Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

ABDURRAHİM TİRSİ HAYATI ve ŞİİRLERİ


İznik yakınlarındaki Tirse köyünde doğdu. Aynı köyde imamlık yapan babası Bayezid Fakih’in Bolulu İsfendiyaroğlu Ahmed Bey’in akrabalarından olduğu rivayet edilir. Çocukluk yıllarında babasıyla birlikte İznik’e giderek Eşrefoğlu Rûmî’nin sohbetlerine katıldı. Eşrefoğlu’nun, “Bu çocuğu bize veriniz, tâlim ve terbiyesiyle meşgul olalım” demesi üzerine, babasının da rızası ile şeyhin himayesine girdi ve onun tarafından büyütülüp yetiştirildi. Bir müddet sonra şeyhinin kızı Züleyha Hatun’la evlendi. Eşrefoğlu’nun vefatından (874/1469) sonra vasiyeti gereğince dergâha postnişin oldu. Safer 926’da (Şubat 1520) İznik’te vefat etti ve şeyhinin yanına defnedildi. Yerine önce Muslihuddin Efendi, daha sonra da oğlu Pîr Hamdi Efendi geçti.

Abdürrahim Tirsî’nin Yûnus Emre ve Eşrefoğlu Rûmî’nin tesiri altında hece vezniyle ve sade bir dille kaleme aldığı bazı şiirlerine eski mecmualarda rastlanmaktadır. Bursalı Mehmed Tâhir ile S. Nüzhet Ergun bir divanının bulunduğunu kaydediyorlarsa da eser bugüne kadar ele geçmemiştir. S. Nüzhet Ergun Türk Şairleri’nde çeşitli mecmualardan topladığı on bir şiirini yayımlamıştır. Güftesi Abdürrahim Tirsî’ye ait olan ilâhiler, uzun yıllar Kādirî dergâhlarında okunmuştur. Onun tarafından bestelendiği belirtilen bazı ilâhilere çeşitli el yazması güfte mecmualarında rastlanmaktaysa da bunların hiçbirinin notası zamanımıza ulaşmamıştır.

BİBLİYOGRAFYA
Abdullah Veliyyüddin Burûsevî, Menâkıb-ı Eşrefzâde, İÜ Ktp., TY, nr. 270, vr. 20a-24a; Baldırzâde, Ravza-i Evliyâ, Süleymaniye Ktp., Hacı Mahmud Efendi, nr. 4613, vr. 109a; Mehmed Şükrî, Silsilenâme, Hacı Selim Ağa Ktp., Aziz Mahmud Hüdâyî, nr. 1098, vr. 4a, 6a; a.mlf., Mecmûa-i İlâhiyyât (İsmail E. Erünsal Özel Kütüphanesi), s. 18; Hüseyin Vassâf, Sefîne, I, 69-70; Osmanlı Müellifleri, I, 17; Mehmed Şemseddin, Yâdigâr-ı Şemsî, Bursa 1332, s. 50-51; S. Nüzhet Ergun, Türk Şairleri, İstanbul, 1936-45, I, 243-247; a.mlf., Antoloji, İstanbul 1942, I, 15; Ali İhsan Yurd, “Abdürrahim Tırsî”, TDEA, I, 22.

İSLAM ANS., TDV



İLAHİ

Yücelerden döndüreyim
Alçaklara, gönül seni.
Alçaklardan alçaklara
İndüreyim, gönül! seni.

Ayırayım halktan seni,
Şöyle hâk edeyim teni,
Ayaklar altına yani
Bırakayım, gönül seni.

Nice kaçarsın yabana?
Işk gemin urayım sana
Sürüp ol mâşukdan yana
Hem çalayım, gönül Seni

Başım gurbete urayım,
Benlik defterin düreyim,
Alnum yazısın göreyim,
Uydurayum, gönül seni

Başumun terîdn urayım,
Canumı yolda koyayım,
Ne kim olursam olayım
Komayayım, gönül seni

Yürüyeyim yâna yâna,
 Işk odm urayım cana,
Bakmayayım masivâya,
Göçüreyim, gönül seni

Koyayım namusı ân,
Taleb ideyim ol yârı,
Dün gün çekdüreyim zân,
Ağlatayım, gönül seni.

***
NUTK-I ŞERİF

N'oldu sana eyâ gönül
Aşk-ı Habîb'e mi uğradın
Durmaz akar gözün yaşı
Tûfân-ı Nûh'a mı uğradın

Çalkanırsın deryâ gibi
Âh edersin Yak'ûb gibi
Çağlarsın ırmaklar gibi
Ayrılığa mı uğradın

Kurudun şol kavlar gibi
Hem kızdın hamâmlar gibi
Tutuşdun külhânlar gibi
Âteş-i aşka mı uğradın

Dala dönmüşken kaddin
Âhir olmuşken ömrün
Bîçare Züleyhâ gibi
Hüsn-i Yûsuf'a mı uğradın

Hükmeyleyen kafdan kafa
Zencîrler uran devlere
Sen Süleymân Nebî gibi
Belkıs-ı şâha mı uğradın

'Aşk ile meydâna girdin
Cân terk edüp bâş oynadın
Mansûr-i Bağdâdî gibi
Şems-i cihâna mı uğradın

Arz eyleyen Hakk'a sözün
Mahveyleyen anda özün
Tûr Dağı'nda Mûsâ gibi
Nûr-i Hudâ'ya mı uğradın

Abdurrahîm-i Tırsî sen
Yürür iken sâğ u esen
Cânlar alup başlar kesen
Heybetli şâha mı uğradın

***

EY DOST SENİN DERDİN İLE

Ey dost senin derdin ile
Yürüyeyim yane yane
Dökeyim gözümden yaşı
Akıtayım dane dane

Bana seni gerek seni
Sensiz neylerim ben beni
Aşk şarabı canım canı
İçir bana kana kana

Doldur gönlüm fikrin ile
Hem dilimi zikrin ile
Dost dost diye aşkın ile
Çarh vurayım döne döne

Eyle cismim candan üryan
Olayım yüzüne hayran
Götür hicabı aradan
Gösteredur cana cana

Bu Abdurrahin Tirsi
Sen sultanın eksiklisi
Seni umar kerem issi
Ulaşsın hane hane

***

YÂ İLÂHÎ
 
Günâhım çok günâhım çok
Meded senden yâ ilâhî
Suçumdan geç beni affet
Meded senden yâ ilâhî!

Yüzüm kara günâhım çok
Sana lâyık âmâlim yok
Sana varmağa yüzüm yok
Meded senden yâ ilâhî!

Geçmiş günâhımı ansam
Ele divit kalem alsam
Kıyâmete değin yazsam
Dükenmeye yâ İlâhî!

Bu nefs-i meş'ûma uydum
Günâh bahrına gark oldum
Elüm dutgıl helâk oldum
Meded senden yâ İlâhî!

Meded irmeye ger senden
Ümîdüm kesersem senden
Nice çıka cânum tenden
Meded senden yâ İlâhî!

Âhir Azrâil gelicek
Günahlarumı göricek
Hışm ile cârâ sunıcak
Meded senden yâ İlâhî!

Münkir ü Nekir gelicek
Kabrümde suâl sorıcak
Mecal yok cevap viricek
Meded senden yâ İlâhî!

Yarın mahşere varıcak
Aybumuz âyan olıcak
Suçlular zebûn olıcak
Meded senden yâ İlâhî!

Hak terâzu kurılıcak
Günâhumuz sorılıcak
Sen onda kâdî olıcak
Meded senden yâ ilâhî!

Sırat köprisi kurıla
Âsîler nice yöriye
Düşe Cehennem'e yana
Meded senden yâ İlâhî!

Gerçi senin kulların çok
Ben itdüklerüm itmiş yok
Sana yalvaruram çok çok
Meded senden yâ İlâhî!

Ne kim itdüm ise itdüm
Elümi başumî açdum
Geldüm hazretüne düşdüm
Meded senden yâ İlâhî!

Dilekleri dutarsın sen
Kerîmsin hem Rahîmsin sen
Hâşâ mahrûm koyasın sen
Meded senden yâ İlâhî!

Bu Abdürrahîm-i Tırsî
Diler senden kerem ıssı
Zebûn olur günâh ıssı
Meded senden yâ İlâhî!

***

GAZEL
 
Müddeî ta‘n urma beni ışk-ı ma‘şûk oynadur
Ditredür a‘zâlarumı bahr-i cânum oynadur
 
Neylerem çün düşmişem bahrine ışkun subh u şâm
Âdetidür mevci bahrün çıkarur gâh daldırur
 
Satvet-i irci‘i tablı yitişür rûh sem‘ine
Kaldırup cünne-i rûhum ihtiyarsuz döndürür
 
Mâsivâ-yı yâr görünmez aynum oldı çün a‘mâ
Kaldırup burka‘ı yüzden yâr cemâlün gösterür
 
Resm-i ma‘şûk böyle oldı kim bugün âşıklara
Kimin ilter dâra boğar kimin oda yandırur
 
Düşeli Abdürrahîm-i Tirsî yârun ışkuna
İhtiyârsuz söyledür gâh ağladur gâh güldürür
 
Ergun, Sadeddin Nüzhet, (ty.) Türk Şairleri, C. I, s. 246.

***

ZAR-I KÜREKLE GEÇDİ BÜTÜN BİRDEN AŞİNA

Zâr-ı kürekle geçdi bütün birden âşina
Bu rüzgârda olmadı hìç yelken âşina
 
Bir tâze Arnavud çocuğını görüp didüm
İşkenbeci misüñ didi yoğ çevren âşinâ
 
Gördüm mezâdda on pareye köhne bir gılıç
Yoğdı yanumda gösterecek  âhen âşinâ
 
Burmış  sıçan guyrugı gibi bıyığların
Gördüm sugânda bir iki sürtük zen  âşinâ
 
Tırsì arìg-ı lücce-i bagr-i belagàtam
Bu rüzgarda olmadı hìç yelken  âşinâ

SON EKLENENLER

Üye Girişi