Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

NEFİ HAYATI ve EDEBİ KİŞİLİĞİ

Nef î, 17. yüzyıl Osmanlı sahası Türk edebiyatının ilk yarısında yaşamış olup, Divan şiirinin önde gelen şairlerindendir. Erzurum (Hasankale) doğumlu olan Nefi'nin doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 1570 yılı dolayında doğduğu sanılmaktadır. Ço­cukluğu ve gençliğinde sağlam bir medrese öğrenimi I. Ahmed ile IV. Murad'ı sevdiği, ya da onlara yakınlığının daha fazla olduğu bu iki hükümdara sunmuş olduğu kaside sayısının fazlalığından anlaşılmaktadır. Çeşitli devlet hizmetlerin­de bulunan Nef'î, hicve olan düşkünlüğünün kurbanı olarak 1635'te idam edilmiştir.
 

Eserleri ve Edebi Kişiliği

Divan Edebiyatımızda Fuzûlî, Nâbî gibi çok sayıda eser veren ünlü ustaların yanı sı­ra Nâ'ilhi, Nedîm, Şeyh Galip gibi fazla eser vermemiş seçkin sanat ustaları da bulun­maktadır. Sözü edilen bu ikinci grup şairlerin bıraktıkları eserlerin sayısı fazla olmamak­la birlikte şiir sanatında gösterdikleri ustalıkla ölümsüzlüğe kavuşmuşlardır. Nef'î bu II. grup sanatçılardandır. Nef'î'nin başlıca üç eseri bulunmaktadır. Bunlar, Türkçe Dîvân, Farsça Dîvan ve Sihâm-ı Kaza'dır. Ayrıca bazı araştırmacılar tarafından şairin, Tuhfetü'l-Uşşâk adlı kasidesi de müstakil bir eser olarak değerlendirilmektedir.

Nef'î övgü ve yergi şairidir. Övgü ve yergi Nef'î'nin, geçmişte ve günümüzde yayım­lanmış olan kaynakların görüş birliği ettiği iki ana özelliğidir. Övgü dendiği zaman da us­ta şairin fahriyeciliğini, kendi sanatını övmeye düşkünlüğünü hemen belirtmek gerekir. Öyle ki övünmeleri sırasında Iran edebiyatının en ünlü şairleriyle, örneğin Ömer Hayyam, Hafız, Urfî, Feyzîgibi şairlerle kendini kıyaslamakta ve sanat gücünün onlardan üs­tün olduğunu söyleyebilmektedir. Bu durum onun kendini övmeye ve mübalağa yapmaya olan düşkünlüğünün bir kanıtı olmakla birlikte aynı zamanda Nef'î'nin kişiliğinde Türk şiirinin 17. yüzyılda kendine olan güveninin, şairlerimizin ulusal bilince sahlip olma ko­nusundaki isteklerinin bir göstergesidir. Nef'î'nin sanatında göze çarpan önemli bir özel­lik de onun şiir dilinde ve şiir dilinin kullanımında gösterdiği başarıdır. Kelimelerle ra­hatça oynayabilen, vezni başarıyla kullanan, kafiyelere zahmet çekmeden hâkim görünen Nefî, gür, tok ve kendinden emin bir üsluba sahiptir. Şairin kendine olan güvenini hemen her kasidesinde, her gazelinde izlemek mümkündür. Vezin ve kafiye konusunda gösterdiği üstün yeteneğinin yanı sıra zengin kelime hazinesi, hemen hiç işitilmemiş, hiç kullanılma­mış kelime ve deyimleri arayıp bulmada gösterdiği başarı dikkat çekicidir. Tamlamaları kullanırken bazen aşırılığa kaçmakla birlikte bu tür kullanımları fazla yadırganmaz. Nef'î'nin şiirlerinde rastlanan bir başka özellik de şiirin bütünü içerisinde anlam birliği sağlamaya çalışmasıdır. Onun şiirde anlam bütünlüğünü koruma yolunda gösterdiği titiz­liği hemen bütün şiirlerinde görürüz. Nef'î övgü şairi olmasının bir sonucu olarak edebi­yatımızın yetiştirdiği sayılı kaside ustalarındandır. Büyük sanatçının kasideceliği, gazelciliğinden üstündür. Bu özelliğiyle Nef'î bir gazel şairi olmaktan çok kaside şairidir. İs­tanbul Türkçesini pürüzsüz kullanabilen şairlerdendir. Kasideleri yabancı kelimeler yö­nünden yoğun olmakla birlikte gazellerinin dili sadedir. Ziya Paşa'nın taşralı olmasına rağmen İstanbul Türkçesini başarıyla kullandığı için övdüğü iki şairden biri Nef î, öteki ise Nef'î ile aynı yüzyılda yaşamış olan ünlü Dîvân şairi Nâbî'dir.

 
Nef'î, "Sebk-i Hindi’nin bazı özelliklerine şiirlerinde rastlanan ilk şairdir. Mübala­ğaya düşkünlüğü ve hayal zenginliği onun "Sebk-i Hindî" üslubunun etkisinde kaldığının göstergesidir. Şair, tezat sanatını da çok kullanır. Farsça tamlamalar Nef'î'nin şiirlerin­de dikkat çekecek sayıdadır; ancak onun tamlamaları, yüzyılın önde gelen "Sebk-i Hin­dî" üslubu temsilcilerinden Nâ'ilî ve Neşâtî'nin kurduğu tamlamalara göre daha kolay anlaşıldığı gibi saydığımız bu özelliklerin olması da onu "Sebk-i Hindi"nin temsilcisi saymak için yeterli değildir. Nef’î şiirde ses unsuruna önem vermiştir. Tasvirleri çoğun­lukla mübalağa yanı ağır basan tasvirler olmakla birlikte başarılıdır. Örneğin, ünlü bir kasidesinde, II. Osman'ın yenilgiyle sonuçlanan Lehistan Seferini abartmalı bir dille ve başarıyla sonuçlanmış gibi tasvirden çekinmez. Genelde tasvirleri canlı ve güçlüdür. Nef'i'nin şiirleri vezin, kafiye vb. biçim özellikleri bakımından da başarılıdır.

Nef'i, edebiyatımızın kendine özgü üslubu olan sayılı ustalarındandır. Özellikle kasi­de alanında, kendisinden sonra gelen hemen her şairi etkilemiştir. Fehîm, Nâ'ilî, Nedim, Şeyh Galip, Haşmet, İzzet Molla vb. şairler onun etkisinde kalarak şiirlerine nazireler yazmışlardır.

***

Eserleri.

1. Türkçe Divan. Nef‘î’nin bizzat tertip ettiği divanında kasideler ağırlıktadır. Saltanatına şahit olduğu padişahlara, devlet yetkililerine ve din adamlarına çeşitli vesilelerle kasideler sunmuştur. Bu kasidelerde üslûp çok başarılıdır; denilebilir ki Türk edebiyatında kaside onun usta ellerinde klasik biçimini kazanmıştır. Bilhassa methiye ve fahriyede gösterdiği başarı dikkat çekicidir. Nesîb bölümlerinde baharın güzelliği, bayram coşkusu, yaşanan çevre olarak İstanbul, mimari yapıların tasviri, şehir ve çevre güzellikleri, sultan atlarının tasviri, yiğitlik, savaş tasvirleri, aşk ve içki gibi konular başarıyla anlatılır. Savaş ve yiğitlik konularını işlediği manzumelerinde tok sesi, Kılıç kalkan çınlamaları, ok vınlamaları duyulacak kadar canlıdır. Yine başarıyla uyguladığı mübalağada insan mantığını hayrete düşürecek kadar derinleşir. Nef‘î döneminin az beyitli gazel söyleme geleneğine uymuş, her bakımdan muhtasar ve anlamlı beyitler yazmıştır. Gazellerinde sevgi, sevgili, şarap, meclis, mûsiki, felekten, sevgiliden şikâyet, ıstırap gibi konuları ele almıştır. Bazı gazellerinde Nedîm’i ve Lâle Devri’ni müjdeleyen anlatımlar vardır. İstanbul’un mesire yerleri gazellerin konuları arasındadır. Nef‘î’nin iki defa basılan divanının (Bulak 1252; İstanbul 1269) Metin Akkuş tarafından karşılaştırılan metninde altmış iki kaside, bir terkibibend (sâkīnâme), bir mesnevi, dokuz kıt‘a-i kebîre, 134 gazel, iki kıta, dört nazım, beş rubâî, on altı müfred yer alır. Divan üzerine Metin Akkuş (1991, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü) ve Selçuk Bahir (2004, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü) doktora tezi hazırlamış, F. Tulga Ocak bir doçentlik çalışması yapmıştır (bk. bibl.). Metin Akkuş divan metnini daha sonra yayımlamıştır (Ankara 1993).

