Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

İBRADILI İBRAHİM HAYRETTİN-ÇANAKKALE GAZİSİ

Ahmet USLU
Çanakkale gazisi sessiz öldü...

Anzac kuvvetleri, 25 Nisan günü ilk büyük kayıplarını İbrahim Hayrettin karşısında Arıburnu’nunda verdi; 6 teknedeki 160 kişiden 18‘i sağ kalabildi... İbradılı, Mustafa Kemal’in gözdesi olmuştu... Ama yaşamını devlet hizmetinden yasaklı olarak tamamladı...
Nisan 1915’in son günlerinde Kabatepe bölgesini savunmakla 27. Alay’ın 2. Taburu görevliydi. Tabur komutanı Binbaşı İsmet Bey elindeki 4 bölükten üçünü sahilleri gözetlemekle görevlendirdi. Dört kilometre uzunluğundaki bölgenin en kuzeydeki bölümü Yüzbaşı Faik komutasındaki 250 kişilik 4. Bölük’e vermişti.

4. Bölük 1. Tabur komutanı Asteğmen İbradılı İbrahim Hayrettin, 2. Takım komutanı ise Lapsekili Asteğmen Muharrem’di. İbradılı İbrahim Hayrettin, emrindeki 90 askerle 25 Nisan sabahı Balıkçı Damları mevkiinde düşmanı karşıladı... İngilizler ilk büyük kayıplarını İbrahim Hayrettin karşısında Arıburnu’nunda çıkarmada verdi; altı sandaldaki 160 kişiden 18’i sağ kalabildi... İlerleyen saatlerde cephanesi tükenen 1. Takım, Düztepe’de 57. Alay kuvvetlerine katıldı ve savaşa devam etti.

4. Bölük’ün bütün komutanları yaralanmış ve hepsi aynı hastanede tedavi altına alınmışlardı... 19. Tümen Komutanı Yb. Mustafa Kemal, 1. Takım erlerine komutanlarını sormuş ve onların hastanede olduğunu öğrenmişti...

Mustafa Kemal’in saat 10.00’da Düztepe civarında geri çekildiklerini görerek durdurduğu ve süngü taktırarak yere yatırıp mevzi aldırdığı askerler İbradılı İbrahim Hayrettin’in askerleriydi... İbradılı İbrahim Hayrettin, kafasından aldığı bir şarapnel yarasıyla 10 gün Biga’daki hastanede yattı ve tam iyileşmeden tekrar cepheye döndü. Askerleri ile birlikte büyük kahramanlıklar göstermeye devam etti...

İbradılı İbrahim Hayrettin, 1915 Haziranı’nda bu defa sağ bacağından yaralandı... Ama askerleri kahramanlıkta onun yokluğunu hissettirmiyorlardı... Bu durum Mustafa Kemal’in de dikkatini çektiğinden, İbradılı’yı görmek istedi... Ama yine hastanedeydi kahraman Asteğmen İbradılı İbrahim..

Mustafa Kemal’in onu sordurduğu saatlerde, o hastanede; savaşı, annesini, son sınıftan bırakarak vatan hizmetine koştuğu İstanbul Hukuk Fakültesindeki arkadaşlarını düşünüyor olmalıydı... Tek isteği iyileşip tekrar düşmanın karşısına dikilmekti. Kısa sürede tekrar kendini cephede buldu genç asteğmen...

İbradılı İbrahim’in birliği, düşmanın 9 Ocak’ta yarımadadan ayrılmasından sonra 20 günlük bir bekleyişin ardından doğu cephesinde görevlendirildi. Balkan harbiyle başlayan ve Birinci Dünya Savaşı‘yla devam eden askerlik hayatı 6 yıl sonra baba ocağına İbradı’ya dönmesiyle sona erdi. Aldığı madalyaları beratlarıyla birlikte evinin en güzel yerlerine astı...

Eylül 1920’de Seydişehirli Kadı Niyazi Efendi İbradı’ya gelerek “Konya bölgesinde padişah taraftarı nümayişler yapıldığı” dedikodusunu yayarak İbradı halkını da bunlara katılmaya teşvik etti... Bu haberler çabuk duyulmuştu. Bunun üzerine, Demirci Mehmet Efe, yanında İbrahim Hayrettin’in Çanakkale’den eski komutanı, yani 27. Alay komutam Şefik Bey ve 1.000 atlıyla İbradı’ya geldi. Tarih 12 Ekim 1920’ydi... Demirci Mehmet Efe, yaptığı yargılama sonucu 3 kişiyi idam etti... Bu kişiler Konya Valisi Cemal Bey’in bacanağı Ethem Efendi, Seydişehirli eski kadı Niyazi Efendi ve eski kadı Hacı Sadık efendilerdi. Ayrıca Haşmet Efendi dövülerek öldürülmüştü... Hayreddin, olan biteni duyunca, Çanakkale’deki komutanının İbradı’da olduğunu bilmeden köyden dağa kaçtı...

Demirci Mehmet Efe ve arkadaşları çok zulüm yaparak zengin evlerini yağmalamış ve Isparta’ya dönmüşlerdi... Arkasından ağıt yakıldı Demirci’nin...

Efe geldi İbradı’ya oturdu
Haşımelinin hâkimini götürdü
Tanganaya kanlı kavak dediler
Bir saatte dört efendi yediler
Yıkılaydı konakların kapısı
Dayak yedi kadınların hepsi

Demirci Efe, İbradı’da bulamadıklarını da “padişah yanlısı” diyerek İstiklal Mahkemeleri’ne rapor etmişti... İbrahim Hayrettin’in de adı vardı listede... Bunu duyunca, Antalya İstiklal Mahkemesi’ne teslim oldu. Mahkeme önce idama, sonra 10 yıl hapse mahkûm etmişti ama kendi teslim olduğu için cezası 6 ay hapse çevrildi... Devlet hizmetinden men edilmişti; sakıncalıydı artık... Hapisten çıkmıştı ama devlet hizmetinden men edilmesini hazmedememişti... İbradı’ya döndü... Günler, geceler boyu düşündü... Üzüntüsü anlatılır gibi değildi.

Derken, İbrahim Hayrettin evlendi... Singer makinelerinin Konya satış mümessili oldu... Ama hayata küsmüştü... Çanakkale gazisi, Mustafa Kemal’in Anafartalar’daki gözdesi, birkaç defa O’na ulaşmayı düşünmüş; ama sonra bu kadar dert arasında sıkıntı olmamak için eski komutanını aramaktan vazgeçmişti...

30 Ağustos 1927’de bir oğlu oldu... Büyük Zafer’in 5. yıldönümünde doğan oğluna Dumlupınar adını vererek Mustafa Kemal’e bağlılığını ifade etti kendince...
Soyadı Kanunu kabul edilince de kendine soyadı olarak düşmanı ilk karşıladığı vatan toprağı “Ağıldere”yi almıştı... Şehit askerlerinin anısına...
1889 da doğan İbrahim Hayrettin, 1959 yılında hakka kavuştu Çanakkale gazisi olarak... Mazlum gazi İbrahim Hayrettin’in oğlu Dumlupınar Ağıldere bugün 83 yaşında. Ve babasından şöyle bahsediyor:

“Babam çok sessizdi, savaş yıllarından hiç konuşmak istemezdi.”
İbradılı İbrahim Hayrettin, Çanakkale savaşından yıllar sonra, o günlerdeki alay komutanı Albay Şefik Aker’in talebi üzerine, 25 Nisan sabahı görev yaptığı bölgede düşmanı karşılayışını kaleme aldı. Şefik Aker, Askeri Mecmua’nın bir özel sayısında yayınlanacak raporunda, İbradılı’nın aşağıda yer alan bu mektubundan yararlanacaktı.


İSTANBUL TAKSİM’DE MÜTEKAİD MİRALAY ŞEFİK BEY EFENDİ!..
KONYA 26.06.1934

Pek muhterem ve yüksek kumandanım, efendim...
Çanakkale — Arıburnu ihracının birinci günü verdiğimiz muharebenin suret-i cereyanı hakkında görüp bildiklerimin yazılmasına dair olan emirnamenizi aldım. Lütfen ve tenezzülen hakkımda ibraz buyurduğunuz teveccühünüze arz-ı şükran eylerim. Emr-i aliniz mucibince harbin cereyanını bervereh-i zir (aşağıda anlatılacağı üzere) mevadd ile yazıyorum.

1. Arıburnu şark-ı şimalisinde ve Balıkçı Damları ve Ağıldere nam mahalde 3 km genişlik sahil ve cephesinin tarassud ve muhafazasına 27. Alayın 2. Taburu’nun 4. Bölük 1. Takım Kumandanı sıfatıyla ve 90 silahlı askerimle memur edilmiştim. Takımın kısm-ı küllisi, Arıburnu’nun 2000 m. şark-ı şimalinde Ağıldere’deki siperler gerisinde, bir manga Ağıldere’nin 1300 m. şimalinde Azmak civarında ve diğer manga, siperlerimizin 500 m. cenubunda, Balıkçı Damları civarında bulunuyordu. Ve her iki manga ile de aradaki devriye ve postalarla irtibat tesis ediliyordu. Balıkçı Damları mevkiinde bulunan mangadan çıkarılan devriyeler vasıtasıyla da Ariburnu’ndaki bölüğümüzün takımlarıyla irtibat tesis edilmekteydi. Sahilin tarassudu; gündüz siperlerde bulundurduğum kuvvetlerimle gece kapalı havalarda sahile kadar nöbetçi ikamesi ve devriye postalarıyla yapılıyordu.

2. İhraç: 25 Nisan 1915 Pazar günü kablezzeval (öğleden önce) 03.30’da çadırıma istidasız ve müsellah bir nefer girdi. Bu fevkalade hal ve ahval üzerine elbisemle uzanmış bulunduğum portatif karyolamdan derhal kalktım. Gelmelerinin sebebini sorduğumda, Balıkçı Damları civarındaki manga ile irtibat tesis ettiklerini, kendilerinin denizde karanlıktan tefrik edilmeyen birçok düşman gemileri gördüklerini ve bunlardan bir kısmının Arıburnu istikametinde ilerlemekte olduklarını ve Arıburnu’ndan silah sesleri işittiklerini malumat vermek üzere geldiklerini cevap verdiler.

Çadırımdan çıkıp askere silah başı emrini vermekle beraber 150 m. ilerimizdeki siperlerden vaziyeti tetkik için gittim.

Filhakika: Arıburnu — Kemikliler arasında cinsi ve adedi karanlıktan tefrik edilemeyen ve fütursuz birçok düşman gemilerini gördüm. Ve Arıburnu cihetinden silah sesleri geliyordu. Takımıma, siperleri işgal emrini verdim. Ve Balıkçı Damları civarındaki mangamın da siperlerimize gelmesi için posta gönderdim. Cephemizde takımın işgal ettiği sahada düşmanın teşebbüsü yoktu. Yalnız, gemiler karanlıktan bir hayal gibi görülüyordu. Vaziyetin inkişafını beklemeye başladık. Arıburnu’nda muharebe şiddetle devam ediyordu.

3. Kablez-zeval 04.25’te karanlık zail olmaya ve denizdeki gemilerin seyr olacak bir tarzda görülmeye başladığını, düşmanın şimal ve cenub Arıburnu istikametinde yüzlerce sandal, römorkör ve istimbotların çıkması, asker ve zabitanın sahile tekarrup etmekte olduğu görülüyordu. Denizden düşman makineli tüfekleri ve karadan tüfek sesleri olanca şiddetiyle devam etmekte iken mesafenin bize 2000 m. uzakta olmasından ateşe iştirak edemiyor ve harp sahasını da göremiyorduk. Elimizdeki silahlarla düşmana bir şey yapamadığımızdan müteessir idik. Cephemizde düşman vaziyeti henüz inkişaf etmediğinden bizzaruret intizara başladık.

4. Kablez-zeval 04.45’te Kabatepe’deki 15 cm’lik toplarımızın düşmana ateş açtığını, üzerlerinde patlayan mermi dumanlarından anladık. Bu esnada Arıburnu’na tekarrup eden sandallarda bir karışıklık oldu. Ve ateşten çok müteessir olan sandalların bir kısm-ı mühimi tebdil-i istikamet ederek Arıburnu ile Balıkçı Damları arasında ve şimal Arıburnu altındaki koya doğru sokulmaya, ateşimizden kurtulmak için oradaki zaviyenin bu suretle ateşimiz altına girecek mesafeye yaklaşılmakla 1200 m. nişangâh ateş emrini verdim. Mermilerimiz deniz üzerinden sektirilmeye başladı. Bunca mesafeyi tam tahmin ettiğimizi anladım. Düşman kayıklarım müessir bir yan ateşine almıştım. Bu esnada denizden bize makineli tüfek ateşi açıldı. Fakat tesirsizdi. Vazifemize mani olmuyordu. Düşman takarrüb ettikçe nişangâhı tebdil ve ateşi teşdit ediyorduk. Yan ateşimizin pek müessir olduğunu görüyorduk. Çünkü sahile yanaşan birçok kayıktan hiçbir nefer çıkamıyor ve hayat eseri de görülmüyordu. Düşman sahile yeni kayıklar getirmeye devam ediyordu. Sandallardan sahile çıkabilen pek azdı. Bunlar da karada ateşimizle yere seriliyor ve canlarını kurtarabilmek sevdasıyla siper ve ateşlerimizden mahfuz derelere iltica edip bize mukabelede bulunamıyorlardı.

Tüfeklerimiz birer makineli tüfek gibi işliyordu. Mesafe de 400 m’ye kadar düştüğünden mermilerimizde isabet fazla idi. Efrad üzerindeki cephane bitti. İhtiyat sandıklarımızı açmaya mecbur kaldık. Balıkçı Damları civarındaki derelere iltica eden düşman neferinin mevcudiyetini tahmin edemedim. Bombacı neferlerimiz müracaata gidip düşmana bomba atmak istediklerini söylediler. Bombalarını kurdum ve götürdüm. Bombalarını atıp, düşmana telefat verdirip, avdet ettiler. Bunlar Bigalı (isimlerini hatırlayamadım) iki neferdi.
Arıburnu’nda muharebe olanca şiddetiyle devam ediyordu. Nihayet Allah Allah sadaları yükselmeye başladığından bölüğümüzün düşmanla süngü süngüye geldiğini anladık. Arada irtibat kesildiğinden daha fazla malumat alamıyorduk. Yeniden harbin devam ettiği anlaşılıyor, fakat silah sesleri gittikçe azalıyordu. Takım mıntıkasında muharebe olanca şiddetiyle devam ediyor, silahlarımız mütemadiyen ateşlendikçe bazı neferler tüfeklerinin ahşap kısmının tutuştuğundan şikâyet ediyordu. Şiddetli ateşimiz bir makineli tüfek ateşini andırmakta idi.

Harb-i Umumi esnasında Tasvir-i Efkâr-ı gazetesi Çanakkale harbi hakkında İngiliz ihraç ordusu Başkumandanı General Hamilton’un raporlarım neşretmişti. Bu raporlara nazaran düşman takatini bir tabur ve müteaddit makineli tüfek olarak tahmin ettiğimi anladım.
Sahilimizin kumları düşman askerine mezar oldu. Ve İngiliz cesedleriyle topraklarımız görülmez bir hale gelmiş ve asgari mevcudunun birkaç misli düşman telef etmiştik ki, cephanemiz de azalmış ve nihayet müdafay-ı nefs edemeyecek miktara düşmüştü. Bu esnada Arıburnu’nda bölüğümüzün 2. Takımı’nın mevcudu azami 200 neferi geçen kahramanlarının bütün İngiliz ihraç kuvvetiyle donanmasına mukavemet kudretlerinin azaldığını ve vazifelerini hayatları pahasına ödediklerini, etraftaki silah seslerinin pek azalmasından anladım. Ve bu suretle Arıburnu’nun düşman eline geçtiği ve işgal etmekte olduğum Ağıldere siperlerine hâkim mevkiler elde ettiği ve sol cenahımızdan girdiği ve bu vaziyette siperleri bırakmış bir halde kaldığı anlaşıldı.

Düşmanın hedefi Conkbayırı ve Kocaçimen tepesini işgal etmesi kaviyyen melhuz etti ki, bu esnada Conkbayırı’na karar vermekten başka çare kalmamıştır.

5. Conkbayırı’na çıkma kararı salifül-veçhe esbab ve durub-ul hadis askeriye üzerine Conkbayırı’na çıkılıp düşmana orayı asla bırakmamayı, takat-ı işgal-i elzem olduğu kanaati edindikten sonra askere siperleri terk emri verdiğimde, esbabını anlamadığım, siperlerini terke muvafakat etmediklerini kayda mecburum.

Cephedeki düşmandan bir lahza görmenize ve münazaran çekilerek kablez-zeval 06.05’te Conkbayırı’nı işgal ettim. Ve orada Bölük 2 takımından yine birkaç manga kuvvetini takım ilhak etti. Arıburnu ve bölüğün vazifeli neferlerimden aldığım izahattan Yüzbaşı Faik Bey’in ve 2. Takım Kumandam Muvazzaf Mülazım-ı sani Muharrem Efendi’nin yaralandığını, 3. Takım Kumandanı Gelibolulu Başçavuş Süleyman Efendi’nin üç yerinden ağır yara aldığım ve bölük efrad-ı bakiyyesinin kâmilen şehit düştüklerim anladım. İltihak eden neferlerde bu cenaha fazla cephaneyi, neferlerime taksim edip, bölüğün safahat-i harbini bulunduğum mevkii havi bir rapor yazıp taburumdan cevaz istedim ve raporu Gelibolulu İsmailoğlu Cemil ile gönderip elimdeki kuvvetten iki mangayı bir çavuş kumandasında Ağıldere istikametinden gelen yolları tarassud ve setr etmesi amacıyla sağ cenahının gerisine ve birer manga kuvveti de sol cenahının ve Kabatepe istikametine gönderdikten sonra kalan mevcutla Arıburnu’nda bulunan düşmana taarruz gösterisi yapıp birkaç yüz metre ilerledikten sonra 800 metreden düşmana ateş açtım ve Conkbayırı istikametine ilerlemek isteyen düşmanı tevkif ettik. Bir müddet düşmanı bu suretle meşgul ettikten sonra Kabatepe gerilerinden 27. Alay’ın ihtiyat taburlarının peyderpey sert adımlarla ilerlediğini gördük. Az müddet zarfında taburlar cepheye yetişti. Ve sol cenahımdan Kanlısırt istikametine düşmana taarruz etti. Şiddetli muharebeler başladı. Düşman çekilmeye ve müdafaaya ve vaziyet almaya mecbur oldu.
Ben de elimdeki kuvvetle düşmanı meşgul ediyor ve Conkbayırı yolunu kapatmakla müdafaada kalıyordum. Muharebe bu suretle birkaç saat kadar devam etti. Ve bu esnada arkamıza bir cebel topumuzun geldiğini, üzerimizden aşırdığı mermilerden anladık. Bu dakikaya kadar yalnız düşmana top siperleri ateşliyor ve bunlara dört saat kadar tüfeklerimiz ve süngülerle mukabele ediyorduk. Topumuzun gelmesi diğer ihtiyat kuvvetlerinin de gelmesini teşyid ettiğinden maneviyatımızı bir kat daha artırdı. Bu esnada harbin başladığından 4 saat sonra 57. Alay 3. Taburu yetişti. Ve avcı hattımızı takviye etti. 1. Bölüğün nişangâhını verdim, mevcudumu ve cephanemin azlığı hakkında bölük kumandanına malumat verdim.

Geride bu taburu ikmal etmemi tavsiye ettiler. Cephane için müracaat ettiğim taburun levazım kumandanı benden senet istediler. Senedi yazmak üzere iken Conkbayırı’na çıktığımda, kendisiyle rapor gönderdiğim nefer Cemil avdetle raporumu 27. Alay Kumandanı’na (Zat-ı Alinize) verdiğim ve cephanenizden verilmesini ve mevkii muhafaza etmemizin emir buyrulduğunu bildirdi.

57. Alay’ın 1. Taburu’ndan cephane almamıza lüzum kalmadığından, getirilen cephaneyi askere tevzi ettim. Bu esnada 57. Alay Kumandanı’ndan aldığım bir emirle takımımla, topçu muhafızı olarak bırakıldım. Mezkûr alayın 3. Taburu bütün mevcuduyla harbe girdi ve taarruza başladı.

Düşmanın denizden ağır topları ve karaya çıkardığı makineli tüfekleri mütemadiyen işliyordu. Bu yüzden taarruzlarımız bize de pahalıya mal olmaya başladı. Ve her tarafta kanlı muharebeler saatlerle devam etti. Adım adım askerimiz ilerlemekte idi.
Badez-zeval (öğleden sonra) 6.10’da (19.10’da) Conkbayırı’ndaki topçu mevkiine 19. Fırka Kumandanı Kaymakam Mustafa Kemal Bey geldi. Kıta ve vaziyeti sordular. Topçu muhafızı olarak bulunduğumu söyledim. “Gerilerden asker geliyor, topçu muhafızına lüzum yok, ileri hatta cephane de azalmış, beraberinize fazla cephane alıp siz de iltihak ediniz, taarruzu teşdid etsinler (şiddetlendirsinler), bu akşam düşmanı (herhalde) denize dökülmeleri emrini ileri hatta tebliğ ediniz” emrini verdiler. Kuvvetle hareket edip ilk tesadüf ettiğim 57. Alay 12. Bölük Kumandanı’na fırka emrini tebliğ ettim. O da tahriren ileri hatta bildirdi. Taarruzu teşdid ettik. İngiliz cesetleriyle dolu birkaç avcı hattı geçtik. Düşmanın karaya çıkardığı fazla miktardaki makineli tüfekleri, denizden gemi topları ile avcı hattını parçalamıştı. Hayli telefat vermemize rağmen yine ilerliyorduk. Ve düşmanın denize dökülmesine bir şey kalmamıştı. Bir taraftan arızalı ve fundalıklı mıntıkaya girmemiz, diğer taraftan gece başladığından, her iki taraf muharebelerde bulundukları yerde kalmaya mecbur oldu. Fakat düşman gece baskınımızdan korktuğundan tüfekle ve makineli tüfeklerini sabaha kadar ateşledi. Ateş bazen pek şiddetli ve bütün cepheye sirayet ediyor, saatlerce bu şer cephane sarf ediliyordu.

Bu minval üzere geceyi geçirdikten sonra alessabah yine taarruza başladık. İltihak ettiğim 57. Alay 12. Bölük’ün bütün zabitanı yaralanmıştı. 3. Tabur kumandanının emriyle bölüğümün kumandasını deruhte ettim. Tekrar taarruz etmeye başladık. Ve her taraftan birçok telefat veriyorduk. Fakat yine taarruza halel gelmiyordu. Tekrar taarruza kalkmıştık ki, denizden atılan ağır bir top misketleriyle tepemden yaralanıp harp hattının dışında kaldım. Ve Kocadere köyündeki, sargı mahalline götürülüp, yaram sarıldıktan sonra Maydos’a, Biga ve İstanbul harp hastanelerinde 4 ay tedavimden sonra tekrar kıtama, 27. Alaya iltihak ettim. Yaralı olarak iltihakımdan sonra takım neferlerinden yapılan tahkikatta hizmetimi sebkettiğim anlaşılmış olmalı ki fevkalade bir rütbe terfii ve göğsüme liyakat madalyasıyla taltif'olundum. Ve yaralı iken alayının cephesini ziyaret eden Mustafa Kemal Bey her defasında bendenizi sormak ve görmek istemiş olduğunu haber aldım. Ve Kemalyeri’ndeki karargâhlarına birkaç defa gitmiş isem de karşılaşma şerefine mahzar olamadım. Ve ikinci bir yara ile tekrar ayrıldığımdan Çanakkale’ye dönüp düşmanın çekildiklerini göremedim.

6. İngiliz harp tarihi ilk ihraç esnasının Ağıldere’de siperlerimize 40 neferle darben girdikleri ve bizi kaçırdıkları tarzında yazılarını külliyen red ederim. Dünyanın en mükemmel harp vasıtalarına ve faik kuvvetlerine malik olmalarına rağmen ve her türlü vesaitten mahrum bir avuç Türk kahramanının karşısında gösterdikleri aczi setr etmek, harekatimizi tenkid ve tevzik edecek bir noktayı tutmak zaruretinin olduğunu kabul ediyorum. Böyle asil ve cedir bir milletin resmi harp tarihleri ve harp kaynaklarının aslına uygun bir tarzda yazılmış olmasını görmek isteriz.
Salif-ül Veçhe: Burada Türk kahramanlarının yaptığı dürüst ve tarafsızca yazılmış olup daha bunlara ilave edilecek birçok kahramanlıkların bulunduğu malum-u alilerinizdir.
Hilaf-ı hakikat veya mübalağalı bir harf bile yazmadığımı hassaten kaydederim. Sualinize anlayabildiğim kadar cevap verebildiğimi arz ile derin saygılarımı sunarım. Yüksek kumandanım, efendim.
Akseki kazasının İbradı Nahiyesi (27. Alay 2. Tabur 4. Bölük I. Takım)
Evsat Mh. Ağazade Sadık Efendi oğlu İhtiyat Mülazım-ı Evveli İbrahim Hayrettin Halen Konya’da;

(Emriniz veçhile bölük kumandanım Yüzbaşı Faik Bey hattıyla yazılmış ve imzalı raporunu leffen takdim ediyorum. Tarihti harbe ait elimde kalan yegâne kıymetli vesaik bundan ibarettir.)

SURET
İKİNCİ TABUR KUMANDANLIĞINA
Biga Menzil Hastanesinden

1.12 Nisan 1331 tarihinde öğleden önce 03.30’da düşmanın 3 büyük torpidosu, sahilden uzak mesafeden mitralyöz ile ateş açarak Arıburnu'na yaklaşmaktaydı.

2. Mezkûr torpidolardan biri şimal ve cenub Arıburnu arasında diğerleri yekdiğerine yakın olarak şimal Arıburnu ile Ağıldere arasında seri hareketle sahile karşı manevra icra ederek yaklaşık 500 m. kalarak bordalarını sahile doğru yönelterek ateşi şiddetlendirdiler.

3. Şimal Arıburnu ile Kemikliler arasında açıkta, karanlıkta taarruz edilmeden pek çok harb gemisi bulunmaktaydı.
4. Düşmanın bu suretle torpidolarından açmış olduğu ateş 10-15 dk. kadar devam ederek pek çok şehit verdirdiler. Topçu taburlarında şimal Arıburnu sahili ve Ağıldere tarafı Azmakdere cephesi altına asker çıkarmaya başladılar.

5. İleri hatta sol cenahta Mülazım Muharrem Efendi kumandasındaki 2. Takım torpidoların sahile yaklaşması üzerine ateş açtılar. Ağıldere’de bulunan ihtiyat zabitlerinden Mülazım-ı Sani İbrahim Hayrettin Efendi dahi sağındaki I. Takımla ateşe iştirak ederek düşmanı yan ateşine alıyordu.

6. 3. Takım’la boyun noktasında ve telefon merkezinde bulunmaktaydım. Düşmanın salvo ve tekmil harp gemileri Anafartalar cephesinde olduğundan düşman askerinin Ağıldere cephesine yaklaşmakta olduğu görülerek hemen 3. Takım’dan Ahmet Çavuş kumandasında iki mangayı harp gemilerinin bulunduğumuz boyun noktasının hayli ilerisindeki siperleri tutmak üzere emredilmiş ve Yeşiltarla ilerisine Çataldere boyunca mezkur takımdan bir manga kuvvetle teşvik sürülerek irtibat tesis etmesi tembih edildi.

7. Mütebaki kuvvetle Ağıldere’ye hâkim olan şimal Arıburnu yani (Haintepe) işgal ettik. Düşmana 800 m’den ateş açıldı. Düşman karaya asker ihracına başladı. Arıburnu şarkında Yeşiltarla gerisinde bulunan Yüzbaşı Sadık Efendi bataryasını Kocaçimen tarafına göndermiş, düşmana ateş açmış ise de bölük flamacı efradından Gelibolulu İsmail oğlu Cemil gönderilerek, bir müddet sonra merkum avdetle batarya kumandanı Yüzbaşı Sadık Efendi bataryasını zikredilen yere getirmiş ise de acizleriyle müşavere etmek istediğini beyan etmiş ise de düşman asker ihraç ediyor ve zaman istişare ile vakit geçirilecek halde değildi.

8. Düşman gerek cepheden gerekse Ağıldere’den müessir yan ateşiyle telefat-ı külliye verdiğine bakarak fevkalade kuvvetli asker ihraç ediyor ve çıkanların ekserisi denizde kalıyor, diğer kısmı ise sahil kenarında sandıklar vs’den istifade ediyordu. Yarım saat kadar devam eden muharebeden sonra ileri çıkan Muharrem Efendi mecruh düştü haberi geldi.

Ağıldere ile Çayır cephesini sarmakta idi. Bu sırada cepheyi tutmak üzere ise düşman Haintepe’ye sarkmaya başladı. Efraddan bazıları şehit, bazıları mecruh düştükleri sırada süngü tak komutu verildi. Düşman 100 m’ye kadar yaklaşmıştı. Bu sırada avcı takım kumandanı Başçavuş Gelibolulu Süleyman Efendi üç yerinden yaralandı. Bendeniz de saat 5.00’e doğru kasığımdan yaralandım. Diğer efrad Haintepe üzerinde düşmanla çarpışırken bendeniz de Kocatepe tarafıyla Maltepe’ye, oradan Maydos’a, bilahare Biga (2) menzil hastanesine sevk edildim.

9. Düşman Kocaçimen tepesini işgal etmek üzere ilerlemek istiyor ve arkamdaki araziyi metanetle savunuyorduk.

10.1. ve II. Takım’dan mütebakisinden malumat alacağımdan takım kumandanı İbradılı İbrahim Hayrettin Efendi Harbiye Hastanesinde, Mülazım Muharrem Efendi Biga hastanesinde bulunduğundan lazım gelen raporun benim bilmem hususunda iş bu rapor takdim kılındı.

27. Alay 5. Bölük Yüzbaşı Faik