Sana sesleniyorum Mustafa Kemal,
Duy sesimi, gör ne hâldeyiz?
Sen "Yurtta barış, cihanda barış"
Demiştin;
Böyle istiyordu seven yüreğin.
Bak yörene, gör dünyanın hâlini,
Ne yurtta barış var, ne de cihanda.
Hani, sen ülkeyi düşmandan kurtarmak için
Erzurum'dan Sivas'a gidiyordun;
Sansa Boğazı'nda pusu kurmuşlardı.
"Kimmiş bunlar, ne istiyorlar?" demiştin;
"Ülke, ulus, özgürlük ve namus için
Ölsek ne olur, ölüm nedir ki!" demiştin...
Sende yürek vardı Mustafa Kemal,
Korku, senden korkuyordu,
Sen korkunun üstüne üstüne gidiyordun.
"Gaflet, dalâlet, hatta hıyanet" demiştin
Tüm söylediklerin çıkıyor birer birer,
İçimizde, dışımızda, yanımızda, yöremizde
Öyle bir düşmanlık oluştu ki, deme gitsin!
Bizi bölmek, parçalamak istiyorlar,
Yıkıp yok etmek istiyorlar;
Kardeş kardeşi vuruyor,
Oysa bu vatan bizim, hepimizin
Neden, neden kardeş kardeşe düşman?
Sana sesleniyorum Mustafa Kemal!
Erzurum'dan. Aziziye Tabyaları'ndan,
Çanakkale'nin, Conkbayırı'ndan,
Afyon'dan, 30 Ağustos'ta Koca Tepe'den
Sonra, Murat Dağları'ndan ve İzmir’den...
Yine de oynanan oyunlar aynı;
İpler, kimlerin elinde, belli,
Sahnede görünen kukla,
Bu oyun, bilinen maskeli balo
Bu oyun mertçe, yiğitçe değil
Kahpece, kalleşçe, yüze gülerek
Bölmek istiyorlar bizi Yıkmak istiyorlar içimizden.
Er geç bozacağız bu oyunu da
Uyanacak uyuyanlar uykudan.
Tek beden, tek yürek, tek düşüncede
Birleşecek genç Mustafa Kemaller.
Unutmadık, unutulmayacak asla
Sakarya'da, İnönü’de, Dumlupınar'da
Ülke için -ulus için- namus için
Ölenler…
Ahmet Tufan ŞENTÜRK