Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI KİMDİR?rıza tevfik bölükbaşı ile ilgili görsel sonucu

 

 Kendisi, “Şiirde amatörüm!” der ve bu sözüyle asıl benliğinin filozofluk olduğunu anlatmak ister. Fakat Rıza Tevfik, ne I kadar pehlivan, ne derecede meddah, hangi mertebede derviş  ise, o kadar da filozoftur. Kartvizitinde hem doktor hem filozof unvanları var. Ömründe bir hastaya şifa verdi mi, bir tek reçete yazdı mı bilmem! Ama felsefesinin, filozofluğunun bu  kadarlık da himmeti yoktur.

 İri, endamlı bir gövde, uzun saçları yele gibi omuzlarına dökülmüş geniş alınlı bir baş. Düzgün çizgili, şen, hattâ sevimli bir yüz. Gür kaşların gölgesine gömülmüş derin gözler. Büyük bir ağız, kulak memelerinden hafifçe taşmaya başlayan çene kemikleri; dolgun bıyıklar.

 Giyinişinde karar yoktur. Bir gün bakarsınız, usta bir terzi elinden çıkmış, bir jaketatay, henüz ütü sıcaklığı duyuran  çizgili bir pantolon, dik, kolalı kelebek yaka, plastron boyunbağının kabarık katmerlerine gömülü bir inci iğne taşır. Yarın, bu şık ve ağırbaşlı adamı, simsiyah bir cübbe içinde, kalıpsız  bir fes altında görürsünüz. Koltukları kitap yüklüdür. Yapma  bir dalgınlık havası içinde, hilkatin sırrını araya araya dolaşır. Yenicami’in hünkâr mahfilini bu sırrın bir yaprağı gibi dikkatle  süzer, bir sebil, bir şadırvan önünde hayran saatler geçirir. 

 Siyasîdir, hatiptir, nüktecidir. Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Arnavutça, Latince, Ermenice bilir. Meddahlığa bayılır, zeybek havasına, bağlama sesine can atar.

 Kürsüde konferansçı, kispetli çıplak resimlerinde pehlivan, tekkede rind, makalelerinde allâme ve bunların hepsine imzasını atarken filozoftur.

 Fakat doğrusunu isterseniz, Rıza Tevfik bunların hiçbirisi değildir. Boya ve yaldız, mermerin nasıl asıl benliğini bozmaz, ortadan kaldıramazsa, bütün bu düzme sanatlar, takma hüviyetler, yapma unvanlar da Rıza Tevfik’in asıl kendisini silememiştir.

 Onun bir tek güzel tarafı, bir tek derin yanı, biricik ömürlü hüviyeti var: Şairliği.

 Kıbrıs’ın Lefkoşa’sında bastırdığı Serâb-ı Ömrüm bunun şahididir. Rıza Tevfik eski, yeni bütün beğendiği şiirlerini orada toplamış.

 Başında da üç poz resmi göze çarpıyor. Biri mujik kaftanlı, mujik sakallı, öteki o meşhur harmaniydi, cübbeli fotoğrafileri.

 Şu ağaran bir kucak sakal, onu hâlâ eski huyundan vazgeçirmemiş. Yine tuhaf kılıklara girerek resim çektiriyor. Önceleri Herbert Spenser’e Kant’a benzemek ister, objektif karşısında onların duruşlarını, onların bakışlarını meşk ederdi.

 Son örneği Tolstoy’dan almış. Beli kemerli, dik yakalı bir mujik kaftanı, karmakarışık ve bütün göğsü kaplayan heybetli bir sakal.

 Kont Tolstoy yalnız fotoğraf çektirmek için bu kılığa girerdi. Rıza Tevfik de galiba öyle yapmış. Bir insanın yetmişinden sonraki hareketleri üstünde anlaşılan çok durmamak, onları pek de ince eleyip sık dokumamak gerek.

 Bir zamanlar “Hamza Bey Sahili İçin” adlı şiirinde:

 0 yerlerde güneş mahmûr-u fikret bir peridir ki

 Doğar sevdâlı akşamlar nigâh-ı vâpesîninden;

 O yerlerde sebâ bir bestekâr-ı serserîdir ki

Perişan nağmeler perrûn olur gûyû enîninden 

gibi mısralarla tabiatın şiirini;

Verir aks-i sadâ gezdikçe çok uîrâneler

Ki ma'mûriyetin tarihi medfûndur zernîninde 

beytiyle insan yapısının biçâreliğini,

İbret gözüyle baktım bir muhteşem mezara

Silmiş o ismi devran Ramses okunmaz olmuş!

Hükmüyle dünya şöhretinini insan kudretinin faniliğini o kadar güzel söyleyen bir ruhun, bu kılıklara girişi epey acayiptir.

Bir şeb sabaha karşı bîdar idim Bebek'te

Fikren seyahat ettim Bâbil'de, Balebek'te

Dediği vakit, zekâsıyla asırların kabuğunu delerek hakikate ermek istiyordu. Fakat Rıza Tevfik hiçbir zaman yaşayan gerçeği göremedi.

Filozof, ayrı bir yol keşfeden adamdır. O, filozofun vazifesini bırakarak yalnız unvanını aldı. Rıza'yı bütün felsefi mesleklerin içinde aradılar, bulamadılar.

-Hani senin usûlün? diye soranlara:

-Sonra ortaya koyacağım! cevabını verdi.

Sonradan gelen usûl ile gemi kalktıktan sonra gelen istim arasında fark olmadığını bir türlü anlamak istemedi. Bir şey  sordunuz mu, bin dereden su getirir, sizi dolambaçlı yollara, çıkmaz sokaklara saptırır, Frenkçe isimler, felsefi tabirler sayıp döker ve hepsinin sonunda da:

-Sabret, şimdi kaba Türkçe anlatacağım, der.

Siz hiçbir zaman anlamazsınız. Çünkü onun anlatacak bir şeyi yoktur.

Evet, onun felsefe ve ilim tarafı böyle boş ve gürültücüdür. Fakat Şair Rıza Tevfik'i gerçekten bir değer diye tanıyoruz.

…………….

HAKKI SÜHA GEZGİN, EDEBİ PORTRELER


RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI-2

Dilerim ki fâni dünyada kimse 

Ömrünü mihnetle telef etmesin. 

Fakat kâmil adam olmak isterse, 

Elem çektiğine esef etmesini..

Rıza Tevfik Bölükbaşı

HAYATI: 1868 yılında, Edirne’ye yakın, Cesrimustafapaşa’da doğdu. Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra siyasî yaşama atıldı. 1908’deki İkinci Meşrutiyeti kuranlar arasında yer aldıysa da, kısa bir süre sonra muhalefete geçti. Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’ya karşı şiddetli bir tutum takındı. Damat Ferit Kabinesinde bakanlık yaptı. Robert Kolej’de ve İstanbul Darülfünunu’nda edebiyat ve felsefe okuttu. Ünlü «Sevr» antlaşmasını imzalayan delegelerden biri olduğu için, 1922’de, Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasından sonra yurdu terk etmek zorunda kaldı ve ünlü «Yüz ellilikler» kara listesine alındı. Ürdün’de yerleşti. Bu arada zaman zaman dünyayı dolaştı. 1938’de «Yüzellilikler»in affı konusunda kanun çıktığı halde yurda dönmemekte direndi. Ancak 1943 yılında, daha fazla inat edemeyerek, İstanbul’a geldi. Son yıllarını, genellikle anılar ve sohbetler yazarak geçirdi. 1949 yılının son günü öldü. Zincirlikuyu mezarlığında gömülüdür.

EDEBÎ KİŞİLİĞİ: Servetifünun’cuların çağdaşı olan Rıza Tevfik, Tevfik Fikret’in ömür boyu yakın arkadaşı bulunmasına rağmen, bu topluluğun şiir anlayışına kesinlikle katılmadı. Önce Abdülhak Hâmid’e özenen kimi manzumeler meydana getirdikten sonra, kendi zevkine ve kişiliğine özgü, değişik bir yol izledi. Aruz ölçeğinde de başarılı olmakla birlikte, hece ile daha güzel ve daha içten ürünler verdi. Halk edebiyatının ana dallarından biri olan «âşık tarzı»nda meydana getirdiği, ancak bunlara yeni bir estetik kattığı nefes, divan ve koşmalarında ses ve müzik güzelliğiyle birlikte geniş oranda lirizme, ince duygulara ve zarif düşüncelere açılabildi. Çağdaşı Mehmet Emin Yurdakul’un kuru ve takıntılı hecesini yumuşatarak bu ölçeğin yeni Türk şiirinde kökleşmesine imkân hazırladı. Kendisinden çok sonraları Orhan Veli ile başlayan esprili şiir örneklerini de ilk kez o verdi.

Rıza Tevfik kendi kendisini bilgin, filozof ve önemli bir devlet adamı olarak kabul etmiş, ömrü boyunca buna da inanmıştır. Ancak şurası bir gerçektir ki —başta pratisyen hekimliği olmak üzere— o bilgin, filozof ve devlet adamı olarak orta çapta bir kişiliğe bile sahip değildir. Kendisini yaşatacak yönü, yine ve sadece edebî yönü, edebî kişiliği ve şairliğidir. Dilimizi temiz ve ustaca kullanmış bir kimse olarak, edebiyat tarihimiz onu daima saygı ile anacaktır. Şiirlerinin bir kısmını, yurt dışında iken önce Kıbrıs’ta, 1943 yılında, «Serab-ı Ömrüm» adı altında bastırmış; yurda dönüşünden sonra öldüğü yıl, aynı eseri —anılarıyla genişletilmiş biçimde ve tüm manzumelerini kapsayacak nitelikte— yeniden yayınlamıştır. Öteki dallarda ve konulardaki kitaplarının belirli bir önemi bulunmamaktadır.

ŞEMSETTİN KUTLU

 

İLGİLİ İÇERİK

ŞİİRLER

RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI'NIN ŞİİRLERİ

RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI KİMDİR?

RIZA TEVFİK BÖLÜKBAŞI HAYATI ve ESERLERİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi