Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

10 KASIM ATATÜRK ANMA HAFTASI İÇİN ŞİİRLER

  1. ATATÜRK- ENİS BEHİÇ KORYÜREK   
  2. ATATÜRK- CAHİT SITKI TARANCI   
  3. 10 KASIM 1952- VEHBİ KIZILGÜN    
  4. AĞIT – DESTAN - ORHAN ŞAİK GÖKYAY    
  5. SAYENDE -ORHAN ŞAİK GÖKYAY    
  6. ATATÜRK- HASAN ALİ YÜCEL    
  7. ATATÜRK- İLHAN DEMİRASLAN    
  8. ATATÜRK İÇİN -OSMAN ATİLLA    
  9. ATATÜRK'E AĞIT -CAHİT KÜLEBİ    
  10. MUSTAFA KEMAL'İN MANGASI -CAHİT KÜLEBİ    
  11. ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞINDA -CAHİT KÜLEBİ    
  12. ATATÜRK'E AĞIT -AŞIK VEYSEL    
  13. ATATÜRK'TEN SON MEKTUP- HALİM YAĞCIOĞLU    
  14. MUSTAFA KEMAL'LER TÜKENMEZ -HALİM YAĞCIOĞLU    
  15. ATATÜRK'ÜN CENAZESİNİ ANKARA'DA KARŞILARKEN -MİTHAT CEMAL KUNTAY    
  16. BİZSİZ GİDİYOR -FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL    
  17. BÜYÜK ARZU -ARİF HİKMET PAR    
  18. MUSTAFA KEMAL'İN GÜVERCİN'İ -ARİF HİKMET PAR    
  19. BÜYÜK MİSAFİR -FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA    
  20. MUSTAFA KEMAL'İN KAĞNISI -FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA    
  21. DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ -BEKİR SITKI ERDOĞAN    
  22. DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ -MUZAFFER ENDER    
  23. DAHİ-İ TECEDDÜD'E -ABDÜLHAK HAMİD TARHAN    
  24. GAZİ DESTANI -AŞIK HASAN    
  25. GAZİMİZE -ORHAN SEYFİ ORHON    
  26. GİDİYOR -ORHAN SEYFİ ORHON    
  27. HAVZA YOLLARINDA MUSTAFA KEMAL -CEYHUN ATUF KANSU
  28. ŞU SONSUZ KOŞU -CEYHUN ATUF KANSU    
  29. İSTİKLAL SAVAŞINDA MUSTAFA KEMAL -SABİH ŞENDİL    
  30. MUSTAFA KEMAL HAVASI -EDİP AYEL    
  31. MUSTAFA KEMAL'DEN KONUŞTUK -ÖZKER YAŞIN    
  32. MUSTAFA KEMAL'İ DÜŞÜNÜYORUM -ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN    
  33. MUSTAFA KEMAL'İN ATI -BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR    
  34. MUSTAFA KEMAL'İN SAATİ -MUZAFFER UYGUNER
  35. NE ANLATILMAZ ŞEY -CEVDET ATMACA    
  36. O GELİYOR -CELAL SAHİR EROZAN    
  37. O GÜN -A. CELÂL ŞİMŞEK    
  38. O'NSUZ -ZİYA OSMAN SABA    
  39. O'NUN SESİ -YUSUF ZİYA ORTAÇ    
  40. O –ARİF NİHAT ASYA    
  41. ASIRLARCA - BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR    
  42. O İHTİLÂL BAYRAĞI - BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR  
  43. ATATÜRK’E SESLENİŞ - BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR  
  44. BİR KERE DOĞRUL ATAM!-BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR    
  45. ATATÜRK'Ü DİNLERKEN- BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR    
  46. GAZİ'YE - BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR    
  47. BEN MUSTAFA KEMAL ATATÜRKÜM - BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR    
  48. ATATÜRK AKDENİZ KIYISINDA -BAKİ SÜHA EDİBOĞLU    
  49. "1919-1933"TEN BİR PARÇA -FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL    
  50. ATAM - FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL    
  51. ATATÜRK - FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL    
  52. MUSTAFA KEMAL - FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL    
  53. EBEDİYYET YOLUNDA - FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL    
  54. MUSTAFA KEMAL - FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA    
  55. AZ KALDI - HALİL SOYUER    
  56. ATATÜRK - HALİDE NUSRET ZORLUTUNA    
  57. ATAMIZI TAVAF - İBRAHİM ALAADDİN GÖVSA   
  58. ATATÜRK VE ESERİ-İBRAHİM SAĞIR    
  59. ATATÜRK`ÜN BİR SAATİ VARDI –MELİH CEVDET ANDAY    
  60. ATATÜRK - MEHMET NECATİ ÖNGAY    
  61. ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜNDEN SONRA - NEYZEN TEVFİK    
  62. ATATÜRK İÇİN - OĞUZKAN BÖLÜKBAŞI    
  63. YAS -ORHAN ŞAİK GÖKYAY    
  64. MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN SAMSUN' ÇIKIŞI -ORHAN ŞAİK GÖKYAY   
  65. 10 KASIM ve O - SADETTİN KAPLAN    
  66. BİR RESİMDE ATATÜRK - SABAHATTİN KUDRET AKSAL    
  67. ATATÜRK ANADOLU'DA - SABAHATTİN KUDRET AKSAL    
  68. ATATÜRK - SALAH BİRSEL    
  69. ATATÜRK 135 YAŞINDA- SERDAR YILDIRIM    
  70. ATATÜRK'İN ARAMIZDAN AYRILDIĞI YAŞTAYIM - SERDAR YILDIRIM    
  71. EŞSİZ YÜREK( ATATÜRK )- OĞUZ KÂZIM ATOK    
  72. ON KASIM - VASFİ MAHİR KOCATÜRK    
  73. GAZİ'YE -YAŞAR NABİ NAYIR    
  74. GAZİ'MİZE - YUSUF ZİYA ORTAÇ    
  75. SENDENDİR ATATÜRK-SUAT TAŞER    
  76. MUSTAFA KEMAL’E HİTABIMDIR - FETHİ GİRAY    
  77. KARŞILAMA - NÜZHET ERMAN    
  78. 10 KASIM DOKUZU BEŞ GEÇE- İLYAS ALBAYRAK    
  79. NUTUK- TALİP APAYDIN    
  80. HEM ÖVGÜ, HEM AĞIT-M. SUNULLAH ARISOY    
  81. ATAMA DEYİŞLER- VEHBİ CEM AŞKUN    
  82. MUSTAFA KEMAL’DEN MEKTUP- OĞUZ KÂZIM ATOK   
  83. ON KASIMLARDA YÜRÜMEK- FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA    
  84. AYRILIŞ DESTANI- ZEKİ ÖMER DEFNE    
  85. ATATÜRK’ÜN İSTİKLAL MADALYASI- NÜZHET ERMAN    
  86. ATATÜRK ARAMIZDA- COŞKUN ERTEPINAR    
  87. MAVİ AYDINLIK- İLHAN GEÇER    
  88. MUSTAFA KEMAL- ATTİLÂ İLHAN    
  89. KASIM DÜŞÜNCESİ- MUSTAFA NECATİ KARAER    
  90. ATATÜRK- BEHÇET NECATİCİL    
  91. BİR MUSTAFA KEMAL VARDI - ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN    
  92. ON KASIM- CAHİT SITKI TARANCI    
  93. SEN VARSIN ATATÜRK'ÜM HER ŞEYİMİZDE- M. ESAT TOZKOPARAN    
  94. 10 KASIMDA ATATÜRK'E  SESLENİŞ- ULUĞ TURANLIOĞLU    
  95. SENİ ANAR, SENİ ARARIZ- OKTAY YİVLİ   
  96. VATAN SANA MİNNETTARDIR - İDRİS NEBİ KARAKUŞ
  97. TEK ADAM -SEFİL SELİMİ
  98. ATAMA AĞIT- KEMALETTİN KAMU
  99. HATIRLAR - YUSUF ZİYA ORTAÇ
  100. GAZİ'YE TARİH - YUSUF ZİYA ORTAÇ
  101. TÜRK'E ATATÜRK GEREK -ZÜLFİKAR YAPAR KALELİ
  102. ATATÜRK - RASİM KÖROĞLU
  103. GELİR HALKIN DAĞLARINDAN-CEYHUN ATUF KANSU
  104. ATATÜRK BIRAKTI - KERİM AYDIN ERDEM
  105. MUSTAFA KEMAL'DEN KONUŞTUK - ÖZKER YAŞIN
  106. ATATÜRK - DAVUT SULARİ
  107. ŞİKAYET YAVUZ BÜLENT BAKİLER

 

SAYFA:1/ 01-10

1-ATATÜRK- ENİS BEHİÇ KORYÜREK

Ey sanki alev saçlı zafer küheylanıyla
Kurtardığın vatanda en yüce şehsüvarsın,
Bir şimşek çağlayanı haliyle Türk kanıyla
Aldığı şâna lâyık bir tarihte bir Sen varsın.

Erişmez vasfına hiçbir rebabın sesi
Sen yükseksin ilhamın yıldızlı göklerinden,
Dehâdan kanatlanan kılıcının şulesi
Ebediyette olmuş bir murassa kasiden,

Kızıl gökte parlayan Ay-yıldız'ın nurusun.
Sen en büyük milletin, Türklüğün gururusun
Bu yurdun timsalisin bugün bütün cihanda
Gözler, gönüller senin, senin şeref de şan da!


ATATÜRK- CAHİT SITKI TARANCI

Atatürk’üm eğilmiş vatan haritasına
Görmedim tunç yüzünde böylesine geceler
Atatürk neylesin memleketin yarasına
Uçup gitmiş elinden eski makbul çareler

Nerde istiklâl harbinin o mutlu günleri
Türlü düşmana karşı kazanılan zaferi
Hiç sanmam öyle ağarsın bir daha tan yeri
Atatürk’üm ben ölecek adam değildim der.

Git hemşehrim git kardeşim toprağına yüz sür
Odur karşı kıyadan cümlemizi düşünür
Resimlerinde bile melül mahzun düşünür
Atatürk’üm kabrinde rahat uyumak ister.


10 KASIM 1952- VEHBİ KIZILGÜN

Sabahlar, her zaman güzel değildir,
Her zaman ayrılık akşamla gelmez.
Al atlar sırtında hoyrattır fecir,
Hoyrattır, ne kalbler kırmıştır, bilmez.
Sabahlar her zaman güzel değildir.

Vakti, bir yerinden bölünce şafak
İri ve rüyalı gözlerle müphem;
Nur olmuş içimde sanırım ak pak
Ayrı bir mânada korktuğum adem,
Eski düşüncemde, rahat ve uzak.

Fethe çıkmış gibi duyarım birden
Eşsiz gururunu bir cihangirin.
Ufuklar üstünde yüzen tekbirden
Vatanca büyümüş asil ve derin
Bir matem tütmekte şimdi fecirden

Nefti yalnızlığı başlar zamanın
Mağfiret ürperir, dağılır, uçar.
Ölüm korkusuyla dolu bir anın
Müphem uzletinde ebedî ruhlar;
Nefti yalnızlığı başlar zamanın.

Rüzgâr esmez olmuş, sular durgundur,
Bir garip hali var Dolmabahçe'nin;
Hala içimizde yüzen gecenin
Aydınlık bilmeyen devamı durur,
Rüzgar esmez olmuş, sular durgundur.

Ruh için, ölümsüz, derler cihanda,
Her mevsim onunla güzel her seher
Bütün esatiri parçalasan da
Atatürk önünde mağlupsun kader!
Ruh için, ölümsüz derler cihanda.


AĞIT – DESTAN - ORHAN ŞAİK GÖKYAY

Bir ağıt söyleyeyim, dağlar dilinden
Dumlu'dan Ağrı'ya ün gitsin gelsin!...
Destanlar duyulsun tarih yolundan,
O günden dünlere şan gitsin gelsin...

Çekin küheylanın atlasın binsin,
Al yelelerinde yankılar dönsün.
Afyon'dan İzmir'e ordular insin.
Süngü uçlarından can gitsin gelsin...

Neymiş yarım?! Sancak çekilsin uca,
Şılasın göklerde yüceden yüce
Sormak lüzum değil, halimiz nice?
Yanan yüreklerden kan gitsin gelsin...

Sen ey yayda bir ok gibi kurulu!
Bir ok değdi, düştün yere yaralı!
Dört yanında ak mermerler örülü,
Sars devir bunları, sin gitsin gelsin...

Gökyay'ım neylesin ıssız çağlarda!
Bir ağlar bir güler, durmaz kararda,
Bir başka dağ gibi sen dur dağlarda,
Akşamdan sabaha gün gitsin gelsin...


5-SAYENDE -ORHAN ŞAİK GÖKYAY

Bir tünelden çıkmış tren gibiyim,
Sağım solum, baktım, günlük güneşlik...
Ben bende değilken ben ben gibiyim,
Doldu içimdeki ölümcül boşluk
Sayende...

Topların yankısı bir uçtan uca;
Yağız erler yürür, yüceden yüce;
Şakıyan kılıçlar şavk verir gece;
Düzlere dönüşmüş kapkara taşlık
Sayende...

Denizler yarışmış, dağlar yarışmış;
Kara günler geçmiş, bayram erişmiş;
Ne etmişsen, kurtla kuzu barışmış;
Kokular sürünmüş eser bir hoşluk
Sayende...

Kuşlarım ötüşür, dallar benimdir;
Susmuşken söyleyen diller benimdir;
Ellerin aldığı iller benimdir,
Savaşa barışlar etmede eşlik
Sayende...

Yücelere ağdım, bayrakçasına;
İlkyazda yeşeren toprakçasına;
Söyler Gökyay'ım bu dil hakçasına;
Sevinçten, kıvançtan gözdeki yaşlık
Sayende...


ATATÜRK- HASAN ALİ YÜCEL

Türk'ü ölümden
Odur kurtaran
Odur yeniden
Türklüğü kuran.

Yaptığı ordu
Düşmanı kovdu.
Ulusu, yurdu
Odur yaratan.

Türk'ün dileği
Onun ereği.
Yüce yüreği
Türklüğe vatan.

Bu memleketi,
Cumhuriyeti
Canıyla etti
Bize armağan.

Atamızsın sen,
Adımız senden.
Yürür izinden
Sana inanan.

Ülküm yürüsün,
Türklük büyüsün
Sen Atatürk'sün
Ey yüce Başkan!



ATATÜRK- İLHAN DEMİRASLAN

Atatürk dedim iptida
Önümü ilikledim.

Nasıl söylerim öldüğünü
Atatürk'üm karşımda,
Yatmış uyumuş karlar üstüne
Kalpağı başında.

Nasıl söylerim öldüğünü
Çenesine uzanmış eli
Atatürk'üm çıkar Kocatepe'ye
Dalgın, düşünceli.

Nasıl söylerim öldüğünü
Elinde beyaz tebeşir
Geçmiş tahta başına
Atatürk'üm ders verir.

Nasıl söylerim öldüğünü
Başında yeni şapkası
Yola çıkmış yürümüş
Kalabalık arkasında

Nasıl söylerim öldüğünü nasıl
Bir ışık vurmuş yüzüne
Atatürk'üm bakıyor besbelli
Çekidüzen verelim üstümüze.


ATATÜRK İÇİN -OSMAN ATİLLA

Tuttun elimizden çıktık sefere,
Kurtardık vatanı, milleti Atam.
Serdik kör denilen talihi yere,
Zaferdir savaşın nimeti Atam.

Dağlar altımızda at oldu bizim.
Sen dedin:-Uyan Türk! Açıldı gözüm.
Sakarya suyundan yununca yüzüm,
Bilindi Türklüğün kıymeti Atam.

Duyarım, dalgalar sahili döğer,
Sen sade bir "Paşa" olaydın eğer
Yine kalbimizde alacaktın yer,
Sensin bu vatanın ziyneti Atam.

Bir eşin var mıydı civanmertlikte?
İyi ettik sana "Ata" dedik te;
Sevgin göğsümüzde, eller tetikte,
Sendin bize Tanrı himmeti Atam

Her Türk olan "Atam" der de tutuşur,
İşitir emrini derdi yatışır;
Kâfi bu teselli ona yetişir;
Sana lâyık olmak niyeti Atam.



ATATÜRK'E AĞIT -CAHİT KÜLEBİ

Edirne’den Ardahan’a kadar
Bir toprak uzanır,
Boz kanatlı üveyikler üstünden uçar
Ardahan’dan Edirne’ye
Edirne’den Ardahan’a kadar.

Kopdağı’nda akar bir çeşme var
Serçe parmak kalınlığında suyu
Haram etmiş gece gündüz uykuyu
Akar da akar.

Samsunun evleri denize bakar
Sokakları yosun içinde;
Çaparlar, takalara, mavnalar,
Bilyalar gibi suyun yüzünde
Bir iner bir kalkar.

Kazovadan bir yar sevdim
Adamı günaha sokar.

Savaştepe köprüsünden geçen tirenler
Sel olur İzmir’e akar.
İzmir’in denizi kız, kızı deniz
Sokakları hem kız hem deniz kokar.

Bu toprak bizim yurdumuzdur
Deli gönül yücesine çıkar,
Bir üveyik olur uçar gider
Ardahan’dan Edirne’ye
Edirne’den Ardaha’na kadar.

Amasya'ya benzin yüklü bir yaylı geldi
Yağmurlu bir günde.
Devrisi gün silâh çattılar
Candarmalar hükümetin önünde,

Kemal Paşa çıkageldi
Bir alevdir aldı gitti yurdumuzun gönlünde,
Çorap gibi söküp attı
Düşmanları ordumuzun önünde.
Bu ne inançtır ki Gazi Paşa!
Atının teri kurumadan
Sürüp gittin yeni yeni savaşların peşinde!

Davullar zurnalar döğende
Ben seni hatırlarım!

Binip tirene gezende
Ben seni hatırlarım!

Tam iki yaşındaydım
Düşman İzmire girende!

Ben de gelecektim ama anam koymadı.
Küçüksün oğul dedi. Ben giderim ana bırak dedim.
Gideceğin bu yol dedi.

Şimdi büyüdüm sürüp geldim
Felek koydun ise bul dedi



10-MUSTAFA KEMAL'İN MANGASI -CAHİT KÜLEBİ

Askerler geceyi beklediler,
Bozkır gecesini!...
Sıcak toprak üstünden
Bir buğu yükseliyordu.
Yıldızlara baktı Hasan Çavuş,
Dedi: "Emme de parlak bu gece"
Bir sigara yaktı.

Mangasından tekmil getirdi Memiş Onbaşı:
Aydınlı İsmail'in bacağında sızı varmış,
Tireli Hüseyin sabaha kadar uykusuz kalmış.
Bodur Ali ah diyor bir memlekete gitsem,
Yine hafiften bir türkü tutturmuş,
Giresun'lu Rüstem
Tüfeği elinden düşmez Bergama'lı Ahmet'in,
Avrat, tüfek, at,
Namus sözüdür, diyor,
Büyük taarruz bir an önce başlasın istiyor.

Az ötede Mustafa Kemal'in Çadırı
Gecede bir gümüş ehram gibi pırıldar.
Kapısında bir nöbetçi
Kulak vermiş içerdekileri dinliyor.
Silâh sesleri duyar gibi
Ürperiyor yağız teni
Kulakları pusuda bir kaplan gibi dikilmiş,
Düşünüyor Büyük Taarruzun neticesini!...

"Mustafa Kemal"i gördüm,
Bir şeyler süzüldü ışık ışık içime.
Daha dağ, daha kaleyim.
Bir başlasın top sesleri hele,
Afyon'a girmezsek iki saatte,
Öleyim" diyor...
Mustafa Kemal'in mangasında,
Korkudan eser yok
Günlerdir yarı aç, yarı tok
Bir kaşık tuzu bulunsun diye vatan macerasında,
Paşalar Paşanın kumandasında
Zaferden zafere koşuyor

İLGİLİ İÇERİK

BELİRLİ GÜN ve HAFTALAR

29 EKİM CUMHURİYET HAFTASI

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ HAFTASI

12 MART İSTİKLAL MARŞI'NIN KABULÜ HAFTASI

18 MART ÇANAKKLE ZAFERİ HAFTASI

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI HAFTASI

19 MAYIS GENÇLİK ve SPOR HAFTASI



SAYFA:2/11-20


11-ATATÜRK KURTULUŞ SAVAŞINDA -CAHİT KÜLEBİ

Ne bulutlar gitti, ne padişahlardan bir haber geldi.
Kemal Paşa derler bir yiğit vardı.
Bu sefer de millet türkülerle Kemal Paşaya haber saldı.
V
Kemal Paşa, yenilmez yiğit, şanlı komutan!
Savaş girer gibi yetiş bize!
Yetiş bize, çöllerde bile olsan!
İnanç doldur, güç doldur içimize!

Bin kere yurdumuzu kurtaran!
Bir görseydin ağlardın hâlimize!

Kuşun kanadında türküler
Kemal Paşanın gönlüne vardı,
Cevabından önce kendi geldi.

VI
Bir gemi yanaştı Samsuna sabaha karşı
Selâm durdu kayığı, çaparı, takası,
Selâm durdu tayfası

Bir duman tüterdi bu geminin bacasından bir duman
Duman değildi bu!
Memleketin uçup giden kaygılarıydı.

Samsun limanına bu gemiden atılan
Demir değil!
Sarılan anayurda
Kemal Paşanın kollarıydı.

Selâm vererek Anadolu çocuklarına
Çıkarken yüce komutan
Karadenizin hâlini görmeliydi.

Kalkıp ayağa ardısıra baktı dalgalar
Kalktı takalar,
İzin verseydi Kemal Paşa
Ardından gürleyip giderlerdi.
Erzuruma kadar.

Bu ne inançtı ki, Kemal Paşa
Atının teri kurumadan
Sürüp geldin yeni yeni savaşların peşinde

VII
Bir selâm gibi gitti Erzurum’a,
Bin selâm gibi geldi Sivasa Erzurum’dan.
Dağlar alçaldı yol vermeğe,
Temizlendi ılkımından karından.

Analar bacılar yola döküldü,
Cephane taşıdı arkasından.
Irmaklar suyundan faydalattı,
Ağaçlar daldasından.

Yer gök inledi bir yol daha
Kurtuluş savaşından.
.............................................
Düşman koymuş meydanları kaçıyordu.

XI
Kattı Kemal Paşanın ordusu düşmanı uğruna
Pişman eti anasından doğduğuna.
Çevirdi Sakarya, çevirdi süvariler,
Veryansın etti topçu,
Veryansın etti piyadeler.

Kattı Kemal Paşanın ordusu sürdü gitti,
Yetiştikçe vurdu düşmana.
Hayın düşman sarhoş gibi sallana sallana
On beş günde İzmiri dar buldu,
Ölen kurtuldu, sağ kalan teslim oldu.

Kaçtı gemiler.
Alnı sargılı, kolu sargılı, boynu sargılı,
Ahmetler, Bekirler, Aliler,
Mahmutlar, Kâzımlar, İsmailler
Peşlerinden yettiler,
Diz çöküp Kordonboyuna
Ta yürekten çekip tetiği
Gemilere yaylım ateş ettiler.

Bu ne inançtı ki, Gazi Paşa!
Atının teri kurumadan
Sürüp gittin yeni yeni savaşların peşinde.

XII
Sana borçluyuz ta derinden!
Çünkü yurdumuzu sen kurtardın,
Hasta, yorgun düşmüştük,
Yaralarımızı iyice sardın.

Yiğittin, inanç doluydun yapıcıydın,
Sanatkârdın, denizler kadar engin;
Kimsenin görmediğini görürdü
Sevgiyle bakan gözlerin.

Dedin ki: Bu millet, bu büyük millet
Yüzyıllar boyunca geri kalmış;
Bu yurt, bu güzel yurt, bizim yurdumuz
Her yanından yaralar almış.

Dedin ki: Bir güzel savaşmalı
Kurmak için yeniden;
Bilgiyle, inançla, çoşkunlukla
"Övün, çalış, güven!"

Sana borçluyuz ta derinden!
Işığısın bu yurdun.
Dilimizi, ulusallığımızı öğrettin bize,
Çünkü cumhuriyetimizi sen kurdun.

Hürriyeti sen yaydın içimize,
Halkçıyız dedin halk içinden,
İnançta hür yetiştirdin bizi,
Borçluyuz sana ta derinden!
Devrimlerle yüceltti, çok yüceltti,
Bu milleti temiz ellerin.
Sana borçluyuz ta derinden
En büyüğü Mustafa Kemallerin!



ATATÜRK'E AĞIT -AŞIK VEYSEL

Ağlayalım Atatürk'e
Bütün dünya kan ağladı
Başbuğ olmuştu mülke
Geldi ecel can ağladı

Şüphesiz bu dünya fani
Tanrı'nın aslanı hani
İnsi cinsi cem'i mahluk
Hepsi birden ağladı

Doğu batı cenup şimal
Aman tanrım bu nasıl hal
Atatürk'e erdi zeval
Amir memur altın kürsü
Yas çekip mebsan* ağladı

İskender-i Zülkarneyin
Çalışmadı bunca leğin
Her millet Atatürk deyin
Cemiyet-i akvam ağladı

Atatürk'ün eserleri
Söylenecek bundan geri
Bütün dünyanın her yeri
Ah çekti vatan ağladı

Fabrikalar icat etti
Atalığın ispat etti
Varlığın Türk'e terk etti
Döndü çark devran ağladı

Bu ne kuvvet bu ne kudret
Vardı bunda bir hikmet
Bütün Türkler İnönü İsmet
Gözlerinden kan ağladı

Tren hattı tayyareler
Türkler giydi hep karalar
Semerkand'ı Buhara'lar
İşitti her yan ağladı

Siz sağ olun Türk gençleri
Çalışanlar kalmaz geri
Mareşal Fevzi'nin askerleri
Ordular teğmen ağladı

Zannetme ağlayan gülmez
Aslan yatağı boş kalmaz
Yalınız gidenler gelmez
Felek-el mevt'in elinden
Her gelen insan ağladı

Uzatma Veysel bu sözü
Dayanmaz herkesin özü
Koruyalım yurdumuzu
Dost değil düşman ağladı
mebsan* : mebusan    



ATATÜRK'TEN SON MEKTUP- HALİM YAĞCIOĞLU

Siz beni hâlâ anlayamadınız,
Ve anlayamayacaksınız çağlarca da,
Hep tutturmuş "yıl 1919, Mayısın 19'u" diyorsunuz,
Ve eskimiş sözlerle beni övüyor, övünüyorsunuz.

Mustafa Kemal'i anlamak bu değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Bırakın o altın yaprağı artık,
Bırakın rahat etsin anılarda şehitler,
Siz bana neler yaptınız ondan haber verin,
Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin,

Mustafa Kemal'i anlamak yerinde saymak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Bana muştular getirin bir daha,
Uygar uluslara eşit yeni buluşlardan;
Kuru söz değil iş istiyorum sizden anladınız mı,
Uzaya Türk adını Atatürk kapsülüyle yazdınız mı,

Mustafa Kemal'i anlamak avunmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil

Hâlâ o acıklı ağıtlar dudaklarınızda,
Hâlâ oturmuş 10 Kasımlarda bana ağlıyorsunuz,
Uyanın artık diyorum, uyanın, uyanın,
Uluslar, fethine çıkıyor uzak dünyaların.

Mustafa Kemal'i anlamak göz boyamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil

Beni seviyorsanız eğer ve anlıyorsanız,
Laboratuvarlarda sabahlayın, kahvelerde değil,
Bilim ağartsın saçlarınızı, kitaplar,
Ancak böyle aydınlanır o sonsuz karanlıklar.

Mustafa Kemal'i anlamak ağlamak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Demokrasiyi getirmiştim size, özgürlüğü
Görüyorum ki hâlâ aynı yerdesiniz hiç  ilerlememiş;
Birbirinize düşmüşsünüz halka eğilmek  dururken,
Hani köylerde ışık, hani bolluk, hani kaygısız gülen,

Mustafa Kemal'i anlamak işitmek değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.

Arayı kapatmanızı istiyorum uygar uluslarla,
Bilime, sanata varılmaz rezil dalkavuklarla,
Bu vatan, bu canım vatan sizden çalışmak ister,
Paydos öğünmeye, paydos avunmaya, yeter, yeter,

Mustafa Kemal'i anlamak aldatmak değil,
Mustafa Kemal ülküsü sadece söz değil.



MUSTAFA KEMAL'LER TÜKENMEZ -HALİM YAĞCIOĞLU

Tükenir elbet
Gökte yıldız denizde kum tükenir
Bu vatan bu topraklar cömert
Kutsal bir ateşim ki ben sönmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez.

Ben de etten kemiktendim elbet
Ben de bir gün göçecektim elbet
İki Mustafa Kemal'im var iyi bilin
Ben işte o ikincisi sonsuzlukta
Ruh gibi bir şey görünmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez

Hep kardeşliğe bolluğa giden yolda
Bilimin yapıcılığın aydınlığında
Güzel düşünceler soyut fikirlerde ben
Evrensel yepyeni buluşlarda
Geriliği kovmuşum ben dönmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez

Başın mı dertte beni hatırla
Duy beni en sıkıldığın an
Baştan sona her şeyiyle bu vatan
Sakın ağlamasın kasımlarda
Fatih'ler Kanuni'ler ölmez
İnanın Mustafa Kemal'ler tükenmez



15-ATATÜRK'ÜN CENAZESİNİ ANKARA'DA KARŞILARKEN -MİTHAT CEMAL KUNTAY

Gene on beş sene evvel gibi Gazi geliyor,
Gene on beş sene evvelki kadar yükseliyor.
Gene başlarda oturmuş, gene göklerde başı;
Yıldırımlar gene bir eski silâh arkadaşı.
Ölümün bitmeyen ufkunda yatarken gene sağ;
Bir avuç toprak olurken gene yüksek, gene dağ.
Gene bir memleketin satveti bir tek emeli.
Koca bir yurdu tutarken gene sapsağlam eli.

Çürüyen göğsü için takızaferler gene dar;
Gene sağdır, gene sağlamdır O, hem dünkü kadar.
Ona hicranla... hayır, sade taabbütle eğil;
Ölüdür; doğru, fakat öldüğü hiç belli değil.



BİZSİZ GİDİYOR -FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

Fecre benzettiği bayrakla kefenlenmiş Ata,
Çıktı bir kor gibi mermer kapısından sarayın.
Gönlümüz, bayrağı öğrendiği günden beri ta
Duymamıştır bu kadar hüznünü yıldızla ayın!

Gidiyor, gizleyerek sır gibi bizden sesini,
Çıkıyor, ilk olarak bir yola Başbuğ bizsiz.
Biz, ki dünyada, bırakmazdık onun gölgesini,
Bu ne hicranlı seferdir ki beraber değiliz.

Yürüyor, kalbimizin durduğu bir yolda değil,
Kanlı bir gözyaşı nehrinde muazzam tabutun.
Ey ilâhın yüce davetlisi, göklerden eğil,
Göreceksin, duruyor kalbimiz üstünde putun!

Sen ki Gayya'ya düşen on yedi milyon Türk'ün
Dehşetinden sararırken yüzü yaprak yaprak,
Onu bir hızla çevirmiştin ölümden daha dün:
Tunç elin, yalçın iradenle kolundan tutarak.

Ve bugün on yedi milyon geliyor bir yere de,
Ebedî yolculuğundan seni döndürmek için
-Onu yoktan var eden sendeki derman nerede?
Gücü ancak yetiyor kabrine yüz sürmek için



BÜYÜK ARZU -ARİF HİKMET PAR

Ağustos gecesinde mavi ışıklar iniyor tepelerden,
Lâcivert bir yelpaze gibi açılmış gökyüzü.
Gazi, çadırdan çıktı, arkasında paşalar,
Meşin kırbacı dizlerine vuruyor.
Şöyle bir yukarı kaldırdı başını:
Bayrağa gönül vermiş gibi yıldızlar...
Sonra heyecanla İsmet Paşa'ya soruyor:
- Erat hazır mı İsmet ?
- Her şey tekmil, Paşam!
O bir ayna gibi bilirdi içimizi,
Gözlerinde yarınki şafaklardan izler.
Karanlıkta baktı, parıldıyor süngüler...
- Merhaba asker! dedi,
Saflar önünden geçti;
Mehmetler "Yaşa, yaşa!" diyordu.
O altın saçlarını vermiş geceye
Şimdi her şeyi unutmuş,
Yalnız büyük bir aşkla
Afyon sırtlarına doğru
Haşmetle kartallar gibi süzülmek istiyordu.
Bir alev çağlayanı halinde
Akdeniz'e dökülmek istiyordu.



MUSTAFA KEMAL'İN GÜVERCİN'İ -ARİF HİKMET PAR

Bir güvercin uçurdular İstanbul'dan Anadolu'ya,
Mustafa Kemal'in ellerinden hız alırdı.
Kınalı topuklarıyla lâcivert semalara
Büyük rüzgârla yükselir, alçalırdı.
Mustafa Kemal'in ellerinden hız alırdı.

Ateşli bahçelerde ötüşen kuşlar vardı,
Güvercin barış türküleri söylerdi her sabah.
Mustafa Kemal'i gördü mü dünyalar ona dardı,
Mavi kanatlarına işlenmedi bir günah
Güvercin barış türküleri söylerdi her sabah.

Bir yıl Ankara Kalesinde, bir yıl Rasattepe'de,
Edebi şarkılarla dalgalanan bayraktı.
Bir yıl Sakarya suyunda, bir Kocatepe'de;
İyilikle beslenmiş duygulu bir topraktı.
Ebedî şarkılarla dalgalanan bayraktı.

Mustafa Kemal'i öylesine severdi Güvercincik,
Mavisini gözlerinden, sarısını saçlarından almış.
Her sabah omzuna konup derdi ona: Kemalcik,
Daima insanlara dost elini uzatmış
Mavisini gözlerinden, sarısını saçlarından almış.



BÜYÜK MİSAFİR -FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

Bir sevinç incilemiş gözleri yaşlar yerine,
İzi üstünde gül açmış kapanan her yaranın.
Bir bahar yağmuru halinde derinden derine
Çağlıyor her yanı alkışla yeşil Marmara'nın.

Bu misafirdir, inan memleketin neyse varı,
Böyle bir yüz mü görür bir daha fâni ömrün?
Gelin ay Bahr-i Muhit'in köpüren dalgaları,
Kırk asırlık yolu bir hızda alan Türk'ü görün



20-MUSTAFA KEMAL'İN KAĞNISI -FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

Yediyordu Elif kağnısını,
Kara geceden geceden.
Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu,
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar,
İnliyordu dağın ardı, yasla,
Her bir heceden heceden.

Mustafa Kemal'in kağnısı derdi, kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik,
Nam salmıştı asker içinde.
Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü,
Doğrulmuştu yola önceden önceden.

Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar,
Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı,
Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra,
Gecenin ulu ağırlığına karşı,
Hafifletir, inceden inceden.

İriydi Elif, kuvvetliydi kağnı başında
Elma elmaydı yanakları üzüm üzümdü gözleri,
Kınalı ellerinden rüzgâr geçerdi, daim;
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına.
Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti,
Niceden, niceden.

Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu,
Nazar mı değdi göklerden, ne?
Dah etti, yok. Dahha dedi, gitmez,
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacır gucur
Nasıl dururdu Mustafa Kemal'in kağnısı.
Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden
Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,
Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni.
Geçer götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin,
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım.
Bak hele üzerinden ses seda uzaklaşır,
Düşerim gerilere, iyceden iyceden.

Kocabaş yığıldı çamura,
Büyüdü gözleri, büyüdü yürek kadar,
Örtüldü gözleri örtüldü hep.
Kalır mı Mustafa Kemal'in kağnısı, bacım,
Kocabaşın yerine koştu kendini Elifçik,
Yürüdü düşman üstüne, yüceden yüceden.

 

İLGİLİ İÇERİK

BELİRLİ GÜN ve HAFTALAR

29 EKİM CUMHURİYET HAFTASI

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ HAFTASI

12 MART İSTİKLAL MARŞI'NIN KABULÜ HAFTASI

18 MART ÇANAKKLE ZAFERİ HAFTASI

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI HAFTASI

19 MAYIS GENÇLİK ve SPOR HAFTASI




SAYFA:3/21-30


21-DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ -BEKİR SITKI ERDOĞAN

"Dağ başını duman almış
Gümüş dere durmaz akar..."
Türkeli'ne kâfir dolmuş
Dadaş ağlar, uşak ağlar, er ağlar!
Efkâr efkâr üstüne basmış da Mustafa'yı,
Küsüvermiş ne varsa düşmanına, dostuna
Sürüvermiş takayı bir kâbus diyarından...
Ayrılık bir şey değil çekilir dostum, amma
Vatan mahzun bir yandan...

Samsun'un kıyıları dalgalarla hareli,
Çayır, çimen başağı, yeşilinden yaralı
Düşmanın allar giyer, Anadolu'm karalı!
Gel gidelim Mustafa'm Erzurum illerine;
Toz olalım Mustafa'm bu vatan yollarına!

"Güneş ufukta şimdi doğar,
Yürüyelim arkadaşlar..."
Yürüyelim uşaklar, yürüyelim dadaşlar;
Bugün 19 Mayıs
Bir tarih burada biter, bir tarih burda başlar!

Niye deniz dalgalı?
Niye dağlar gölgeli?
Niçin öksüz çiçekler?
Deniz mahzun, dağlar mahzun, gök mahzun;
Düşman gelmiş, vaktimiz yok, yol uzun...
Gel koşalım Mustafa'm Sivas sokaklarına;
Karışalım Mustafa'm vatan topraklarına!...

"Ankara, Ankara! Güzel Ankara!
Seni görmek ister her bahtı kara!"
Fakat öyle müthiş ki içimizdeki yara;
Sarmadıkça yurdumu al renkli bayraklara
Yatmam bu topraklara, yatmam bu topraklara...

Telefon direkleri
Hayırlı haber taşır;
Aydın'daki efeler
Silâhlarla oynaşır...
Ve İstanbul gökleri
Gözü nemli dolaşır...

Dur bakalım Mustafa'm şu dünyanın haline
Düşmeyelim Mustafa'm cümle âlem diline...

"Şu İzmir'den aman efem, ayva gelir, nar gelir..."
Dökmezsen iki günde şu Yunanı denize,
Ar gelir be Mustafa'm, ölüm sana ar gelir...
Bizim gibi göklerde ay-yıldız indirene,
Ellerin emelini bir anda söndürene
Kılıcın kabzasında hıncını dindirene,
Zor gelir be Mustafa'm, esaret çok zor gelir...

Bu dipçik, bu da namlu;
Bu Sakarya, bu Dumlu...
Gel uçalım Mustafa'm hedefimiz Akdeniz;
Asil doğduk Mustafa'm biz hürriyet isteriz!..

"İzmir'in dağlarından çiçekler açar..."
Bugün 19 Mayıs:
Bir tarih burda biter, bir tarih burda başlar!

Bahar sabahında biz:
Dağlardaki çiçekler,
Uçuşan kelebekler;
İhtiyarlar ve dinçler,
Bel bağladığın gençler
Yoluna andiçeriz!

"Sesimizi yer, gök, su dinlesin,
İnlesin be Mustafa'm arş-ı âlâ inlesin!..."



DAĞ BAŞINI DUMAN ALMIŞ -MUZAFFER ENDER

Bir sisli kasım sabahıdır bu;
Düştüler yollara Kırklar Yediler...
Dağ başını duman almış kardeşim,
Gün doğmayacakmış, dediler.
Baktım ki bütün gökyüzü baştan başa tenha,
Bir kapkara matem sarıyor memleketi,
Her sineyi bir kapkara yas dolduruyor,
Ev ev bacalardan taşıyordu.
Bir sisli kasım sabahı baktım,
Baştan başa öksüz koca bir yurt,
Taş taş döğünüp ağlaşıyordu.
Nereden çıktı bu ferman nereden?
Dağ başını duman almış kardeşim,
Ansızın bir karayel esti meğer pencereden,
Karıştı tarihin sayfaları...
Toz duman içinde Anafartalar!
Samsun, Erzurum, Sivas,
Baş döndürücü bir hız geçiyor memleketi,
Nefesler tıkanıyor, adımlar şaşıyordu.
Büyüdü ellerim, ayaklarım, kafam!
Sakarya boylarında bir yanık türkü,
Akdeniz'i gösteriyor Mustafa'm!
Kağnılar mermi değil, iman taşıyordu.
"Dağ başını duman almış" kardeşim,
"Gümüşdere durmaz akar"
Bir dert ki kemirir içimiz kasım sabahları,
Bir dert ki yakar!
Yeni bir bayrama girmişti vatan,
Her taraf mutlu ve hür,
Tuttu baştan başa Türk yurdunu bir resmi geçit,
Yürüyor koskoca millet,
Yürüyor başta Atam,
Devrim devrim geçiyor memleketi,
Tepelerden gece gündüz aşıyordu.
Med miydi, cezir miydi bilinmez,
Bir seyrediyor şöyle uzaktan uzağa,
Bir yaklaşıyordu.
"Rabbim yeni bir mucize versin, diye Türk'ü
Gönderdi bu dünyaya muhakkak Atatürk'ü."
Böyle söylerdi kesik kollu dedem.
Gördüler de analar babalar o kara günleri,
"Allah gönderdi Gazi'yi,
Allah yüzümüze bakmış." Dediler.
Ama bir gün
Bir sisli kasım sabahı
Dağ başını duman almış, kardeşim;
Gün doğmayacakmış, dediler!
Baktım ki bütün gökyüzü baştan başa tenha
Bir kapkara matem sarıyor memleketi,
Her sineyi bir kapkara yas dolduruyor,
Ev ev bacalardan taşıyordu.
..............................................
Bir sisli kasım sabahı baktım
Hâlâ vuruyor nabızlarımızda
Hâlâ yaşıyordu.
Lâkin kesilip dinmedi ruhumda o sancı,
Hâlâ o yetim bakışlarımda
Donmuş bir avuç hâtıra kalmış!
Dağ başını duman almış kardeşim,
Dağ başını duman almış!




DAHİ-İ TECEDDÜD'E -ABDÜLHAK HAMİD TARHAN

Büyük gazâ, büyük zafer bu inkılâp!
Büyük gazâ tagallübe...
Büyük zafer taassub u teseyyübe
Gazâ-yı Mustafa Kemal

Evet, cehalete ilmin bu bir büyük zaferi.
Cihan - şümül olacaktır onun bu şaheseri!
Yarın bu seyre denir kahramanların seferi...
Kuvâ-yı Mustafa Kemal
Dehâ-yı Mustafa Kemal!



GAZİ DESTANI -AŞIK HASAN

Gücüm yetse keşke yazsam bir destan
Okunsa istekle nihayete dek
Başımızda her gün o Başkumandan
Methini söylerim kıyamete dek

Onunçün açılır sümbül menekşe
Cihanda adını söyler her köşe
Nüfuzu yürüdü dağ ile taşa
Methini söylerim kıyamete dek

On yılda yüzlerce yılı aştırdı
Şanlı geçmişleri deşti deştirdi
Okuyup yazmayı kolaylaştırdı
Methini söylerim kıyamete dek

Varsın geçsin benim yaşım yetmişi
Son on yılda gördüm en büyük işi
İster er meydanı böyle er kişi
Methini söylerim kıyamete dek

Geçit tünel oldu her çetin kaya
Şimdi tirendeyiz yürürdük yaya
Dünya imreniyor Gazi Paşa'ya
Methini söylerim kıyamete dek

Sohbetinin doyum olmaz tadına
Odur haklarını veren kadına
Aşık Hasan derler benim adıma
Methini söylerim kıyamete dek

Arık toprağa yaslanı yaslanı
Sığır güderken yazdım ben bu destanı
Nasıl methedeyim böyle aslanı
Methini söylerim kıyamete dek



25.GAZİMİZE -ORHAN SEYFİ ORHON

Büyük küçük her ferdi asırlarca bu yurdun
Emekleyip dururken köhne izler üstünde;
Sen o kartal pençenle tutup bizi uçurdun
Aşılamaz ne dağlar, ne denizler üstünde.

Kurur senin nurunla izleri gözyaşının,
Düşmanları titretir çatılışı kaşının.
Bir güneş tesiri var o ilâhi başının
Karanlıklara düşmüş ümitsizler üstünde.

Sen çürümüş, dağılmış bir cesede can kattın:
Mezarından çıkarttın, semalara fırlattın;
Yeni baştan şerefli bir âlemi yarattın:
Bu derece hakkın var senin bizler üstünde.

Titriyor İstanbul'un sevinçle her bucağı,
"Gel!" diyor bir el gibi sana vatan sancağı;
Kapanıp öpmek için basacağın toprağı,
Bütün şehir bekliyor seni dizler üstünde.



GİDİYOR -ORHAN SEYFİ ORHON

Gidiyor, rastgelmez bir daha tarih eşine;
Gidiyor on yedi milyon kişi takmış peşine!

Gidiyor, sonsuz olan kudreti sığmaz akla;
Gidiyor, göğsünü çepçevre saran bayrakla.

Gidiyor, izleri üstünde birikmiş yaşlar;
Gidiyor, yerde kılıçlarla eğilmiş başlar.

Gidiyor, harbin o en korkulu aslan yelesi;
Gidiyor, sulhun ufuklarda yanan meşalesi!

Yine bir devr açacakmış gibi en başta o var;
Haykıran seste o var, sessiz akan yaşta o var.

Siliyor ruhunun ulviliği fani etini,
Çiziyor ufka batan bir güneşin heybetini.

Büyüyor, gökten inip toprağa yaklaştıkça;
Büyüyor gitgide gözlerden uzaklaştıkça.


HAVZA YOLLARINDA MUSTAFA KEMAL -CEYHUN ATUF KANSU

Muhmur dağın başında bir duman, bir duman,
Mustafa Kemal'in başında daha bir duman
Dağ düşünür gündüz gece başından duman gitmez,
Mustafa Kemal düşünür gündüz gece başından duman gitmez,

Dağların başında duman eksik olmaz,
Soy yiğidin başından duman eksik olmaz.
Mahmur dağının dumanlarına baktı da dedi.
Mustafa Kemal, Köroğlu olmak ne güzel şu dağlarda,
Tutmak gece gündüz denizlerin yolunu, yol vermemek,
Üşümek, ateş yakmak, yola düşmek ne güzel,
Bölmek orta yerinden gemilerin getirdiği güneşi,
Bir sana bir bana vermek ne güzel!

Çakal dağının eteğine vardı ki Mustafa Kemal,
Vakit alaca karanlık, dağın eteğinde bir kahve,
Kahvede düze inmiş eşkıyalar, Karadeniz uşakları,
Kaynıyor Erzurum işi semaver, çay demleniyor.
Uyanmış su, gözleri adamların, susuz gözleri sıcak,
Mustafa Kemal baktı, tanıdı, hepsi halk.

Oturdular, hep beraber çay içtiler,
Ordan burdan, dereden tepeden konuştular,
Sabah güneşi gelip bağdaş kurdu bir yana,
Yarı karanlıktı yüzleri birden aydınlandılar,
Acı çekmiş, susamış, dağ çizgileri sert
Mustafa Kemal'in gözlerinde tek tek ışıdılar.

Çıktı kavak yaylasına "oh!" dedi, Mustafa Kemal,
Ölmez be, insan bu vatanı sevince,
Halk kokusudur, güller çimenlerden gelir,
Ovaları sürenler aşağıda, ormanlarda bıçkı sesleri,
Dağılmış Mahmur dağının dumanları
Çekip cümle türküleri bir dere ışıltısıyla akar.

Havza'ya vardım ki, kulağımızı koyalım bir,
Bağımsız yaşamak diyelim bir, dinle ne ses verir?
Havza pazarına inmiş allı morlu köylüler,
Çıkarlar ormanlardan gizli gizli çağıralım, bir,
Gelirler toplanırlar ateşimize, onlar için yaktık,
Özgür yüreklerin soluğunu üflesinler bir.

Sevelim dedi, Mustafa Kemal, sevelim bir,
Selâm verelim bir, selâm alalım bir,
Halk olmak ne güzel şeydir arkadaşlar,
Şu sabah çayını içelim bir, kardeşçe sıcak.
Yüzümüzü yunalım şu dereden bir,
Sonra kursunlar darağacını kavgamıza,
Asarlarsa assınlar bizi düşlerimizden!



ŞU SONSUZ KOŞU -CEYHUN ATUF KANSU

Samsun'a ayak basmış kahraman bugün,
Çayır, çimen yeşermiş zafer yolunda.
Davul zurna sesinde şahlanır düğün,
Gönlüm coşup öter bir bahar dalında.

Ata'nın rüyasına gelincikler sun,
Emek bahçelerinin güzel gülünü.
Bir sonsuz bir sabahtayız... o uyusun,
Sevincimiz coşturur onun gönlünü.

Nasıl çıkmış bir saban Samsun'dan yola
Dağlardan dağlara o zafer türküsü,
Şahlanıp bayrak çekmiş her eski kola,
Taze bir bahar açmış yurdun gözünü.

Al bayrağım Ankara kalesinde hür,
Dalgalanmakta altın bir çağa doğru,
Yeni kahramanlar kol kol, boy boy yürür
Şu karlı dağlardaki bayrağa doğru.

19 Mayıs'ın hür başına çelenk,
Kiraz mevsimi, gençlik ayı, gül ayı.
Bir bahar bahçesinde gönüller renk renk,
Şu sonsuz koşuya bak, sarmış yaylayı.



İSTİKLAL SAVAŞINDA MUSTAFA KEMAL -SABİH ŞENDİL

Şöyle bir doğruldu Mustafa Kemâl
Kıratının üstünde göklere doğru
Dağlar arasından yükselen
Tunçtan bir heykele benziyordu.
Bakışları vardıkça mesafeler ötesine
Belliydi kaynaştığı gözlerinde
Masmavi okyanus dalgalarına benzer
Düşünce dalgalarının,

Zafer, diyordu da başka bir şey demiyordu,
Yüzünün bütün çizgileriyle bu kahraman
Hissetmişti zaferin kokusunu kırat bile
Yerinde duramıyordu.
Mağrurdu diğer atlara karşı
Bir Mustafa Kemâl taşıdığında üstünde
Dünyalara bedel.

Bir bakışı vardı tepelerden ovalara
İnan bir bakışı Mustafa Kemâl'in
Peşinden yürüyordu binlerce kahraman
O'nun zafere inandığı kadar zafere inanan binlerce insan.

Şöyle bir doğruldu kahramanlar kahramanı
Kıratının üstünde göklere doğru
Sabah oluyorken güneşin ilk ışıkları altında
Tunçtan bir heykele benziyordu.


30-MUSTAFA KEMAL HAVASI -EDİP AYEL

Köylülerin oturduğu bir kahvede
Söz edilirken güz ekiminden birdenbire
Şavk vurması gözlere ulusal imeceden
Doğrulup kalması bir ulusun, öyle bir hava.

Aşka benzer, şevke benzer, Ferhad'ın dağ delmesi
Künk döşemesi, su çekmesi Amasya'ya
Mustafa Kemal'in kağnıları taş taşırken
Ulu yapıların yükselmesi, öyle bir hava.
Bir savaş alanı ovalarda, tepelerde
Sakarya'dan uzun, Sakarya'dan zor
Ve Mustafa Kemal atlısının getirdiği haber:
Düşman bozulmuş gidiyor, öyle bir hava.

Herkes kurtuluş ordusunun eri gibi
Yeniden bir alan savaşı verir gibi,
Gerilik, karanlık, yoksulluk karşısında,
Dumlupınar zaferi gibi, öyle bir hava.

Düş gibi, yarın gibi, hemen yarın gibi
İki bin rakımlı tepe alınmış gibi,
Davul zurna şenlik dernek köylerde
İzmir'e varılmış gibi, öyle bir hava.

Öyle sade, öyle umutlu, öyle halkça,
Güzel işlere doğru kavak gölgesi yollardan,
Çankaya'daki bağ evinden bir sabah sanki,
Ankara'ya iniyor Mustafa Kemal, öyle bir hava.

Sivas köylüklerinde buğday yetiyor,
Halkım yamasız urbalar içinde,
Mustafa Kemal'in kara tahtası başında
Herkes dilediğini yazıyor, öyle bir hava.

Ölünün toprak bölünmüş, yaşayana verilmiş,
Emek kul olmaktan kurtarılmış
Gül açıyor bahçelerde tütün, mısır, incir
Şıkır şıkır oynuyor kızların ellerinde, öyle bir hava.

Köy okulunun bahçesine bayrak çekilende
Selâm durmamız kardeşliğe ve insanlığa
Kardeşliğe bayrağımızdan bir şey katmamız,
Güller katmamız insanlığa bayrağımızdan, öyle bir hava.

Ve en güzeli demiryollarımızdan sanki
Mustafa Kemal geçecekmiş gibi,
Soracakmış gibi bize ıssız istasyonlarda,
Ne yaptınız? Yaptıklarımızın sevinciyle, öyle bir hava.

Sularda çamur yok, dupduru bir ırmak
Gönüllerimizin ta içinden akıyor
Kardeşlik denizine aşk dalgalarıyle,
Kıyısına yaşantıların güller bırakarak, öyle bir hava.

Şiir diyeceksiniz, insanlığın kız kardeşi şiir
O mu? Bağımsızlık gülü emek menekşesi
Bir seher tazeliğiyle sarmış ulusumuzu
Mustafa Kemal havasında gelecektir... öyle bir hava

İLGİLİ İÇERİK

BELİRLİ GÜN ve HAFTALAR

29 EKİM CUMHURİYET HAFTASI

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ HAFTASI

12 MART İSTİKLAL MARŞI'NIN KABULÜ HAFTASI

18 MART ÇANAKKLE ZAFERİ HAFTASI

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI HAFTASI

19 MAYIS GENÇLİK ve SPOR HAFTASI


SAYFA:4/31-40

31-MUSTAFA KEMAL'DEN KONUŞTUK -ÖZKER YAŞIN

-Bir Nine Söyledi-

Anlatması güçtür oğul,
O ilk gençlik dünyamızın
Masal kahramanıydı.
O her genç kızın
Düşlerindeki altın saçlı yiğit,
Biliyorduk O'nun bastığı kara toprakta
Otlar yeşerecekti.

Anlatması güçtür oğul,
Bir kara duman sarmıştı yurdumuzu;
Dört koldan hain düşman sürüleri,
Dört koldan vahşet, keder.
Ama yitirmedik umudumuzu,
Biliyorduk mavi gözlü kahraman
Bir gün gelecekti...


MUSTAFA KEMAL'İ DÜŞÜNÜYORUM -ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yeleleri alevden al bir ata binmiş
Aşıyor yüce dağları, engin denizleri.
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Işıl ışıl yanıyor mavi gözleri,

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Yanmış, yıkılmış savaş meydanlarında
Destanlar yaratıyor cihanın görmediği,
Arkasından dağ dağ ordular geliyor
Her askeri Mustafa Kemal gibi.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Gelmiş geçmiş kahramanlara bedel
Hükmediyor uçsuz bucaksız göklere
Al bir ata binmiş yalın kılıç
Koşuyor zaferden zafere.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum;
Ölmemiş bir kasım sabahı!
Yine bizimle beraber her yerde,
Yaşıyor dört köşesinde vatanın
Yaşıyor damar damar yüreklerde.

Mustafa Kemal'i düşünüyorum,
Altın saçları dalgalanıyor rüzgârda,
Mavi gözleri ışıl ışıl, görüyorum
Uykularıma giriyor her gece.
Ellerinden öpüyorum.


MUSTAFA KEMAL'İN ATI -BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR

Daha da parlamıştı güzelleşmişti al at
Mustafa Kemal'in bindiği günden beri.
Sanki bilinmez bir rüzgârla dolmuştu
Göğe göğe kalkıyordu alevden başıyla
Uçar ayaklariyle oyuyordu yeri.

Kimseyi bindirmiyordu üstüne artık
Bindirmez ya, Mustafa Kemal'in atı o.
Bunca at arasında neden onu seçmişti,
Nasıl tutmuştu ak elini alnında
Artık dağın taşın saltanatı o

Çok zorladı suvari alayının yiğit binicileri
Al ata binebilmek imkânsız.
Öyle damarlanıyordu ki derisi bir sızı duyuyorlardı.
Öyle çılgınlaşıyordu ki köpük köpük
Nerdeyse düşecekti nârin allığıyla cansız.

Alay kumandanı aldı işi demir avucuna
Bir alay bir ata vuramaz mı gem?
Kendi denedi yanık bilgisiyle yılların,
Sustu karşıdan dehşetle, kaygıyla, hayranlıkla bütün suvariler
Al at, al at, deli ve muhteşem.

Aylar geçti aradan
Binicisiz al at başı boş dolaşıyordu.
Arpanın yulafın samanın vakti kurudu kara toprakta,
Alaya öyle nekes günler geldi ki
Kısmette bir avuç ot bile bulmak zordu.

Atların yemleri gayri kısık mı kısık
Azbuz ağaç kabuğu, keçiboynuzu, küsbe.
Söyleniyordu öbür atlar aralarında al at için
"Bizimle torba takan bu, ne işe yarar,
Bu, at değil süs be."

Suvariler düşündü ki kısıma küçücük bir çare var.
Nasıl olsa faydasız,
Parmakları acılı, gözleri bulanık,
Bir sabah tımarında al atı saldılar.

Hemen çekildi al at bozkıra
Ancak bir kuşun atımı, ne çok ne az.
Alay nereye gitse o da peşinde gidiyordu ufuktan,
Kötülüyordu, bakımsız gün gün garip,
Felek kimsede parıltısını bırakmaz.

Öyle incelmişti ki boşlukta
Yaşıyan sanki rüzgârlarıydı.
Eski sevdalar kadar uzak,
Bir yaprak düşmüştü içinden,
Sarıydı.

Al at çağırmalarını duymazlığa getiriyordu,
Pişman olmuştu suvariler ta baştan ama.
Yalnız ilişiğini kesmemişti hiç
Dağdaki boz kayadan kızaran gök üstünde hareketsiz duruyordu
Her akşam istiklâl Marşı'yla yapılırken yoklama.
.......................................

Bir gün girdi alay en çetin savaşına
Kılıçtan arta kaldı toprak.
Yaya cengi can komadı alanda
Açıldı göğe doğru
Gönülle al kan, göğüsler ak.

Sürdü döğüş akşamaca
Şanlı alay çekilmek emrini aldı.
Ağırdı sillesi kaderin
At kopmuş, kılıç kopmuş, göğde kopmuş
Suvari alayı koca bir masaldı.

İşte ansızın hücum dört nalında al at
Gelirdi alayın önüne düşman tarafından, geri giderdi.
Şaşırdı herkes,
Herkes düşündü söylediğini ecelin:
Al at acap en derdi?

Sezdi alay kumandanı durumu hemen
At bin diye haykırdı yönlere
Yel oldu ölümlerden öte cümlesi,
Vardılar bir solukta yamaçlardan
Düşmanın ardçı koyup kaçtığı yere.

Düştüler peşine yurda el atmışların,
Buğday büyüyüşiyle rahat,
Su çağlayışıyla çabuk,
Yıldız akışıyla şahlanmış
En önde bir sancak misali al at.

Alay uzandı gerisine doğru büyük düşman birliklerinin
Saldırırken cephelerden ordu.
Kılıç aydınlığı doldurmuştu bayırı düzü gökçe,
Parlarken kuvvet üstünde hak
Can ecelden görünmüyordu.
....................................
Zaferden sonra çok aradı alay Mustafa Kemal'in al atını
Al at sır olmuştu yaşamakta.
Kimi uçmuş dedi ardına göğün,
Kimi yatır olmuş dedi vatanın yüce uykusu kadar
Ama bir parıltı vardı uzakta

Ki parlar bağzı günler akşam yoklamasında
Bir yele, bir köpük, bir dörtnal hızıyla batı.
Nakşolur mavilik üstüne efsaneden
Bin kırmızıyla, bin rüzgârla, bin şahadetle
Mustafa Kemal'in al atı


MUSTAFA KEMAL'İN SAATİ -MUZAFFER UYGUNER

Mustafa Kemal derlerdi,
Sonradan duydum adını,
Beni yumuşak parmaklarile okşar,
Eğilip bakardı ışıklı gözlerile.
Ona ben gösterirdim zamanını;
Güneş ışığında, ay ışığında,
Yıldız ışığında, mermilerin ışığında.
Senelerce dolaştık beraber,
Çöllerde, dağlarda, salonlarda.
Soğukta beraber titredik.
Beraber terledik sıcaklarda.
Kalbinin atışlarını duyardım
Ve anlardım düşünüp hissettiklerini.

Çanakkale'ye gitmiştik neden sonra,
Bütün gürültülere alışmıştım.
Şehitlere, yaralılara, seslere alışmıştım.
Top sesleri, denizin gürültüsü, kalbinin sesi,
Atların, katırların o acayip kişnemesi,
Hilâl bıyıklı kahramanlar
Kanla sulanan toprak,
Göklere uçan gövde bacak,
Türklüğün inatlı mukavemeti
Ürpertirdi zaman zaman beni.

Bir gündü, amansız bir boğuşmanın sonu.
Rüzgârda susmuştu toprak gibi,
Denizde dev gibi gemiler ve gölgesi bulutların,
İleri mevzilerdeydik
Her zaman olduğu gibi,
Gözleri ufuklardaydı, eli düşüncesinde.
Düşüncelerin en incesinde...
Kalbinin atışlarını dinliyorum.
Zaman endişeliydi.

Rüzgâr durmuştu.
Bir top patladı uzaklardan,
Bir şarapnel geliyordu bize doğru.
Saliselerine varıncaya kadar hızının,
Hesapladım, hesapladım da
Önüne koyuverdim kendimi
Bir anda duruverdi tıkırtılarım,
Ama onun kalbi durmadı...



35-NE ANLATILMAZ ŞEY -CEVDET ATMACA

Çoğalır ağaran günle birlik
Bu senin gücün ölümden öte
Toprağı deviren traktörde
Mutlu gürültülerinden makinelerin
Çoğalır ağaran günle birlik
Bu senin gücün ateşte
Ocakları kaynatan yeniden
Silâhların şavkıyan çeliğinde.

Gider inanmışlığımız daha yıllara
Nice öykülerini yazarız
Anıtlara kitaplara
Yaşarken evrenin üstünde
Sen erkinlik adına
Sen kavgadan önce barış
Gider inanmışlığımız daha yıllara
Büyürken oğullarımız, kızlarımız.

Duyuyor musun ne anlatılmaz şey
Milyonların korosunda
Uğul uğul kasım yeli
Dolanır dağ taş şehir köy
Iraksın hem o kadar yakın
Tedirgin sabahın oluşunda
Duyuyor musun ne anlatılmaz şey
Kuşun kurdun susuşunda.
Cevdet ATMACA


O GELİYOR -CELAL SAHİR EROZAN

Yıl, 1919,
Mayısın on dokuzu.
Kızaran ufuklardan kaldırıyor başını
Yeryüzüne can veren
Cana heyecan veren
Al yüzlü oğan güneş!
Takanın burnu nasıl Karadeniz'i yırtar;
Siz de bir anda öyle yırtınız uykunuzu,
Uyanın Samsunlular!
Kurutacak gözlerde umutsuzluk yaşını
Al yüzlü oğan güneş!
Bugün Çaltı burnundan gülerek doğan güneş!

Yıl, 1919,
Mayısın on dokuzu.
Uyanın Samsunlular!
Uyumak ölüme eş,
Diriltin ruhunuzu.
Ufukta bir gemi var!

Fakat bu gemi niçin böyle yavaş geliyor?
Acaba yolu mu az, yoksa yükü mü ağır?
Bu gemi umut yüklü, inan yüklü, hız yüklü;
İçinde bu vatanın derdiyle yanan bağır,
Kurulacak yarını düşünen baş geliyor.
Bir baş ki gökler gibi bir küme yıldız yüklü!
Bu gemi onun için böyle yavaş geliyor

Yıl, 1919,
Mayısın on dokuzu.
Ufukta duran gemi gitgide yaklaşıyor
Sanki harlı bir ateş
Yakıyor ruhumuzu.
Beklemek üzüntüsü her gönülden taşıyor.
Üzülmemek elde mi?
Hız yüklü, inan yüklü, umut yüklü bu gemi!

O umut yayıldıkça ruhlara sıcak sıcak,
O hız doldukça bütün damarlara kan gibi,
Gizli gizli inleyen her yürek canlanacak,
Ateşler püskürecek uyanan volkan gibi!
Gittikçe büyükleşen
Gölgene dikilmekten
Karardı gözlerimiz.
Koş, atıl, gemi, sana engel olmasın deniz!

Ak saçlı dalgaları birer birer kes de gel!
Kuşlar gibi uç da gel, rüzgâr gibi es de gel!




O GÜN -A. CELÂL ŞİMŞEK

Sarı yapraklarını döküyordu ağaçlar
O gün bir garip güneş doğuyordu;
Sonra birden duruverdi zaman
Kulak kesildi ağaçlar, taşlar
Seyhan nehrine baktım
İçin için ağlıyordu.

Bir korkulu rüzgâr esiyordu
Karanlık sarmıştı dört bir yanı
Susuyordu insanlar, susuyordu Taş-köprü
Ağlıyordu herkes, ağlıyordu zaman
Kıyamet mi kopuyordu ne var?

Kollarımdaki kitaplarım yere düştü birden,
Elim-ayağım tutuldu,
Baktım çocuklara ağlıyordu,
Ağlıyordu bütün Türkiye
O gün karanlık bir rüzgâr esiyordu
Ve son yapraklarını döküyordu ağaçlar...

Güneş tutulmuş gibiydi o gün,
Güneşin yası var dediler etraftan
Bugün dünyanın yası var.
Seyhan nehrine baktım hâlâ ağlıyordu
Bir bir eğilmişti Toroslar.

Baktım her yanda bir üzünç,
Baktım her yanda bir eksik,
İşimizi gücümüzü elden bırakıp
O gün saat dokuzu beş geçe
Tarihle birlikte ağladık.

10 Kasımdı o gün,
Kimi dedi, kıyamet koptu bugün
Kimi dedi keşke kıyamet kopsaydı,
Kimi dedi, benim canımı al Tanrım, O'nun yerine;
Yalnız gökyüzünde bir çift mavi göz
Işık tutuyordu yeryüzüne
Bakışları nur gibi aydınlık.

O gün dağların en büyüğü devriliyordu
Bir güneş batıyordu yalın kılıç
Yas tutuyordu herkes.
İşte o gün içimizde Atatürk
Yeniden bir güneş gibi doğuyordu.



O'NSUZ -ZİYA OSMAN SABA

Ah işte duyuyorum mesut günler içinden,
Sana "sevimli yüzün asla solmasın" diyen,
Bütün adınla dolu o coşkun şarkıları...
- Sen öldüğün için mi şimdi bayraklar yarı?
Görüyorum ilk defa seni gördüğüm günü;
Altından, alkışlarla geçiyorsun bir takın.
O gün bana gelmiştin babamdan daha yakın
Meğer duyacakmışım bir sabah öldüğünü...
Meğer görecekmişiz bir sabah gidişini,
İstanbul'un önünden son defa geçişini...
Bizler seninle nasıl, ne kadar beraberdik,
Bizler ki az sıkılsak "O başımızda" derdik;
Nasıl yok bileceğiz o güzel güneş yüzü?
Ana, baba değil bu, bizler Ata öksüzü
Tatmadık, bilmiyoruz bu bambaşka yarayı,
Öğret bize yarabbim ah O'nsuz yaşamayı!


O'NUN SESİ -YUSUF ZİYA ORTAÇ

Söylüyor birer güneş yakarak bağrımızda,
Bir tarihi yolundan çevirecek sözleri.
Yirmi milyon bakışla ışıldıyor gözleri,
Toplayıp bir milletin bütün ümitlerini.

Bir kan gibi gezerek yurdun damarlarını
Bu ses bir yürek gibi her göğüste atıyor.
Bu ses yurdu sevgiden bir kolla kuşatıyor,
Doğmamış nesillerine kurutarak terini.

Çelikten bir set gibi dağıtarak rüzgârı
Aşacak üzerinden mesafeyle zamanın,
Yanacak ocağında yarın her fabrikanın
Ve bu sesle dönecek yarının motorları.

http://www.kultur.gov.tr/TR,96393/ataturk-siirleri.html

 

40-O –ARİF NİHAT ASYA

Onu ondan gayri kime benzetsek:
"Yoktur başka misal”dedik, ağladık!

O kadar canlıydı, o kadar yiğit;
"Nasıl buldu zeval?"dedik ağladık!

"Beklettiğin yeter bizi... kalk artık;
Kalk Mustafa Kemal!"dedik, ağladık!

Gezdiği yerlerde aradık durduk...
"Şimdi O,bir hayal..."dedik, ağladık!

Başucuna koştuk uyandırmaya;
"Uyanması muhal..."dedik, ağladık!

"Beklettiğin yeter bizi... kalk artık;
Kalk Mustafa Kemal!"dedik, ağladık!

"Biz buradayız; sen neredesin: İşte
Yıldız, işte hilâl!" dedik, ağladık!

Bayrak ağlar, kılıç ağlar, yurt ağlar...
"Dostlar, nedir bu hâl?" dedik, ağladık!

"Beklettiğin yeter bizi... kalk artık;
Kalk Mustafa Kemal!" dedik, ağladık!

İLGİLİ İÇERİK

BELİRLİ GÜN ve HAFTALAR

29 EKİM CUMHURİYET HAFTASI

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ HAFTASI

12 MART İSTİKLAL MARŞI'NIN KABULÜ HAFTASI

18 MART ÇANAKKLE ZAFERİ HAFTASI

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI HAFTASI

19 MAYIS GENÇLİK ve SPOR HAFTASI


SAYFA:5/41-50


41 ASIRLARCA - BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR

-Dünyanın en büyük ölmezine-
Ufkunda doğacağım, ufkunda batacağım;
Asırlarca yazsam hep seni anlatacağım.
Ben de giyersem eğer bir gün deha tacını
"İstersen çiğne" diye önüne atacağım...

Söndüğünü görsem de bin "meşale emel"in
Ebediyet yolumuz, öyle elimde elin...
Ak düşen saçlarınla nur kattığın heykelin
Hamuruna harç diye kanımı katacağım.

Yansam da masalların "Âşık Kerem"i gibi,
Bu aşk ölmez öyle her gönül veremi gibi!
Şöhretin okyanuslar aşarken gemi gibi;
Ben dalga gibi ayakucunda yatacağım…

Asırlarca yazsam hep seni anlatacağım!

Mayıs 1933


O İHTİLÂL BAYRAĞI - BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR

-Ankara'nın 18'inci Atatürk Gününde-

On sekiz yıl… ne zorlu, ne emsalsiz, ne çetin.
Fert halinde bir timsal azmine bir milletin:

Işık saçlı, gök gözlü, Tanrı sözlü bir timsal;
Sivas'tan Ankara'ya geldi Mustafa Kemal.

O gün Türk milletinin şahlanan hıncıydı o;
O gün mazlum Asya'nın kahhar kılıncıydı o.

Tutuşturmuş değdiği fikri hissi toprağı,
Alev saçlı, gök gözlü, o ihtilâl bayrağı;

Dolmuş boş gönüllere, kör gözlere fer olmuş;
Girdiği her savaşta en son muzaffer olmuş;

Çıkmış meydana Türk'ün en çok daraldığı gün;
Odur yenen son makûs talihini Türklüğün:

Pirene'den, Tuna'dan, Mohaç'tan, Plevne'den
Ta Sakarya'ya kadar gerisin geri giden

Müthiş, makûs bir bahtı yenebilir ancak o.
En haklı ihtilâlin en başında sancak o;

Ona ta can evinde yer vermeli insanlar.
Osmanlı anlayamaz onu, ancak Türk anlar:

Ateşinde erimek, yeniden şekle girmek,
-Ona ram olmak değil- biraz da olmak gerek;

Her haliyle örnek o Türk için erkek için;
Onu anlamış olmak ve onu sevmek için

Daralınca gönülde o azmi bulmak gerek;
Ona diz çökmek değil, ona doğrulmak gerek;

Şarklılık, Osmanlılık, gerilik bir tarafa!
Garplı kafa, Türk gönül; ak alın, olgun kafa…

İstediği hasada bu yerde rençberiz biz;
Onun "Mustafa Kemal" dediği gençleriz biz!

Ankara! Bayramını gönülden kutlarız.
Bir daha bunalırsan "o" vardır ve biz varız…

Atatürk! Burçlarında bekliyoruz biz nöbet;
Bizce birdir seninçin yaşamak, ölmek; emret!

Emret: Kanı çekilmiş damarlarla dolaşalım;
Bir an senin izinden saparsak kahrolalım…

Şubat 1938


ATATÜRK’E SESLENİŞ - BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR

On bin yıl herkese boşa baş vurduk,
Bütün bir ırk, seni aradık durduk,
Sana geldik sonsuz mesafelerden,
Sıyrıldık sayısız efsanelerden,
Tek sana inanan akıllarız biz!
Sen selsin, mecranda çakıllarız biz,
Her yıl biz o damar, her yıl o kan sen,
Bak, kalplerden çağıl çağıl akan sen..

Seninle gönüller her an temasta,
“Atatürk” dendi mi doğrulur hasta,
“Atatürk” dendi mi dolar gözümüz,
“Atatürk, Atatürk” bu, baş sözümüz.
Başını bekliyor her boş duran diz,
Biz bir gün saparsak fırlar kalbimiz,
Yola düşer birden açtığın izde..

Adın besmeledir her işimizde,
Açan al gülümüz her sonbaharda,
Yarın bir iskelet olsak mezarda,
“Atatürk” çığrışır kemiklerimiz,
Nimetinle dolu iliklerimiz..
Yüzyıllar öncesinden,
Yüzyıllar sonrasından sesleniyorum size.
Ben Mustafa Kemal’im heyy!
Ben Mustafa Kemal’im..
Büyük büyük denizlerim vardır benim.
Hürriyeti içmiş dalgalarım,
Hürriyetle kabarmış dalgalarım vardır benim.
Ulusumun yarınında sevincim
Ben Mustafa Kemal’im heyy!
Karanlığı deler gözlerim.
Dalgalara binip gelmiş kahraman,
Gökçe gözlerine türküler yaktığımız.
Hâni bir güneş doğmuştu ya Samsun’dan
İşte benim..
Ben..
Mustafa Kemal..
Ölmek yaşamaktır vatan uğrunda
Deyip, öyle girdim savaşa
Komut verdim,
Şahlandı cümle vatan.
Boğdum kör talihi zindanında.
Bahtı gülen anaları yurdumun,
Gökleri, dağları, denizleri
Yarınları, güvenip de uyuduğum
Aslan yeleli ışığı sınırlarımın
Mehmetleri.
Tutun ellerinden yüreklerinizin
Sevgilerinizle beni yıkayın..
Yüzyıllar öncesinden,
Yüzyıllar sonrasından gelir sesim.
Sevdiğim,
Bir tanem,
Türkiye’lim.
Sen varoldukça belli ki
Ben Mustafa Kemal’im..


BİR KERE DOĞRUL ATAM!-BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR

Beni imrendiriyor kendine gözüm yaşı
Siniyor toprağına, bak, usul usul, Atam!
Sensiz anlamıyorum hiç bir çeşit sevgiyi
Bırak taşı – toprağı, içimde kurul Atam!

Yine Anıtkabrinin düştüm eteklerine.
Sel sel dökül omuzumdan, gönlümde kurul Atam!
Bir ben miyim sanırsın eli böğründe kalan
Sensiz öksüzden beter, ulusun yoksul, Atam!

Dağlar başı dumandır, yurdun hali yamandır,
Rüzgârlar avutmuyor, bayrak yine dul, Atam!
Çırpınıp durmaktasın, biliyorum orda sen
Senden daha sabırsız orda hangi kul Atam!

İstanbul’dan Samsun’a çıkar gibi yavaşça
Buraya dönmek için bir çarecik bul, Atam!
Çil yavrusuymuş gibi dağılsın şu cüceler
Bir kerre doğrul Atam, bir kerre doğrul Atam!


45-ATATÜRK'Ü DİNLERKEN- BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR

Yay yine gerilmede, fırlayacak yine ok;
Yine vatanımızın yeryüzünde eşi yok;

Bozkurt, Ergenekon'u yeni delmiş gibidir:
Her biri ihtiraını seyre gelmiş gibidir.

Kalpler ellerde çarpar gibi alkış kopuyor;
Her ruh bir tutam ışık ve her göz bir damla kor:

En büyük, en sevgili, en genç, en mert geliyor;
Dünya imtihanını veren tek fert geliyor;

Kürsüye her çıkışta, Türk daha yükselecek...
Dinle: Her cümlesinde doğuyor bir "gelecek";

Aslan, insan ve Tanrı bir arada bu başta...
Kıvılcımlar doğuyor bastığımız her taşta,

Önümüzde mesafe ve zaman çökmekte diz;
Bir İnönü azmiyle ardındayız hepimiz...

Yerine getirmeye yeni dileklerini,
Koymuş on yedi milyon, yola yüreklerini,

"Marş! Marş! " Öz yurdu fethe! " Şimdi manen, yeniden:
Deliyor dağı taşı öncümüz gibi tren,

Fabrikalar kalemiz, kanallar siperimiz
Ve bu fetih olacak bizim şaheserimiz...



GAZİ'YE - BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR

- Cumhuriyetin Onuncu Yıl Dönümünde -

İnsan kanının yazdığı tarihi açarsak,
Siması dökülmüş, eli titrek, kolu sarsak.

Binlerce hayalet ebediyyen dilenirler;
Heykellerinin can çekişen taşları titrer.

Bir an unutulmaktan, o bir damla yosundan,
Her âbide kıpkırmızıdır kan kokusundan.

Bir âbidesin sen de fakat her tarafın nur;
Toprak gibi pek sade, fakat dağ gibi mağrur!

Tarih ebediyyetlere insan diye versin:
Sen hissi olan, göğsü vuran tak-ı zafersin!

Hisler uçuşur kaskatı tuncunda, taşında!
Şebnemleri var merhametin taş bakışında!

Tunç olmana rağmen de çiçek gördün, eğildin;
İnsan yaratırken bile insan kalabildin.

Çıksan göğe 'buldum' diyerek gökyüzü saklar;
İnsen yere, ay, yıldız iner, yerde kucaklar;

Gözlerde, gönüllerde kurulmuş oturursun;
Hislerde, göğüslerde, nabızlarda vurursun;

On yıldır, omuzlardaki başlar da başındır,
Ak saçlı, siyah saçlı olanlar sarışındır.

Zira bu alev parçalanırken de tamamdır;
Zira bu yığınlarla adam tek bir adamdır:

Zira içi hep senden ibaret derimizle,
Sensin tutan âtiyi bizim ellerimizle...


BEN MUSTAFA KEMAL ATATÜRKÜM - BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR

Ben bu vatanı kurdum.
Savaştım, zafer kazanmadan,
Barış antlaşması imzalamadım.
Zaten tarih hep benden yana oldu.

Ben bir Osmanlı subayıydım.
Padişahın iradesine asla karşı gelmedim.
Ama o, benim tacıma, tahtıma dokunmayın,
Anadolu’da ne isterseniz yapın, dedi.

Padişah Vahdettin böyle demese bunlar olmazdı.
Anadolu’da böylesine kıyımlar yaşanmazdı.
Ordular dağıtılmıştı, silahlar toplanmıştı.
Asker evine, köyüne gönderilmişti.

Güneyde İngilizlere karşı zafer kazandım.
Hareket Ordusu’nda Kurmay Başkan olarak görev aldım.
Halk arasında adım saygıyla anılıyordu
Çanakkale’ye geldiğimde dünya beni tanıyordu.

Benim adım Mustafa Kemal Atatürk.
Damarlarında Türk kanı akan herkesin Mustafa’sıyım.
Ödün vermez yüreğim, bükülmez bileğim.
Ben Türküm diyen herkesin Kemaliyim.


ATATÜRK AKDENİZ KIYISINDA -BAKİ SÜHA EDİBOĞLU

Sesini enginlerden getirdi mavi sular;
Mavi sular bu sabah bir cihan getiriyor.
Sevincinden ağlayan, gülen, haykıran rüzgâr
Kalelere sevinç, umut ve inan getiriyor.
Getiriyor en büyük konuğunu
Akdeniz Şelâle diyarına bu sabah ıraklardan.
Ve bu sabah mavi bir nurla yanan her beniz
Güneşi seyrediyor gözlerini kırpmadan.
İçimizde doğuyor altın rengi bir bahar
Coşuyor hislerimiz, içimiz sellere eş.
Sevin Antalya sevin, en büyük konuğun var,
Gözlerin aydın anam, gözlerin aydın kardeş.


"1919-1933"TEN BİR PARÇA -FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

O günlerde bir ünlü ayak bastı Samsun'a,
Yürüdü etrafında ümitler suna suna.
Bu, ateşler içinde geçip gelmiş bir erdi,
Göğsünde toplanmıştı milyonla Türk'ün derdi,
Bu milyonla dert ona veriyordu başka hız,
Yürüdü arkasında genç, ihtiyar, kadın, kız.

O kimdir? Bakışları deniz kadar yumuşak,
Saçı güneşi emmiş bir demet altın başak.
O kimdir? Bir milletin sesi vardı ağzında,
Ondört milyonun nabzı çarpıyordu nabzında.
O kimdir? Geçtiği yer dönüyor gün vurmuşa,
Can veriyor sararmış ota, yaralı kuşa.

O kimdir? Gözlerinde bir tılsım gizleniyor,
Bastığı topraklarda bahar filizleniyor.
Alev saçlı bir volkan bazı bir dağ başında,
Bazı beliriyordu bir damla gözyaşında.
Güneşten birer oktu ondan gelen her emir,
Bu okların altında eriyor dağ, taş, demir
O kimdir? Milyonla Türk birleşip bir tek olmuş,
Yıkılan memlekete kolları destek olmuş.

Öz yurdun içlerinde düşman kurarken pusu,
Bir yandan da yürüdü Halife'nin ordusu.
Birisi gökyüzünden bombalar atıyordu,
Biri elinde salip, biri elinde Mushaf,
İçli dışlı düşmanlar geliyorlardı saf saf.
Bunların karşısında göğsü açık bir azim,
Süngüye, topa karşı diyordu: Zafer bizim!

Bunların karşısında iki şimşekli nazar
Diyordu: Bu topraklar size olacak mezar!
Vatan sürüklenirken bir uçurum ucuna,
Dağılan kuvvetleri topladı avucuna.
Topladı avucuna yıldırımı, şimşeği,
Yoktan var ediyordu Tanrı gibi her şeyi.
Kurşunlar gülle oldu, sopalar süngü oldu,
Sınırlar baştanbaşa bir çelik örgü oldu.
Şimşek yüklü bulutlar ufku kaplarsa nasıl
Bir süngü ormanıyla dağlar doldu muttasıl.
Bir kale heybeti var vatanın her taşında,
Her işin başında O, her iş O'nun başında ..


50-ATAM - FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

Bir yüz tanıdım, ruhuma nakşoldu zamanla,
Bir yüz ki bütün hatları şimşekle doluydu,
Ben yalnız onun resmine daldım heyecanlı,
Benden çocuğum yalnız onun şi'rini duydu.

Bir hüzne bürünmüştü cenazeyle düğünler,
Bir damla yaş olmuştu denizler gözümüzde.
Hasretle bakarken gecenin rengine günler,
Seyretti yanan gözlerimiz fecri o yüzde.

Tarih onun emriyle kımıldandı yerinden,
Birkaç yıla toplandı hemen birçok asırlar,
İsa eli geçmiş sanılır yurt üzerinden,
Gül bahçesi olmuş dün ayak bastığı yerler.

Ondan geliyor, her günümüz başka baharsa,
Ondandır, ufuklarda ne ürperme, ne gam var.
Kalbim nefesim dursa, düşüncem sona varsa,
Dünyayı unutsam da unutmam bir Atam var...

İLGİLİ İÇERİK

BELİRLİ GÜN ve HAFTALAR

29 EKİM CUMHURİYET HAFTASI

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ HAFTASI

12 MART İSTİKLAL MARŞI'NIN KABULÜ HAFTASI

18 MART ÇANAKKLE ZAFERİ HAFTASI

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI HAFTASI

19 MAYIS GENÇLİK ve SPOR HAFTASI


SAYFA-6/ 51-60


51-ATATÜRK - FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

Üstümüze gece gündüz kol geren,
Bize güzel iyi günler gösteren,
Türk iline yeni baştan can veren
Kimdir diye sorarlarsa: Atatürk.

Yurdumuzu aydınlatan sabahlar,
Düşmanlara korku veren silâhlar,
Tersaneler, fabrikalar, tezgâhlar
Göze çarpan her ne varsa: Atatürk.

Tanrı gibi görünüyor her yerde
Topraklarda, denizlerde, göklerde:
Gönül tapar kendisinden geçer de
Hangi yana göz dalarsa: Atatürk.

Babasından önce onun adını
Öğretiyor oğluna Türk kadını,
Ondan aldık yaşamanın tadını,
Bahtiyarız, bahtiyarsa Atatürk...



MUSTAFA KEMAL - FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

Dünyada tabiatın binbir tecellisi var,
Korkunç olursa kıştır, munis olursa bahar.
Görmüşe benzer mi hiç bahsetsem ikisinden
Birinin tipisinden, ötekinin sisinden.

Bazen durgun denizin görürüm taştığını,
Yükselen dalgaların göğe yaklaştığını,
O dalgalar ki yılda yalnız bir gün şahlanır,
Şahlandı mı ne kıyı, ne koy, ne  yelken tanır..
Engini alt üst eden bu rüzgârların adına,
Bazıları şimşek der, bazıları fırtına.

Kara toprakta bir dev var geçmez ele.
Sarsıntısından bilir insan: Zelzele..
Dalganın, fırtınanın yeri yurdu bu toprak
Lazım mı ki her kuvvete ayrı ayrı ad komak?
Bize sorsan onların hepsini bir ederiz,
Sonra onun adına
MUSTAFA KEMAL
deriz...       

           
EBEDİYYET YOLUNDA - FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

Fecre benzettiği bayrakla kefenlenmiş Ata,
Çıktı bir kor gibi mermer kapısından sarayın.
Gönlümüz, bayrağı öğrendiği günden beri ta,
Duymamıştır bu kadar hüznünü yıldızla ayın.

Gidiyor, gizleyerek sır gibi bizden sesini,
Çıkıyor, ilk olarak bir yola Başbuğ bizsiz.
Biz ki dünyada bırakmazdık onun gölgesini,
Bu ne hicranlı seferdir ki beraber değiliz.

Sen ki Gayya'ya düşen bir nice milyon Türk'ün
Dehşetinden sararırken yüzü yaprak yaprak,
Onu bir anda çevirmiştin ölümden daha dün,
Tunç elin, yalçın iradenle, kolundan tutarak..

Ve bugün bir nice milyon geliyor bir yere de
Ebedî yolculuğundan seni döndürmek için,
- Seni hicranlı yolundan alıkoymak nerede? -
Gücü ancak yetiyor kabrine yüz sürmek için!


MUSTAFA KEMAL - FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

O su ateş rüzgâr
Parıl parıl yeryüzünce
O hak

Dalgalanır Hindistan'dan Roma'dan
Konfüçyüs'ten beri Aristo'dan beri
O bayrak

Güzelliğin kişiliğin sevginin
Sınırlarında
O inanmak

Öyle ulu ki öyle kahraman ki
Vardığınızı sanırsınız
O uzak

                               

55-AZ KALDI - HALİL SOYUER

- Tarikat şeyhlerinin Başbakanlık
köşküne iftara çağrılması üstüne -

Nereye Türkiyem nereye gidiş?
Sende ne heyecan ne de öz kaldı
Atatürkçülükten artık bağrında
Bir belli belirsiz silik iz kaldı.

Kimi utanmıyor ettiği gafla
Kimi yürütüyor gemiyi lafla
Her tarafın doldu kara çarşafla
Yüzlerde ne ağız ne de göz kaldı.

Emniyet Müdürün, Kaymakam, Valin
Pazarlık konusu nedir bu halin?
Kimlerin boynunda senin vebalin
Buna söylenecek sanma söz kaldı.

Mecal yok meşale yakmağa artık
Tuz bile başladı kokmağa artık
ATA'nın yüzüne bakmağa artık
Hepimizde zannetme ki yüz kaldı.

Türkiyem bir silkin ortaya çık da
Herkes bir yol tutmuş şarlatanlıkta
Şeyhler başköşede Başbakanlık'ta
Dövecek ne bağır ne de diz kaldı.

Onlar pay alacak seni yıkıp da
Yanıyoruz şu haline bakıp da
ATATÜRK'ün mezarından çıkıp da
Yüzümüze tükürmesi az kaldı.


ATATÜRK - HALİDE NUSRET ZORLUTUNA

Türk çocuğu! İyice bak ve tanı:
İstiklâl güneşi bu baştan doğdu;
Salgından kurtardı güzel vatanı,
Bütün düşmanları yurdundan kovdu.

Türk kızı! Yüksel de göklere kadar,
Altın yıldızlardan işle bir çelenk;
Ayın bahçesinden çiçekler kopar,
Gazi'nin önüne ser; ışık ve renk.

Türkoğlu rüzgârlar olsun sana at,
Doğudan batıya müjdeler taşı,
Gazi'yi gönlünün içinde yaşat;
De ki: zafer olsun onun yoldaşı.

Cihan tarihini süsledi adı,
Ey büyük ulusum, övün ve sevin,
Bir benzeri daha yaratılmadı,
Dünyada bir tane senin 'KEMALİN'!


ATAMIZI TAVAF - İBRAHİM ALAADDİN GÖVSA

Bir milletin mealini söyler derin derin
Derya; önünde çırpınarak Dolmabahçe’nin
Gönlümde eski hatıralar, eyledim tavaf,
Artık o doğmuyor diye muzlimdi her taraf.
Çamlar hüzünlü, yollara düşmüş söğüt, çınar.
Yaprak döküp huzura kapanmıştı sonbahar.
Mermerli methalin ona layık vakarı boş,
Heyhat! O muhteşem kapının intizarı boş!
Sessiz nöbetçiler de heyula dolaşmada.
Susmuş bütün saray, nefes almaz o izdiham,
Son uykusuna dek rahat etsin diyip Atam,
Son uykusunda öyle mi bir devir uyandıran,
Bir ırka can veren Atatürk adlı kahraman?
Düşsün olur mu toprağa göçmüş cihan gibi,
Sussun o manevra konuşan madeni seda,
Dursun olur mu hilkate bir har olan zeka,
Sözler ki çağlayıp köpüren bir pınar gibi
Hisler ki şahlanıp atılan dalgalar gibi
Atiye, hale geçmişse her anda bir temaş,
Bin türlü ihtisas ile bin türlü ihtiras
İfratı, hadesi, vecdi tazedile bir deha…
Bir meş’aleydi, neş’esi her bezme nur olur,
Bir harikaydı benliği bir mülkü doldurur.
Cismile pek güzeldi ve ruh ile devdi, O.
Bir yıldırımdı, bir mütekaşif alevdi o.
Eyvah o varlığın bize kalmış efsanesi,
Yastıkta bir ışık yele, aslan nişanesi.
Karşımda servilik ve gurubun vuran alı,
Göklerde şimdi Çankaya’nın şanlı Kartalı…
Ey nam alan, Zafer yaratan inkılâp açan,
Ey yol veren hükümleri tarihe bir zaman.
Ey eski kahramanları geçmiş asırların!…
Gaziye ihtiram ile kalkın ve toplanın.
Saf bağlayı selama durun hep! Odur gelen
Türk ırkının muhabbeti üstünde yükselen.
Ölmez evet gönüllere heykel kuran atam
Lakin nedir içimdeki payansız inhidam?


ATATÜRK VE ESERİ-İBRAHİM SAĞIR

Çökünce vatanın bağrına düşman,
Gizlice Samsun’a vardı ATATÜRK,
Dedi ki; ”gelenler olacak pişman,”
Her zorluğa göğüs gerdi ATATÜRK.

Hürriyet aşkıyla tutuştu bağrı,
Erzurum, Sivas’ta eyledi çağrı,
Kalbinde sızladı bir yaman ağrı,
Kurtuluş rüyası gördü ATATÜRK.
,
Dağılmış ordular toplandı bir bir,
Ulaştı dört yana müjdeli emir,
Azmi çeliktendi, yüreği demir,
Yiğitler yiğidi er’di ATATÜRK.

Sakarya, İnönü, Dumlupınar’da,
Destanlar yazdırdı Türk’e artarda,
Bu yüce milleti görünce darda,
Kurtuluş emrini verdi ATATÜRK.

Makûs talihini yendi Türklüğün,
Etti düşmanları yurdumdan sürgün,
Dokuz eylül eşiz, kutlu bir düğün,
İzmir’e zaferle girdi ATATÜRK.

Bin dokuz yüz yirmi, yirmi üç nisan,
Toplandı başkent’te milli meb’ûsân,
Tarihi kararlar alındı o an,
Son cumhuriyeti kurdu ATATÜRK.

Kurdu ya kurmaya, iş çoktu daha,
Erişmek gerekti muasır çağa,
Kaldırmak için halkı atağa,
Önüne hedefler serdi ATATÜRK.

Kutlu cumhuriyet, mutlu milliyet,
Bağımsız Türkiye, laik hürriyet,
Gerekirse ödenecek her diyet,
Mâzi defterini dürdü ATATÜRK.

“Yurtta sulh, cihanda sulh” diyordu,
İnkılaplar kolay değildi, zordu,
Gençliğe yürekten güveniyordu,
Emanet ederken yurdu ATATÜRK.

Çağlarda bir gelen dahî insandı,
Andımız olacak hep O’nun andı,
Türklüğe gururdu, şerefti, şandı,
Liderdi, önderdi, ser’di ATATÜRK.

Yücedir insanlık ufkunda yeri,
Yaşayacak elbet, ölmez eseri,
Yolumuz olacak tüm devrimleri,
Cehlin zincirini kırdı ATATÜRK.

Sağırım gönlüme tercüman dilim,
O’nunla yüceldi vatanım, ilim,
Taşısın çağlara adını bilim,
Tarihe mührünü vurdu ATATÜRK.

1998 yılında Kültür Bakanlığının açmış olduğu “Atatürk Ve Devrimleri” konulu şiir yarışmasında üçüncülük ödülü alan şiirim. Ödülü zamanın cumhur reisinin elinden aldık.


ATATÜRK`ÜN BİR SAATİ VARDI –MELİH CEVDET ANDAY

Atatürk`ün bir sözü vardı
Yediveren gül gibi açardı

Atatürk`ün bir atı vardı
Etilerden beri yaşardı

Atatürk`ün bir resmi vardı
Buğday tarlası gibi ağardı

Atatürk`ün bir saati vardı
Durmadı.


60-ATATÜRK - MEHMET NECATİ ÖNGAY

Düşmanların elinden
Bizi kurtaran sensin.
Bu toprağı yeniden
Özenle kuran sensin.

Ünümüzü dünyaya
Mertçe duyuran sensin.
Gündüz gün, gece aya
Benzer kahraman sensin.

Adını büyük, küçük
Anıyoruz her zaman,
Adı büyük Atatürk
Anlı şanlı kahraman.

Nabzımızda atansın
Ey! ölmeyen atamız.
Gönlümüzde yatansın
Seni unutamayız.

 

İLGİLİ İÇERİK

BELİRLİ GÜN ve HAFTALAR

29 EKİM CUMHURİYET HAFTASI

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ HAFTASI

12 MART İSTİKLAL MARŞI'NIN KABULÜ HAFTASI

18 MART ÇANAKKLE ZAFERİ HAFTASI

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI HAFTASI

19 MAYIS GENÇLİK ve SPOR HAFTASI


SAYFA:7/61-70

61-ATATÜRK'ÜN ÖLÜMÜNDEN SONRA - NEYZEN TEVFİK

Tanrı ölmez, O dilerse görünür bir müddet,
Kaybolunca O’nu kalbinde bulur her millet.

Biliyormuş kaderin cilvesini evvelce,
Bütün ecrâm-ı semâ yasla büründü o gece.

Yaklaşan bir acı önce güneşi korkuttu,
Ay tutuldu diyemem gökyüzü mâtem tuttu.

Ata geçtin ebedin mevki-i müstahkemine
Bir direktif veriyor arza, beşer âlemine!

Bize ilhâm ile isâl ediyor her haberi,
Ki O’nun kudret-i külliye, emirber neferi.

Bağladı dâr-ı fenânın ebede telsizini,
Güdelim açtığı yollardan mübârek izini.

Atatürk’ün beşere sunduğu peymânı budur:
Atatürk’e inananlar er olur, sulhu korur!

(ecrâm-ı semâ: gökteki yıldızlar, mevki-i müstahkem: makam, isâl: ulaştırma, kudret-i külliye: Allah yapısı, dâr-ı fenâ: hiçlik alemi, peyman: yemin, and)

Neyzen’in sevmediği tek şey, otoriteydi. O yüzden devlet erkânı ile iyi geçinmezdi. Yalnız, Atatürk’e çok bağlıydı. Atatürk’ün ölümünden sonra günlerce evinden çıkmadığı söylenir. Yukarıdaki satırları Atatürk’ün ölümünün ardından 1938’de yazmıştır.


ATATÜRK İÇİN - OĞUZKAN BÖLÜKBAŞI

Afganlı kadınların gözlerini gördünüz mü?
Korku mu vardı,
Çaresizlik mi bilinmez,
Ama bir eziklik ve bir hiçlik,
Anlaşılması güç değil,
Bir terk edilmişlik..

Atatürk ne yapmıştır anlamak için,
Afganlı kadınların gözlerine bakın
Ve düşünün önemini bir ülkeyi kurtaranın,
Değerini o ülkede insan olmanın.

Düşünmek yaşarken bir insan gibi,
Dünü, bugünü, yarını,
Anlamak yaşananı,
Tanımak Mustafa Kemal’i
Tapınmadan, redetmeden anlamak,
Ruhuna selam göndermek,
Kabrine bir çiçek koymak,
Sessizce teşekkür etmek,
O deniz bakışlı gözlerine
Dalıp gitmek..

Kim kaldı yirminci yüzyıldan?
Lenin’in ülkesi,
Tito’nun ülkesi dağıldı.
Mao’nun ülkesi liberal,
Hitler mitler yok oldu zaten.
Var mı dimdik ayakta başka biri Atatürk’ten?
Gözlerine bakın onun,
Deniz derinliğindeki gözlerine,
Sevincine,
Hüznüne,
Her şeyi anlatan o güzel gözlerine
Ve yol gösteren sözlerine.
Boş laflarla anmayın onu,
Anlamaya çalışın.
Zor değil anlamak,
Dünya evinizde
Ve her gün seyrinizde.
Onun gösterdiği yöne bakın,
Bir de aksi yöne,
Aksi yönün ucunda Afganlı kadınlar var.

Mustafa Kemal
Ve arkadaşları
Ve onların uğruna savaştıkları bu ülke
Şimdi ellerimizde,
Dünya önümüzde.
Hiç bilmeseniz de onun mavi gözlerini,
Dahi beynini,
Bir sorun kendinize,
Nasıl kuruldu bu devlet,
Nasıl oluştu bu millet?

Ve bir illet gibi yakamıza yapışan
Tüm yeteneksizlere rağmen,
Hala varız ve ayaktayız
Çünkü pekçoğumuz
Yüreğimizde Mustafa Kemal’i taşımaktayız..

Sana bin şükran
Atam!
Nasıl yaşanırdı bugünler
Ülkeyi sen kurtarmasan?


YAS -ORHAN ŞAİK GÖKYAY

Dökün yaprağınızı dallarım dökün,
Akın yaslı yaslı sularım akın.
Bükün boynunuzu bayraklar bükün,
Bir alınmaz kalem vardı yıkıldı...
 
Durmadan çalkanan bir kızıl deniz
Bir damla yaş gibi duruyor sessiz,
Vatan ufkundaki en güzel çeyiz,
En şanslı süs baktım yarı çekildi.
 
Kara haber; tipi eser, savrulur,
Bir yanardağ gibi içim kavrulur,
Vatanın kaderi bende yuğrulur,
Yas olup, yaş olup gözden döküldü.
 
Gökyay'ım derdiyle adını anar,
Bir kararsız kuştur dalına konar
Neresinde bilmez bir yara kanar,
Saran gitti boyuncuğu büküldü.

 
MUSTAFA KEMAL PAŞA'NIN SAMSUN' ÇIKIŞI -ORHAN ŞAİK GÖKYAY

Bir gemi açılır engine,
Bu tek gemi, bu küçük tekne
Bir yenilmez donanma heybetinde
Tek başına yarar Karadeniz’i…
İçinde bir asker var, bin asker gibi;
Bir kılıç var belinde, gücü bin kılıç…
Bir ordu gibi çıkar o tek asker
Samsun’a…
Kuşanır bir kılıç gibi Anadolu’yu,
Anadolu kuşanır onu bir kılıç gibi,
Erzurum yaylasında bir şafak söker,
Bir bayrağın dinç kızıllığı vurur
Yurdun üstüne.


65-10 KASIM ve O - SADETTİN KAPLAN

Sert esiyor hıyabanda bu rüzgâr,
Yüzyıllar eriyor bir gün içinde.
Bu sabah havada bir gariplik var;
Dolmabahçe yine hüzün içinde…

Devin avucunda küçük karınca,
Devleşir, dağ gibi umutlarınca…
Atatürk güneşi ufku sarınca;
Eğriler düzelir düzün içinde…

O nurla karışık onur yağıyor,
O aydınlık karanlığı boğuyor,
Geleceğin güneşleri doğuyor
O masmavi gökçe gözün içinde…

O, gönülde sönmeyen bir köz gibi,
Çağlar ötesini gören göz gibi,
Suskunluğu yorumlayan söz gibi;
Binbir anlam o bir sözün içinde…

Bayrağım göklere al-al gelince,
Yıldızın yanına Hilâl gelince,
Düşünce ufkuna Kemal gelince;
Kabuklar yok olur özün içinde…


BİR RESİMDE ATATÜRK - SABAHATTİN KUDRET AKSAL

İzmir' e girişini Atatürk' ün,
Bir kahve duvarındaki resimde gördüm,
Bir ılık güz öğlesinde,
Şanlı haki urbası üzerinde,
Koymuştu kılıcını içine kınının,
Yürüyordu arasına sevgili halkının.
Ayağında Anadolu'dan getirdiği toz,
Bir inanç gözlerinde tükenmez,
Alabildiğine insan kalabalığı ardı,
Bir aydınlık geleceğe bakıyordu,
Işıktı, sevinçti, türküydü,
Görseydiniz o resimde Atatürk' ü...

 
ATATÜRK ANADOLU'DA - SABAHATTİN KUDRET AKSAL

Atatürk altında bir doru at
Bütün yurdu gezdi
Ne Erzincan’ı kaldı ne Afyonu
Dilediğince biçim verdi
O kurtuluş savaşı günleri
Atatürk memleketin havasında
Şenliğinde öfkesinde
Saymakla bitmez emekleri
Yurdun her bir taşına
O hünerli eli değdi
Umut verdi yüreğinden halka
Hürlüğü öğretti


ATATÜRK - SALAH BİRSEL

Yüz aklıkları etti nice kişiler
Nice büyükler nice efendiler
Madde fenaya varınca amma
Topu da bir yana kaçtı

Kimileri önden gitti
Kimileri arkadan sıvıştı
Eğildiler eğilmediler
Hepsinin aklı kesildi

Ne var içlerinden biri
Korkulara el atmadı
Yılmadı yorulmadı
Düşmanları bir elle tuttu

Terbiyeli bir çığ gibi
Sardı sarmaladı yurdu
Aldırmadı seyircilere
Hop ülkeyi kurtardı

Sonra da uçurdu haykırışarları
Dımağ nezlesinde yüzenleri
Anlasınlar anlamasınlar
Laik bir devlet kurdu

Salah Birsel
Adam Sanat, Ocak 1995


ATATÜRK 135 YAŞINDA- SERDAR YILDIRIM

135 Yaşında bir güçlü, dev Türk.
O'nun adı Mustafa Kemal Atatürk.

1881 yılında doğdu.
Tam 24 yaşında yüzbaşı oldu.

31 Mart Ayaklanması'nda vardı.
Hareket Ordusu Kurmay Başkanı oldu.

Osmanlı İmparatorluğu çökmüştü.
Fethedilen ülkeler elden gitmişti.

Sonunda Anadolu'ya düşman dolmuştu.
İnsanlar çaresiz, ümit yok olmuştu.

Karanlıkta ışık belirdi, uzakta.
Vapurla geldi, ayak bastı Samsun'da.

Cumhuriyetin sınırlarını çizdi.
Düşmanları şöyle bir hizaya dizdi.

Savaş, dedi, düşmanlar, savaş isteriz.
Dedi Mustafa Kemal, savaştan kaçmam.

Ordu yoktu, ordu kurdu, silah buldu.
Cephede ön safta kendine yer buldu.

Kana kan, dişe diş düşmanla savaştı.
Aman vermedi düşmana onu yendi.

Düşman üzgündü, Kemal geçilmez, dedi.
Umutsuz postu Çanakkale'ye serdi.

Sonra Yunan İzmir'e çıkartma yaptı.
İlerledi, ortalığı yakıp yıktı.

Mustafa Kemal orduyu geri çekti.
Sakarya Irmağı bağlantıyı kesti.

Bir buçuk yıl askere savaş öğretti.
Her asker bir Mustafa Kemal olmuştu.

Mustafa Kemallerle dolu bir ordu.
Düşmana kaç paralıksın diye sordu.

Tuttu, aldı, vurdu, yerden yere vurdu.
Zaman saatini Cumhuriyet kurdu.

Ey güzel Cumhuriyet sen ne güzelsin.
Özgürlük denizinde mutlu yüzersin.



70-ATATÜRK'İN ARAMIZDAN AYRILDIĞI YAŞTAYIM - SERDAR YILDIRIM

Gökyüzünde şimşek çaktı.
Yeryüzüne yıldırım düştü.
On yıl boyunca araştırdım.
Gerçekleştirdikleri olağanüstüydü.
Dünya tarihinde tekti.

Ey sen büyük komutan!
Ey sen büyük devlet adamı!
Seni saygıyla anıyorum.
İnsan olmanın bilincinde olan
Herkesten bu saygıyı bekliyorum.

Yıllar geldi, yıllar geçti.
Aradan 78 yıl geçti.
Yaşadığı yıldan bunca yıl sonra,
Adı saygıyla anılan bir başka komutan,
Devlet adamı var mı?

Sen ki sekiz yıl annen Zübeyde Hanım ve kardeşin Makbule Hanım'dan ayrı kaldın.
Varını, yoğunu bu vatan için ve gelecekte kuracağın Türkiye Cumhuriyeti için feda ettin.
Nasıl Çanakkale'de üçüncüye sıtmaya yakalanmıştın ve doktor vücuduna aşırı kinin enjekte etmişti.
Yakınında bulunan subaylara ya gider ya gelir demişti.
Sen gitmedin geldin, benim refah ve mutluluğum için, direndin.
Kurduğun Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan ve seni tanımayanlar var.
Bunlara tavsiyem yaşadığı için, Mustafa Kemal Atatürk'e şükretmeleridir.

Bir cami yaptıranın adını hayır, dua ile anarsın da

Cumhuriyet kurulduktan sonra yüzlerce cami yaptıran ve

Yaptırılmasına ön ayak olan

Atatürk'ü neden sevmezsin?

 

İLGİLİ İÇERİK

BELİRLİ GÜN ve HAFTALAR

29 EKİM CUMHURİYET HAFTASI

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ HAFTASI

12 MART İSTİKLAL MARŞI'NIN KABULÜ HAFTASI

18 MART ÇANAKKLE ZAFERİ HAFTASI

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI HAFTASI

19 MAYIS GENÇLİK ve SPOR HAFTASI


SAYFA:8/71-80
 
71-EŞSİZ YÜREK( ATATÜRK )- OĞUZ KÂZIM ATOK

Bildiğimiz bir insandı Mustafa Kemal
Onu bizden ayıran tek şey
Destanlardan ötelere götüren
Yalnız o yürek.
Atarak üstünden rütbelerini
Kolay mı dünyaya dikelmek
Olmuştu o günler bütün milletin
Özü, gücü O yürek.
Ne vakti, ne bahtı vardı Mustafa Kemal'in
Gözüne kestirdi mi bir kez nedek
Yapamazdı onun yaptığını kimse,
Yalnız ondaydı o yürek.
O yürek olmasa neye yarar,
Kartal bakışları övmek
Mustafa Kemal'i Mustafa Kemal eden
Bence o eşsiz yürek.
"Öldü" diyemiyorum bir türlü
Ne acı vakitsiz ölmek
Yine duyuyoruz, düşünüyoruz ama,
Nerede o yürek.


ON KASIM - VASFİ MAHİR KOCATÜRK

Bayrak yarıya çekilmiş,
Atatürk’üm öldü diye.
En son yaprak da dökülmüş,
Atatürk’üm öldü diye..

Irmaklar yaslı çağlamış,
Ağaçlar sessiz ağlamış,
Vatan karalar bağlamış,
Atatürk’üm öldü diye..

Sürü yas tutmuş ovada,
Kuşlar susmuş yuvada,
Rüzgar esmez olmuş dağda,
Atatürk’üm öldü diye..


GAZİ'YE -YAŞAR NABİ NAYIR

İsmini eserinle nakşettin hatırlara,
Bir zaferi yâd için kurulan taklar gibi.
Senden bahsedecektir asırlar asırlara,
Mukaddes bir duayı anan dudaklar gibi.

Yurdumu çalmak için gelen cihangirleri
Önünde secdelere getirmiştin o zaman,
On dört milyon insana vurulan zincirleri
Sendin tunç elleriyle parçalayan kahraman.

Her gün bir parça daha yükselen vatanında
Kanadlar toprağına alnından düşen terdi,
İsmini anmak için peygamberler yanında
Binlerce mucizenden bir tanesi yeterdi.

Yolunda yürüyenler gözlerinde gözleri,
Azminden hız alıyor, çelik bakışından fer;
İsminle dolduracak asırlarca her yeri
Bu zafer, bu mislini dünya görmemiş zafer.

İki yıldız halinde taşıyacak gözlerin
Dehanın ziyasını cihan ufuklarına;
Yurdumun her taşına nakşettiğin sözlerin
Derin uğultularla aksedecek yarına



GAZİ'MİZE - YUSUF ZİYA ORTAÇ

Gel, seni genç ihtiyar ellerinde taşısın:
Sevinçten ağlıyoruz gözümüzün yaşısın!
Kara günlerimizde bize can yoldaşısın,
Sen dünyalar durdukça bu milletin başısın!

Yeniden şan ver bize! Yeniden can ver bize,
Sensin Reisicumhur, bu şeref yeter bize!
Görün ey nur bakışlım, yüzünü göster bize,
Gel, seni genç ihtiyar ellerinde taşısın!

Sen sağken gönlümüzün ufku değil bulutlu,
Sana da kutlu olsun bu gün bize de kutlu!
Halka böyle saadet, böyle talih ne mutlu!
Sevinçten ağlıyoruz gözümüzün yaşısın.

Yüzümüzü ağartan sensin dünyada asıl,
Dudaklarda geziyor menkıben fasıl fasıl,
Millet seni göğsünden nasıl bırakır nasıl:
Kara günlerimizde bize can yoldaşısın!

Gönlümüz gamlı değil kalbimiz küskün değil,
Bu düğün yeryüzünde görülmüş düğün değil.
Ey yüceler yücesi! Dün değil, bugün değil,
Sen dünyalar durdukça bu milletin başısın.

Bir yanda: Bir büyük, ıssız harabe
Bir kanlı tabutta yere gömülü;
Yüzlerce yıkılmış mukaddes kubbe
Bir siyah kefenle, külle örtülü.

Burda: Yüz memleket, bir vatan yanık;
Dolaşan gölgeler harabe kızı;
Bin siyah kovuktan damlayan ışık
Kanayan yaralar gibi kırmızı.

Bir parça ötede, öbür yanda da:
Sofralar kurulmuş büyük salonlar!
Hepsinde naralar, zil sesleri var!...

Burda da her çatı Allahsızların
Tüyleri ürperten bir günah yeri;
Gözyaşlı âşıklar mazlum kızların
Elleri bağlanmış seyircileri.

Bunların önünde: padişah hain;
Kuranâ münafık, vükela alçak;
Hepsi de bir gece zevk etmek için
Vatanı bir avuç pula satacak.

Hepsi de bir devlet gurup ederken
Bir mehtap seyrine çıkmışlar gibi;
Bir millet ölüme doğru giderken
Birinin ürperme duymuyor kalbi!...

Gördük ki: "Teb"lere kazılan mezar
Bu bedbaht yurdu da çekip alacak;
Bunlardan kalan bir hatıra kadar
Bunun da bir acı yâdı kalacak.

Bu, senin ruhunda şimşekler çakan
Bulutlar gibi bir isyan yarattı;
Gözünden bir mavi alevle akan
Yaşları kıvılcım gibi parlattı.

Kalbinde, bir ölüm gömleği giyen
Vatanı kurtarmak aşkını buldun;
Adını çağıran, "Gel kurtar!" diyen
Mustarip ruhların müncisi oldun?
Millete haykırdın, dedin:

Kimlerin elinde bak senin yurdun?
Hani o dünyaya haykıran sesin?
Niçin ses, soluk yok? Ölümlü oldu?

Ecdadın mezardan dirilse bugün
Hicapla alnını taşıyan Türk'ün
Kahraman milleti bu mu?" diyecek?

Hayır, ey milletim! Bu zelil hayat,
Bu zincir, bu zulüm Türk için değil;
Bu alın yazısı, bu mukadderât,
Bu isyan, bu ölüm Türk için değil.

Bu sözü bana bir peygamber dese
Ben onu recm için taşa tutardım;
O benden bir esir kalbi istese
Bu kalbi göğsümden söküp atarım.

Ben bunu kimsen duymak istemem,
Anamdan dinlesem:"Yalancı!" derim;
Esrarlı göklerde yazılı görsem ,
Allah'tan işitsem inkâr ederim.

Zira sen kösteksiz arslanlar gibi
Yurdunda hür gezmek için doğasın;
Dünyayı dolaşan bir rüzgâr gibi
Asırlar harbini yapan ırktansın

Bak, senin geçtiğin. Fatihler yolu!
Üç kıta üstünde ayak izin var;
Beşerin tarihini ününle dolu;
Kırk asrın dilinde senin sesin var.

Ben seni mehib dağlara sordum;
Adını duyunca hep titrediler,
Yüzlerce güngörmüş diyara sordum:
"O buradan zaferle geçti!" dediler.

İhtiyar tarihten öğrendim ki ben,
Bu kuvvet önünde diz çökmemişsin,
Yarandan akacak kan yerine sen
Gözünden zilletle yaş dökmemişsin.

Düşün ki, şu dönen arza: "Dur! "diyen,
Mülkünde güneşler batmayan kimdi?
Dünyayı bir vatan yapmak isteyen,
Devrâna hükmeden kahraman kimdi?

Kimdi ki Fırat'ın dalgalarından,
Su içen atını Tuna'ya sürdü?
Sesini Viyana sahralarından,
Nil'lerin önüne kadar götürdü?

Kimdi ki kırılmış silahlarıyla
Cihan gir ırklara: "Aman!" dedirtti?
Olemp'i, Forum'u ilahlarıyla,
Yüzlerce tâkıyla dize getirdi?

Kimdi ki ün almış yirmi fatihin
Tahtları üstüne devletler kurdu?
Bir yeni devir açan yeni tarihin
Kapısı önünde şerefle durdu?

Bir zaman yüzlerce milyon insana
Efendi olan ırk sen değil miydin?
Binlerce seneler bütün cihana
Şöhreti dolan ırk sen değil miydin?

Bir zaman yine sen değil miydin ki
Şu arzın en âdil bir ırkı oldun?
Fazilet aşkını kılıçlardaki
Alevden daha çok kuvvetli buldun?

Tarihinin yolundan al sancağını
Dünyaya meşale gibi gösterdin!
Şefkatle ördüğün gönül bağını
Esire bir zincir yerine verdin!

Kapında ağlayan mazlumlar için
Hakları bir ekmek gibi dağıttın!
Adalet isteyen her diyar için
Kanını göl suyu gibi akıttın!

Zamanın o mağrur Şarlken'ine
Fransa için bir zünnâr kuşattın!
İsmine sığınan Cermen kavmine
Halâskâr olan bir eli uzattın!

Adını çağıran Hindistan'lara
Ummanlar üstünden: "Burdayım!" dedin!
Gırnata önünden haykıranlara
Kanatlı kuş olup uçmak istedin !...

Mademki böyledir, neden bugün sen
Tarihsiz bir millet gibi kansızsın?
Her gelen fatihi gamsız seyreden
Bir eski piramit gibi cansızsın?

Lâyık mı bu kılıç, mızrak kullanan
Bilekler zincire bağlı görülsün?
Giydiği gömleği demir zırh olan
Bir yiğit ırk için kefen örülürsün?...

Kim der ki dünyayı sulayan kanın
Bilekler zincire bağlı görülsün?
Giydiği gömleği demir zırh olan
Bir yiğit ırk için kefen örülsün?...

Kim der ki dünyayı sulayan kanın
Yine o eski Türk kanı değildir?
Yüzlerce çenekler taşıyan alnın
Bir esir kafası gibi eğilir?

Gerek ki uykudan artık kalk, uyan!
Kanından bir kılıç gibi çık, sıyrıl!
Kefeni bir bayrak gibi aç, kullan!
Zinciri silah yap, ortaya atıl!

Şu mücrim dünyanın önüne dikil!
Kırpılmaz gözlerle korku, dehşet ver!
Kalbinden merhamet denen aczi sil!
Dünyaya Asyalı çehreni göster

Bugün de hak için , hürriyet için
Bu asrın bir yeni Hun askeri ol!
Beklenen ilahi adalet için
Irkının bir yeni askeri ol!

Bir yeni Atilla türküsü çağır!
Bugünkü Sezar'lar için harp iste!
"Roma'yı yak!" diyen sesle haykır!
"Esiri kurtaran barbar benim!" de!

Üstünde Allahsız insanlar gezen
Şu arzı zâlimin kanıyla yıka!
Başında ihtiras havası esen
Harisin ağzına kül, çamur tıka!

Onları dünyadan yok et, kaldır ki
Elleri ateşle, kanla kırmızı!
Hepsi de o eski zamanlardaki
Hürriyet katili, vatan hırsızı.

Hepsi de gururun zafer atına
O beyaz başları çiğnettirenler!
Tama'ın o katil istibdadına
Hür olan insanı râm ettirenler!...)

Senin bu gökleri dolduran sayhan
Kartallar haykıran sırtları aştı;
Kafkaslar üstünde buzları kıran
Kasırga rüzgarı gibi dolaştı.

O zincir sesleri gelen yerlerden
İlahi sesine toplanan ordu:
"Ya ölüm, Yahut hak!" diye and içen
Bir iki hürriyet askeri oldu.

Akını önünde mağrur Avrupa
Sar'alar içinde geri çekildi;
Korkudan çehresi solan bir dünya
Gök yere yıkılmış gibi ezildi.

Mazlumun gözünün yaşları kadar
Zâlimin kanları sel olup aktı;
Bu hırsı, gururu sürüyen kanlar
Dünyaya bir tufan izi bıraktı!...

İnönü, Sakarya ve Dumlupınar...
Bunlarla mağrur ol, sen ey zafer!...
Ölümün yonttuğu bu yalçın taşlar
Tarihe dikilmiş tunç âbideler!.

Şu Metristepe'den yükselen kubbe
Şerefin, namusun bir siperdir;
Şu Duatepe'si, şu Kocatepe
Bir büyük türbenin bekçileridir:

Bu aziz toprakta yurt için ölen ,
Hürriyet yolunda can verenler var.

Ben seni burada bir dağın üstünden
Güneşin doğduğu bir yerden gördüm;
Sevinçle ağlayan halkın önünden
İzmir'e Bursa'ya girerken gördüm.

Sen buradan yoluna bakan yerlere
Saçları dalgalı atını sürdün;
Kızları ağlayan kırk esir şehre
Hürriyet götürdün, necat götürdün!..

Sana da binlerce altın meşale
Göklerin kehkeşan yolunu açtık;
Geçtiğin yerlere kurbanlar lâle;
Gözü yaşlı bakireler inciler saçtı.

Bak, senin ırkına sunduğun zafer
Yaşlıyı genç etmiş, çirkini güzel;
Bak, burada görünen bütün çehreler
Şerefle yükselmiş birer tunç heykel.

Bak, burada alınlar yukarı kalkık,
Ormanda ağaçlar kadar sayısız;
Çarptığı duyulan bağırlar açık;
Bir türkü söylüyor: Burada her ağız.

Bu, zincir altında kurtulan halkın
Hürriyet aşkıyla haykırmasıdır;
Önünde, kuvveti râm eden halkın
Harisi titreten bir sayhasıdır!...

Bu sesin geldiği yere göklerden,
Güneşin yolundan kartallar iner;
Bu sesi en ıssız en uzak yerden
Saçları dalgalı arslanlar dinler.

Fâniler içinde mesudum ki ben
Ölmeden bu sesten bir ilham aldım;
Elimi; dilimi kurtlar yemeden
Ben onu sazımda söyleyip çaldım .

Binlerce şan sana, şerefler sana,
En büyük Münci ki hırsı devirdin;
Esirler gömleği giyen vatana
Bir atlas bayrağı hilat giydirdin.

Irkının diktiği asırlık çınar
Bir iki rüyanın ağacı oldu;
Gölgesi altında kemerli kızlar,
Üç telli saz çalan âşıklar doldu.

Uçurum önünde koca dünyayı
Avuçla tutarak kurtaran sensin;
Mirası bölünen şu Türkiye'yi
Tabuttan çıkaran kahraman sensin.

Peygamber Muhammed gibi senin de
Kalbinde halk için bir acı vardı;
Dünyaya yıldırım atan elinde
Allah'ın intikam kılıcı vardı.

Bu âdil silâhı İskender, Sezar
Hiçbir gün bir yerde kullanamadı;
Bu vahşi kurtların mezara kadar
Asrın da en büyük bir insanısın.

Şu arzın o aziz evladısın ki
Sesinde dünyanın dâvâları var;
Her esir toprağın üzerindeki
Mazlumlar seninle bir gurur duyar.

Bak, senin açtığın alevden bayrak
Yaşayan dünyanın bir meş'alidir;
Dört ufku kızartan bu yeni şafak
Erguvan renklerin en güzelidir.

Bunun her damlası bir fenerdir ki
Kırmızı ziyâsı bütün beşerin;
Dikenli yollarda bir Ülker'dir ki
Kanayan ayakla yürüyenlerin.

Bu doğan yıldızı menfâlarından
Paryalar, fellâhlar selâmlıyorlar;
İrlanda, Zengibar adalarından
Beyazlar, siyahlar selâmlıyorlar!...



75-SENDENDİR ATATÜRK-SUAT TAŞER

Bugün yaşıyorsam
Güler yüzle emin
Tertemiz gökler altında
Dağlarım denizlerimle dost
Toprağımda dolaşıyorsam
Ümitli, memnun ve rahat
Gecem gündüzüm hürse
Damarlarımda kanım
Tenler içinde canım
Korkusuz yürürse
Bulutlarımdan gözyaşı yerine
Rahmet dökülürse
Ekmeğim suyum tatlı
Toprağım da türküm de bereketli
Rüzgarlarım alabildiğine hürriyetli ise
Bacamda tütünüm tütüyor
Ölülerim huzur içinde yatıyor
Ağacım dal sürüyor, boy atıyorsa
Görüyor, biliyor, inanıyorsam,
Keyfimce gülüyor, keyfimce ağlıyorsam
Dün yokken bugün varsam
Sendendir,
Sendendir Atatürk...

                               
MUSTAFA KEMAL’E HİTABIMDIR - FETHİ GİRAY

Ankara’nın taşına bakma,
Gözlerimin yaşına bak!
Kaldır da başını bir sabah vakti,
Etnografya Müzesi'nden,
Memleketin haline bak!..


KARŞILAMA - NÜZHET ERMAN

Hangi birini sayayım:
Baş baş Samsun var sırada!
İlk göz ağrısı!
İngilizler tarafından silahları alınmış
Bir mangacık er selam durmuştu,
9 uncu ordu Kıt’aları müfettişi
Mustafa Kemal Paşa’ya orada
Amasya, dadaş Erzurum, yiğit Sivas
Eline, beline diline sahip Hacıbektaş!
Ahi Ankara var!
Sonra gün görmüş İstanbul, Gazi Antep, Kahraman Maraş
Gâvur değil, sapınadek Türk İzmir!
Bir sabahtı, seslendi Paşa,
Her zamanki gibi emir eri Ali’ye:
          - Çocuk! Kahve yap bize, şekerli olsun!
          - Şeker yok, Paşam, sade yapayım mı? diye
Boynunu bükünce Ali,
yüzüme baktı Paşa ve gülerek
           - Canım Mazhar Müfit niye
Şeker aldırmıyorsun?
Sitemini anlamazlığa gelerek:
          - İnşallah yarın aldırırım, dedim
Ve ekledim:
Sade içelim hele şimdi!
Odadan çıkarken emir eri,
Paşa’nın mahcup ve mahzundu gözleri:
               - Canım biz de varsa dedik;
Farkındayım zaten, yine züğürtledik!



10 KASIM DOKUZU BEŞ GEÇE- İLYAS ALBAYRAK

Nice yıl önce bugün, bu saat, işte bu an
Tanrısal bir parmakla nurdan yarıldı gökler
Bir dağ sökülür gibi tabiatın ruhundan
Bağrımızdan Ata'yı kopardı aldı gökler.

Onun bir bakışıyla tek bir noktada vuran
Şu kadar milyon kalbi yaktı kanattı bugün.
Samsun ufuklarından İzmir'i nurlandıran
Mucize pırıltılı bir güneş battı bugün.

Bugünkü dinmez ağrı, gönüllerdeki hüzün,
Gamlı çehreler; senin, senin içindir Ata'm.
Bir an mavi semadan görünsün dâhi yüzün
Tutuşan göğsümüzün derdini dindir Ata'm.

Asırlarca eğilsek hatıranın önünde
Sakaryalar gözlerden kan, yaş olup boşalsa
Bunlar nedir ki sana, bu yakınma gününde
Azdır yokluğun için cihan tutuşsa yansa.

Tarih gözlerimizde sönmeyen bir alev dün,
Ebedî armağanın imandan kalemizdir.
Diyorum ki haşre dek sana kalbinden
Türk'ün Mesut ol cennetinde adın meş'alemizdir.



NUTUK- TALİP APAYDIN

İşte gene Kasım ayı
Oturup Atatürk'ün Nutku'nu okumalı
Göreceksiniz dünya aydınlık
Çözülüp gidecek kafamızdaki bulanık

Geçer üstünüze gelen her bulut
Karanlıklarda yolunu bulan umut
Görün Nutuk'tan nasıl canlı
Her tilcikte her cümlede diri

Atatürk'ün pehlivan fikri
Bir gün yenilir mi sanırlar?
Nutku okusunlar da anlasınlar
Anlasınlar ana yol nereye.

"Uygar bir millet" diyor Atatürk
"Uygar bir Türk milleti”
Bu yoldan dönülür mü geriye?
Köyleriyle  kentleriyle  
Ülkümüz Atatürk'ün istediği Türkiye



80-HEM ÖVGÜ, HEM AĞIT-M. SUNULLAH ARISOY

Sen küçücüktün bacım, minicik,
Gözlerin masmavi dünyaya bilmeden bakardı,

Ben de gencecik bir delikanlıydım;
Okulum Dolmabahçe'ye karşı...
Şimdi, kitaplardan okuyup sevdiğim adam;
Bir Mustafa Kemal vardı!

Hani, her insan ölür ya, günü gelince,
Mustafa Kemal'in gelmemişti günü,
Gelmemişti lâkin ölüm komadı, bırakmadı yakasını
Bir Kasım sabahı alıp götürdü!

Sen küçücüktün bacım, minicik;
Nasıl bereketli yağmur gibi yağdı

Milyonlar, ömürlerinde ilk defa
Nâmusuyla ağladı, bilmezsin!    
Gayri bizler için yalnız karanlık vardı,
Gayri gökyüzü küçücüktü,    
Dünya dar...    
Hepimiz boşlukta gibiydik    
Yetimdik,
Çaresizdik!
Sen küçücüktün bacım, minicik;
Küçücük, miniciktin ama
O dudakların büzülüvermişti, ağlamadan yana;
Ellerin, ellerin anlaşılmaz bir telâşta!
Artık masmavi değildi dünya,
Artık umutlu değildi yaşamak,
Benimle hüznü paylaşıyordu:
Masum ve merdane
Bütün denizler, bütün kuşlar, bütün ovalar, bütün dağlar

"Erkân ağlar, usul ağlar, yol ağlar"
“Ah"ınan, "Ofu”nan değil işimiz,
Ama yine de yanar yüreğimiz kor-ateşte...
Mustafa Kemal'in fikriyle hürüz,
Fikriyle bahtiyar...
Doğu'da en mutlu kader bizim!
Geniş yurt ufuklarında alabildiğine bir beyazlık
Mustafa Kemal'den...

Yönümüz kesin, hep Batı'ya
Senden..
İçimizde bir sonsuz aydınlık
Mustafa Kemal'in getirdiği!

Bir karanlığa düşmeye görelim
Pırıl pırıl bir şavk önümüzde, işimizde
Mustafa Kemal’in...

Her şeyinle varsın, fikrin ve ülkünle
Bir acımız var ki gözlerine, sesine hasretimizden
O da sensiz ölümün alıp yitirdiği...
Yüreğimizde bir kor-ateştir yanar!
"Gülşen ağlar, bülbül ağlar, gül ağlar."

İLGİLİ İÇERİK

BELİRLİ GÜN ve HAFTALAR

29 EKİM CUMHURİYET HAFTASI

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ HAFTASI

12 MART İSTİKLAL MARŞI'NIN KABULÜ HAFTASI

18 MART ÇANAKKLE ZAFERİ HAFTASI

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI HAFTASI

19 MAYIS GENÇLİK ve SPOR HAFTASI



SAYFA:9/81-90


81-ATAMA DEYİŞLER- VEHBİ CEM AŞKUN

Atam gitti giderim,    
Ben ataşız n'iderim    
Ellemen yansın yürek,
Kurumasın gözlerim.
Belirsiz bir rüzgârım.
Seller gibi çağlarım.
Atam gitti, ardından
Gece gündüz ağlarım.

Ne baharım, ne güzüm,
Ne gece, ne gündüzüm,
Şu yalancı dünyada
Ataşız bir öksüzüm.

Ne gökteyim, ne yerde,
Gönül düştü bir derde,
Ağlamaz mı Türk olan
Atatürk'ü gider de?



MUSTAFA KEMAL’DEN MEKTUP- OĞUZ KÂZIM ATOK

Öldü sanmayın beni
Biliyorum gelemem o yerlere bir daha
Mustafa Kemal olarak

19 Mayıslar Bensiz geçecek hep
Fakat bilin ki
Kalbinizdeyim sıcak duygularınızla
El in izdeyim verimli işler içinde
Başınızdayım düşünceler boyunca
Toprağı işleyen motorun sesindeyim

Gökleri yırtan kanat gürültesindeyim.
Beni öldü sanmayın
Nerde hamleniz varsa
Bıraktığım    yerden ötelere    
Nerde üstünse başarınız    
Milletimin    yüzünü güldüren
Bilin ki orda ben varım
Sizleri toprağımdan
Sizler kadar duyarım...


ON KASIMLARDA YÜRÜMEK- FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

Atatürk'üm işte 10 Kasım yine,
Dalgalanır ağaçlarla oğullar, ’
Dalgalanır oğullarla nineler,
Dalgalanır ninelerle genç kızlar,
Özlemin ta yüreğime işlemiş
Seni bulmak seni görmek için ben
Bütün toprak altıyla barışacağım.

Erişeceğim sana usta barışta, başarıda
Öyle
Güçlüsün ki
Güçleneceğim        
Öyle yücesin ki yüceleceğim    
Düşüne düşüne seni kocaman kocaman
Dağlara dağlara karışacağım.    

Ozan mıyım, ordu muyum, su muyum anlaşılmaz
Çağlar upuzun allığı yüreğimde, ülkünün.
Sanki bayrak bir kalemdir, sanki gökler bir kâğıt
Sanki ellerim gece
Sanki ellerim gündüz
Yazacağım seni daha, bir daha
Ben senin ölümünle yarışacağım.


AYRILIŞ DESTANI- ZEKİ ÖMER DEFNE

Gel vatan, yas tutan ocaklarla gel!
Oğul Mustafalı kucaklarla gel!
Gel, karayazılı çiçeklerle gel!
Dol gözüme vatan, Ata'n geçiyor!

Ektiğin gündüzdü, biçtiğin gece,
Güzelim ekini bastı delice
Herkte sabanlara, cenkte kılıca,
Abıhayatları katan geçiyor.

Gün görünür güne bakana her şey!
Ne görsem benziyor, bak, ona her şey.
Başlamış şeklinden isyana her şey,
Sanki her şeylerden o can geçiyor.

Bütün yurt dağların üst üste koyun,
Üste gelincikli yazılar yayın,
En üste bir yıldız, bir ay döşeyin;
Önümden böyle bir vatan geçiyor...

Bir millet kolunca sallar üstünde,
Bir vatan boyunca yollar üstünde,
Dağlar bedenince küller
Kanayı kanayı bir tan geçiyor

Onu bize gökten zafer getirdi
Onu bizden alıp "Zafer" götürdü
"Yer görmesin" diye doğmuş koç sırdı
Çağların bağrında yatan geçiyor.

O bindi; al atlar kesildi yağız,
O indi; bir yanardağ oldu Yavuz.
19 sonteşrin... delirdi deniz,
Hâlâ Marmara'dan figan geçiyor.

Kara çıktı ayın gördüğü düşler;
Cümle mülhimler zara durmuşlar,
Siyah borularda siyah ötüşler...
Bu sabah İstanbul yaştan geçiyor.

Defne burcu burcu seril yerlere;
Bak, selâma durmuş minarelere!
Bir şair şehirden bir âşık şehre
Destanlar üstü destan geçiyor.


85-ATATÜRK’ÜN İSTİKLAL MADALYASI- NÜZHET ERMAN

Batan bir güneşin altınlaşan yası,
Aşk ile çarpan bir kalbin    sıcaklığı.    
Ben Atatürk'ün    iftiharla taktığı,
Ben Atatürk'ün İstiklâl Madalyası!
    
Beni inandıramazsınız durduğuna,
Atışını bildiğim büyük kalbin.    
Pembe mermerlerinde Anıtkabrir    
Şahidim, yemin ederim vurduğuna.

Atatürk benimle genç, benimle zinde
Parlamam yüzü suyu hürmetinedir.
Ağır, karanlık Asya gecelerinde
Parlayan Atatürk değil de nedir?

Yeryüzündeki gelmiş geçmiş nişanlar
Birer oyuncak ben varken, birer sus.
Ey Mustafa'yı Atatürk yapan şanlar,
Ey beni paha biçilmez kılan göğüs

Tarih sayfası, ona ait her resim,
Resimlerde güneş var, o var, ben varım.
On Kasım günü benim de sonbaharım,
Kim derdi ki başucuna düşecektim!

Ben, yoğu var eden bir zafer sonrası
Milletçe kutlanışı altın sevincin!
Ben Çanakkale için, Sakarya için!
Ben Atatürk'ün İstiklâl Madalyası!


ATATÜRK ARAMIZDA- COŞKUN ERTEPINAR    

Görüyorsunuz,    
Görüyorsunuz, çocuklar,
Görüyorsunuz değil mi?
Atatürk aramızda.

Bakışlar ilerde,
Düşün çeler ışıklı,
Atatürk yanımızdadır çocuklar,
Şüphemiz yok,
Bu aklık ondan duygularımızda.

Yurdun dört bucağında değil sadece,
Odur katıksız sevgiyle saran dünyamızı evrence.
Oncasına yüceltici
Başka güneş yok çağımızda.

Görüyorsunuz çocuklar, görüyorsunuz,
Belli artık fikir Atatürk,
Besbelli değil mi?  
Geriyi, karayı silen aydınlık, dimağımız

Görüyorsunuz,
Görüyorsunuz çocuklar,
Söyleyin söyleyin haydi
Atatürk vardır
Yüzyılımızdaki hızda.
 
Bitmez, bitmeyecek ona söylenecek söz,
Ölmek ölümlüler içindir,
Atatürk sonsuz yasayışın sonsuz sevincidir.
İşte, işte aramızda...


MAVİ AYDINLIK- İLHAN GEÇER

Yakından görmüştüm gözlerini
Mavi bir ışık akmıştı içime
Bu büyük aydınlıkla    
Dopdoluyum yine   


Kara bir çağ kapandı
Aydınlık bakışlarınla    
Mutlu yarınlar müjdeleyen
Kulaklarımızda hâlâ    

Silemez mavi aydınlığını
Atatürkleşen gönüllerden
Ne yobazlaşan karanlık,
Ne kızıl kefen....

Ellerin geçti alnımızdan
Umutla zamanla içindeyim
Dağılacak bu alaca karanlıklar
Çizdiğin yolda olacak Türkiyemiz

Mutlu bir ışıksın ufkumuzda
Bitmeyen eksilmeyen
Dualar taşır sana kuşlar Sımsıcak
Afrika'dan Ve uzak Çin'den

Bunca yıl geçti aradan
Daha dünmüş gibi taptaze anın
Yaprakları her mevsim yeşil
İçimizde diktiğin ağacın



MUSTAFA KEMAL- ATTİLÂ İLHAN

dağ başını efkâr almış
gümüş dere durmaz ağlar
gözyaşından kana kesmiş gözlerim
ben ağlarım çayır ağlar çimen ağlar
ağlar ağlar cihan ağlar
mızıkalar iniler ırlam ırlam dövülür
altmış üç ilimiz altmış üç yetim
yıllar gelir geçer kuşlar gelir geçer
her geçen seni bizden parça parça götürür
mustafa'm mustafa kemal'im

diz dövdüm
gözlerim şavkı aktı sakarya'nın suyuna
sakarya'nın suları nâmın söyleşir
hemşehrim sakarya öksüz sakarya
ankara'dan uçan kuşlar
kemal'im der günler günü çağrışır
kahrolur bulutlara karışır
gök bulut yaşmak bulut
uca dağlar dev boyunlu morca dağlar
divan durmuş bekleşir
mustafa'm mustafa kemal'im

nasıl böyle varıp geldin hoşgeldin
çıngı kaymış yalazlanmış gözlerin
şol yüzünde güneş südü sıcaklık
ellerinden öperim mustafa kemal
senin dalın yaprağın biz senin fidanların
biz bunları yapmadık
sen elbette bilirsin bilirsin mustafa kemal
elsiz ayaksız bir yeşil yılan
yaptıklarını yıkıyorlar mustafa kemal
hani bir vakitler kubilay'ı kestiler
çün buyurdun kesenleri astılar
sen uyudun asılanlar dirildi
mustafa'm mustafa kemal'im

karalar kuşanmış karadeniz akmam diyor
dokunmayın ağlamaktan bıkmam diyor
bu gece kıyamet gecesi bu vapur bandırma vapuru
yattığı yer nur olsun mustafa kemal
ben ölümden korkmam diyor
korkmam diyen dilleri toz oldu toprak oldu
değirmen döndü dolandı yıllar oldu
bir kusur işledik bağışlar mı kim bilir
o bize öğretmedi kazan kaldırmasını
günahı vebali öğretenin boynuna
erdirip oldurana ana avrat sövmesini
yüreğim kırıldı kanım kurudu
var git karadeniz var git başımdan
mızıka çalındı düğün mü sandın
bir yol koyup gideni gelir mi sandın
mustafa'm mustafa kemal'im

ankara'nın taşına bak
tut ki baktım uzar gider efkârım
çayır ağlar çimen ağlar ben ağlarım
gözlerimin yaşına bak
ankara kalesi'nde rasattepe'de
bir akça şahan gezer dolanır
yaşın yaşın mezarını aranır
şu dünyanın işine bak
mustafa'm mustafa  kemal'im



KASIM DÜŞÜNCESİ- MUSTAFA NECATİ KARAER

Ben, uzun boylu kavağım
Bozulmuş telim duvağım,
Kasım rüzgârı alacağın olsun
Ne kuş yuva yapar başıma,
Ne ot biter gölgemde ne yosun
Vay benim garip başıma,
Bir işe yaramadım.

Ben, boz bulanık bir ırmağım
Benden usanmış toprağım,
Her sene Kasım dendi mi
Delirir tekmil kardeşlerim;
Ben de kapıp koyuverdim kendimi
Ötesini aramadım
Ötesini soramadım.

Ben dumanını yitirmiş dağım
Nerde benim dumanlarım,
Hani benim çobanlarım,
Siperdeki askerlerim?
Sisler arasında büyüyen parmağa
Uzanam dedim uzanamadım,
Varam dedim varamadım.

Ben, o geceki bayrağım
Dumlupınar’dan İzmir’e sallanan;
Bakmayın yarıda durduğuma,
Çok şükür
Gönlüm eskisi kadar,
Ne var ki şu Kasım rüzgârına
Göğüs geremedim.

Ben, mavisinden olmuş denizim
Kimseye zararım dokunmaz,
İşte balıkçıların yüzü
Bir ben bilirim çektiğimi
Kıyılarım bile anlamaz,
Öyle korkulu bir düş bu
Yoramadım.

Ben 1933 doğumlu
Ali Osman oğlu Nuri
Erzurum’un dağ köylerinden,
Nöbetçi gelmişem Rasattepe’ye,
Boyun burar ağlarmışam
Elini öpemedim paşam,
Yüzünü göremedim.



90-ATATÜRK- BEHÇET NECATİCİL

Ben eskiden yurt deyince
Şimdi bir düş gibi gelir
O tarih ne tarihtir
Zaferler peşinde.

Sarp dağların eteğinde
Bunca ırmak
Yeşil vadilerden akarak
Dalıp gider bozkırların içine.

Herkes işinde gücünde
Gökyüzü, şanlı bayrak
Deniz, orman ve toprak
Yolumuzun üstünde.

Ben eskiden yurt deyince
Böyle düşünürdüm yurdumu
Yurdun Atatürk olduğunu
Anladım Atatürk ölünce.

Atatürk bu yurda
Ellerini verdi,
Büyüyen çocuklarda
Atatürk'ün elleri.

Atatürk bu yurda
Gözlerini verdi,
Gökyüzü bir üzgün mavi
Atatürk öldü öleli.

 

İLGİLİ İÇERİK

BELİRLİ GÜN ve HAFTALAR

29 EKİM CUMHURİYET HAFTASI

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ HAFTASI

12 MART İSTİKLAL MARŞI'NIN KABULÜ HAFTASI

18 MART ÇANAKKLE ZAFERİ HAFTASI

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI HAFTASI

19 MAYIS GENÇLİK ve SPOR HAFTASI




SAYFA:9/91-100

91-BİR MUSTAFA KEMAL VARDI - ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Bir Mustafa Kemal vardı, ışık ışık...
Karanlık girmezdi ayak bastığı yere.
Gelişini doğan güneşten anlardık,
Mavi gözleriyle hükmederdi göklere.

Bir Mustafa Kemal vardı, dalga dalga;
Koşup gelirdi her derdine memleketin.
Düşünür, bir çare bulurdu mutlaka
Oydu bayrağı istiklâl ve hürriyetin.

Bir Mustafa Kemal vardı, alev alev...
Bir bakışıyla dağlar, ovalar tutuşurdu.
Kürsüye çıktı mı; orada bir dev.
Orada bir vatan, bir cihan konuşurdu.

Bir Mustafa Kemal vardı, yürek yürek
Tanırdı bütün insanlarını yurdumun,
Tek başına ve bir aslanca kükreyerek;
Çıkardı karşısına nice dağ gibi ordunun.

Bir Mustafa Kemal vardı, bayrak bayrak
Dalgalanırdı burcunda kalelerin...
Ağlıyoruz şimdi o burçlara bakarak,
Üzüntümüz öyle büyük, öyle derin!

Bir Mustafa Kemal vardı, rüzgâr rüzgâr
Eserdi vatan dağlarında sonsuz...
Şimdi, Ankara'da, Anıtkabir'de yatar,
Her yerde bir karanlık ve biz onsuz!

Ah, Ne kadar belli,    
Mustafa Kemal'siz olduğumuz...



ON KASIM- CAHİT SITKI TARANCI

Yıl Otuz Sekiz On Kasım Perşembe
Hatırdan çıkmayacak bir sonbahar
Sarsılıyor İstanbul yedi tepe
Yaman esmiş Dolmabahçe'de rüzgâr
Gerçek olamaz olsa olsa bir düş
Dokuzu beş geçe Atatürk ölmüş
Böyle toptan bir yas nerde görülmüş
Beraber ağlıyoruz kurtlar kuşlar
Bu memlekete en çok hizmet eden
Bu aşk ile dağlara gücü yeten
On sekiz milyonun omzunda giden
Atam Ankara sırtlarında yatar.



SEN VARSIN ATATÜRK'ÜM HER ŞEYİMİZDE- M. ESAT TOZKOPARAN

Bu gün yatağımdan hür kalkıyorsam
Ekmeğim ak, suyum berraksa,
Ağaçlar çiçek açıyor
Topraklar ısınabiliyorsa,

Sesim gür çıkıyor    
Özgür özgür bakabiliyorsam,
Sen varsın göz bebeklerimde
Sen varsın Atatürk'üm, sen varsın.

Yazabiliyorsam gönlümce  
Okuyabiliyorsam...
Kazabiliyorsam toprağımı
Gün ışığında çapa, kürek elde,

Çalışabiliyorsam gece gündüz
Ekip biçebiliyorsam dilediğimce,
Sen varsın yüreğimde
Sen varsın Atatürk'üm sen varsın

Güç kattın gücümüze
Başakların altın sarısı
Sen öğrettin bize
Savaşı barışı...

Uzaylara sığmaz özlemin
Sendedir ne varsa içimizde
Seninle doğduk, yeniden, seninle yaşayacağız
Sen varsın Atatürk'üm her şeyimizde.



10 KASIMDA ATATÜRK'E  SESLENİŞ- ULUĞ TURANLIOĞLU

Nereye baksak seni görüyoruz,
Sen ölmedin Atam, ölmedin!
Bizden daha genç, daha dirisin,
Sen ölmedin Atam, ölmedin!

Güneş yüzünü seyredelim kana kana,
Kalbimize nur yağsın mavi gözlerinden.
Sana selâmlar getirdik Anafartalar'dan,
Sen ölmedin Atam, ölmedin!

Selânik, Çanakkale, Samsun, Sakarya'dan,
Sana karanfiller derledik deste deste.
Ne olur bize sesleniver Çankaya'dan,
Sen ölmedin Atam, ölmedin!

Bayraklar yarıya inmiş, yalandır,
Şu zafer tâkları senin içindir.
Adın, nabzımızda vuran kandır,
Sen ölmedin Atam, ölmedin!

Ülkün, çiçek çiçek, dal daldır,
Seninle övünüyor, seninle yaşıyoruz
Ölüm... Bu bir rüya, bu bir masaldır,
Sen ölmedin Atam, ölmedin!

Kaldır başını bir daha görelim seni,
Özlemimiz, tutkumuz kalmasın yarım.
Son kez öpelim o güzel ellerini,
Sen ölmedin Atam, ölmedin!



95-SENİ ANAR, SENİ ARARIZ- OKTAY YİVLİ

İçli şarkılar gibi dolaşır
Dudaklarımızda ismin,
Sevgin çiçek çiçek    
Açar gönüllerimizde.    
Bir yıldız, bir güneş, bir Samanyolu,
Bizim için bir evren oluverirsin;
Seni anar, seni ararız
Ağlayan gözlerimizle.

Düşüncelerin fidan olur, dal olur
Boy boy filiz sürer, ağaç olur;
Al al, mor mor, sarı sarı
Çiçekler açar vatan vadilerinde
Sonra bahar olur,
Sensiz baharların tadı gelmez;
Baharlar güz olur...
Gönüllerimiz seni anar, seni bekler
Sararan güz gecelerinde...

Ciğerlerimize nefes nefes
Özlem dolar,
Sensiz güller
Solar gönül bahçelerimizde.
Gözyaşlarımız dere olur;
Irmak olur, deniz olur, okyanus olur;
Büyür büyür sonra Mustafa Kemal olur
Yaralı yüreklerimizde.
Ve asırlaşan On Kasımlarca
Sana ağlar, seni anar, seni ararız
Yattığın yerde, Anıtkabir'de...
 (12 Mayıs 1981)   

 

VATAN SANA MİNNETTARDIR - İDRİS NEBİ KARAKUŞ

Kemal Paşa, Kemal Paşa!
Vatan sana minnettardır.
İzindeyiz koşa koşa;
Vatan sana minnettardır.
Oğuz, Kayı hem Göktürk’üm,
Türk’e isnat benim türküm.
Büyük, lider Atatürk’üm!
Vatan sana minnettardır.
Rehberimiz ilkelerin,
Ki, başını ezer şerrin..
Doldurulmaz kalpte yerin;
Vatan sana minnettardır.
Mutlu Türk’üm, kutlu Türk’üm,
Hakk yolunda atlı Türk’üm,
Şimşekten kanatlı Türk’üm!
Vatan sana minnettardır.
Fikirlerin rehberimiz,
Yol olur seninle deniz.
Safındadır hep yerimiz;
Vatan sana minnettardır.
Erzurum ve Sivas’tayız,
Edirne, Van, ta Kars’tayız.
Sen gideli hep yastayız
Vatan sana minnettardır.
Büyük Ata! Unutmadık;
Unutup nankör olmadık.
Genç-ihtiyar, çoluk-çocuk
Vatan sana minnettardır.
İdris Nebi Karakuş’um
Seni andım geldi coş’um.
Ta yürekten vurulmuşum
Vatan sana minnettardır.

 

TEK ADAM - SEFİL SELİMİ

İstiklâl istikbâl hürriyet için,
Cephelerde ömür verdi Tek Adam.
Gericilik niçin, yobazlık niçin,
Türkiye’ye hayat verdi Tek Adam.

Ne bilmecedir, ne de bir masal,
Hiç benzeri yoktur, uymaz her misal,
Adı Cumhuriyet onu öncü al,
Aydın gönüllere girdi Tek Adam.

Öz veri, hoş veri, kafa yapısı,
Latin harfleriyle lisan yapısı,
Medeni kanundur, mührü tapusu,
“Kadın erkek eşit” derdi Tek Adam.

Bu vatan, bu millet her ülkeye baş,
Ellerinde cana geldi kara taş,
Soyadı, kıyafet, yenilikler hoş,
Eski ölçüleri kırdı Tek Adam.

Mutluluk, kutluluk iksiri sundu,
Tabiri caizse ölümü yendi,
Her bir kelimesi güneşe döndü,
Bu vatanda doğan nurdu Tek Adam.

Birlik-beraberlik tohumu ekti,
Zulüm bitkisini kökünden söktü,
Halkı halktan eden sebebi yıktı,
İnsan ayırmayan yardı Tek Adam.

Yanlışa hataya eksiğe yer yok,
Tatbike kalmayan dedikleri çok,
Bakmak istiyorsan o gözlere bak,
Bizi kendi gibi gördü Tek Adam.

İsmi vatan, cismi vatan koca Türk,
Halkı seven, halkı tutan koca Türk,
SEFİL SELİMÎ’de yatan koca Türk,
Yalınız başına ordu tek adam.
1996

 

ATAMA AĞIT-KEMALETTİN KAMU
I.
Sırma sarısını yay saçlarına,
Gözüne rengini koy denizlerin;
Düşün dudakların en incesini,
Yüzüne tuncunu ver benizlerin.
Onda yürüyüşün en yiğitçesi,
Onda bükülmezi vardı dizlerin
Gezerdi ülkede bir hızır gibi
Em olup derdine çaresizlerin.
II.
Durgun bir denizi andırır dışı
İçi hiç sönmeyen bir yanardağı.
Sesinde ıslığı eser kuvvetin,
Sözünde şahlanır Hakkın bayrağı
Gökle Güneş gibi buluştu onda
Sezinin sağlamı, duyunun sağı
Yıkarak kökünden osmanlılığı
O gömdü tarihe bir ortaçağı.
III.
Dağlar dümdüz olur işaretiyle,
Ürperir ovalar avazesine;
Devrilir hıncına çarpar ordular
Kaleler dayanmaz yelpazesine.
Fikrin, güzelliğin, aşkın, her şeyin
Bağlıydı daima en tazesine
Yaşadı başı dik, dünyaya karşı
Getirdi dünyayı cenazesine!
IV.
Onsuz kaldığın bilse tabiat
Bağlar üzüm vermez, bahçeler kurur;
Okşar saçlarını ezelin eli,
Yüzüne ebedin ışığı vurur.
Övünür insanlık eserleriyle,
Yurt onun sevgisi üstünde durur.
Adıdır kurduğu devlete temel,
Ünü kurtardığı millete gurur!
V.
Fâni varlığını kaybetti ama,
Simgesi yurdumun burçlarındadır
Engin ufuklara uzanmış kolu,
Hızı altıokun uçlarındadır!
Kadının, erkeğin hafızasında
Gencin, ihtiyarın duşlarındadır
Yayla yellerinde eser gölgesi,
Sesi bahçemizin kuşlarındadır.
VI.
Ben mi yazacaktım göçüm gününü
Dökerek ardından böyle gözyaşı?
Ben ki ona büyük gezilerinde
Oldumdu bir küçük yol arkadaşı
En son durağına varmadan ömrün
Kapadı yolunu bir mezar taşı...
Büyük kurucusu cumhuriyetin
Hürriyet aşıkı milletin başı!

 

HATIRALAR - YUSUF ZİYA ORTAÇ
 
Yedi kat toprağa sor: kaç sene, kaç bin sene tam,
Kattı göz nûrunu ilk harcına dünyanın atam!

Şu dehâ kavsi kemerler, şu dehâ nûru çini,
Sardı ecdâdımın aşkıyle bu yurdun içini!

Onun el değdiği her zerreyi ürperme bürür,
Tunç, alev güller açar; kubbede mermer köpürür!

Çalkanır ismini andıkça denizler, karalar:
O masal yüzlü Oğuzlar, Hüseyin Baykaralar!

Kimdi bir hamlede sarkıp kuşatanlar Hindi?
Nâmı dünyayı tutan Gazneli bir şahindi!

Kayalardan denizin yolduğu tel tel şu yosun;
Saçıdır belki de Piri Reisin, Barbarosun!

İbn-i Sina büyük alnıyla asırlar kuşatıp
Doğdu: İnsanlığa bir merhale açsın diye tıp!

Ceddidir bin senelik felsefenin Fârabi
Düşünen başlar onun emrine hâlâ tabi...

Bir Fuzûliye açıktır şu gönüllerdeki sır,
Aşk onun ülkesidir, geçse de yüzlerce asır!

Gizli bir bûse dudaklarda Nedimin yâdı,
Bir alev kahkahadır onda gönül feryâdı...

Her seher vakti bulutlar bize Itrîyi taşır,
Ağaran gökte o tekbiri duyan Tanrılaşır...

 

100- GAZİ'YE TARİH - YUSUF ZİYA ORTAÇ

Onu tarihe sorun, yoktur eminim bir eşi,
O güneş yüzlü, güneş sözlü, güneşler güneşi
Sözü halkın dilidir, gözleri hakkın ateşi,
O güneş yüzlü, güneş sözlü, güneşler güneşi!
Yurdu sarmıştı karanlık, onu yırtıp atan O.
Soğuyan kanlara bir başka hararet katan O.
Kararan gözleri bir lâhzada aydınlatan O.
O güneş yüzlü, güneş sözlü, güneşler güneşi!
İnkılap ordusu nur ordusunun rehberidir,
Milletin şehperidir, memleketin şehperidir,
Onu beklerdi vatan bunca zamandan beridir,
O güneş yüzlü, güneş sözlü, güneşler güneşi!
Ayrılıp Çankaya'dan Hazreti Gazi geliyor,
Saçının huzmesi zulmetleri ok ok deliyor,
Şehre kalbindeki tarihi alıp yükseliyor:
"Bu güneş yüzlü, güneş sözlü, güneşler güneşi!"

İLGİLİ İÇERİK

BELİRLİ GÜN ve HAFTALAR

29 EKİM CUMHURİYET HAFTASI

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ HAFTASI

12 MART İSTİKLAL MARŞI'NIN KABULÜ HAFTASI

18 MART ÇANAKKLE ZAFERİ HAFTASI

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI HAFTASI

19 MAYIS GENÇLİK ve SPOR HAFTASI


SAYFA:10 /101-110


101-TÜRK'E ATATÜRK GEREK- ZÜLFİKAR YAPAR KALELİ
       
Alparslanla Elçibey Kürşad’ın otağda
Atsız Beğ doludizgin göründü Tanrıdağ’da

Bak geliyor Kurtbala, Pir-i Türkistan oğlu
Aha Süleyman Özmen, zincirle kolu bağlı.

Çayda çıra çalacak Gençosmanoğlu gelsin
Dursun Önkuzu yürü, hüzünlü kalpler gülsün

Nerdesin İmamoğlu, gözlerim dolu dolu
Sen gittiğinden beri, yitirdik doğru yolu.

İsmail Gaspıralı, Zeki Velidi Togan
Dündar Taşer, Arvasi gözlenmekte an be an

Azerbaycan’da her can, Anadolu’da Eken
Galip Erdem diyor ki; “alçaktır boyun büken”

Kırımdan Cemiloğlu, Balkandan Sadık Ahmet
Kafkasyalı kan ağlar, Çeçenya umar medet

Tekrarlasın öğüdü Osman’a Edebali!
Çanakkale’den kalkmış geliyor Mehmet Ali

Fatih gözü burçta, Bayrak Ulubatlı’da
Beyazıt’ın umudu kırk birinci atlıda

Sesleyin Murat Hanı Bağdat yanıyor Bağdat
Kemikleri sızlıyor mezarda ağlar ecdat

Ebussuut Efendi mahkeme kur fetva ver
Basiretsiz başları çamaşır et, ipe ger

Cevdet Paşa’ya deyin bu ana tarih düşsün
Nalıncının örsünde kıvama gelsin, pişsin

Türkistan’da atam var, Nahcivan’da balalar
Kerkük’ü yıkan eller Allah’ından bulalar.

Bütün Türk yurtlarında kan akar oluk oluk
Baştaki basiretsiz, Ne nefes var ne soluk

Bin bir türlü pis tezgâha muhatap Anadolu
Buradan yükselir bayrak, burada turan yolu

Yavuzlaşmalı gençlik, gelinim, oğlum, kızım
Yangına su dökmeyin, yangına ateş lazım.

Türk’e Atatürk gerek, desin “durmayın geri”
Açılsın bahtı Türk’ün “Türk önde Türk ileri”

 

ATATÜRK - RASİM KÖROĞLU

Uygarlık denilen yüce hedefe,
Varmayı öğretti bize Atatürk.
Çağdaşlık yolunda şana, şerefe,
Ermeyi öğretti bize Atatürk.

İşgal edilince yurdun her yanı,
Bin düşmanı yendi Türk'ün bir canı,
Alıp ele yeni baştan vatanı,
Kurmayı öğretti bize Atatürk.

Biri hilal oldu, biri yıldızı,
Bayraklaştı yurdun oğulu, kızı,
Bayrağımız için al kanımızı,
Vermeyi öğretti bize Atatürk.

İlkeleri birer sarsılmaz kaya,
Devrimler yapıldı arka arkaya,
Dostluğu barışı milli halkaya,
Örmeyi öğretti bize Atatürk.

Umutla bakarken gelecek güne,
Bağlanıp kalmadık geçmişe, düne,
Kafayı daima ilime, fene,
Yormayı öğretti bize Atatürk.

Bilimin ışığı açarken yolu,
Bilgiyle ışıdı şu Anadolu,
Sevgiyle öksüzü, yetimi, dulu,
Sarmayı öğretti bize Atatürk.

Çokları düşündük, bakmadık aza,
Hizmet için koştuk hep yurdumuza,
Kadın, erkek hergün omuz omuza,
Durmayı öğretti bize Atatürk.

Eğitim verirken yaşlıya, gence,
Gençler oldu yarın için güvence,
Okullar bir demet, çocuklar gonca,
Dermeyi öğretti bize Atatürk.

Bilimde, teknikte kalmadık geri,
Harcadık emeği, akıttık teri,
Cehalet denilen paslı çemberi,
Kırmayı öğretti bize Atatürk.

Yollar yapılırken ovaya, dağa,
Kalkındı ülkemiz baştan ayağa,
En önde koşarak gelecek çağa,
Girmeyi öğretti bize Atatürk.

Yaşatacağız biz seni elbette,
Bu canlar durdukça kemikte, ette,
Tüm güzellikleri Cumhuriyet'te,
Görmeyi öğretti bize Atatürk.

 

GELİR HALKIN DAĞLARINDAN -CEYHUN ATUF KANSU

Geçer gecelere çizilmiş dağlardan
Yiğit yanık türküsüyle
Halkın düşü çağırır onu
Yansır güzel kayalarda
Beyaz atının gölgesiyle.
Ne güzel yiğittir o, ne güzel çağrı
Bir yanık buğday tarlasıdır bağrı
Acı çekmiş Anadolu’dan
Geçer beyaz atının kabayeli
Kabartıp topraktaki baharı.
Yaralıdır yüreği
Dağ aşa, yok aşa, bel aşa
Yurdum! Senin derdin ne yüce
Gün ışır tepelerde yeniden görününce
Gazi Mustafa Kemal Paşa!

 

ATATÜRK BIRAKTI  -KERİM AYDIN ERDEM

1
Acıktığımız zamanlarda
Kurulu sofralar bulduk
Nereden gelmişti bize
Kimdi hazırlayan
Anlamıyorduk.
Okullarımız vardı ak boyalı
Oturduğumuz sıralar temiz
Nereye uzansak kucağını açıyordu
Anamızın sütü kadar helâl
Güzel memleketimiz.
Dumanı doğru tüten evler
Özgürlüğü özgürlüğünce yoğuran eller
Bizimdi
Alfabenin birinci harfiyle
Yüreğimize Atatürk girdi.

2
Gücümüz söylenmiş yedi düvelde
Her karış toprağına kanımız akmış
Bu güçlü yapıyı, uygar düzeni
Bizlere
Atatürk bırakmış.


105. MUSTAFA KEMAL'DEN KONUŞTUK -ÖZKER YAŞIN

-Bir Nine Söyledi-
Anlatması güçtür oğul,
O ilk gençlik dünyamızın
Masal kahramanıydı.
O her genç kızın
Düşlerindeki altın saçlı yiğit,
Biliyorduk O'nun bastığı kara toprakta
Otlar yeşerecekti.
Anlatması güçtür oğul,
Bir kara duman sarmıştı yurdumuzu;
Dört koldan hain düşman sürüleri,
Dört koldan vahşet, keder.
Ama yitirmedik umudumuzu,
Biliyorduk mavi gözlü kahraman
Bir gün gelecekti...


ATATÜRK - DAVUT SULARÎ (20.yy.)

Tarihte bir büyük onur bıraktı
Şimşekler misâli çaktı Atatürk
Yurda giren düşmanların üstüne
Bir şahin misâli aktı Atatürk

Güzel Ankara’yı başkent yapışı
Kocatepe’ye şahlanıp çıkışı
Türklüğün hükmüyle ordu akışı
Düşmanı denize döktü Atatürk

Vatan toprakların geriye aldı
Sulari der Türk gençliğine kaldı
Bütün dünya milletleri hep bildi
Ay yıldızlı bir bayraktı Atatürk

ŞİKÂYET- YAVUZ BÜLENT BAKİLER

Gizli sevdalar gibi Sevr'i içinde tutan
Senin ne işin var Anıt Kabir'de?
Yelyepelek koşup gelmişsin bir de
Utan birazcık utan!

Sen mi ilerici Atatürkçü’sün?
Ey kocaman sütunlara bağdaş kurup oturan
Kaleminden her gün köpürüp duran:
Kan kan kan!

"İzindeyiz" diyen yeleli aslan
Senin de kaç kere nârına yandık.
Bağırıp çağırma artık usandık
Sokak sokak, meydan meydan!

Kuş diliyle yazmadı, konuşmadı Atatürk
Bir şeyler söylüyorsun yamyamlar gibi
Çırılçıplak dilinin bütün nasibi
Yalan dolan yalan dolan!

Türküler söylüyorsun sömürülmek üstüne
Villalarda yaşıyorsun, yalılarda, yatlarda...
Bütün işin gücün bulduğun fırsatlarda
Talan talan talan!

Öyle dövünüp durma 10 Kasım’larda
Tunçta değil Atatürk, mermerde değil...
Yattığın yerde değil
Uyan artık uyan uyan!

İLGİLİ İÇERİK

BELİRLİ GÜN ve HAFTALAR

29 EKİM CUMHURİYET HAFTASI

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ HAFTASI

12 MART İSTİKLAL MARŞI'NIN KABULÜ HAFTASI

18 MART ÇANAKKLE ZAFERİ HAFTASI

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI HAFTASI

19 MAYIS GENÇLİK ve SPOR HAFTASI