (Bütün Şiirleri) adlı kitabın arka kapağında yer alan şu yazının da bizim görüşlerimizi doğrulayacağı düşüncesindeyiz: “Kişiliğini ve sanatını, yaşamından ve eğitiminden kaynaklanan, bireysel hüzünlerin, yönsüz ve sonuçsuz bunalım ve baş kaldırılan karanlıklarından, özlemli bir ışığa, bir yeniden doğuşa çıkarmayı başaran Ayhan Kırdar’ı toplumcu bir şair olarak da anabilmek için şimdi daha çok umut var çünkü O, Soyarken Bıçak Karanlığı kitabında olduğu gibi Geceye Çizilen Güneş'te de bir çağlayan güzelliğiyle, yaşamın bardağına renk verenler için yazıyor.” (Kırdar 1996: 175). Onun bu tavrı, bulanık bir dünyaya sis perdesinin arkasından düşünceli bir şekilde baktığını gösterir.
Kırdar’ın şiirlerinde gördüğümüz ferdî temaları beş ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlar: Varlık ve Yokluk, Huzursuzluk, Keder, Yalnızlık ve Yaşama Bağlılıktır. Şair bu temaları da farklı konular vasıtasıyla sunar. Örneğin varlık ve yokluk temasında ölüm, kader, yaşama bağlılık temasında aşk, tabiat gibi konular sayesinde bu temaları vermeye çalışır. Şair, sosyal temalarla da savaş, özgürlük, askerlik, cinsellik, Anadolu ve Anadolu insanının durumunu şiirlerinde işler. Sosyal temaları, ferdî temalardan ayıran nokta ise bunların genellikle tema aşamasında kalması, ferdî temalarda olduğu gibi konulara bölünmemesidir. Onun şiir dünyası çok yönlü bir bütünlük arz eder. O, hemen hemen hayattaki her türlü duygu ve düşünceye değinmiş bu sayede hayatın karmaşıklığını anlatmaya çalışmıştır. Bunu yaparken de herhangi bir kurala bağlı kalmamış, hiçbir endişe taşımamış içinden geldiği gibi şiir yazmıştır. Onun şiirlerindeki başarının da burada aranması gerektiği söylenilebilir. O, içinde yaşadığı bütün olumsuzluklara rağmen çevresine karşı duyarlı kalabilen iyi bir gözlemci, bunları ifade etmesini bilen başarılı bir anlatıcıdır.

Kırdar’ı başarılı kılan noktalardan bir tanesi de şiirlerinde ses ve şekil özelliklerini çok iyi kullanmış olmasıdır. O, mısraları belli bir düzene bağlı kalarak kullanmaz. Nerede nasıl kullanılması gerekiyorsa o şekilde kullanır. Ayrıca mısralarda gerek kelimeler vasıtasıyla gerekse şekli olarak oynaması onun şiirine ilginçlik katar ve dikkat çekici bir özellik kazandırır. Şiirlerinde gördüğümüz üç nokta işareti, söyleyecek çok sözünün olduğunu ifade ederken, iki çizgi arası ifadelerin kullanımı da bir şeyleri vurgulamak istemesine bağlanabilir. Kırdar’ın şiirlerindeki en önemli özelliklerden bir tanesi de söz sanatları vasıtasıyla ahenkli bir yapı oluşturmasıdır. O, benzetmeleri ve kişileştirmeleri çok farklı şekilde kullanarak kendine has bir imaj dünyası oluşturur. Şiirlerinde kullandığı zıtlıklar aslında onun hayatta yaşadığı çatışmayı ifade eder niteliktedir. İkilemeler ve pekiştirmeler onun lirizminin doruklarını gösterir. Ondaki en dikkati çeken noktalardan birisi de şiirlerini konuşur gibi yazmış olmasıdır. Onun şiirlerinde karşısındaki birisiyle konuştuğunu veya birilerine bir şeyler anlattığını hissedersiniz. Bağlaçlar onun duygu ve düşünceleri arasında bir köprü görevi görür. Şiirlerinde kullandığı mısra, kelime ve ses tekrarları ise onun mistik bir dünyadan coşkulu bir dünyaya uzanan bir yolda yolculuk yaptığını gösterir. Şairin düzyazı şeklindeki (mensur) şiirlerinde ise isyankâr, kahramanca bir edayla karşılaşırız. Kır-dar, kafiye ve redifleri ise gerektiği ölçüde kullanırken, genellikle yarım ve tam kafiyeleri tercih eder.

Bütün bu özellikler bize Kırdar’ın Türkçeyi nasıl kullanacağını bildiğini ispat eder. Düzgün, ölçülü bir söyleyişi vardır. Kırdar’ın kitabındaki şiirler, onun söyleyişte şiir diline daha çok yaklaştığını gösterir. Aynı zamanda onda bir aydına has duru dille karşılaşırız. O, sade dili ve iyi tekniği sayesinde kendi şiirini oluşturan nadir şairlerden birisidir. Kır-dar’ın şiiri dili konusunda başarılı olduğunu söylemememiz için hiçbir neden yoktur. Kısacası o, iyi bir şiir işçisi, başarılı bir dil ustasıdır. Onun şiirlerinde belli bir yapaylık göze çarpmaz. Saf ve temiz mısralarda kendinizi bulursunuz. Bazen öyle mısralarla karşılaşırsınız ki neye uğradığınızı anlayamazsınız. Onun ilk dizesinden son dizesine kadar okuru sarsan bir havayla karşılaşırsınız. Duygu ve düşünceyi mısralarında uygun ve kararınca kullanan şairin şiirlerinde usun payının fazla olduğu da dikkatlerden kaçmaz. O, okuru düşünmeye sevk eden şiirler yazar, onların bazı konular hakkında zihin yormalarını ister. Sözcüklerle çakıl taşlarıyla oynar gibi oynayan şair, sözcüklere yüklediği duygu ve anlamla şiiri şiir yapar. Kırdar’ın bütün bunları yaparken gençlik heyecanından kurtulmuş, olgun bir tavırla hareket ettiğini görürüz. Onun şiirlerini güzel kılanın da bu olgunluk hâli olduğu söylenilebilir.
Kırdar, her şiirinde farklı dünyaların kapılarını açar. Umut, korku, anı, çaresizlik vb. birçok kavramı bütünüyle kişiye sindirir. Onun şiirlerinde çoğu zaman iyimserlikle kötümserliğin yan yana aynı ölçüde işlendiğini görürüz. Onda yaşadığı yılların özellikle de altmışlı yılların belirsiz ve karamsar havasını, içindeki iyimserlikle eritmesini başaran bir kişilikle karşılaşırız. O, en çıkılmaz durumlarda bile yitmeyen bir iyimserliğe sahiptir. Kırdar, espri dozunu azaltarak dizelerine his ve gözlemi yükler. O, gözlemlerini, şahsî duygulanmalarıyla zirveye taşıyan, lirizmin doruklarına erişmiş başarılı bir ozandır. Kırdar’ı antenleri topluma yönelmiş hümanist (insancıl) bir şair olarak nitelendirmek yanlış olmasa gerekir.

Çünkü ondaki duyuşlar toplumsal, yaşam, var oluşundan beri süregelen gerçeklerin ta kendisidir. Aslında onun amacı her yönüyle insanı anlatabilmektir; fakat bunda yaşadığı süre içerisinde pek başarılı olduğu söylenemez. Onun başarısı, sadece söyleyiş güzelliğindeki farklılıkta kalmıştır. O, dönemin şiir hareketlerinden uzak durarak kendi oluşturduğu bağımsızlık bölgesinde şiirlerini söyler. Kırdar, ezelden beri insan kaderini etkileyen duygu ve heyecanları en derinden işleyebilen insandır. Bunu yaparken de çarpıcı imajları, büyük bir mısra yapısıyla muhteşem bir bütünlük sağlar. Onun şiirleri, birbirini tamamlayan bir devamlılık arz eder. Şiirleri, bir hikâyenin veya romanın bölümleri gibidir, birbirinden kopuk değildir. Kırdar’ın yaptığı işi yeniden biçimlendirme olarak da kabul edebiliriz. Çünkü gerçekten anlatılmış olan anlatılmaz. Anlatılan şeyin tekrarı ancak yeniden biçimlendirmeler sayesinde olur. Dolayısıyla Kırdar’ın yaptığını da böyle düşünmek gerekir. O, şiirlerindeki farklılıkla şiirimizin imkânlarını büyütmek isteyen bir şahsiyettir. O, şiirimize kendi kurduğu bağımsızlık ülkesinden yani içerden bakarak yakalanmış bir zorunluluktan ana gelişimi tutarlılığa vardırmak ister. Onun yaptığı bu işi bir uğraş, çabalama gayreti olarak da düşünebiliriz.

Ayhan Kırdar’ı çağdaşlarından ayıran özelliklerden bir tanesi de Garip, İkinci Yeni, toplumcu hareketlerin dışında bir yerde Cahit Sıtkı’nın Garip sonrası şiirlerindeki gibi şiir yazmasıdır. O, çıkışını bir bakıma hece şiirinin duyarlılığından alan, ama onu yeni biçimler içinde geliştirmek isteyen bir sanatçıdır. Mehmet Kaplan, Cahit Sıtkı için şunları dile getirir: “Cahit Sıtkı ve Orhan Veli nesli, artık ne dine, ne de tarihe inanıyorlardı. Onlar için sadece ‘yaşanılan an’ mühimdi. Gençlik yıllarında Andre Gide’nin Dünya Nimetleri"ni okuyan bu nesil, “yaşama sevincini adeta bir din haline getirdi. Fakat ölüm vardı, sosyal sefalet ortadaydı. Bunlar yaşanılan hayatın tatlı aşına zehir katıyordu. Ölüme çare bulunamayacağına göre yapılacak şey geçen günleri mümkün olduğu kadar hızla doldurmak ve sosyal sefaleti ortadan kaldırmaktı. Cahit Sıtkı sosyal konularla pek meşgul olmamıştır. Eserlerinde sık sık ele almış olduğu tem “ölüme karşı yaşanılan hayatın güzelliği” fikridir... O yaşamak şartıyla her mihneti kabule razıdır.” (Kaplan 1998: 101-102).
Kırdar, özgür koşuğu çok rahat kullanır, başarılı bir uyak sistemini sürdürür, şiirleri imge bakımından zengindir. Ayhan Kırdar’da aruzla hecenin açık ve gizli uyumlarından gelen bir dize kurma yeteneği vardır. Şiirlerinde kendine has inleme ve haykırışların yanında toplumsal protestolara da rastlarız. Bu protestoları söyleyişteki tavrı da canlı ve sıcaktır. Onun şiiri, kimi zaman durgun kimi zaman hırçın bir denizi andırır, yalnızlık, acı, geçmişe özlem, umutsuzluk gibi birçok olumsuz duyguyu bünyesinde barındırmasına rağmen yaşama sevincini hiçbir zaman yitirmemiş bir beklentidir. Kırdar’ın değeri pek fark edilmemiştir. Fakat O’nun görmezden gelinemeyecek kadar başarılı bir şair olduğu söylenilebilir.


ŞİİRLERİNİN BASILMASI VE YAYINLANMASI

Ayhan Kırdar’ın ilki 1961 yılında sonuncusu 1977 yılında yayımlanan altı adet şiir kitabı olduğu tespit edilmiştir. Bunların dışında bütün şiirlerini 1996 yılında Lo (Bütün Şiirleri) adlı bir kitapta toplayarak yayınlamıştır. İlk şiir kitabı Lo adını taşır. 1961 yılında ilk baskısı çıkan kitabın ikinci baskısı 1967 yılında çıkmıştır. Bu şiir kitabı 47 sayfa olup, 27 şiirden oluşur. Biz bu çalışmayı yaparken kitabın ikinci baskısından, yani 1967 İstanbul baskısından faydalandık. Bu kitaptaki şiirleri aşağıda sırasıyla belirtilmiştir.

LO : 1. Lo 2. Bir Kere 3. Bir Süre İçin 4. Dilenci 5. Savaşlar Baladı 6. Saat 7. Benim Sarhoşluğum Başka Türlü 8. Yumak ve Kadın 9. Serenat 10. İspanya Destanı 11. Ak Düş 12. Bir Başka Gemi 13. Hayat Şarkısı 14. Büyük Günah 15. Parıltılar 16. Acı Senfoni 17. Terk Ediş 18. Tatsız 19. Quantitatif 20. Kırık Ayna 21. İnsanlar 22. Peçete Duvarı 23. Büyük Donjuan 24. Öyle Bir Dünya 25. Umut Tarlası 26. Bir Kere Daha İstanbul 27. Altın Gemi (Hisar Dergisi, 1967, S. 42 s. 21).

Ayrıca şairin bu şiirleri, Lo (Bütün Şiirleri) 1996, kitabında 6-37 sayfaları arasında yer alır.
Şairin ikinci şiir kitabı Bağırıyorum adını taşır. 1963 yılında İstanbul’da basılmıştır. Bu şiir kitabı 48 sayfa olup 28 şiirden oluşur. Ayrıca kitabın başında Ahmet Kutsi Tecer’in yazdığı “Ayhan Kırdar’ın Şiiri” adlı bölüm yer alır. Bu kitaptaki şiirleri aşağıda sırasıyla belirtilmiştir.

BAĞIRIYORUM: 1. Bağırıyorum 2. Savaşlar Sonatı 3. Geceye Övgü (Varlık Yıllığı, 1962, s. 308). 4. Gelmemiş Zamanların Korkusu 5. Final 6. Mezarlar Sonatı (Türk Edebiyatı Dergisi, Şubat 1988, S. 172, s. 40). 7. Beyaz Gemi 8. Cehenneme Kurulan Kamp (Çetin, Mehmet 1991, Tanzimat’tan Bugüne Türk Şiiri Antolojisi 2, Ankara s. 766, 767). 9. Kapı 10. Amore 11. Sitem 12. Masal 13. Bilinmez ki 14. Aşk Çıkmazı 15. Tren (Hisar Dergisi, Şubat 1971, S .86, s. 23). 16. Sürgünlerin Türküsü 17. Çoban 18. Korku (Türk Edebiyatı Dergisi, 1964 Yılı Seçmeler, s. 180-181; Varlık Yıllığı 1963, s. 238-240). 19. Ayrı Kutuplarda 20. Soyunuk Sonat 21. Orta Direk 22. Modern Diyojen 23. Toprak 24. Garip Satıcı 25. Neden Kanlıdır Güneş Akşam Üstleri 26. Oha Oh 27. Duman (Varlık Yıllığı 1966, s. 372). 28. Kanlı Çıngırak
Ayrıca şairin bu şiirleri, Lo (Bütün Şiirleri) 1996, kitabında 40-73 sayfaları arasında yer alır.
Şairin üçüncü şiir kitabı Ole adını taşır. 1966 yılında İstanbul’da basılmıştır. Bu şiir kitabı 30 sayfa olup 17 şiirden oluşur. Bu kitaptaki şiirler aşağıda sırasıyla belirtilmiştir.

OLE: 1. Spleen (Varlık Yıllığı 1964, s .276). 2. Ne Demek 3. Olvido 4. Şafak Yeleli Gecelerden (Çetin, 1991:766). 5. Rıhtımda 6. Heheey Yaşamak Güzel Şey 7. Kaçmak 8. Sansür 9. İspanya Destanı ((Kırdar, Lo, 1967, s. 18-19). 10. Ballade 11. Klevietta 12. Viva (Varlık Yıllığı 1965, s. 280). 13. Toprak II 14. Gece 15. Rondo 16. Petek Hayriye’nin Evi 17. Lo’ya Son Mektup

Ayrıca şairin bu şiirleri, Lo (Bütün Şiirleri) 1996, adlı kitabında 7599 sayfaları arasında yer alır. Bu şiirlerden başka Bütün Şiirleri kitabının O/e’ye ait kısmında şu şiirlere de rastlarız.

BÜTÜN ŞİİRLERİ - OLE - : 1. Ay Türküsü 2. Soyut 3. Serenat II (Varlık Yıllığı 1961, s. 260). 4. Yelken (Hisar Dergisi, Ekim 1966, S. 34, s. 8). 5. Sitem 6. Aralık Kalan Kapıdan
Şairin dördüncü kitabı GECE BİR KELEPÇE BİLEKLERİMDE adını taşır. 1966 yılında İstanbul’da basılmıştır. Fakat biz bütün araştırmalarımıza rağmen bu kitaba ulaşamadık. Bu şiir kitabını Bütün Şiirleri adlı kitabına da almamıştır. Yalnız kitaba ismini veren şiirin yani “Gece Bir Kelepçe Bileklerimde” (Hisar Dergisi, Haziran 1966, S. 30, s. 11). adlı şiirin bir dergide yayınlanmış olduğunu bilmekteyiz.

Şairin beşinci şiir kitabı Soyarken Bıçak Karanlığı adını taşır. 1975 yılında İstanbul’da basılmıştır. Bu şiir kitabı 33 sayfa olup 16 şiirden oluşur. Bu kitaptaki şiirleri aşağıda sırasıyla belirtilmiştir.

SOYARKEN BIÇAK KARANLIĞI: 1. Yalnızlığı Kuşanmak 2. Surmantil 3. Kuğu (Hisar Dergisi, Mart 1972, S. 99, s. 17). 4. Tutuştu Geniş Kanatlarım Gökyüzüsüz Kaldım 5. Yağmur (Hisar Dergisi, Ocak 1974, S. 121, s. 7; Karaalioğlu, Seyit Kemal (1993), Çağdaş Türk Şiiri Antolojisi, s. 464). 6. Altın Gemi (Kırdar, Lo, 1967, s. 42). 7. Tamara İçin (Hisar Dergisi, Eylül 1967, S. .45, s. 14). 8. Karda Askerin Türküsü (Hisar Dergisi, Eylül 1971, S. 93, s. 23). 9. Tren 10. Simetri (Türk Edebiyatı Dergisi, Mart 1972, S. 3, s. 13). 11. Toprak 12. Sevgi Üstüne Varyasyonlar (Hisar Dergisi, Ocak 1971, S. 85, s. 25). 13. Suç 14. Çalmışlar 15. Gün Ola 16. Akvaryumda 20.000 Fersah

Ayrıca şairin bu şiirleri, Lo (Bütün Şiirleri) 1996, adlı kitabında 102-124 sayfaları arasında yer alır. Şairin altıncı şiir kitabı Geceye Çizilen Güneş adını taşır. Bu kitap 1977 yılında İstanbul’da basılmıştır. Şairin bu kitabında da 15 şiir vardır. Bu kitaptaki şiirleri aşağıda sırasıyla verilmiştir.

GECEYE ÇİZİLEN GÜNEŞ: 1. Semaver 2. Çapaklı Yaşamak 3. Beklenen 4. Düşman 5. Bir Gün Sen de Güzel Olacaksın 6. Geceye Çizilen Güneş 7. Dargın (Hisar Dergisi, Eylül 1976, S. 153, s.17). 8. Şiir 9. Ayrı Kutuplarda 10. Anı (Hisar Dergisi, Aralık 1976, S. 156, s. 10; Çetin 1991:768). 11. Mum 12. Yorgun (Hisar Dergisi, Mart 1976, S. 147, s. 8). 13. Yarın 14. Lokomotif 15. Hava Gül Kokuyor

Ayrıca şairin bu şiirleri, Lo (Bütün Şiirleri), 1996, adlı kitabında 127-148 sayfaları arasında yer alır. Şair, Lo (Bütün Şiirleri), İstanbul 1996, adlı kitabının sonuna Son Dönem Şiirlerini de eklemiştir. Bunlar aşağıda sırasıyla belirtilmiştir.

SON DÖNEM ŞİİRLERİ: 1. Ayna (Türk Edebiyatı Dergisi, Haziran 1985, S. 140, s. 39). Aradoks (Türk Edebiyatı Dergisi, Nisan 1986, S. 140, s. 49). Nevroz 4. Zamanla Uçup Giden 5. Alkol (Türk Edebiyatı Dergisi, Şubat 1986, S. 148, s. 67). 6. Kurutulmuş Sevda Bahçeleri (Türk Edebiyatı Dergisi, Ağustos 1985, S. 142, s. 79). 7. Kırık Kanatlı Kuş (Türk Edebiyatı Dergisi, Haziran 1988, S. 176, s. 51).

Bunların dışında bütün bu şiir kitaplarının içerisinde yer almayan ve çeşitli dergilerde rastladığımız şairin şu şiirlerini de vermek istiyoruz. Bu şiirler muhtemelen ulaşamadığımız Gece Bir Kelepçe Bileklerimde adlı şiir kitabında yer alan şiirlerdir.

1. Mehmetçiğin Yeni Çağ Türküsü (Hisar Dergisi, Ekim 1974,5. 130, s. 15). 2. Yeni Çağda Ay Türküsü (Hisar Dergisi, Temmuz 1966, S. 31, s. 10). 3. Zaman(Hisar Dergisi, Ağustos 1967, S. 44, s. 16).
………………

SONUÇ

Ayhan Kırdar’ın şiir serüveni 1960’lı yılların başında başlar ve 1990’lı yılların sonuna kadar devam eder. Lo (1961), Bağırıyorum (1963), Ole (1966), Gece Bir Kelepçe Bileklerimde (1966), Soyarken Bıçak Karanlığı (1975), Geceye Çizilen Güneş (1977) adlarıyla altı adet şiir kitabı çıkaran şair, 1996 yılında yayımladığı Lo (Bütün Şiirleri) adlı kitabıyla bunları bir araya getirir. Ayrıca bu kitaba Gece Bir Kelepçe Bileklerimde adlı kitabındaki şiirleri dâhil etmemiştir. Bunun sebebini tam olarak bilmiyoruz. Lo (Bütün Şiirleri) adlı kitabında diğer şiir kitaplarının içerisinde yer almayan farklı şiirlere de rastlamaktayız. Bunlar Gece Bir Kelepçe Bileklerimde adlı kitabında yer alan şiirler olabilir.

Kırdar, fazla tanınmış bir şair değildir. Onun şiirlerini ilk okuduğunuzda farklı bir duyuş tarzıyla karşılaşırsınız. O, insan kaderine etki eden duygu ve düşünceleri onları sarsan bir hava içerisinde vermesini bilen bir şairdir. Onun şiirlerini okuduğunuz vakit sadece duygulanmaz aynı zamanda da düşünürsünüz. Çünkü o, aklın payını ön planda tutarak şiir yazar. Ufkunuzun genişlediğini, bakış açınızın değiştiğini görürsünüz. Toplumsal duyuşları, kendi beninden hareketle farklı bir söyleyiş tarzı içinde veren şairi, başarılı bir anlatıcı olarak görebiliriz. Şair, farklı şeyleri anlatmaz, onun yaptığı iş, olan şeylere yeniden biçim kazandırmaktır. O, iyi bir şiir ustasıdır. Onun şiirlerinde resim kültüründen gelen bir söyleyiş tarzı hâkimdir. Bunda şairin aynı zamanda da ressam olması da rol oynar. O, şiire âdeta bir canlılık katar. Şiiri okurken sadece hissetmez aynı zamanda o şiiri yaşarsınız. Şiir, onun için renkli dünyanın mısralara aktarılmış hâlidir. Kırdar, tablo yapar gibi şiir yazar. Mısraları ve mısra-lardaki kelimeleri nerede, nasıl kullanacağını çok iyi bilir. Mısralarla çakıl taşlarıyla oynar gibi oynar. Şiirlerini oluştururken şeklî bir kaygı taşımaması ve içinden geldiği gibi yazması onu başarıya götüren bir etkendir. Şiirlerinde imajları, zıtlıkları, benzetmeleri, kişileştirmeleri, ikilemeleri, pekiştirmeleri çok güzel sunan şair, okuyucuyla konuşan bir havaya bürünür. Bu da onun doğallığının ifadesidir, denilebilir.

