Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

ÇANAKKALE ŞİİRLERİ

  1. ÇANAKKALE - FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL   
  2. ÇANAKKALE GEÇİLMEZ - YUSUF TUNA   
  3. ŞEHİDİMİN ADI:  YÜCE ÇANAKKALE’M    
  4. ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE-MEHMET AKİF ERSOY    
  5. BİR YOLCUYA-NECMETTİN HALİL ONAN    
  6. ÇANAKKALE DESTANI - FAHRİ SAVAŞ    
  7. ÇANAKKALE’M- LEYLA GÜL VAROĞLU    
  8. ÇANAKKALE ÇANAKKALE- HÜSEYİN PARLAKDEMİR    
  9. ÇANAKKALE DESTANI- RIFKI KAYMAZ    
  10. HARP POEMİ- ZAFER HÜSNÜ TARAN    
  11. ÇANAKKALE ŞEHİTLİĞİNE- ENİS BEHİÇ KORYÜREK    
  12. ASKER AĞZINDAN- İBRAHİM ALAETTİN GÖVSA    
  13. KOLU KESİK ASKERE- MİTHAT CEMAL KUNTAY    
  14. BU VATAN KİMİN?- ORHAN ŞAİK GÖKYAY    
  15. MEÇHUL ASKER- CAHİT SITKI TARANCI    
  16. YILDIZLARIN HEDİYESİ- HALİT FAHRİ OZANSOY    
  17. SİPERDEN MEKTUP- İBRAHİM ALAADDİN GÖVSA    
  18. ŞEHİDİN KALBİ- ENİS BEHİÇ KORYÜREK    
  19. MEŞHUR ÇANAKKALE DESTANI    
  20. ÇANAKKALE DESTANI    
  21. KARDEŞİME -İDRİS SABİH  
  22. ÇANAKKALE- İBRAHİM ALAADDİN GÖVSA    
  23. HASAN ÇAVUŞUN ANASINDAN NAME-İ TEŞCİ    
  24. YARALININ DERDİ    
  25. ÇANAKKALE DESTANI    
  26. ŞEHİT ŞEHİR ÇANAKKALE- HAKAN TUĞRUL    
  27. ÇANAKKALE- NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU    
  28. BİR ŞEHİDİN SON DEFA SÖYLEDİKLERİ- MEHMET HASİB    
  29. ÇANAKKALE DESTANI- FARUK NAFIZ ÇAMLIBEL    
  30. 18 MART ÇANAKKALE- ALİ OSMAN YILMAZ    
  31. ÇANAKKALE’DE YAZILAN DESTAN- SELAHATTİN ÖLMEZ    
  32. ÇANAKKALE- MUHTEREM ASLAN    
  33. ÇANAKKALE- ŞEFİK AYDEMİR    
  34. ÇANAKKALE ŞEHİT VERİYOR    
  35. ÇANAKKALE GEÇİLMEZ- SAMET MEHMET BORA    
  36. ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ    
  37. ÇANAKKALE'DE ÖLÜM - FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA    
  38. ÇANAKKALE – İLHAN YÜKSEL    
  39. ÇANAKKALE ZAFERİ- İBRAHİM SAĞIR    
  40. ÇANAKKALE GEÇİLMEZ    
  41. ÇANAKKALE’DE BEN VARDIM -SERDAR YILDIRIM    
  42. ÇANAKKALE    
  43. ÇANAKKALE ÖFKELİ – ORHAN AFACAN    
  44. ÇANAKKALE GEÇİLMEZ    
  45. ÇANAKKALE DESTANI – FAHRİ ERSAVAŞ    
  46. TARİHSİN ÇANAKKALE – SADETTİN AYDOĞDU    
  47. ZAFER TÜRKÜSÜ – FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL    
  48. ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE – KADİR KAYA    
  49. ÇANAKKALE SAVAŞI – ALİ OSMAN ATAK    
  50. ÇANAKKALE MARŞI    
  51. ŞEHİTLERİN DİLEKÇESİ    
  52. ÇANAKKALE – BÜLENT ECEVİT    
  53. ÇANAKKALE GEÇİLMEZ- ADNAN ARDAĞI    
  54. ANAFARTALAR SAVAŞI- OĞUZ KÂZIM ATOK    
  55. GÜN DOĞUSU DESTANI- FAZIL BAYRAKTAR    
  56. ÖNSÖZÜ- FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA    
  57. ARIBURNU-CONKBAYIRI- SÜREYYA ENDİK
  58. YARINKİ ÇANAKKALE- İBRAHİM ALAETTİN GÖVSA    
  59. ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ –KALACIKLI HAKKI    
  60. ÇANAKKALE GEÇİLMEZ- ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN    
  61. SİPERLER GENE BİZDE- CENAB OZANKAN    
  62. MUSTAFA KEMAL'İN SAATİ- MUZAFFER UYGUNER    
  63. ÇANAKKALE DESTANI-OKTAY YİVLİ    
  64. ŞEHİDİMİN ADI:  YÜCE ÇANAKKALE’M   

 

SAYFA: 1 / 01-10


1- ÇANAKKALE - FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

Övün ey Çanakkale, cihan durdukça övün!
Ömründe göstermedin bin düşmana bir gün.   
Sen bir büyük milletin savaşa girdiği gün,
Başına yüz milletin birden üşüştüğü yersin!

Sen savaşa girince mızrakla, okla, yayla.
Karşına çıktı düşman çelikten bir alayla.             
Sen topun donanmayla, tüfeğin bataryayla,
Neferin ordularla boy ölçüştüğü yersin!

Nice tüysüz yiğitler yılmadı cenk devinden,  
Koştu senin koynundan çıkar çıkmaz evinden.  
Sen onların açtığı bayrağın alevinden,  
Kaç bayrağın tutuşup yere düştüğü yersin!

Toprağından fazladır sende yatan adamlar,
Irmağın kanla çağlar, yağmurun kanla damlar.
O cenkten armağandır sana kızıl akşamlar,
Sen silahın inançla son döğüştüğü yersin!

Bir destana benziyor senin bugünkü halin.
Okurken duyuyorum sesini ihtilalin.
Övün ey Çanakkale ki sen Mustafa Kemal'in,
Yüz milletle yüz yüze ilk görüştüğü yersin!


