Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

MEHMET EMİN YURDAKUL

Ey Türkiye, senin adın bu dünyada en hoş sesstir; 

Senin fikrin akla gelen her mânadan mukaddestir.

Mehmet Emin Yurdakul

HAYATI: Mehmet Emin Yurdakul 1869’da İstanbul’da doğdu. Babası, kayıkçılar ve balıkçılar kâhyalığı da yapmış olan Kayıkçı Salih Reis adında bir zattır.

Bir süre Beşiktaş Askerî rüştiyesinde, daha sonra idadi (lise)de okuyan Mehmet Emin, bu okullardan sonra Hukuk ve Mülkiye mekteplerine de devam ettiyse de bu yüksekokulları tamamlayamadı; sonraki öğrenimini özel olarak geliştirdi.

Yirmi yaşlarında iken, sadrazamlık evrak kaleminde stajyer memur oldu. Ertesi yıl, 1890’da, «Fazilet ve Asalet» adlı bir broşür bastırarak bunu o günlerin sadrazamı Cevat Paşa’ya sundu. Eseri beğenen Cevat Paşa onu, ayda yedi yüz kuruş maaşla, Rüsumat Mektupçuluk Kalemi kâtipliğine tayin ettirdi. Mehmet Emin burada evrak müdürlüğüne kadar yükseldi.

1897’de Türk-Yunan Savaşı çıkmıştı. Servetifünun dergisinde savaşla ilgili hikâyeler ve şiirler yayınlanıyordu. Mehmet Emin Yurdakul, o sırada «Cenge Giderken» adlı manzumesini yazarak, dergiye gönderdi. Bundan sonra, aynı yıl içinde, Servetifünun’da daha başka birkaç manzumesi görüldü. Ama sonu gelmedi. Servetifünun topluluğu sanatçıları ile onun dil ve sanat anlayışı arasında büyük ayrılıklar vardı.

1908’e, yani İkinci Meşrutiyet’e kadar mütevazı bir rüsumat memuru olarak kalan Mehmet Emin Yurdakul, bu tarihten sonra önemli görevlerde bulundu. Önce Erzurum ve Trabzon’da rüsumat nâzırlıkları —bir tür genel müdürlük— yaptı. Daha sonra İstanbul’a çağrılıp Bahriye Nezareti müsteşarlığına atandı. Kısa bir süre sonra Hicaz valisi oldu. Hicaz’dan Sivas ve Erzurum valiliklerine nakledildi. 1914’te Musul’dan milletvekili seçildi. Mütareke döneminde bir süre evine çekilip okuyup yazmakla meşgul olduktan sonra, cumhuriyetin ilk yıllarında yeniden siyasi hayata atıldı. Önce Şarkî Karahisar, sonra Urfa milletvekili olarak Meclis’te çalıştı. 1930’da kurulan Serbest Cumhuriyet Partisi’nin mensuplarından olduğu için, bu partinin dağılmasından sonra, uzunca bir zaman tekrar sükûn ve dinlenme köşesine itildi. 1943 seçimlerinde, son olarak, İstanbul milletvekili oldu. Ertesi yıl, 1944’ te, İstanbul’da Beşiktaş’taki evinde öldü. Levent dolaylarında, Zincirlikuyu mezarlığında gömülüdür.

EDEBÎ KİŞİLİĞİ: Mehmet Emin Yurdakul, 1897’de Servetifünun dergisinde yayımladığı birkaç manzumesine, sonra dört-beş tane daha başkasını da katarak, 1898 yılında ilk şiir kitabını çıkardı. Bu kitap dokuz manzumeden meydana gelmekteydi ve «Türkçe Şiirler» adını taşıyordu. Şair, Servetifünun’un en güçlü ve ihtişamlı bir döneminde dil, duygu, düşünce, ölçü ve genel sanat anlayışı yönlerinden bu topluluğun tamamıyla zıddı bir tutumla onların karşısına çıkıyordu. Gençti, yalnızdı, güçsüzdü. Bu yüzden küçük kitabındaki dokuz şiirin yanına Abdülhak Hâmit, Recaizade Mahmut Ekrem, Rıza Tevfik gibi tanınmış imzaların kendisini destekleyen yazılarını da katmak gereğini duymuştu.

Nitekim Servetifünun’cular, kitabının adından başlayarak bu genç şairin sanatıyla, diliyle, hece ölçüsüyle âdeta alay etmeye başlamışlardı. Mehmet Emin Yurdakul büyük tereddütler geçiriyor; Servetifünun topluluğunun kurucusu, fakat her zaman yeni atılımların da koruyucusu olan Recaizade Mahmut Ekrem Bey’e: «Üstadım beni aydınlatınız; doğru bir yolda mı gidiyorum, yoksa sonu uçurum olan bir yolun başında mıyım?» diyen mektuplar yazıyordu.

Mehmet Emin’in dili —bütün duruluğuna ve arılığına rağmen— zayıf, yetersiz ve çelimsizdi. Aruzu tümüyle bir yana itip heceyi kullanmaya yönelmişti ama bu pek âhenksiz ve başarısız bir heceydi. İlhamları yalın, hayalleri basitti. Bütün bunlarla birlikte onda, Servetifünun topluluğunun o güçlü sanatçılarında bulunmayan üstün bir yön vardı: Dilde, konuda, ölçüde, zevkte —bütün zayıflığı ve yetersizliğiyle birlikte— ulusaldı ve yerliydi. Bu yüzden kendisini sadece Ekrem ve Hâmit gibi Türk otoriteleri değil, Rus, Macar ve Alman türkologları da desteklediler. Hattâ ünlü İngiliz oryantalisti Mister Gib, ona yolladığı mektupta: «Altıyüz yıllık Türk edebiyatı senin gibi bir şairi bekliyordu.» diye övgülü, yüreklendirici satırlar yazdı.

Bu desteklemelerden aldığı hız ve güçle Mehmet Emin Yurdakul tuttuğu yoldan geri dönmedi. Bunun sonucu olarak şurasını belirtmek yerinde olur ki: Türk nazmından aruzun çıkarılması, Türk nazım dilinin engin bir duruluk kazanması konularında, kendisinin gerçekten faydalı bir rolü olmuştur. Eserlerinde kişisel duygu, düşünce ve acılardan sıyrılarak, şiirde bilinen klasik anlamdaki aşk ıstırabına hiç yer vermeyerek manzumelerini bütünüyle toplumun, toplum sorunlarının, ulusun ve ulusal davaların emrine veren Mehmet Emin Yurdakul, bu atılımları ve hizmetleriyle edebiyatımızda, tabi-atiyle, unutulamayacak bir kişi ve kişilik olarak kalacaktır. ,

Hece ölçüsünü kendisi âhenkli ve başarılı kullanamamış olsa bile, bu ölçüye âhenk ve başarı katacak yeni kuşaklara öncülük eden Mehmet Emin Yurdakul, nazım dilinin durulaşıp arılaşması, konuların, sorunların ve genel temanın ulusallığa yönelmesi hususlarında da yine böyle bir öncülük yapmış sayılabilir. O halde kendisini, eserlerindeki sanat gücünden fazla, edebiyatımızın bir dönemindeki devrimciliğinden dolayı ululamak yerinde olur.

Eserlerinde gerek içyapı, gerekse dış yapı bakımlarından büyük ve derin bir sanatçı olamayan Mehmet Emin Yurdakul, vaktiyle bir konuşmacıya, kendisini şu sözlerle anlatmıştır ki, onun edebî kişiliğini en iyi belirleyen yargılar belki de bunlardır:

«Bana gelince: Hayatta her ağacın bir türlü çiçeği ve yemişi olduğu gibi, ben de yalnız bir yemiş verebilmek için çalıştım. Fikrimin kuvvetini, kalbimin özsuyunu bunu yetiştirmek için verdim. İhtimal ki yolumun üzerinden geçen yolcuları dallarımın yeşil gölgesinde dinlendirmişimdir. İhtimal ki yemişlerimle onların kalplerine bir damla kan verebilmişimdir. Eğer bunu yapabildimse mutluyum. Memleketimin sefillerinin, dertlilerinin küçük bir şairi olabilmek, bütün milletimin hürriyet ve saadetini terennüm edebilmek için yaşamak: İşte benim hayatımın ve sanatımın gayesi... Halkın şairi olmak! İşte benim sanatımın ve hayatımın gayeleri...»

Bir edebiyat tarihçimizin onun hakkında söylediği şu sözde de güzel bir gerçek payı bulunmaktadır: «Mehmet Emin Yurdakul, edebiyat tarihimizin büyük bir şairi olmaktan ziyade, Türkçülük tarihinin bir şerefi olarak kalacaktır.»

BAŞLICA ESERLERİ: Şiir kitapları: Türkçe Şiirler; Türk Sazı; Tan Sesleri; Zafer Yolunda; Aydın Kızları; Ey Türk, Uyan!; İsyan. Hamasi manzum eserler: Dante’ye; Mustafa Kemal; Ankara. Edebî, fikrî inceleme: Fazilet ve Asalet.

ŞEMSETTİN KUTLU

SON EKLENENLER

Üye Girişi