Şiirlerindeki ferdî temaları: Varlık ve yokluk, huzursuzluk, keder, yalnızlık, yaşama bağlılık gibi beş ana başlık altında topladığımız şairin şiirlerinde ferdî kavramların daha ağırlıkta olduğunu görürüz. Bu kavramlar: Tanrı düşüncesi, ölüm, zaman, kader, duyularına göre yaşamak, yalnızlık, anılar, özlem, umut ve umutsuzluk, günah duygusu, korku, aydınlıktan kaçarak karanlığa sığınma (gerçeklerden kaçma), kozmik âlem insan tezadı (şuur-gayri şuur çatışması), hayattan sıkılma, acılar, dert ve keder, mutsuzluk, çaresizlik, yorgunluk, tabiat, yaşama sevinci, aşk, pişmanlık, istekler, kaybedilen değerler şeklinde karşımıza çıkar. Sosyal temalar içerisinde de özgürlük, savaş, askerlik, Anadolu ve Halk, cinsellik yer alır. Şiirlerinde ferdî ve sosyal temaları bir bütün içerisinde veren şairi okuyup anladığınızda yadırgamazsınız. 1966’da çıkan ilk dört kitabında ferdî temalar kullanan şairi Soyarken Bıçak Karanlığı adlı kitabıyla sosyal temalara yöneldiğini görürüz.

Şair, Geceye Çizilen Güneş adlı kitabıyla da sosyal temaları zirveye taşır. O, hayatı olduğu gibi değil, görmek istediği gibi görür. Hayata kendi gözlükleriyle bakar. Hayatın gerçeklerini bir türlü kabullenemez ve bu yüzden isyan eder. Mensur şiirlerinde bu isyanı belirgin bir şekilde görebiliriz. Kırdar, hayatın mutlu ve hüzünlü yanlarını coşkulu bir şekilde verir. O, kendi oluşturduğu bağımsız bir bölgeden seslenir. Onu, anlatacak çok şeyi olan ve anlatmasını bilen bir şair olarak nitelendirebiliriz.

Kırdar’ı dil bakımından da başarılı sayabiliriz. Sade dili ve iyi tekniğiyle dikkatleri çeker. Hiçbir zaman yapmacığa kaçmaz. Onun şiirlerindeki saf ve temiz mısralarda kendinizi bulursunuz. Vermek istediği duygu ve düşüncenin anlaşılmasını ister ve bu yüzden dili çok iyi kullanmak zorunda olduğunu bilir, buna göre hareket eder. Çoğu zaman üç nokta kullanır. Çünkü söyleyecekleri bitmez. O, anlatmak istediklerinin bir kısmını anlatabilmiştir. Vurgulamak istediği değerleri iki çizgi arasında verir. Yinelemeler ve bağlaçlar onun şiirlerindeki çeşitliliğin ifadesidir. Kafiye ve redifi şiirin gerektirdiği ölçüde kullanır. Ses ve söz tekrarları sayesinde şiirine bir musiki havası ve ritim kazandırır.

Mısralarında belli bir biçime ve kalıba bağlı kalmaz. Mısralarını oluştururken kullandığı kelimeler ve bunların düzeni onun farklılığını gözler önüne serer. Şair, duygu ve düşüncelerini şiirin yapısal düzenine çok iyi sindirir. O, insanlara bire bir aktaramadığı düşüncelerini şiir vasıtasıyla dile getirir. Şiir, onun için bir araçtır, amaç ise insanlara sesini duyurabilmektir. Ondaki dili iyi kullanabilme yeteneği şiirlerindeki ahen-ge yansır. Kırdar, toplumsal duyuşları, ferdî duygulanmalarıyla anlatabilen, bunları sade dili sayesinde akıcılığa döken, farklı bir şiir ülkesinin kapılarını bize ardına kadar açan bir şairdir. Aslında o, hepimizin şiirini yazar, fakat yazarken kullandığı üslup ve kendine özgü hassasiyet onun şiirlerinin bambaşka bir havaya bürünmesini sağlar. Kırdar’ı, şiiri dantel gibi işleyen iyi bir şiir işçisi, değeri fark edilmemiş bir yetenek olarak değerlendirebiliriz.

  *Gazi Üni. Fen-Ed. Fak. TDE Böl. This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

AYHAN KIRDAR ŞİİRLERİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi