Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 

 

ALİ CANİP

 

Zil çalınca dersi kesti ve gidip defteri imzaladı. 0 zaman solak olduğunu fark ettik.

Onu Selanik’te Faik Paşa konaklarındaki ticaret mektebinde tanıdım. Bu mektep sonradan İttihat ve Terakki adını almıştı Sadrazam rahmetli Talât Paşa müdürümüzdü.

Bir sabah, sınıfın kapısı açıldı. Talât Bey, arkasında kumral bıyıklı, demevî yüzlü, genç bir adamla birlikte girdiler.

Rahmetli Talât Paşa uzun konuşmayı pek sevmezdi. Kısaca tanıttı:

- Yeni edebiyat hocanız Ali Cânip Bey!

Yeni hoca, daima yeni bir tetkik mevzuudur. Hepimiz dikkat kesilmiştik.   

0 çok ciddi davranarak, daha ilk derste kuvvetli bir nüfuz tesis etmek istiyor gibiydi. Yumuşak fesini geriye itince, geniş yüksek bir alın meydana çıktı. Sol eliyle şakaklarını sıkıyor ve sıktığı yerlerde sarımtırak izler kalıyordu.

Ondan evvelki hocamız, kendi halinde bir adamcağızdı. Bize cinasın envaını kılı kırka yararak okutur, ilmin gayesini hep bu zavallı teferruat içinde arardı.

0 gün ilk defa olarak gerçek edebiyat, çağdaş estetikle karşılaştık. Ali Cânip, konuşmaya başlayınca, büsbütün başka ve müessir bir adam oluyordu. Yepyeni şeyler söyleyerek bütün bir saat bizi hayran hayran dinletti. Onun bizi yadırgatan bir tarafı daha vardı. Bir gün bakıyorsunuz usta bir terzi elinden çıkmış güzel urbalar, cici pardösü ile gelir; ertesi ders o canım elbiselerin, pardösünün cepleri, kitap heybelerine dönerdi. Bir gün sınıfı nefis bir helyotrop kokusuyla doldurur, ertesi gün lavantaya düşman olurdu. Çabuk neşelenir, tez kızar, şimdi şakalaşır, biraz sonra azarlardı.

Şair olduğunu öğrenince, sevgi ve saygımız bir kat daha artmıştı. Sınıfça edebiyat derslerini zevkle beklerdik. Kafamız değişiyor, görüş ve anlayış ufuklarımız genişliyordu.

Bir gün onun bir şiirini ele geçirdik ve hep birden ezberledik. Manzumenin adı “Mumum İçin”di.

Ertesi ders, kara tahta, onun mısralarıyla dolmuştu.

-    Kim yazdı bunları? diye çıkışacak oldu.

-    Hepimiz biliyoruz! cevabını verdik. İnanmadı. Vazife olarak verilmemiş bir şiirin çocuklar tarafından gönül rızasıyla ezberlenmesi, hem sınıfça ezberlenmesi gerçekten de inanılacak şey değildi. Bu itina hoşuna gitti. Yavaş yavaş devrin yasak ettiği coşkun şiirleri bize taşımaya başladı.

Denebilir ki bize vatan ve milliyet aşkını ilk aşılayan o olmuştur.

Mektepten çıktıktan sonra da ben, onun hocalığından müstağni kalamadım. Zaman zaman hâlâ irşatlarını alırım, minnetim ve şükranım artar.

Portrelere başladıktan sonra bu irşatlar daha sıklaştı. Bazen görüşmemizi bile beklemeye tez canı razı olmaz, düşündüklerini mektupla bildirir, kulağımı çeker.

Bu başlangıç, pek kıymetli çocukluk zamanlarımı bana tekrar yaşattığı için, onu biraz uzatmaktan kendimi alamadım Okuyanlar hoş görsünler.

Ali Cânip in sanatkârlığına, edebî hüviyetine gelince:

İnce duygulu şiirleri, Genç Kalemler'de çıkar çıkmaz dudaklarda gezer, gönüllerin tesellisi, hafızaların süsü olurdu.

Çapraşık, güç kafiyeli triyole’lerinin birinde avucuna düşen bir güz yaprağına:

Söyle çehren kadar ölüm sarı mı?

diye sormuştu. Bu mısra tılsımlı levhalar gibidir. Ruhunuz ona yaklaştıkça renkten renge girer, başka başka derinliklere gömüldüğünüzü duyarsınız.

Bu şiirlerde, bir gün geldi, büyük bir tefekkür hamlesi mayalanıp kabardı. Onlarda şarkın eski, miskin insanlarını sarsan dalgalı bir uğultu duyulmaya başladı:

Daldım gözünde vehm uyuyan susmuş ufkuna

Ey Şark kanmadın mı asırlarca uykuna?

feryadından sonra:

Her zulmü, kahrı boğmaya bir parça kan yeter

Ey Şark uyan yeter, yeter ey Şark uyan yeter!

beyti etrafta bir ruh zelzelesi uyandırdı. Genç Kalemler'den bütün İstanbul gazeteleri onu alıp bastılar. Ortalık fikir kıvılcımları içinde kaldı. Eski yeni davası yeni baştan tazelendi.

Bu güzel şiirin hususiyetlerinden biri de terkipsiz dille yazılmış olması idi. Yeni Lisan bununla çok kuvvetli bir bediî şahide kavuşmuş, ona söylenecek söz, edilecek bühtan kalmamıştı.

Ali Canip, eğer başka hiçbir şey yapmamış olsaydı, yine yalnız bu şiiri ve neticeleriyle tarihe geçmek hakkını alacaktı. Fakat talihi, onu daha yüksek yaratışlara da kavuşturdu. Bir yandan bediiyatımızı işler, güzel örnekler verirken bir yandan da Yeni Lisan davasının bayraktarlığını yapıyordu.

Cenap Şahabeddin’in keskin ve alayı, hücumlarını Ali Canip’ten başka karşılayıp çelen olmadı Evrak-ı Eyyam’da bunların izleri görülür

Hocamın diğer cephelerinden biri de geniş tetebbuudur Herkesin zevk ve safa ile geçirdiği gençliğini o, kitaba gömmek büyüklüğünü gösterdi. Loş havai, nemli kubbeler altında yıllar geçirerek tetkiklerde bulundu.    

Hayat    Mecmuasında neşrettiği şeyler, izsiz, ışıksız geçmişten toplamış değerli bilgilerdir- Muallim Naci ve hele Nedim hakkındaki tetkiklerini hürmetle karşılanacak İlmî emekler gibi selamlamayı borç bilirim.

Eski şiirlerini Geçtiğim Yol adı altında topladı. Dil Encümeni’nde senelerden ben çalışmaktadır. Boş vakit geçirmek âdeti olmadığı için herhalde yeni şeyler hazırladığın, umuyorum Ömer Seyfettin hakkındaki eseri de pek hususi bir renk taşır. Ali Canip, zekâsı, zevki, bilgisi ile dünden başlayarak yarına kadar giden geniş bir fikir ve his iklimine sahipliğinin damgasını vurmuştur. Onun bu mazhariyetine hem hürmet ediyor nem imreniyorum.  

HAKKI SÜHA GEZGİN, EDEBİ PORTRELER

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi