Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

(ö. 1847) Lirik aşk şiirleriyle tanınan divan şairi.

İstanbul'da doğdu. Kazasker Moralızâde Hâmid Efendi'nin kızıdır. Hayatı hak­kında fazla bilgi olmadığı gibi doğum ta­rihi de bilinmemektedir. Kendi şiirlerin­den anlaşıldığı üzere dayısı Keçecizâde İz­zet Molla'dır. Divanında kendisine şiirde yol göstermiş olan İzzet Molla'yı üstadı ve hocası olarak gösteren ifadelerin yer al­dığı görülür. Leylâ Hanım kültürünü için­de bulunduğu münevver aile çevresinden alarak yetişmiştir. Genç yaşta evlenmiş­se de geçinemediği kocasından bir hafta içinde, bir rivayete göre ise daha nikâh gecesi ayrılmıştır. Hassas ve ince yara­tılışta, hür düşünceli bir kadın olması do­layısıyla evliliği sürdüremediği söylenir.

Leylâ Hanım'ın şiirlerinden onun saray Çevresiyle ilgisi bulunduğu belli olmaktadır. Babasının ölümüyle hayatının sonla­rına doğru geçim sıkıntısı içine düşünce

' Mahmud için yazdığı kasidede duru­cunu anlatarak ondan yardım dilemek­tedir. Esma Sultan'a da bu yolda yazdığı Şiirler vardır. 1840'ta kendisine 150 kuruş maaş bağlanan Leylâ Hanım saraya sun-9u sonraki manzumelerinde gördüğü yardıma teşekkür eder. Sarayla ilgisinin sürdüğünü gösteren tarih manzumeleri arasında hükümdarın kızlarının doğumu hakkında. Fatma ve Münîre sultanların düğünleriyle Şehzade Abdülmecid ve Abdülaziz'in sünnetlerini tebrik eden kıta­ları göze çarpar. II. Mahmud'un kızı Atıyye Sultan'ın doğumu münasebetiyle söyle­diği tarih manzumesinde hükümdardan sürgünde bulunan dayısı İzzet Molla'nın affını talep etmektedir. Hayatının son yıl­larında Mısır'da divanı basılan Leylâ Ha­nım İstanbul'da öldü ve Mevlevîliğe bağ­lılığı dolayısıyla Galata Mevlevîhânesi'nin bahçesindeki kabristana gömüldü. Döne­minin şairlerinden Şeref Hanım, "Adne aldı gitti Leylâ Hanım'ı Kays-i ecel" mıs­rasını ölümü için tarih düşürmüştür.

Aileden gelme bir tesirle Mevlevîliği be­nimsemiş olan Leylâ Hanım, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hakkında çeşitli methiye­ler kaleme almıştır. Şiirlerinde çağının en büyük Mevlevi şairi olan Şeyh Galib'in et­kisi görülür. Ancak tasavvufî yoldaki ifa­deleri, onun şiirlerine asıl hâkim olan be­şerî aşk duygusuna çeşni katan birer mo­tif olarak kalır. Rind edalı bir şair olan Leylâ Hanım'ın şiirlerinde beşerî aşkın ağır basması yanında gazel ve şarkıların­da zamanının bir kadın için fazla serbest göreceği şekilde içki ve eğlence meclis­lerini terennüm etmesi kendisinin yanlış anlaşılmasına, hatta bazılarınca hafiflik­le suçlanmasına yol açmıştır. "Ne derler­se desinler" redifli gazelinde içki ve eğ­lence konusunda serbest bir tavır ortaya koyan Leylâ Hanım, bu gazelinin sebep ol­duğu dedikodu ve yanlış zanları bertaraf etmek maksadıyla aynı redifte ikinci bir gazel yazarak içinin temizliğinden bahisle kendisini karalamak isteyenlerin âhirette utanacaklarını söyler.

Mürettep divanındaki gazelleri oldukça sade olan Leylâ Hanım duygularını müm­kün olduğu ölçüde yalın bir anlatımla ifa­de etmiş, lafız oyunlarına, edebî sanatla­ra fazla itibar göstermemiştir. Şiirlerinde yeni ve farklı söyleyişler bulunmayıp da­ha önceki şairlerin yolunda giderek onları tekrarlamış, geleneğe uyup eski ve yeni şairlere nazireler söylemiş, bazı tahmis­ler yapmıştır. Bâkî'nin üç gazeline tahmi­si, Rûhî'nin terkibibendine naziresi, İzzet Molla'nın bazı beyitlerine yaptığı tazmin­lerle bir gazelini tahmîs etmesinin yanı sıra başta Hoca Neş'et olmak üzere za­manının diğer şairlerine de nazireler yaz­mış ve tahmisler yapmıştır. Sicill-i Osmânînin, "Şiirleri kendisinden güzel ol­duğu için bülbüle benzemiştir" dediği Leylâ Hanım, parlak bir şair olmamakla beraber divan şiirinin son dönemde yeti­şen diğer şairlerinden geri değildir. İrtica­len şiir söyleyebildiği kaydedilen Leylâ Ha­nım başarılı ve samimi münâcât, na't ve mersiyeler yazmışsa da asıl şöhretini şar­kılarına ve lirizm yüklü gazellerine borç­ludur. Divanı önce Bulak'ta (1260), daha sonra yazdığı şiirlerinin de ilâvesiyle İstan­bul'da taş baskısı olarak (1267) yayımlan­dığı gibi biri tarihsiz, diğerleri 1299,1928 ve 2003 (haz. Mehmet Arslan) tarihli ol­mak üzere dört baskısı daha yapılmıştır.

BİBLİYOGRAFYA :

Fatin. Tezkire, s. 363-364; Mehmed Zihni, Meşâhîrü'n-nisâ, İstanbul 1295, II, 195; Ahmed Rıfat, Lugat-ı Târihiyye ve Coğrâfiyye, İstanbul 1300, VI, 154; Muallim Naci. Esâmi, İstanbul 1308, s. 271; Gibb. HOP.V, 342-349; Ahmed Muhtar, Şair Hanımlarımız, İstanbul 1311, s. 51-53; Sicill-i Osman'ı, IV, 93; İbrahim Necmi [Dilmen], Târih-i Edebiyyât Dersleri, İstanbul 1338,1, 262; Osman/ı Müellifleri, II, 406; İbnü-lemin. Son Asır Türk Şairleri, s. 874-879; Murat Uraz, Kadın Şair ue Muharrirlerimiz, istanbul 1941, s. 41-47; iffet Müftüoğlu. Leylâ Hanım: Hayatı, Eseri, Edebî Şahsiyeti (mezuniyet tezi. 1945), İÜ Türkiyat Araştırma Merkezi, Tez, nr. 193; Nimet Pişkin, Leylâ Hanım: Hayatı, Şah­siyeti, Eseri, Gazellerindeki Mazmunları (me­zuniyet tezi, 1947), İÜ Türkiyat Araştırma Merke­zi, Tez, nr. 295; Gövsa, Türk Meşhurları, s. 229; Vasfi Mahir Kocatürk, Türk Edebiyatı Tarihi, Ankara 1970, s. 600; Özeğe, Katalog, II, 290; Nihad Sami Banarlı. Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1979, II, 839-840; İsmail Ünver. "XIX. Yüzyıl Divân Nazım ve Nesri", Büyük Türk Klâsikleri, İstanbul 1988, VIII, 141-144; Kâmüsü'l-a'lâm, VI, 4060; Th. Menzel. "Lailâ Khanim", E7(Fr.), III, 11;V. Günyol. "Leylâ Ha­nım", İA, VII, 49; Fahir İz, "Leylâ Khanim", EP (Fr), V, 715-716; Mustafa Kutlu, "Leylâ Hanını", TDEA, VI, 87.

İsmail Ünver, dia, 27

SON EKLENENLER

Üye Girişi