Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

LATİFÎ

(ö. 1582)

Kastamonu’da doğdu. Asıl adı Abdüllatif olup Hatipzadeler adı verilen eski bir aileye mensuptur. Tezkire'sinde bildirdiğine göre dedesi Fatih devri şairlerinde Hamdi Çelebi­dir. Öğrenimine Kastamonu'da başladı. Fakat bu öğrenimin ne kadar sürdüğü bilinmiyor. Bir süre sonra muhasebe ve kitabet işinde görev aldı. İskender Çelebiye sunduğu kasidenin beğenilmesi üzerine Belgrad'a tayin edildi. Daha sonra İstanbul'a geldi ve imaret kâtipliği görevine devam etti. Tezkiresini yazdı ve mükâfat olarak Ebu Eyyüb Ensari vakfına kâtip tayin edildi. Bu sırada şair Yahya Bey de aynı vakfın mütevellililiğini yapıyor­du. Bir süre sonra azl edilerek Rodos'taki Kanuni imaretine gönderildi. Rodos'tan Mısı­r'a geçti. Hayatının son dönemine ait bilgiler eksiktir. Mısır'dan Yemene giderken bindi­ği geminin batması üzerine boğularak öldü.

Eserleri:

1-Latifinin başka eserlerinin yanında onun adını günümüze ulaştıran en önemli çalışması Tezkiretü'ş-Şuarası olmuştur. Anadolu sahasında türünün ikinci örneği olan bu eser, tezkirecilik tarihimizin de en dikkate değer örneklerinden biridir. Tezkire, bir mukaddime, üç fasıl ve hatimeden ibarettir. Mukaddimede, bu tür eserlerde gelenek oldu­ğu veçhile şiir ve şair hakkında görüşler belirtilir. Birinci fasılda, Anadolu’da yetişen şa­ir şeyhler, ikinci fasılda şair padişahlar, üçüncü fasılda ise alfabe sırasına göre II. Murad devrinden 950 (1543) yılına kadar yetişen şairler yer almaktadır. Çeşitli nüshalara göre farklılık göstermekle birlikte şair sayısı 300 kadardır. Latifinin kullandığı tertip tarzı bi­zim tezkireciliğimizde ilk kez bu eserde denenmiş ve artık birkaç örnek dışında Türk tezkireciliği için vazgeçilmez bir usul olmuştur. Her ne kadar bu sıralayış fikri Âşık Çelebi­nin ise de uygulayan Latifi'dir.

Türk tezkireciliği şekil ve muhteva bakımından başlıca iki orijinal örneğe sahiptir. Bun­lardan birincisi, alfabetik sıralayış, edebi tenkit ve hükümlerin objektifliği gibi özellikler­den dolayı latifinin eseri, ikinci ise de uygulayan latifidir.

Türk tezkireciliği şekil ve muhteva bakımından başlıca iki orijinal örneğe sahiptir. Bunlardan birincisi, alfabetik sıralayış, edebi tenkit ve hükümlerin objektifliği gibi özel­liklerden dolayı Latifi'nin eseri, ikincisi ise özelikle şairlerin psikolojik ve içtimai yönle­rine dair verdiği teferruatlı bilgilerle Âşık Çelebi Tezkiresi. Bu iki örnekten sonraki tezki­relere örneklik eden asıl model Latifinin eseridir. Bu yüzden denilebilir ki Latif Tezkiresi bu türün aşılmamış örneğidir. Nüshaların çok istinsah edilmiş olması da bunun işareti sa­yılabilir. Latifi Tezkiresi Ahmed Cevdet tarafından yayımlandı (İst. 1314) H. Theodor Chabet tarafından kısaltılarak Almancaya (Zürich 1800). O. Reşad tarafından yine Almancaya (Tübingen, 1950) çevrilmiştir.

2.- Risale-i Evsafa İstanbul: İstanbul'un pek çok semtini, devrin yaşayış ve düşünce hayatını anlatan bir eserdir. Bir mukaddime, altı fasıl ve bir hatimeden ibarettir. Eser, Nermin Sune Pekin tarafından yayımlandı, (İstanbul. 1977)

3- Füsül-i Erbaa. Dört mev­simin özelliklerinin anlatıldığı bir eser. Nazım ve nesir karışık yazılmıştır. Münazara-i La­tifi adı altında neşredildi (İstanbul 1870)

4- Subhatül-Uşşak Yüz Hadis Tercümesi. Ayrıca Nazmül-Cevahir. Ahval-i İbrahim Paşa, Vasi Asafname Enisül-Fuseha, Esmülü Suveril-kuran adlı eserleri de vardır.

(Büyük Türk Klasikleri, Ötüken-Söğüt Neşriyat, İst. 1988.)

 

LATİFÎ

XVI. yy. şuarâ tezkiresi yazarlarından, 1491-23 Ekim 1582 Kastamonulu Latifi, uzun zaman Rumeli'de, İstanbul'da imaret kâtipliği yaptı, Rodos'da, Mısır'da bulundu, Mısır'dan Yemen'e giderken bindiği geminin yolda fırtınadan batması üzerine boğularak öldü.

Anadolu sahasında, Sehi Bey'den sonra ikinci şuarâ tezkiresi'ni Latifi, İstanbul'da iken 1543'te yazmaya başladı. 1546'da tamamlayıp Kanunî'ye takdim etti. Alfabetik bir sıraya göre düzenlediği eserinde II. Murad devrinden XVI. yüzyıl ortalarına kadar yetişmiş şairlerin hayat ve eserleri üzerine bilgi verdi, arada şairlerin tenkitlerini yaptı, onları değerlendirişlerinde isabetli hükümlere vardığı oldu. Kütüphanelerde pek çok yazma nüshaları bulunan Latifi Tezkiresi, 1896'da basıldı. İkinci derecede bir divan şairi olan, yazma mecmualarda şiirlerine de rastlanan fakat Divan'ı kayıp Latifi'nin, tezkiresi dışında, düzyazı başka eserleri de vardır.

Behçet NECATİGİL, Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü