Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

NÂBİZÂDE NÂZIM

(1863-1893)

Hikâye ve roman yazarı.

İstanbul’da Nişantaşı’nda doğdu. Asıl adı Ahmed Nâzım, babasının adı Nâbî’dir. Annesini hiç tanımadı, babasını da henüz mahalle mektebine devam ettiği sırada kaybetti. Bu sebeple üvey anne ve dadıların elinde büyüdü. Yâdigârlarım adlı hâtıralarında babasının kendisiyle pek ilgilenmediğini, bu yüzden birkaç defa evden kaçıp Kulekapısı’nda oturan dadısının yanına sığındığını, bazı geceler sokaklarda, bazı geceler kahvehanelerde yattığını söyler. Salıpazarı Feyziye ve Beşiktaş Askerî rüşdiyelerinde okudu (1876). Buradan Mühendishâne-i Berrî İdâdîsi’ne geçti (1878). 1884 yılında topçu mülâzım-ı sânîsi olarak girdiği erkân-ı harbiyye sınıfından 1887’de yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu. Bir süre Mekteb-i Harbiyye’de matematik, istihkâm ve topografya dersleri verdi; umumi müfettiş muavini olarak 1889’da kolağası oldu. Ekim 1889 - Mart 1890 tarihleri arasında arazi haritasını tersim için Kaş’ta bulundu. Askerlik mesleğiyle ilgili bazı keşif ve araştırmalar yapmak üzere bir ara Suriye’ye gönderildi. 1891’de Manastır’da Üçüncü Ordu’ya mensup Redif Fırkası’nda Goltz Paşa’nın maiyetinde çalıştı ve dönüşünde dördüncü dereceden Mecîdî nişanı ile taltif edildi. Aynı yıl Ayşe Nâciye Hanım’la evlendi, ancak evliliğinin henüz ilk aylarında yakalandığı kemik vereminden kurtulamayarak 5 Ağustos 1893’te öldü. Mezarı Üsküdar Karacaahmet Mezarlığı’nda Miskinler Tekkesi’nden Saraçlar Çeşmesi’ne inen yol üzerindedir.

Edebiyatla ilgilenmeye daha ilk mektep sıralarında iken başlayan Nâbizâde Nâzım, ilk edebiyat zevkini Beşiktaş Askerî Rüşdiyesi’nde Farsça hocası olan Muallim Cûdî Efendi’den almış, Mühendishâne’ye geçtikten sonra da edebî çalışmalarla meşgul olmuştur. İlk yazısı 1880’de “Mühendishâne Mektebi Şâkirdânından A. Nâzım” imzasıyla Vakit gazetesinde yayımlanmış, ertesi yıl Cerîde-i Havâdis’te “Hoşnişîn veya Cihanda Safâ Bu mu?” adlı manzum piyesi neşredilmiştir (nr. 4580-4585, 20 Mart 1881 - 15 Nisan 1881). Daha sonra Hazîne-i Evrâk, Mir’ât-ı Âlem, Rehber-i Fünûn,

Âfâk, Maârif, Mirsad, Manzara, Berk ve Servet-i Fünûn gibi edebiyat dergileriyle Tercümân-ı Hakîkat, Servet ve Mürüvvet gibi gazetelerde başta şiir olmak üzere daha çok fennî konularda makaleler ve hikâyeler yayımlamıştır.

İlk şiirlerini Menemenlizâde Mehmed Tâhir, İsmâil Safâ ve Muallim Nâci’nin etkisi altında kaleme alan Nâbizâde, devrinde büyük tartışmalara yol açan Muallim Nâci’nin eski tarz şiirlerini değil onun daha ziyade Batı etkisinde ve yeni tarzda yazdığı şiirleri örnek almış, Nâci’nin bu şiirlerinde dikkati çeken sade dil, lirik üslûp ve tabii söyleyiş şeklini taklit etmeye çalışmıştır. Özellikle sağlam bir dil anlayışını benimsemesiyle Nâci tesiri onda daima kendini hissettirmiştir. Bir süre sonra Abdülhak Hâmid ile Recâizâde Mahmud Ekrem’in şiirleriyle ilgilenince bu defa onların yolundan gitmeye başlamıştır. Daha çok mecazlarla süslü gerçekçi şiire ilgi duyan Nâbizâde’nin bu tarihten sonra yazdığı şiirlerinde gerek şekil gerekse düşünce bakımından yenilikler görülmektedir.

Nâbizâde Nâzım dil ve edebiyatın çeşitli meselelerini tahlil eden makaleler de kaleme almış, bilhassa 1891 yılından sonra Servet-i Fünûn dergisinin “Tahlîlât-ı Edebiyye” sütununda Fuzûlî ve Nedîm gibi divan şairleri Hakkındaki incelemeleriyle dikkati çekmiştir. Yine bu sütunda daha sonraki yıllarda Servet-i Fünûn topluluğunun geliştirdiği resim altı şiir faaliyetinin de ilk örneklerini vermiştir. Şiir çalışmaları Nâbizâde’nin edebî hayatının belli bir devresiyle sınırlı kalmış, özellikle 1890’dan itibaren sade ve tabii bir üslûpla kaleme aldığı hikâyelerini müstakil kitaplar halinde yayımlamaya başlamıştır. 1890-1891 yıllarında sipariş üzerine bir kitapçı için bir dizi uzun hikâye kaleme alan Nâbizâde’nin o yıllarda cereyan eden bazı edebî tartışmalara da “Râvi” takma adıyla katıldığı görülmektedir. Yazı hayatının bir döneminde tercümeleriyle de dikkati çeken Nâbizâde Victor Hugo, Alfred de Musset, Chateaubriand, Alexandre Dumas Fils, Ludwig Büchner gibi Batılı yazar ve fikir adamlarından yaptığı çevirilerle çeşitli Batı edebî akım ve düşüncelerinin Türk okuyucusu tarafından tanınmasına hizmet etmiştir.

Türk edebiyatı tarihinde Nâbizâde Nâzım’a asıl şöhretini kazandıran, Karabibik adlı uzun hikâyesiyle Zehra romanıdır. Nâbizâde’nin en önemli eseri kabul edilen Karabibik’in önsözünde yazar, “Hakîkiyyûn mesleğinde yazılmış roman mütalaa etmemiş iseniz işte size bir tane ben takdim edeyim” diyerek, “E. Zola, A. Daudet gibi realistlerin, yani hakîkiyyûnun romanları hep fuhşiyat ile mâlîdir zannında bulunanlar Karabibik’i okudukları zaman zanlarını tashih edeceklerdir sanırım” sözleriyle bu tarzda yazmayı gaye edinerek realist roman anlayışına uygun bir eser ortaya koymuştur. Konusu Kaş’ta geçen ve yazarın oradaki görevi dolayısıyla gözlemlerine dayandığı anlaşılan hikâyenin en önemli tarafı Anadolu köylüsünün hayatından kesitler vermesidir. Yazar kahramanları kendi seviyelerine göre ve mahallî dilleriyle konuşturmaya dikkat etmiştir. Mukaddimesiyle beraber Karabibik Türk edebiyatında realizm ve natüralizmin ilk müjdecisi kabul edilmiştir. O yıllarda bu edebî akımları yeni yeni tanımaya başlayan ve daha ziyade romantizm cereyanıyla beslenen Türk okuyucusunun durumunu göz önünde bulunduran Nâbizâde kendi eserlerinde yer yer romantik unsurlara da yer vermiş, ancak Seyyie-i Tesâmüh adlı hikâyesi ve özellikle Zehra romanında doğrudan doğruya realizmi uygulama yoluna gitmiştir. Bilhassa Zehra’yı yazarken İstanbul tulumbacılarının o günkü hayatı, Şehzadebaşı tiyatroları, cinayet kovuşturması gibi konularda bazı araştırmalar da yapan yazar, romandaki esas vak‘anın kıskançlık üzerine kurulmasından dolayı birtakım psikolojik inceleme ve gözlemlerde de bulunmuştur. Ayrıca Türk edebiyatında psikolojik muhtevalı ilk roman kabul edilen, ancak yazarın ölümünden sonra yayımlanabilen Zehra, Nâmık Kemal’in İntibah’ı ile Servet-i Fünûn devri romanı arasında dikkate değer bir merhale teşkil eder. Devrin yaygın temayülü dolayısıyla entrika unsuruna aşırı bir şekilde yer verilmesi ve trajik biçimde son bulması Zehra Hakkındaki eleştirilerin esas kaynağı olmasına rağmen eser devrine göre modern bir roman görünümündedir. Çağdaşı olan diğer yazarlara göre nisbeten sade bir dili yakalamaya çalışan romancı üslûp itibariyle de Nâmık Kemal’in izinden gitmiştir.

Eserleri.

Şiir. Hâtıra-i Şebâb (1298), Heves Ettim (1302), Mini Mini yâhud Yine Heves Ettim (1303).

Hikâye. Yâdigârlarım (1302), Zavallı Kız (1307), Bir Hâtıra (1307), Karabibik (1307), Sevda (1308), Hâlâ Güzel (1308), Hasba (1308), Seyyie-i Tesâmüh (1308).

Roman. Zehra (Servet-i Fünûn’da 11 Kânunusâni 1311 - 16 Mayıs 1312 arasında tefrika edilmiştir; 1312),

Diğer Eserleri. Hanım Kızlar (1304), Katre (büyük çapta fennî bir ansiklopedi teşebbüsünün örnek formasıdır, 1306, Mehmed Rüşdü ile birlikte), Mesâil-i Riyâziyye (1307), Muhtasar Yeni Kimya (1307), Yeni Kimya (Grimo’dan tercüme, 1307), Mini Mini Mektepli (1308), Esâtîr (1309), Aynalar (1309). Zehra ile (haz. M. Nihat Özön, İstanbul 1952; haz. Aziz Behiç Serengil, Ankara 1961) Hikâyeler (haz. Aziz Behiç Serengil, Ankara 1961; haz. İsmail Güleç, İstanbul 1994) yeni harflerle de yayımlanmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

İsmail Hakkı, Muâsır Şairlerimiz (Nâbizâde Nâzım Bey), İstanbul 1311; İsmail Hikmet [Ertaylan], Nâbizâde Nâzım, İstanbul 1933; İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, s. 1139-1143; Cevdet Kudret, Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman: 1859-1959, Ankara 1971, I, 137-150; Tahir Alangu, 100 Ünlü Türk Eseri, İstanbul 1974, I, 704-714; Mehmet Kaplan, “Karabibik”, Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar, İstanbul 1976, I, 384-391; Himmet Uç, Nâbizâde Nâzım Bey-Şair ve Romancı (doktora tezi, 1982), Atatürk Üniversitesi Ed.Fak.; Zeynep Kerman, “Zehra”, Şükrü Elçin Armağanı, Ankara 1983, s. 211-220; R. P. Finn, Türk Romanı-İlk Dönem: 1872-1900 (trc. Tomris Uyar), Ankara 1984, s. 99-111; Necat Birinci, Nâbizâde Nâzım, Ankara 1987; Ahmet Ö. Evin, Türk Romanının Kökenleri ve Gelişimi (trc. Osman Akınhay), İstanbul 2004, s. 248-267; Ahmed İhsan, “Nâbizâde Nâzım”, SF, nr. 127 (1893), s. 355; Mahmud Sadık, “Nâbizâde ve Zehra’sı”, a.e., nr. 254 (1896), s. 307-308; a.e., nr. 103-1577 (1926), s. 394; Güzin Dino, “Nâbizâde Nâzım’ın (1865-1893) Karabibik İsimli Hikâyesi Üzerine Bir Deneme”, DTCFD, XII/1-2 (1954), s. 153-158; Hikmet Dizdaroğlu, “Nâbizâde Nâzım’ın Hikâyeciliği”, TDl., sy. 120 (1981), s. 891-895; Sıddıka Dilek Yalçın - Çelik, “Nâbizâde Nâzım’ın Eleştirmen Kimliği ve Eleştiri Yazıları”, Türkbilig, sy. 6, Ankara 2003, s. 127-143; Murat Kacıroğlu, “Nâbizâde Nâzım’ın Hikâyeciliği”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, sy. 25, Erzurum 2004, s. 81-88; Fevziye Abdullah Tansel, “Nâzım, Nâbizâde”, İA, IX, 138-140; Zeynep Kerman, “Karabibik”, TDEA, V, 158-159; a.mlf., “Nâzım (Nâbizâde)”, a.e., VI, 541; “Zehra”, a.e., VIII, 648-649.

İSLAM ANS., cilt: 32; sayfa: 265

 


NABİZADE NAZIM (1862 -1893)

Beşiktaş Askerî Rüştiyesi’nde okumuş, buradan yüzbaşı rütbesiyle mezun olmuştur. Bir süre bu okulda matematik ve topografya dersleri vermiştir. Bu görevine devam ederken kemik veremi hastalığından dolayı Haydarpaşa Hastanesi’ne kaldırılmış, ancak hastalığın pençesinden kurtulamayarak çok genç yaşta vefat etmiştir.

Nabizade Nazım şiir, hikâye ve roman türünde dikkate değer eserler kaleme almıştır. V. Hugo, A. de Musset, A. Dumas, L. Büchner ve Chateaubriand gibi Batılı yazarlardan çeviriler yapmıştır.

Şiirde sadece bir amatör olarak kalmış olan sanatçı, hikâye ve roman alanında başarılı eserler vermiştir. Nabizâde Nâzım, Tanzimat edebiyatının son yıllarında kendini göstermeye başlayan, realist ve natüralist eğilimin temsilcilerinden biridir. Özellikle Karabibik adlı eseri, Türk edebiyatında realist akımın ilk yerli örneği olarak kabul edilmiştir. Ancak, o zamana kadar romantizmle beslenmiş ve ona alışmış olan hikâye ve roman okuyucusunun baskısı altında bulunduğu için yer yer romantizme kapılmaktan kurtulamamışsa da, Karabibik ve Zehra’da realizme çok yaklaşmıştır. Karabibik’in ön sözü, realizm ve natüralizmin küçük bir beyannamesi hâlindedir. Yazar, realizm ve natüralizmin esaslarını açıkladıktan sonra, bunlara bir örnek olarak da Karabibik’i yazdığını söyler. Gerçekten sanatçı, bu eser ile köy yaşamını gerçekçi bir şekilde yansıtmıştır. Kahramanı bir köylü olan ve olayı Antalya’nın bir köyünde geçen hikâye, köyün bütün hayatını tam bir realizmle yansıtır. Yazar, realiteye bağlılık düşüncesi ile köylülerin şivelerini de aynen vermiştir. Bu durumu ile Karabibik, Türk edebiyatındaki köy roman ve hikâye tarzının ilk örnekleri arasındadır.

Nâbîzâde Nazım’ın özelliklerinden biri de eserlerindeki bütün kahramanları kendi seviye ve yetiştikleri çevreye göre konuşturmasıdır.

Yazarın “Zehra” adlı romanı, psikolojik tahliller bakımından Namık Kemal’in İntibah’ı ile Servet-i Fünûn romanı arasında dikkate değer bir noktada durmaktadır. Yazar, asıl başarısını Zehra’da göstermiştir. Bu uzun hikâyedeki denemelerinden sonra romana geçen ve büyük bir gözlem ve araştırma gücüne sahip bulunan Nabizade Nazım, kıskançlık temasına oturtulmuş olan olayı ve olayların geçtiği çevreleri tam bir realizmle betimlemeyi başardığı gibi, karakterlerin betimlemesinde ve analizinde de aynı başarıya ulaşmıştır. Romandaki psikolojik analizler, hele kıskançlık psikolojisinin geliştirilmesi ve ayrıca bazı sosyal çevrelerin tanıtılması dikkate değer bir özenle yapılmıştır. Bu bakımdan Zehra, edebiyatımızda ilk psikolojik roman denemesi olarak da kabul edilebilir. Yalnız, devrin genel eğiliminden gelme bir alışkanlıkla, olayda entrika unsuruna fazla yer verilmiş ve sonuç çok trajik bir şekilde düzenlenmiştir. Her yönden modern bir roman anlayışına eriştiğini gösteren romancı, üslûp bakımından, Namık Kemal’in izindedir. Dilde de, Farsça ve Arapça kelimelerden ve tamlamalardan mümkün olduğu kadar uzaklaşarak, ortalama bir dil kurabilmiştir.

Gerek Karabibik, gerekse Zehra, sanatçının teorik fikirlerinin başarıyla uygulandığı eserlerdir. Nâbîzâde Nazım, Hasba’da roman ile hikâye arasındaki fark üzerinde de durmuş, bu iki türü tarif etmeye çalışmıştır.

Eserleri: Karabibik, Hikâyeler, Zehra, Hasba, Sevda, Hâlâ Güzel (hikâye ve roman), Heves Ettim (şiir)

zambak yayınları