Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

Çanakkale geçilmemeliydi. Gencecik insanlar ölüme onun için koşuyorlardı. Toprağa onun için giriyorlardı. Kanları pahasına, gençlikleri pahasına, hayatları pahasına İstanbul korunuyordu, vatan korunuyordu. Düşmanlar Çanakkale’den ne yaptılar, ne ettilerse de geçemediler.

Düşman gemileri, denizden siperlerimizin önüne geliyor, saatlerce askerlerimizin üzerine bombalar yağdırıyorlar, ancak uzmanları, bu kadar bombalamadan sonra artık burada canlı mahlûk yaşamaz diye rapor verdiklerinde hücuma geçiyorlardı.

Seddülbahir’de bir İngiliz ve bir Fransız tümeni çıkarma yapmadan önce o bölgedeki mevzileri savunmakla görevli taburumuzun sadece bir bölüğünün üzerine bir günde atılan her biri iki yüz kilodan fazla top mermilerinin sayısı 4650’dir.

Buradaki bütün savunma tesislerinin tahrip olmasına, taş üstünde taş kalmamasına rağmen bu bölükten sağ kalanlar yalnız kasaturalarıyla hiç yıpranmamış, kendilerinden onbir misli kalabalık düşman tümenlerine yaraları kanaya kanaya saldırmış, o iki tümene kritik anlar yaşatmışlardı.

25 Nisan 1915 günü, Kumkale önlerinde çıkarma yapan Fransız askerlerine destek için buraya gelen Fransız zırhlısı top ve makineli tüfek ateşiyle bir vadiyi geçilmez kılmıştı. İleride düşmanla dövüşmekte olan Türk askerlerine takviye için bir bölüğün ölüm vadisi haline gelen bir yerde düşman ateşi altında bir köprüyü geçmeleri gerekmekteydi. Düşman ateşinin yoğunluğundan kimse köprüye yaklaşmak için burnunu bile çıkaramamaktaydı. Ama mutlaka köprünün geçilmesi, gittikçe erimekte, azalmakta olan dövüşen arkadaşlara yardıma gidilmesi gerekiyordu. Alınan emrin mutlaka yerine getirilmesi gerekiyordu.
Bölük Kumandanı Şevket Bey askerlerine şöyle seslenir: “Ben şimdi karşıya sıçrıyorum. Yolu geçersem, oradan işaret vereceğim... Yolda şehit; olursam naaşım siperdir. Atlayıp geçin. Ama cesedim düşmana bırakılmasın...”!

Çanakkale geçilmezdi. Çünkü orada cesetlerini askerine siper edecek kumandanlar vardı.
Düşman topları her şeyi, yakıp yıkıyor, kavuruyordu. Muharebenin heyecanına kendini kaptırmış Meh-metler bu ateşlerin içine bile dalıveriyorlardı.

Bunlar İmparatorluğun her yerinden kopup gelmiş 17, 18-26 yaşları arasında gencecik insanlardı.

Seferberliğin son kurası 1315 yani 1897 doğumlu olanlardı. Bu çocuklar savaşa gönderildikleri zaman tam on sekiz yaşındaydılar.
Seferberlik yıllarından kalma o günlerin hatırasını taşıyan ünlü bir türkü vardır:

Hey onbeşli, onbeşli,
Tokat yolları taşlı,
Onbeşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı..

Evet, kızların gözlerini yaşlı bırakan, kalplerini hasretle yakan, pek çoğu henüz daha açmamış gül goncalarıydı... Gittiler.. ve geri gelmediler...

Onbeşliler resmen askere alınmıştı. Gönüllüler çok daha küçük yaşlarda idi. Balıkesir köyleri erkeksiz kalmıştı.

 

18 MART ÇANAKKALE ZAFERİ HAFTASI DİĞER YAZILAR