Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

KOCA RAGIP PAŞA HAYATI VE ESERLERİ

Asıl adı Mehmed’dir. Defterhane kâtiplerinden Şevkî Mehmed Efendi’nin oğludur. Çocukluğundan itibaren zekâsı ile dikkat çeken Râgıb’ın eğitimine özen gösterilmiş, yaşı biraz ilerlediğinde babasının çalıştığı defterhane kalemin­de memuriyete başlatılmış, bir süre sonra da Dîvân-ı Hümâyûn kâtipliğine atan­mıştır. Bu arada Arapça ve Farsça’yı ilerleten Râgıb, şiire de ilgi duyuyor, İran şairlerinden Sâib-i Tebrîzî ve Şevket-i Buhârî’yi okuyarak onların şiirlerine nazireler yazıyordu.

İran ile 1722’de başlatılan savaş sırasında Revan Valisi Arifi Ahmed Paşa’nın yanına verilerek ilk defa idarî bir vazifeye atanmış oldu. Savaş sonunda İran ile yapılan sulh müzakerelerine Hekimoğlu Ali Paşa’nın yanında mühimme kâtibi olarak bulunduktan sonra 1724’te Revan defterdarlığı­na getirilmiştir. Bundan bir yıl kadar sonra İstanbul’a döndüyse de, kısa süre sonra Hemedan’ın timar ve zeametlerinin düzenlenmesi için Bağdat Valisi ve İran Seraskeri Ahmed Paşa’nın maiyetinde defteremini ve reisülküttap vekili olarak görevlendirildi; bu arada paşanın ilgi ve takdirini kazandı.

Nadir Şah’ın Bağdat’ı kuşatması sırasında şaha gönderilen heyet arasında yer alıp düşmanı oyalayarak şehrin kurtulmasını sağladı. Ardından İstanbul’a çağrılarak maliye tezkireciliğine atandı. 1736’da ordu ile Rus Seferi’ne çıkmak üzere hareket et­tiyse de, o sırada İstanbul’a gelen İran elçileriyle görüşmeleri yürütmek üzere acele geri çağrılmıştır. Bu müzakerelerde zekâ ve becerisi ile dikkat çekerek 1737’de sadaret mektupçuluğuna getirildi. 1739’da Reisülküttâb Mustafa Efen­di başkanlığında Rusya ile görüşmelerde bulunmak için Avusturya’ya gönderil­di.

Belgrat’ın ve Ada Kalesi’nin fethinde de bulunan Râgıb, daha sonra Musta­fa Efendi’nin yerine reisülküttap olarak atanarak Osmanlı Devleti’nin diploma­tik müzakerelerinde önemli hizmetler vermiştir. 1744’ten sonra dört yıl kadar bulunacağı Mısır valiliğine getirildikten sonra kısa aralıklarla Aydın muhassıllı-ğı, Sayda, Halep ve Bahir Mustafa Paşa’nın kendisini padişaha övmesi sonucu Şam valiliğine atanmıştır. Ancak Sultan III. Osman kısa bir süre sonra hakkında çok övgülü sözler duyduğu Râgıb Paşa’yı 10 Receb 1170/20 Mart 1757’de sad­razamlığa getirmiştir.

Üç dört ayda bir sadrazam değiştirmeyi alışkanlık hâline getiren Sultan III. Osman’a karşı çok zekice bir tutum takınarak hizmetini sürdüren paşa, öncelikle çalışmasına engel oluşturacak kimseleri birer birer saraydan ve İstanbul’dan uzaklaştırmıştır. Hasımlarının entrikalarına rağmen 16 Safer 1171/30 Ekim 1757’de tahta çıkan III. Mustafa zamanında da hizmetlerini sürdürmüştür. Pa­şayı her geçen gün daha da takdir eden padişahın, kız kardeşi Saliha Sultan’ı ken­disine nikâhlamasıyla yeri daha da güçlendi. Altı yıldan fazla sadarette kalan pa­şa, o devir tıp dilinde “dâimü’l-harâre” ve halk arasında “dolab” denen hastalık­tan kurtulamayarak 24 Ramazan 1176/8 Nisan 1763’te vefat etmiştir.

Üstlendiği her işten başarıyla çıkan ve bu özelliğiyle XVIII. yüzyılın en bü­yük devlet adamlarından sayılan Râgıb Paşa, aynı zamanda şiir sanatında da Ne­dîm ve Şeyh Gâlib gibi o devrin en büyük üstatları arasında kabul edilmiştir. “Nâbî mektebi” olarak adlandırılan, görgü, bilgi ve düşünce unsurlarını didaktik bir yaklaşımla hikmet oluşturmak üzere aktarma amaçlı şiirler yazma geleneği­nin, kendine has üslubuyla XVIII. yüzyıldaki en büyük temsilcisidir. Olaylara hikmet gözüyle bakan Râgıb Paşa, bunları tasannudan uzak güçlü, sade ve pü­rüzsüz bir dille ifade etmeyi başarmıştır. Onun bazı beyitleri atasözü gibi günü­müzde dahi dillerde dolaşır. Özellikle şiirlerinde deyim ve atasözlerine çokça Ver vermesi anlatımını daha da güçlendirmiştir.

Şiirlerinde ağırbaşlı bir devlet adamı ve bilge kişiliğin izleri hakimdir. Çağının modası olan Sebk-i Hindî’ye fazla rağbet göstermeyen paşanın eserleri, düşünceyi mazmunlar ardına gizle­mek yerine doğrudan doğruya söylemeyi tercih eden bir anlayışın ürünüdür. Râ aşağı kalmayan bir beceriyle şiir söylemesi takdirle karşılanmalıdır. Fıtnat Ha­nım klâsik edebiyat bünyesinde eser veren bütün kadın şairlerden nazım tekniği açısından ustadır. Şiirleri, ifadesindeki akıcılık ve dil kusurlarının azlığı ile dik­kat çeker. Dil oyunları yapmayı seven Fıtnat Hanım, 39 muamma ve 4 lügaz da kaleme almıştır.

Özellikle “cemre” ile ilgili olan lügaz şiiri çok meşhur olmuştur. Mazmunlar konusunda çeşitlilik göstermeyen şiirlerinde, mahallî görüntüler ve hayatın çeşitli hâllerini göstermek yerine eski şiirin etkisinde kalarak bu konular­dan uzak durmuştur. Fıtnat Hanım’ın divanı basılmıştır (Dîvân-ı Fıtnat, Bulak 1252; İstanbul 1264, 1286).

Özetle Edebi Kişiliği

Koca Ragıp Paşa, devlet adamlığı hım yanı sıra ilim ve sanat faaliyetlerinde de bulunmuştur.
Bulunduğu her yerde şairlere ilgi göstermiş, onları himaye etmiştir.
Edebiyatımızın ilk kadın şairleri arasında olan Fitnat Hanım’ın da korucusu olmuştur.
Zeki, nüktedan ve zarif olarak tanımlanan bir kişiliğe sahiptir.
Şiir anlayışı 17. yüzyıl şairlerinden Nabi ile benzerlik göstermektedir.
Fikirlerini şiir halinde vermekten hoşlanır.
Arapça, Farsça ve Türkçe şiirler yazmıştır.
İstanbul’da önemli eserlerin yer aldığı bir kütüphane oluşturmuştur.
“Merd-i kıpti şecaatin arzederken sirkatin söyler” mısra-ı bercestesi adeta atasözü gibi halk tarafından benimsenmiştir.

Eserleri şunlardır:

1. Dîvân: Râgıb Paşa’nın vefatından sonra şiirleri Müstakimzâde Süleyman Sadeddin Efendi tarafından bir divan hâlinde toplanmış ve Münşe’ât’ı ile 7 matla, 4 beyit bulunmaktadır (Demirbağ 1999). Dîvân’ın pek çok yazma nüshası (bk. Demirbağ 1999; Yorulmaz 1998) bulunmaktadır. Dîvân üzerine bir yüksek lisans (Yorulmaz 1988), bir de doktora (Demirbağ 1999) çalışması yapıldı.

2. Münşeât-ı Râgıb: Reisü’l-küttâb iken hazırladığı telhislere daha sonra çeşitli görevlerde iken kaleme aldığı siyasî-edebî tarzdaki seçme yazılarının da eklenmesiyle Ahmed Nüzhet Efendi tarafından tertip edilmiş bir inşâ mecmuasıdır. Dîvân’ının baş tarafında basılmış olmasına rağmen (Bulak 1253) pek çok kütüphanede Telhîsât ve Münşeât adı altında Râgıb Paşa’ya ait karışık pek çok yazıyı ihtiva eden yüzlerce yazması mevcuttur (Aydıner 2007: 405; Demirbağ 1999: 144).

3. Fethiyye-i Belgrad: Münşeât’ta da yer almaktadır. Avusturya ile 1151/1739 yılında yapılan savaş neticesinde Belgrad kalesinin yeniden fethi hakkında kaleme alınmıştır. I. Mahmud adına yazılmıştır. Bazı nüshaları Fethiyye-i Râgıb adıyla da geçmektedir (Aydıner 2007: 406; Demirbağ 1999: 145). Eser üzerinde bir yüksek lisans tezi (Uzun 2000) yapıldı.

4. Huneyniye ve Tâifiye: Münşeât’ta da yer alan bu eserin, bazen müstakil bir eser gibi yazma nüshalarına (İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi TY 5711, 7355) rastlanmaktadır. Nâbî’nin Zeyl-i Siyer’ine zeyil mahiyetinde yazılmış edebî değeri olan bir eserdir (Aydıner 2007: 405-406; Demirbağ 1999: 145).