2. Farsça Divan. Daha çok tasavvufî aşka dair şiirlerin yer aldığı eser şairin Fars dili ve kültürüyle ilgili birikimi açısından önemlidir. Mehmet Atalay divanın metnini doktora tezi olarak hazırlamış (1988, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü), daha sonra da metni Arap harfleriyle yayımlamıştır (Erzurum 2000). Buna göre divanda sekiz na‘t, sekiz kaside, bir terciibend, bir kıt‘a-i kebîre, yirmi bir gazel ve 171 rubâî bulunmaktadır.

3. Tuḥfetü’l-uşşâḳ. Farsça divanda mevcut doksan yedi beyitlik bir kasideden ibarettir. Fuzûlî’nin Enîsü’l-ḳalb adlı eserine nazîre olan kasidenin metnini ve Türkçe çevirisini Ali Nihad Tarlan neşretmiştir (bk. bibl.).

4. Sihâm-ı Kazâ. Şairin hicivlerinin yer aldığı bu mecmuada ince hayallerle bezenmiş, sanatlı, zekâ ürünü manzumelerin yanı sıra kaba sözler, itham, küfür gibi sıradan ifadeler de vardır. Tâhir Efendi ve Şeyhülislâm Yahyâ ile karşılıklı hicivleri zarif örnekler olarak kabul görmüştür. Nef‘î bu eserinde oldukça sade bir dil kullanmıştır. Yergilere konu edilen kişiler arasında babası Mehmed Bey, devlet erkânından Gürcü Mehmed Paşa, Kemankeş Ali Paşa, Ekmekçizâde Ahmed Paşa, Bâkî Paşa, Receb Paşa ve Halil Paşa; sanat çevresinden Nev‘îzâde Atâî, Kafzâde Fâizî, Uruszâde, Fırsatî, Mantıkī, Ganîzâde Mehmed Nâdirî, Veysî, Derviş Ali, Mehmed Bâlî, Tıflî, Riyâzî ve Azmîzâde Mustafa Hâletî yer alır. Eserde kaside, kıta ve terkibibend gibi değişik nazım şekilleri kullanılmış olmakla birlikte daha çok dörtlükler tercih edilmiştir. Sihâm-ı Kazâ Saffet Sıtkı (İstanbul 1943) ve Metin Akkuş (Ankara 1988) tarafından seçmeler halinde yayımlanmıştır.

Nef‘î’nin bir de münşeat mecmuası olduğu belirtilmişse de Ünsî Çelebî’nin “Kıt‘a-ı Ünsî Çelebi der-Ta‘rîf-i Sâhib-dîvân Melikü’ş-şuarâ-yı Rûm Hazret-i Nef‘î Efendi rahmetullāhi aleyh” başlıklı kıtası vesilesiyle yazılmış bir mektubu (nşr. Ocak, HSBBD, X/4 [1981], s. 125-130) dışında başka yazıları ele geçmemiştir. (İSLAM ANS. TDV.)

 

İLGİLİ İÇERİK

NEFİ HAYATI ve ESERLERİ

NEFÎ (Ö. 1635) - KASİDE VE GAZEL

ESDİ NESİM-İ NEVBAHAR - NEFİ

NEFİ - GÜZEL BEYİTLER (GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ)

DİVAN ŞİİRLERİ

NEFİ ŞİİRLERİ