Kullanıcı Oyu: 1 / 5

Yıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

HÜSEYİN CAHİT YALÇIN-3

Uzun, geniş yapılı, hâlâ eski bir atlet endamının izlerini taşır. Bu güzel vücudun üstünde güzel, mânâlı ve cana yakın bir baş da vardır. Yüksek alnı, düz, hassas kanatlı burnu, kaş ve kirpik gölgeli gözleri, düzgün yüz çizgileri, ilk bakışta onu pek sevimli gösterir. Fakat kibar ve zarif duruşunda araya daima bir ayrılık koyan bir hal sezilir. Kendiyle başkaları arasına böyle mesafeler koyuşunu sakın bir kibir eseri sanmayınız. 0, gururu zekâsının ateşinde yakıp kül etmesini bilmiş bir bahtiyardır.

Yaklaştığınız zaman, aranızda hâlâ bir açıklık kaldığını duyuyorsanız, bunun sebebini, onun gururunda değil kendi vehminizde aramalısınız.

Hususiyetinin pek tatlı olduğunu söylerler. Yüksek ruhludur. Münevverlik ahlâkının en büyük örneklerini vermiştir. Sözünden asla şüphe edemeyeceğim bir arkadaştan dinlemiştim:

Tanin'in sahibi ve biricik âmiri bulunduğu günlerde, gazetenin derbeder bir muharriri, iki yüz lirayı alıp Beyoğlu’na kapağı atmıştı. Ses şada gelmeyince iş anlaşılmış. İdare müdürü, hâdiseyi halka bildiren birkaç satır yazmış; fakat kendi kendine bunu bastıramayacağı için sahibine götürmüş.

Hüseyin Cahit, ilânı alıp saklayarak, müdüre:

- Vazifesine nihayet verebilirsiniz. Amma bir adamı bir hata yüzünden mahvetmeye hakkımız yok. Basılamaz bu ilân! demiş ve iki yüz altın ceremeyi sessizce sineye çekmiş.

Münevverlik ahlâkının ise birçok örneklerini gördük. İttihat ve Terakki’ye mensup bir fırka adamı olduğu halde kanaatlerini açıkça müdafaadan çekinmemişti. Tanin'den ayrılışı da bunun parlak misallerinden biridir. İstiklâl Mahkemelerimdeki müdafaaları, fikir hürriyetinin, münevver ahlâkının şaheseri sayılabilir. Belki yanılıyordu; fakat inandığını candan, yürekten koruyor, fedakârlık etmiyordu. Dil Kurultayı’nda özle sözü birleştirdi. Bize zararlı siyasî rejimlerin karşısına yalnız çelik bir kalkan gibi değil, bir kahraman mızrağı gibi atılmaktan çekinmedi.

Malta’da sürgünü mektep haline koyarak çalıştı. İtalyanca öğrendi. İngilizceye de kayıtsız kalmadı. Bekirağa Bölüğü ona ümit ve cesaretini değil, neşesini bile kaybettirmemişti.

Hüseyin Cahit, Servet-i Fünun’culardandır. Küçük hikâye ile işe başladı. Devrin estetiğini işledi. Yeni bediî telakkilerin hem kurucusu hem koruyucusu oldu. Atılgan ve cesurdu. Karşısına çıkan kalem düşmanlarının hepsini birer birer yere serdi. Ali Kemal ve Mustafa Sabri’ye milletten evvel ilk darbeleri indiren odur.

Küçük bir roman tecrübesi yaparken büyükçe bir hikâye yarattı. Rahmetli Nazif’e, “Edebiyat-ı Cedide’nin Fikret, Halit Ziya eğer kumandanları ise, Cahit de erkân-ı harbiye reisidir,” hükmünü verdirtmişti.

Cahit i acaba kaç şahsiyet içinde muhakeme edebiliriz?

Onu:

1.    Hikâyeci Cahit,

2.    Bediiyatçı Cahit,

3.    Münekkit Cahit,

4.    Siyasî muharrir Cahit,

5.    Mütercim Cahit, gibi parçalara ayırmak kabildir.

Hikayeci Cahit’i, Hayat-ı Hakikiye Sahneleri, Hayat-ı Muhayyel, Hayal İçinde, Niçin Aldatırlarmış? eserleri içinde görüyoruz. Çağının en nüfuzlu ve en çok takdir edilen, en ziyade alkışlanan hikayecisi, üstâd naşiri Halit Ziya’ya hiç benzemez. 0 kendine inanmış olanların ruhlarında yanan sihirli ışıkla yolunu bulmuştu. Realizmin ilk sağlam örneklerini bize o verdi. Yaldızsız, düzgünsüz nesrin de güzel olabileceğini ispat etti. Hikâyeciliği, teknik bakımından, belki bizi bugün doyuramaz. Fakat yazıldığı günlerin üstünden kırk yıllık zaman geçtiğini unutmayalım.

Bediiyatçı Cahit, asrın yeni estetiğini Öjen Veron, Remi dö Gurmon, Şarl Lalo gibi yüksek mümessillerden toplayarak terkip yapıp veriyordu. Daha sonraları bu işin dil tarafından eksiğini tamamlamak için meşhur Gramer'ini de yazdı. Bu da yepyeni bir eserdi. Ne Ahmed Cevdet Paşa’nın Belâgat-ı Osmaniye'sinde, ne de Şeyh Vasfi’nin Sörf ında böyle bir örnek bulamazsınız.

Münekkit Cahit ise, muharrir, hikayeci, sanatkâr Cahit’ten daha çok tanınır. Servet-i Fünun’un kuruluş günlerinde hasımlarla çarpışan o, hak ve zafer kazanan o idi. Meşrutiyet’ten sonra da bu vasfının siyasi ve günlük hayata geçişini gördük.

Babanzâde’ye hücumları, “Molla Bey Selâm Ediyor”u hâlâ dillerde söylenir. Kendince fikre uzatılan zinciri de “Kolonya Şişelerinin Seyahati” başlığı ile ilân etmişti. Hem baş makale sütunlarında... Onun siyasî muharrir hüviyetini biraz da münekkit varlığı içinde muhakeme etmek kabildir sanıyorum.

Mütercim Cahit, belki istikbalin en çok öveceği bir varlıktır. Tek başına vücuda getirdiği Oğlumun Kütüphanesi hem güzel seçilişin hem güzel çevrilişin bir başarısı olarak kalacak.

Fikir Hareketleri dört yıldan beri çıkıyor. Onu okuyanlar, bu ciltleri bir tek kişinin doldurduğuna zor inanır. Her hafta, dünyadaki büyük fikir akışlarını inceliyor ve bize ayıklanmış, pürüzleri giderilmiş bir olgunluk içinde sunuyor.

Cahit, sınır sınır, cephe cephe dağıttığı kuvvetlerinden her biriyle yalnız kalsaydı da yine onu bu satırlarda şükranla anacaktık. Ona ne mutlu ki, uğurlu bir toprak gibi bir yerine birçok veriyor.

HAKKI SÜHA GEZGİN, EDEBİ PORTRELER

SON EKLENENLER

Üye Girişi