5. Tahkîk ve Tevfîk: Sünnî ve Şiî mezhepleri arasındaki anlaşmazlıkların ortadan kalkması, her iki İslâm devletinin birbiriyle yakınlaşması amacıyla kaleme alınmıştır (Aydıner 2007: 405-406; Demirbağ 1999: 145). Eser İzgöer (2003) tarafından yayımlandı.

6. Mecmûa-i Râgıb Paşa: Arapça, Farsça, Türkçe manzum ve mensur edebî yazılarla Râgıb Paşa’nın kendisine ait resmî ve gayri resmî yazılarını içine alır. Bu tek ciltlik eserde, alfabe sırasıyla değişik konularda mısra ve beyitlerle, altmış beş kaside yer almaktadır. Müellif hattıyla yazılan nüshası Murad Molla Kütüphanesi 1468’dedir (Aydıner 2007: 405-406; Demirbağ 1999: 144).

7. Sefînetü’r-Râgıb ve Defînetü’l-Metâlib: Çeşitli konularda, Arapça ansiklopedik bir eserdir. Müsveddesi kendi el yazısı ile Râgıb Paşa Kütüphanesi 1489’dadır. 1282’de Bulak’ta basıldı (Aydıner 2007: 406; Demirbağ 1999: 142). Birçok nüshası (bkz. Demirbağ 1999) bulunmaktadır.

8. Aruz Risâlesi: Aruza dair bir risaledir. Süleymaniye Kütüphanesi Hâlet Efendi 740’tadır (Aydıner 2007: 406; Demirbağ 1999: 146).

9. Tercüme-i Matla-ı Sa‘deyn: Abdürrezzâk es-Semerkandî’nin İran Moğollarına ait Farsça tarihinin dörtte birinin çevirisidir; ancak bu tercüme kayıptır (Aydıner 2007: 406).

10. Tercüme-i Ravzatü’s-Safâ: Mîrhând’ın meşhur eserinin çevirisi olup eksik kalmıştır ve kayıptır (Aydıner 2007: 406).

Koca Râgıb Paşa, 18. yüzyılda Nedîm ve Şeyh Gâlib’den sonra akla gelen ilk isimlerdendir. Şiirleri sağlam ve ahenkli bir nazma, ağırbaşlı, seçkin, açık ve pürüzsüz bir söyleyişe, insanı düşünce yoluyla saran hikmetli bir muhteva özelliğine sahiptir. Nâbî tarzı da denen hikemî tarzın 18. yüzyıldaki en önemli temsilcisidir. Nâbî’nin yolunda yürümekle birlikte kendine özgü bir üslup yaratabilmiş, Nâbî etkisinde kalan diğer şairler gibi basit bir taklitçi olmamıştır. Şiirimizde “mısra-ı berceste” denen ve atasözü gibi dillerde dolaşan pek çok mısraın sahibidir (Kesik 2013).

Nâbî’ye göre, şiirleri daha sanatkârâne olmakla birlikte tasannuya düşmemiştir. Atasözleri ve deyimlerle şiirini anlam bakımından daha da güçlendirmiştir. Fakat bu güçlü ve veciz söyleyişe karşılık şiirleri yeterli incelik ve coşkudan yoksundur. Gözlemlerini de şiire aksettirmiştir. Az olmakla birlikte zaman zaman Nedîm’i hatırlatan gazeller söylemiştir. Az sayıdaki kasidesinde ise Nef‘î’nin tesirindedir. Nâbî’yi takip eden şairler arasında en başarılısıdır. Gibb ve onu takip eden bazı edebiyat tarihçileri, onu kendi sınırları içinde Nâbî’yi geride bıraktığını ileri sürmüşlerdir. Fakat bilgece söylenmiş birçok şiiri olmakla birlikte Nâbî’deki çok yönlülük ve derinlik onda yoktur. Fıtnat Hanım’la karşılıklı latife ve nazireleri meşhurdur. Sünbülzâde Vehbî, Şeyh Gâlib gibi önemli şairlerce şiirlerinin beğenilmesi, sonraki asırda İzzet Molla, Leskofçalı Gâlib, Şinasi, Namık Kemal ve Yahya Kemal gibi şairlerce tanzir edilmesi, şöhretinin büyüklüğünü göstermektedir (Horata 2009: 129).

Sebk-i Hindî’nin bazı dil ve muhteva özelliklerinin, özellikle de dil özelliklerinin tesirinde kalsa da bu özellikler onu doğrudan Sebk-i Hindî şairi yapacak düzeyde değildir (Kesik 2009).

Kaynaklar:
1. https://www.edebiyatimiz.net
2. http://teis.yesevi.edu.tr
3. https://www.cokbilgi.com

 

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

KOCA RAGIP PAŞA ŞİİRLERİ