Bu Konuyu Facebook Profilinde Paylaş
15. yüzyıl Anadolu sahası Türk edebiyatının Şeyhî'den sonraki en güçlü temsilcisi Ahmed Paşa'dır. Fatih devrinin en büyük şairi olan Ahmed Paşa daha hayattayken sultanü'ş-şu'ara unvanını kazanmıştır. Bursalı olarak tanınmış olmasına karşın, kimi kaynaklar, Edirneli olduğunu kaydederler. Ahmed Paşa'ya Bursalı Ahmed Paşa denmesinin nedeni; Bursa Muradiye Medresesi'nde müderrislik, daha sonra da Emir Sultan Vakfiyesi'nde mütevellilik yapmış olmasıdır. Babası II. Murad dönemi kazaskerlerinden Veliyüddin Efendi'dir. Babasının devletin ileri gelenlerinden olması, kültürlü ve büyük olasılıkla da şair olmasından dolayı Ahmed Paşa iyi bir öğrenim görmüştür. Doğum tarihi bilinmeyen Ahmed Paşa öğrenimini tamamladıktan sonra, önce Bursa da müderris, daha sonra da Edirne'de kadı olmuştur. Fatih Sultan Mehmed'in tahta geçmesinden sonra Ahmed Paşa, Fatih'in büyük takdirini kazanmış, onun saltanatı döneminde önce kazasker, daha sonra yakın arkadaşı ve hocası olmuş, vezirlik payesini elde etmiştir. Ancak, Fatih'in Ahmed Paşa'ya gösterdiği teveccüh ve duyduğu hayranlık Ahmed Paşa'nın Fatih'in gözdelerinden birisine ilgi duyması sonucu öfkeye dönüşmüş, daha sonra da gözden düşmesine neden olmuştur. Bir süre hapsedilen Ahmed Paşa, Padişah'ın öfkesini giderecek kadar güzel olan "Kerem Kasidesi"ni yazması üzerine affedilerek Bursa ya gönderilmiştir. Bursa da bir süre yukarıda sözünü ettiğimiz görevleri yerine getirdikten sonra muhtelif yerlerde sancak beyliği yapmış, II. Bayezid döneminde yeniden sarayın iltifatını kazanarak Bursa sancak beyliğine atanmıştır. 1497 yılında Bursa'da ölmüştür.
Ahmed Paşanın elde bulunan tek eseri Dîvân'dır. Dîvânını II. Bayezid'e sunmuştur. Ahmet Paşa Dîvânı yeni harflerle yayımlanmıştır (Ahmet Paşa Divan'ı, Haz. Ali Nihad Tarlan, İst. 1966).
Kaynaklar Ahmed Paşa'nın zeki, nüktedan, ince bir kişi olduğunu belirtirler. 15. yüzyılın başında yetişen Şeyhî ile bu yüzyılın sonunda yetişen Necâtî arasındaki şairlerin en büyüğüdür. Hasan Çelebi Tezkire'sinde Ali Şîr Nevâyî’nin 33 gazeline nazire yazdıktan sonra tanınmış olduğunu Fuad Köprülü İslâm Ansiklopedisi'nin Ahmed Paşa maddesinde söylerse de kimi araştırmacılar Köprülü ile aynı görüşte değildirler. Ancak, Ahmed Paşa'nın nazire yazmaya meraklı bir şair olduğu gerçektir. O, Türk edebiyatındaki "tan-zir" yani nazire yazma geleneğinin önde gelen temsilcilerindendir. Kendisinden önceki şairlerden yararlanmakla birlikte çoğunlukla örnek aldıklarından daha güzellerini yazabilmiştir. Eski kaynaklar Ahmed Paşa'yı özellikle kaside alanında bu yüzyılın en büyük sairi sayarlar. Gerçekten de Ahmed Paşa Anadolu sahası Divan şiirinin önde gelen kurucularındandır. Şiirlerinde daha çok beşeri aş konusunu işleyen Ahmed Paşa, Divan şiirinin bütün inceliklerini şiirlerinde ustaca kullanır. Şiirde, Iran şiirinin ulaştığı ahenge Türk şiirini ulaştırmak isteyen Ahmet Paşa'nın Iran şiirinin mazmunlarını Türk şiirine aktarmasını Latifi eleştirerek; "Şiir güzeline İran elbisesi giydirdiğini" söyler. Ahmed Paşa, kasidelerinin çoğunu Fatih'e yazmıştır. Önlü, "Güneş" ve "Kerem" kasideleri de bunlar arasındadır. II. Bayezid'e sunduğu "Ab" ve Cem Sultan'a sunduğu "Benefşe" kasideleri de Ahmet Paşanın tanınmış kasideleridir.
15. yüzyılın ikinci yarısı ile 16. yüzyılın başında yaşayan şairler onu üstat saymışlar ve izinden gitmişlerdir. Kendisinden sonraki şairlerin çoğu Ahmed Paşa'nın gazel ve kasidelerine nazireler yazmışlardır. Örneğin; Bursalı Visâlî, Meali, Mihrî Hatun, Cem Sultan, Konyalı Nizamî, Zatî, Necâtî ve ünlü Divan şairi Bâkî'nin Ahmed Paşa'ya nazireleri bulunmaktadır.
(Mine MENGİ, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Yay., Ankara 2002.)