 
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ - YUSUF TUNA

Düşen bir askerle dirilen yürek vuruyor,
Yiğitler haykırıyor; Çanakkale geçilmez.
Karşımda koskoca yaşanmış tarih duruyor,
Yiğitler haykırıyor; Çanakkale geçilmez.
 
Bu geçmiş tarih insanları bir bir yutuyor,
Yiğitler vurulmuş al kan içinde yatıyor.
Kalanlar vatan için ölmeye can atıyor,
Yiğitler haykırıyor; Çanakkale geçilmez.
 
Çanakkale gönülde olan varımız demek,
Sevdası ile vatan bizim yârimiz demek.
Bu bayrak bizim namusumuz arımız demek,
Yiğitler haykırıyor; Çanakkale geçilmez.
 
Bu destan temizler benim gönlümün isini,
Anamın sesi yansıtır yüreğin sesini.
Şehit eşleri bağrına basmış yavrusunu,
Yiğitler haykırıyor; Çanakkale geçilmez.
 
Yusuf biz bakıp tarihten ibret alıyoruz,
Vatan uğruna biz şehit olup ölüyoruz.
Şehitlere selam durmak için geliyoruz,
Yiğitler haykırıyor; Çanakkale geçilmez.
 

 
ŞEHİDİMİN ADI:  YÜCE ÇANAKKALE’M

Bir gül kokusu yayılır topraktan
Bir devri yücelten Çanakkale'm
Analar babalar arkandan ağlar
Şehidimin adı: Yüce Çanakkale'm
 
Yüreklerde senin destanın çağlar
Bu millet senin zaferinle coşar
Seyit On başının gözünden kanlı yaş akar
Şehidimin adı: Yüce Çanakkale'm
 
Çanakkale'm!57.alayın kahramanlığına
Semadaki ay yıldız şahitti
Rüzgâr dinmeyen boğazında
Çanakkale’m! Bir asırda şanlı zaferi hak etti
 


ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE-MEHMET AKİF ERSOY

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
 
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
 
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle ‘bu: bir Avrupalı’
 
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
 
Eski Dünyâ, yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, mahşer mi, hakikat mahşer.
 
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Avusturalya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!
 
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
 
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ…
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
 
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle, sefil,
 
Kustu Mehmedciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
 
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz…
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
 
Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
 
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;
 
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
 
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
 
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer…
 
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
 
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
 
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
 
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler…
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
 
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’â mı göğsündeki kat kat iman?
 
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te’sis-i İlahi o metin istihkâm.
 
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;
 
Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedi serhaddi;
‘O benim sun’-i bedi’im, onu çiğnetme’ dedi.
 
Asım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
 
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
 
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
 
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
 
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
 
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
‘Gömelim gel seni tarihe’ desem, sığmazsın.
 
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb…
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
 
‘Bu, taşındır’ diyerek Kâ’be’yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
 
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
 
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
 
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
 
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
 
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
 
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin’i,
 
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran…
Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
 
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
 
Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın… Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât…
 
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.


 
5-BİR YOLCUYA-NECMETTİN HALİL ONAN

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın!1
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun solunda
Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda
istiklâl uğrunda, namus yolunda
Can veren Mehmed’in yattığı yerdir.

Bu tümsek, koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele2
Mehmedin düşmanı boğduğu sele
-Mübarek kanını kattığı yerdir.

Düşün ki, haşrolan kan, kemik, etin
Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin
Bir harbin sonunda bütün milletin
Hürriyet zevkini tattığı yerdir. _ 1927

1   Çakıl Taşları'nda;
“Eğil de kulak ver bu sakıt yığın" şeklindedir.
2    Çakıl Taşları’nda;
“Son vatan cüz’ü de geçerken ele" şeklindedir.


 
ÇANAKKALE DESTANI - FAHRİ SAVAŞ

Yıl 1915
18’indeyiz Martın.
Kendine gel biraz!
Pek tekin değildi Çanakkale’nin suyu,
Geçilmez bu boğaz…
Geçilmez bu boğaz…
Bizi
Ne topun yıldırır,
Ne kurşunun.
Çünkü artık
Başladı cengimiz.
Er meydanında bulunmaz dengimiz…
Sen misin Mustafa Kemal’im ileri diyen?
İşte fırladık siperden.
Sırtına yüklenmiş kahraman
Seyit 276 kiloluk mermiyi,
Koşuyor bataryasına ateşler içinden.
Bu mermi denizlere gömecek Elizabet’i Buvet’i…
Yanıyor bugün Anafartalar yanıyor,
Denizler yanıyor,
Dağlar yanıyor.
Zafer bizimdir artık
Düşman zırhlıları batıyor…
Türk’üm,
Muzaffer olarak doğmuşuz bir kere.
Bir karış toprak uğruna Kimimiz şehit oluruz.
Kimimiz gazi.
Hiç değişmez bu yazı.
Dünyada her yer geçilir belki
Lâkin geçilmez Çanakkale Boğazı..

 
ÇANAKKALE’M- LEYLA GÜL VAROĞLU

Seni anlatmaya yetmiyor dilim
Bayrağım burcunda al Çanakkale’m
Değilsin sadece şirin bir ilim
Diyetin ödenmiş bil Çanakkale’m
 
Daha onbeşinde küçücük yaşı
Tekbirle çınlatmış dağ ile taşı
İman dolu göğsü gururlu başı
Mehmedimin kanı sel Çanakkale’m
 
Kimi harbiyeli kimi liseli
Delikanlı olmuş deli mi deli
Sarmamış kolları taze güzeli
Ayşe’ler Fatma’lar dul Çanakkale’m
 
Vatanım, toprağım deyip uğruna
Sarılıp imanla al bayrağına
Kınalı kuzular girmiş bağrına
Koynunda şehitler gül Çanakkale’m
 
Analar kınayla cepheye salmış
Nice koç yiğidim burada kalmış
Sakın şehidime demeyin ölmüş
Lâl olsun söyleyen dil Çanakkale’m
 
Batacak sanmışlar Türk’ün güneşi
Mehmedin bağrında iman ateşi
Destanlar yazdırdı yoktur bir eşi
Dillerde türküsün gül Çanakkale’m
 
Durup da bir yudum suyunu içtim
Basmadım toprağa dikeni seçtim
Dualar okuyup edeple geçtim
Ölürüm uğruna bil Çanakkale’m

 

ÇANAKKALE ÇANAKKALE- HÜSEYİN PARLAKDEMİR

Bir ölüp bin dirilmiştir
Düşmana ders verilmiştir
Yiğit burda görülmüştür
Çanakkale Çanakkale
Türk askeri döndü sele
 
Ser veririz sır vermeyiz
Ölürüz geri durmayız
Aman diyene vurmayız
Çanakkale Çanakkale
Türk askeri döndü sele
 
Verdik orda binbir Şehit
Bütün dünya oldu şahit
Dünyaya bedel bir yiğit
Çanakkale Çanakkale
Türk askeri döndü sele
 
Ah Hüseyin’de olsaydı
Düşmana kalpten vursaydı
Vatan için can verseydi
Çanakkale Çanakkale
Türk askeri döndü sele


 
ÇANAKKALE DESTANI- RIFKI KAYMAZ

Çanakkale tarihim, Çanakkale destanım.
Şehidimin türküsü, toprağım, suyum, kanım.
Şüheda nefesiyle dirilen gülüm, canım…
 
Çanakkale bir tarih, Çanakkale bir şandır,
Tarihe altın mühür, muhteşem bir nişandır.
 
Mehmetçiğin yüreği, düşman zırhını deldi.
O, önünde durulmaz, bentleri aşan seldi.
Seyyid Çavuş misali, imanıyla yüceldi.
 
Çanakkale bir tarih, Çanakkale bir şandır,
Tarihe altın mühür, muhteşem bir nişandır.
 
Kayıt düştü tarihler: On Sekiz Mart gününü.
Mehmetçiğin mermiye, ölüme güldüğünü.
Gördü bütün bir dünya, inanmanın gücünü.
 
Çanakkale bir tarih, Çanakkale bir şandır,
Tarihe altın mühür, muhteşem bir nişandır.
 
Çanakkale, ecdadın değerli hediyesi,
Unutulmaz bir destan, şanlı bir zafer bestesi,
“Çanakkale geçilmez! ”: gerçeğin ifadesi.
 
Çanakkale bir tarih, Çanakkale bir şandır,
Tarihe altın mühür, muhteşem bir nişandır.
 
Ey bu cennet vatana kanıyla can verenler!
Şehadet bahçesine bir gül gibi girenler!
Size selâm ve dua, ölüp de ölmeyenler!
 
Çanakkale bir tarih, Çanakkale bir şandır,
Tarihe altın mühür, muhteşem bir nişandır.


              
10-HARP POEMİ- ZAFER HÜSNÜ TARAN

Onlar bağ bozumuna gider gibi
Ellerinde sıcaklığı karılarının
Dudaklarında vatan türküleri
Ve dağınık saçlarında rüzgâr,
Çekip gittiler katar katar.
Yeni dostlar tanıdılar kara vagonda
Tarlalara bakıp için için dert yandılar
Memleket hasretinden,
Ve bir tünelin kara ağzında
Görünmez oldular…
 
Çiçek açmış nar ağacı gibi
Al al oldu göğüsleri
Saçlarının en güzeli
Tel örgülerde kaldı.
Vesikaya bağlı değildi
Taş yemek, toprak yemek, mermi yemek
Yediler deşilen gövdelerinden
Bağırsakları sarkıncaya dek.
Ceplerinden çıkardıkları resimlere
Bakıp bakıp da kanlı saçları arasından
Dediler “neylersin karıcığım
Ölüm de varmış kaderde…”
Pençe pençe kanları yerde
Kardeş kardeş uyudular
Kolları bacakları başka siperde.
 
Anlatıyordu bu adam harbe dair
Yüzüne yamanmış barut yanığı,
Sağ kolu bir cephede
Ya bir cephede ayağı.
“Onlar
Dağınık saçlarında rüzgâr
Çekip gittiler katar katar.
Biz böyle yaşadık arkadaşım
Senden ne haber?”

 

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER




SAYFA: 2/ 11-20


11-ÇANAKKALE ŞEHİTLİĞİNE- ENİS BEHİÇ KORYÜREK

Ey şimdi köyünden pek çok uzakta,
Ey şimdi bir yığın kara toprakta
Uyanmaz uykuya dalan yiğitler!
Şehitlik şanını alan yiğitler!
 
Yan yana dizlen mezarlarınız
Zemine semavi iftihar olmuş.
Dünyaya kapanan nazarlarınız
Tanrı’nın mağfiret nuruyla dolmuş.
 
Ne alçak görünür şu fani hayat,
Baktıkça samimi uzletinize.
Bir anda coşarak ağlarım;  heyhat!
Günahkâr gözyaşım layık mı size?
 
Hayır, sanmayın ki bu gözyaşlarım
Kirletmek istiyor merkadinizi,
Ey benim kaybolan arkadaşlarım,
Ben görmek isterim bir daha sizi,
 
Lanet gözlerimde duran gölgeye;
Ağlarım bu gölge silinsin diye.
 
Ah, o gölgedir ki hayata tapar;
Gözümün nurunu sizlere kapar;
Beni bir vefasız riyakâr yapar!
 
 
ASKER AĞZINDAN- İBRAHİM ALAETTİN GÖVSA

Taşından kanlarla silerek pası
Yurdu yakut gibi mal yapacağız,
Sahilde ölürsek mavi atlası
Kumlardan türbeye şal yapacağız.
 
Biz Çanakkale’yi demir yürekle
Kurtarmaya geldik candan emekle
Düşmanı boğmaya yelken kürekle
Seddülbahr önünde sal yapacağız.
 
Zümrüt dalgalar şimdi yelkensiz
Kara sevda verir bize Akdeniz.
Siyah bulut gibi akın edip biz
O mavi denizi al yapacağız.
 
Gönülde talihin açtığı sızı,
Kadere bıraktık anayı, kızı.
Felekte nasılmış Türk’ün yıldızı
Remlatıp kumlukta fal yapacağız.
 
Kıvırıp o cansız bileklerini
Kaçırıp İngiliz bebeklerini
Ürkütüp kâfirin sineklerini
Şu Arıburnu’nda bal yapacağız


KOLU KESİK ASKERE- MİTHAT CEMAL KUNTAY

Geçtin o kesik kolda o manalı düğümle;
Baktım azalan gövdene her günkü gözümle
 
Bir an ki, fakat çehreni gördüm mütebessim,
Bir noktaya toplandı cihanlar dolu hissim.
 
Bir damla kıvılcım gezip asabımı yaktı;
Birdenbire imanımı hatta yakacaktı:
 
Her şey düşecek, devrilecek; sade ayakta
İnkârımın en son sesi dimdik duracak da;
 
Beynimde o asi sesimin velvelesiyle,
Kalbimde o imanımın en son nefesiyle.
 
Hep haykıracak, haykıracak; haykıracaktım,
Tanrım, seni hatta bulacaktım, soracaktım:
 
Ya-Rab, bu kesik kol, bu güler yüz ne demektir?
İnsan neye bazen bu kadar fazla melektir?
 
Mecnun gibi dalmıştı karanlıklara hissim…
Geçtin yine ey genç; önümden mütebessim.
 
Bir kal’a vakarındaki göğsünle, başınla,
Baktın bana lakayd o tükenmez bakışınla
 
Artık uçurummuş, ne çıkar, yurduna sağ sol?
Artık ne çıkar yavrunu yokmuş saracak kol?
Örtünme kabahat gibi hem, sargını kaldır;
En gerçek olan abideler böyle sakattır.
 
 

BU VATAN KİMİN?- ORHAN ŞAİK GÖKYAY

Bu vatan, toprağın kara bağrında
Sıra dağlar gibi duranlarındır.
Bir tarih boyunca onun uğrunda
Kendini tarihe verenlerindir.
 
Tutuşup kül olan ocaklardan,
Şahlanıp köpüren ırmaklarından,
Hudutlarda gaza bayraklarından
Alnına ışıklar vuranlarındır.
 
Ardına bakmadan yollara düşen,
Huduttan hududa yol bulup koşan,
Şimşek gibi çakan, sel gibi coşan,
Cepheden cepheyi soranlarındır.
 
İleri atılıp sellercesine,
Göğsünden vurulup tam ercesine,
Bir gül bahçesine girercesine
Şu kara toprağa girenlerindir!
 
Tarihin dilinden düşmez bu destan,
Nehirler gazidir, dağlar kahraman.
Her taşı bir yakut olan bu vatan
Can verme sırrına erenlerindir
 
Gökyay’ım ne desem ziyade değil
Bu sevgi bir kuru ifade değil.
Sencileyin hasmı rüyada değil
Topun namlusundan görenlerindir



15-MEÇHUL ASKER- CAHİT SITKI TARANCI

Hangi tarlayı sürmeye kalksam
Sapanıma takılan bu kemik
Bir pırıl pırıl ki güneşte
Alnımızdan ak
 
Göğe çıkar gibi düştüğüm yerlerdir
Çanakkale, Sakarya, Dumlupınar
 Haktın, vazifeydin namus ve şeref
Mert kapılarında Varşova’nın.
 
Bir yanda yaptıkların destanlar dolusu
Bir yanda sürüp gider nankörlüğümüz
Doğrusu yüzüm yok çiçek getirmeye
Dağ taş bellediğim mezarına



YILDIZLARIN HEDİYESİ- HALİT FAHRİ OZANSOY

Sahillerde yavaş yavaş gün kararmada.
Ufka düşmüş gülümseyen, ince bir hilal
Çanakkale önünde bir sefil “armada”
Ediyor top sesleri sükûtu ihlal.
 
Fakat Seddülbahir yine susturdu onu:
Gülleleri batırdı bir düşman gemisi.
Şimdi çıt yok; hummalı bir akşamın sonu.
Bütün bütün çoğalıyor denizin sisi.
 
Kalelerde dalgalanan al bayrakların
Üzerinde yıldızlar bir yığın inciye
Benziyor ki edecekler işleyip yarın
Parlak zafer çelengini Türke hediye.



SİPERDEN MEKTUP- İBRAHİM ALAADDİN GÖVSA

Allah’a dua et, düşman tırpanı
Devlet ağacını yolmasın, anne;
Altında dökülsün oğlunun kanı
Bayrağın gül rengi solmasın anne!
 
Köyden biri geldi taburumuza,
Meğer söz kesilmiş muhtarın kızına,
Gece niyet tutup baktım yıldıza,
Artık söyle o iş olmasın, anne!
 
Düşünme boş gelse posta tatarı,
Siperden akın var yarın dışarı;
Kadere razı ol, uzun yolları,
Bekleyen gözlerin dolmasın anne!



ŞEHİDİN KALBİ- ENİS BEHİÇ KORYÜREK

Bir köpüklü deniz gibi gök bembeyazdı
Gün batarken ufka kızıl bir destan yazdı.
Çöktü karlı yamaçlara hep karaltılar,
Uçuşuyor enginlere doğru martılar,
Fırtınalar uğulduyor şimdi derinde;
Maceralı Çanakkale sahillerinde,
 
Vücutları bir kırmızı ana gömülü
Gözlerini ufka dikmiş binlerce ölü,
Her birinin birer kılıç var avucunda
Her kılıcın bir damla kan donmuş ucunda!
Uçuşuyor kara bulut gibi kargalar,
Ölüleri didikliyor demir gagalar!...
 
Birden bire dalgalandı bir kar kümesi
Yükseldi bir genç askerin titreyen sesi:
Karga! Biraz dinle beni… Son vasiyyetim:
Bugün artık yuvam öksüz, evladım yetim!
Şimdi belki pencereden gözleri yaşlı
Benden mektup bekliyordur o kumral başlı!
Eyvah! İşte buz tutuyor yüreğimde kan,
Karga! Oysun şu göğsümü demirden gagan:
Benden haber soranlara götür kalbimi!
Ruhum artık cennetinde buldum rabbimi…
 
Gece… Hala yığın yığın yerde kargalar,
Ölüleri didikliyor kanlı gagalar!
Karşı dağdan iniyor bir zafer mevkebi
Nöbetçiler sahilde tunç heykeller gibi…



MEŞHUR ÇANAKKALE DESTANI

Sene üç yüz otuz, tarihi bu zaman
Seferberlik ile okundu ferman
Muinli, muinsiz cem oldu heman
İlan-ı harp etti yekûn cihanı
 
Türkiye bu sefer gör ki neyledi
Çanakkal’a yolu muhkem kitledi
Topçu piyademiz sıtkı bekledi
Davet eylediler harb-ı meydanı
 
Ol hiddetle hücum etti Boğaz’dan
Gör ne yardım kıldı ol Gani yezdan
Yılmadı topçumuz merdoğlu merdan
Zerrece saymadı kâfir düşmanı
 
Kırk gün devam etti bu cihet ile
Attı yaylım ateş baş ü can ile
Deryalar kaynadı kızıl kan ile
Anladı kefere yoktur imkânı
 
Doldu cihan yüzü asker efradı
İnşaallah cümleten alır muradı
Yürüdü Devletin emr-i iradı
Yaşa Padişah’ım cihan sultanı
 
Hazret-i Padişah sen binler yaşa
Nüfuzun işledi dağ ile taşa
Umum ecnebiler kaldı telaşa
Zülcelal mahvetsin kâfir düşmanı
 
Sadakat babında giriştik candan
Topçu piyademiz hücum her yandan
Kesildi kefere takat-ü dermandan
Hak yolunda olduk feda-yı canı
 
Geceleri alay alay kaçtılar
Cümle eşyaları yere saçtılar
Yedi düvel buna bakıp şaştılar
Yardımcımız oldu Rabb-ı Rahmani
 
Yetmiş sekizinci alay donandı
Top-tüfek sedası arşa dayandı
Yekûn Romanyalı kana boyandı
Söndü ocakları çıkmaz dumanı
 
Gece gündüz kuruldu harp meydan
Bize nusret verdi ol gani yezdan
Hücum boruları çalındı heman
Varıp mahvettiler kâfir düşmanı
 
Mübarek dualar müstecab oldu
Kâfirin gönlüne ihafe doldu
Rus ile İngiliz bakın ne oldu
Yardımcımız olsun Rabb-ı Rahmani
 
Ya Rabbi, kerem kıl, yok gayr-ı medar
Gönlümüz sılada, ağlarız ah-u zar
Hallak-ı âlemdir yardımcı Haydar
Bir gün memnun eder Rabb-ı Rahmani
 
Üç mahdumum girdi silahaltına
Canlar feda gerek dinin katına
İsmim Mehmet Dursun, kazam Atina
Nasip et görüşmek Gani Sübhani



20-ÇANAKKALE DESTANI

Üç yüz otuz, sözüm Hakk’ın kelamı
Padişahın geldi büyük selamı
Enver Bey’in düşman kırmak meramı
Bugün vatan bizden razı olacak
Nefer şehit, ordu gazi olacak
 
Euzu besmele çektim çıkarken
Köye baktım şöyle yüksek bir yerden
Karargâha koştum üç günde erken
Nefer şehit, ordu gazi olacak
 
Kumandan emrini verdi bir gece
Anadolular’dan layıktır nice
Yiğitler şehadet şerbeti içe
Bugün vatan bizden razı olacak
Nefer şehit, ordu gazi olacak
 
Rumeli toprağı yoğurulmuş kanla
Ün alınır ancak verilen canla
Herkesin yüreği çarpıyor şanla
Bugün vatan bizden razı olacak
Nefer şehit, ordu gazi olacak
 
Kurşunlar atıldı düşmana karşı
Şehitler buldular gözlerde arşı
Gaziler döktüler hep sevinç yaşı
Bugün vatan bizden razı olacak
Nefer şehit, ordu gazi olacak
 
Düşmanın gür sesli büyük topları
Delik deşik etti toprağı, yarı
Korkak Frenklerin yokmuş hiç arı
Bugün vatan bizden razı olacak
Nefer şehit, ordu gazi olacak
 
İngilizler Frenge dostmuş diyorlar
Bir kötü kötüye elbette uyar
Onlara bu meydan gelecek pek dar
Bugün vatan bizden razı olacak
Nefer şehit, ordu gazi olacak
 
Çanakkale’yi siz sandınız boştur
Davulun sesi de uzaktan hoştur
Saptığınız bu yol bir dik yokuştur
Bugün vatan bizden razı olacak
Nefer şehit, ordu gazi olacak
 
Arıburnu hani topların nerde
Gazilik arzusu var hangi serde
Şehitlik göktedir gazilik yerde
Bugün vatan bizden razı olacak
Nefer şehit, ordu gazi olacak
 
Ben yorgun değilim içim bir tufan
Müslüman’dan var mı savaştan kaçan
Türktür dünyaya al bayrak açan
Bugün vatan bizden razı olacak
Nefer şehit, ordu gazi olacak
 
Arıburnu haydi toplar gürlesin
Ey düşman kaçma tavşan mı nesin
Bir hücumda hemen kesildi sesin
Bugün vatan bizden razı olacak
Nefer şehit, ordu gazi olacak
 
Zırhlıların gitti deniz dibine
İlk hücumdan sonra ya bu ne kaçış
Kaç dura girerse fırsat eline
Bugün vatan bizden razı olacak
Nefer şehit, ordu gazi olacak
 
Çanakkale’yi hiç verir mi Türkler
İstanbul’umuzu alacak bir er
Var mıdır dünyada nerde o asker
Bugün vatan bizden razı olacak
Nefer şehit, ordu gazi olacak
 
 
Boyabatlı Ömer Oğlu Mustafa
Yazdı destanı girerken safa
Muradı girmektir arşı tavafa
Bugün vatan bizden razı olacak
Nefer şehit, ordu gazi olacak

 

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER




SAYFA: 3/ 21-30
 
21-KARDEŞİME-İDRİS SABİH

O kadar yandı mı bağrın, ey çocuk?
Ecelin sunduğu şarabı içtin!
Sırayı saygıyı unuttun çabuk,
Sebep ne, ağandan ileri geçtin?
 
Yirmi üç baharı kavuran ateş
Güllerin kalbini dağlasa çok mu?
Bir damla şebneme susadı güneş,
Sümbüller sararsa hakları yok mu?
 
Yurduna son damla kanını verdin,
Ah, cömert kardeşim, sana pek yazık!
El fitre verdi, sen canını verdin,
Ne acı bir Şeker Bayramı yaptık!
 
Yadeller dağıttı halka gülsuyu,
Yok, sana dökecek gözyaşı anan!
Kardeşim, üzülme, müsterih uyu,
 
Ne mutlu, gülüyor zavallı vatan!
Bir çile ipekten yumuşak sinen
Serhaddi tuttu sart Balkanlar gibi,
Kaşından daha çok bıyığın yokken
Dövüştün yeleli aslanlar gibi!...
 
Ne beyaz bir mermer, ne biraz yaldız;
Nerede yaptığın ol altın destan?
Sürekli alkıştan utanan adsız,
Koca şehnameye konmamış imzan!
 
Ne kadar aradım senin kabrini,
Yoktur diye boynunu büktü her çiçek.
Yanıldım, kardeşim, bağışla beni,
Sen arzdan semaya naklettin, gerçek!



ÇANAKKALE- İBRAHİM ALAADDİN GÖVSA

Titredim girerken uzletgahına
Ey yâdı ölmeyen şanlı kahraman.
Ricalar getirdim ki penahına
Versin o muazzam ruhun itminan.
Esselam ey ulvi ruhu Süleyman
 
Dağlar gibi yeşil giyen askerin,
Tepelerle tekbir alan seslerin,
Her taşında yâdın duran şu yerin
Gözlerimde eski hali bir duman
Hayalimde tarih kadar bir tufan
 
Kırk canla bir sele karşı durmuştun,
Deryaya azminden köprü kurmuştun.
Geçmiş Rumeli’ni kesip vurmuştun.
Olmuştu bunlar değil mi bir zaman?
Devretti yazık ki şimdi asuman
 
Üstünde kayboldu salların izi.
Sana geçit veren güzel denizi
Bugün düşman tuttu, kuşattı bizi.
Eyvah oldu, hatta türben de viran
Kabrinde öcaldı gölgenden kaçan.
 
Lakin civarında şan yeli eser.
Bolayır’dan geçen her yiğit nefer
Andını türbende gelir tazeler.
Çeşmende su içip serinlik bulan
Koşar ateş olsa önünde cihan.
 
Aylardır kanlara boyandı deniz,
Yıllardır ocaklar kaldı kimsesiz,
Yattığın toprağı vermeyeceğiz.
Milletin böylece and içti inan
Hoşça kal kabrinde, huzurunda kan



HASAN ÇAVUŞUN ANASINDAN NAME-İ TEŞCİ

Oğlum Hasan üç aydır ki mektubunu alamadım
Gece gündüz hayır duanızdan geri kalmadım
 
Sen onbaşı olmuş idin Akşehir’den giderken
Çavuş oldum diye yazdın tabur cenge giderken
 
Zafer için her cengine yedi hatim adadım
Allah korusun ocağımda sensin kolum kanadım
 
Yaradan’ım sana nasib eder ise şehadet
Odur kulluk Hakk’a, vatan millet için ne devlet
 
İmam dedi, oralarda ulu, şanlı cenk olmuş
Düşmanların siperleri baştanbaşa leş dolmuş
 
Derelerden, tepelerden topladığın sünbülü
Yolla taksın yavukluna, ziynet bulsun kâkülü
 
Geçen gece ben bu cengin rü’yasını görmüştüm
Sevincimden ağlayarak hayır diye yormultum
 
Plevne’de yatan şehid baban eve gelmişti
Hasan gazi oldu diye bana müjde vermişti
 
Sonra gördüm sağ elinde yükselmişti bir bayrak
Din hasmının kal’asına dikilmişti o sancak
 
Sen düşünme, millet bize gözü gibi bakıyor
Bolluk şükür zad-zahire her taraftan akıyor
 
Eğer köyde ölen kalan var mı diye sorarsan
Konu komşu, eşi dostu hatırlayıp anarsan
 
Muhtargilin Ahmed şehid olmuş haber geldi dün
Şenlik oldu, mevlid oldu, düğün oldu bütün gün
 
Köy hep giyindi kuşandı namazgâha gittiler
O şehidin Rahmetullah duasını ettiler
 
Yeri belli olmak için mezarını kazdılar
Bir taş dikip Ahmed şehid oldu diye yazdılar
 
Kurban kesip hatm-i şerif indirildi hep ona
Gönderildi onun gökte yatan şanlı ruhuna
 
Sen bilirsin yavuklusu kumral saçlı Emine
Bir al bayrak asmış idi o gün kendi evine
 
O güzel kız yeşil örtü örtmüş idi başına
Bir kurumla oturmuştu köyün dibek taşına
 
Hıçkırmadı ağlamadı sandım onu bir melek
Onun erlik ocağını söndürmüştü kör felek
 
Sürme çekmiş kına ile süslemişti elini
Olmuş idi tel duvaklı, nurlu şehid gelini
 
Dedi Ahmed beni artık ahiretde beklesin!
Ben onunum, utanmasın beni Hak’tan istesin!
 
Kaderim bu, Şehid olmuş benim şanlı yiğidim
Kız kalırım varmam ere ben de canlı şehidim.



YARALININ DERDİ

Tahammül etmezken gözlerim bile
Sen nasıl susarsın bu azap ile.
 
Sen nasıl susarsın diyorum, lakin
Ağzının bir söze var mı mecali?
Çenen, dilin kopmuş, yalnız o derin
Bakışından sezdim düştüğün hali.
 
Söylese o kadar duymazdım belki
Hissettim gözlerin bana diyor ki:
 
“Benim köyüm uzaklarda, şirindi,
Bir ormanın gölgesinde serindi.
Ben yetiştim sakat anam seevindi,
Bir gün gelir deyip kansın, söyleyin.
 
Vurulmadan aslan gibi civanım,
Ocağımda bir tek gürbüz fidanım,
Yaşlı, dertli anacığıma bakandım.
Gene gelip bakar sansın, söyleyin.
 
Ekin olsa harmanı kim sürecek?
Haram olsun milletime bu emek
Beyaz saçlı anam yerse bir değnek.
Jandarmalar hoş davransın, söyleyin.
 
Her cefaya göğüs veren topraklar,
Yoksulluktan inleyen bucaklar,
Hıçkırarak sessiz akan ırmaklar
Biraz coşup kan bulasın, söyleyin.
 
Babam, dedem kaldı moskof elinde,
Kardeşlerim vuruldu Rumeli’nde,
Çanakkale her köylünün dilinde
Dolaşırken beni ansın, söyleyin.
 
Bir kız gördüm daha onbeş yaşında
Peri gibi bir pınarın taşında
Ağlamıştı bana geçit başında
Bu halimi duyup yansın, söyleyin.



25-ÇANAKKALE DESTANI

Çanakkale destanı, 18 Mart’la başlar,
Bütün dünya, Nusrat’ı saygı ile alkışlar,
 
Denizler tanır bizi, bilirler o seferi
Çanakkale geçilmez, düşman dönsene geri.
 
Kalkan koludur, her koya bir başka şehidin,
Koldur, fakat azminde kanatlardaki hız var,
Etlerle, kemiklerle örülmüştür ufuklar,
Ey Akdeniz! İnsan ölüsünden kapımız var.
 
Ejdersen eğer, yerleri yık, gökleri yık, ez
Fakat şunu bilmelisin;
Uğrunda öldüğümüz nokta, Çanakkale geçilmez.
 
Uzanan bütün sınırlarda, kanım, kemiğim vardır benim,
Çanakkale’dir burası, kuru dikenlerde bile Mehmed’im vardır benim.
O Mehmetçik ki; kahramanlığın şahikasını aştı burada,
Çanakkale geçilmez diye, destan destan destanlaştı burada.
 
Bütün dev silahların üzerime kan kussa,
Şurda tekbir sesleri, birer birer hep sussa,
Değil müttefiklerin, bütün dünya kudursa,
 
Bizlerden akan her damla, sizlere şelaledir,

Geçemessiniz beyler… Burası Çanakkale’dir.



ŞEHİT ŞEHİR ÇANAKKALE- HAKAN TUĞRUL

Ey Çanakkale… Ey Şehit Şehir…
Sen gülercesine, bir gül bahçesine girercesine,
Ölüme, aslında ölümsüzlüğe doğru koşan,
Gelibolu gibi ufacık bir yarımada da,
Gül Peygamber’le musafahalaşan,
Ravza’da sonsuzlaşan,
Allah, Peygamber aşkına kurban olanların,
Kınalı Hasan’ların, Anadolu’nun yiğit evlatlarının,
Gömüldüğü mukaddes bir diyarsın.
 
Ey Çanakkale… Ey Şehit Şehir…
Sende gün batımı bir başkadır,
Cahidi Sultan ardından batan güneş,
Bir hilal uğruna batan güneşleri,
Kilitbahir üstünde sıra sıra dizili ağaçların,
Sarıkamış gibi, Yemen gibi,
Gidip de bir daha evlerine dönmeyenleri hatırlatır…
 
Ey Çanakkale… Ey Şehit Şehir…
Sende akşam ezanları başkadır,
Ömür gibi kısacık,
Bir anda o sadayla kirli ruhlar arınır,
Gün batımıyla kızıllığa boyanan gökyüzü, boğazın,
Ayyıldızlı, nazlı Türk bayrağının rengi,
Şehitlerin kanıdır…
 
Ey Çanakkale… Ey Şehit Şehir…
Sende baharlar bir başkadır,
Baharlarda Gelibolu rengârenk kır çiçekleriyle süslenir,
Kırmızı gelincik çiçeklerinin rengi,
Mehmetçik’lerin kanıdır,
Bembeyaz papatya çiçekleri rengini,
Onların dupduru ruhundan alır…
 
Ey Çanakkale… Ey Şehit Şehir…
Sende yağmurlar ne güzzeldir,
Sende yağmurlar bir başkadır,
Hüzün hüzün, sessiz sessiz,
Issız ıssız, yağan yağmur,
Şehit oğullarına ağlayamayan,
Şehit analarının gözyaşlarıdır…



ÇANAKKALE- NİYAZİ YILDIRIM GENÇOSMANOĞLU

Feda ettik en sevgili al kınalı koçları,
Güneşin tez doğmasını istemekti suçları.
 
Bıyıkları terlememiş genç irisi şehitler…
Hak yolunun yedi gökte parıldayan burçları,
 
Düğünlerde, bayramlarda ellerinde elimiz…
Yel estikçe alnımızda, yüzümüzde saçları.
 
Gelişleri akıl almaz efsaneler gibiydi,
Destanları kıskandırdı bu dünyadan göçleri.
 
Ruhlarını ihlas ile devrettiler Allah’a,
Kapanırken bizde kaldı gözlerinin uçları.



BİR ŞEHİDİN SON DEFA SÖYLEDİKLERİ- MEHMET HASİB

Hazırlandım Ulu Allah’ım huzuruna gelmeye,
Senin hakkın için girdim bu al kanlı gömleğe,
 
Pek susadım şehitlere va’d ettiğin şerbete,
Layık isem izzetinden istediğim hürmete.
 
Rahmetinde dileklerim, söyleyecek sözüm var,
Çok sevdiğim milletimde, devletimde gözüm var,
 
Bu ricayı eden ruhu, senin nurun yarattı,
O nur bana rehber oldu, hak ve adli arattı.
 
Ben öleyim ırzım, ırkım, al sancağım yaşasın,
Ferdim, şahsım, millet şahım, şah ocağım yaşasın,
 
Duygum fikrim, hür vicdanım, istiklalim yaşasın,
Bir dünyalık tarihimle istikbalim yaşasın.

 

ÇANAKKALE DESTANI- FARUK NAFIZ ÇAMLIBEL

Yaşamaz ölümü göze almayan.
Zafer, göz yummadan koşana gider.
Bayrağa kanının alı çalmayan,
Gözyaşı boşana boşana gider!
 
Kazanmak istersen sen de zaferi
Gürleyen sesinle doldur gökleri
Zafer dedikleri kahraman peri
Susandan kaçar da coşana gider.

Bu yolda herkes bir ey delikanlı
Diriler şerefli, ölüler şanlı
Yurt için dövüşen başı dumanlı
Her zaman bu şandan, o şana gider.



30-18 MART ÇANAKKALE- ALİ OSMAN YILMAZ

Bulutlar sarmıştı her yanı,
Kapkara bir geceydi,
Yağmur, bardaktan boşalırcasına,
Sağnak gibi yağıyordu,
Yedi düvelin gemilerinden yükselen,
Top, tüfek sesleri,
Her yanı inletiyordu,
Mustafa Kemal’in askerleri,
Aslanlar gibi dövüşüyordu,
Ve Çanakkale kahramanca,
Düşmana selam veriyordu,
 
Kükrüyordu tepeden,
Mustafa Kemal,
Vatanıma ayak basacaksa düşman,
Yaşamanın ne gereği var,
En son nefer ölünceye kadar,
Dövüşeceksiniz aslanlar,
Görecek bütün dünya,
Ne aslanlar doğururmuş,
Emineler, Hatçeler, Ayşeler, Faatmalar.

 

 

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER




SAYFA: 4/ 31-40


31-ÇANAKKALE’DE YAZILAN DESTAN- SELAHATTİN ÖLMEZ

Dünyanın gücü siperlerin tam üzerinde,
Yağmur olmuş yağıyor çelik gülle üstüne.
Mehmetçiğin gururu canından bile öte,
Bir destan yazıyor kanıyla, Çanakkale’de.
 
Vatan her şeyden önce dedi, gitti cepheye,
Toprağı namus bildi, değişmedi bir şeye,
Kan, gözyaşına karıştı, döndü azgın bir sele,
İman gücü destan yazdı dağlara, Çanakkale’de
 
Conbayırı, Gelibolu, Arıburnu, askere mezar,
Dua etti nineler, dedeler, askere değmesin nazar,
Salih Çavuş gücü ile, İngilize mezarlar kazar,
Çıplak ayak, aç karınla destan yazıldı, Çanakkale’de.
 
Çanakkale Boğazı’ndan geçmeyecek düşmanlar,
Mezar olacak İngilize Fransıza, bu azgın sular,
Böyle bir destanı bir Türk, Bir Allah yazar,
Binlerce Mehmetçik şehit, yatıyor Çanakkale’de.
 
Önde Atatürk, hep birlikte çıktı Mehmetçik yola,
Çarık çizme, yalınayak, Çanakkale’de girildi koya,
Savaştı genç ihtiyar, kan gölünde vermeden mola
Yol vermedi düşmana, Geçit yoktu Karadeniz’e.
Ölmez o günleri görmedi sadece duydu dinledi,
Şehitliğe gitti onlara, yürekten binlerce dua eyledi,
Beraber yatan, Türkü, Lazı, Çeçeni ve kürtü gördü,
Bir destan yazılmıştı dünyaya örnek Çanakkale’de



ÇANAKKALE- MUHTEREM ASLAN

Savaşmak için değil koşmaları
Şehit olmaya koşuyor her biri
Boşuna değil coşmaları
Onları coşturan aziz milleti.
 
Askerler neredeyse kucaklaşacak
Siperler o kadar yakın ki kendilerine
Mermiler geçecek delik bulacak
Çarpmamak için birbirine.
 
Atam çelik gibi bakıyor düşmana
Sıkıysa gelin alın toprağımızı
Arkası sağlam, Bakmıyor arkasına
Dalgalatarak geliyor yiğitler bayrağımızı.
 
Haykırışlar, feryatlar, nidalara karışmış
Kurşun yarası bile hissetmezler
Kader, Mehmed’ime ölmek yazılmış
Bu koca yürekler asla pes etmezler.
 
Saçılmış tohum gibi ölü bedenler
Birbiri üstüne yatıyor Mehmet’ler
Sulanmış kanlarla topraklar, tepeler
Çıkacak yeşerecek ağaçlar, verecek meyveler.



ÇANAKKALE- ŞEFİK AYDEMİR

Gün geçmiş, yıl geçmiş ne yazar.
Her karış toprağında, bin şehit bin mezar.
Yeryüzünde yaşadıkça, tek dişi canavar.
Türk milleti, aynı destanı yine yazar.
 
Sen rahat uyu, ey şanlı şehit.
Gölgesinde gölgelen, al bayrağın.
Hangi kem göz, sana edebilir nazar.
Türk milleti, aynı destanı yine yazar.
 
Yedi cihana yeter yazdığın destan.
Gök kubbe ay, yıldız sana verir selam.
Çanakkale’yi düşmana yaptın ya mezar.
Türk milleti, aynı destanı yine yazar.
 
Dünya döndükçe, Çanakkale yine geçilmez.
Kanınla suladın toprağı hangi canlı seni bilmez.
Sen yazdın cihana, şanlı tarihi, artık kim bozar.
Türk milleti, aynı destanı yine yazar.


ÇANAKKALE ŞEHİT VERİYOR

Çanakkale kan döküyor
Analar, babalar, atalar ağlıyor
Düşman askeri doğru durmuyor
Çanakkale şehit veriyor
 
Kim bilir hangi asker
Kim bilir hangi vatan
Yok olup gidiyorlar bu dünyadan
Gözleri bile yaşarmadan
 
Ana kucağı, asker ocağı
Çanakkale’deki düşmanları
Düşünmeden şehit olan asker
Kendi vücudunu siper eder
 
Şimdi kurtuldu tüm Türkiye
Askerlerin sayesinde
Sende önem ver vatanına devletine
Hiçbir zaman düşmana ezdirme


35-ÇANAKKALE GEÇİLMEZ- SAMET MEHMET BORA

Çanakkale dediğin manasızdır sanma sen
Ordaki şehitlerdir tarihlere şan veren
Vatan toprağı için can ile serden geçen
Korkuyor bu kâfirler tüyleri diken diken
Su üstü mayın dolu Nusret toplar mayını
Bir yandan Elizabeth düşünüyor canını
Koymayacağız yerde şehitlerin kanını
Korku bilmez bu millet artıracak şanını
 
Mehmedoğlu Seyyid’in mermiyi kaldırışı
Dünya durdu, dönmüyor seyrediyor yarışı
Anlayacak kâfirler bucağı ve karışı
Türküm başkaldırdı ki zaferdir haykırışı
Gaza, cihad nasib et Türk milletine ya Rab!
Anzak, Hindu, İngiliz… Hepsi harab ve bitab
Her renk, her dil, her kıta bilsin ki bu kutlu ab
Çanakkale suyu bu ne Rum dinler ne Arab
Anafarta, Dardanos, Boğalı, Seddülbahir
Türk’tedir bu topraklar dünyada evvel ahir
Kayboldu İngilizler bilinmiyor nerdedir
“Çanakkale Geçilmez” bu da açık gerçektir
 
 
 

ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ

Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni
Of gençliğim eyvah!
 
Çanakkale içinde aynalı çarşı
Ana ben gidiyom düşmana karşı
Of gençliğim eyvah!
 
Çanakkale içinde bir uzun selvi
Kimimiz nişanlı kimimiz evli
Of gençliğim eyvah!
 
Çanakkale üstünü duman bürüdü
On üçüncü fırka harbe yürüdü
Of gençliğim eyvah!
 
Çanakkale içinde toplar kurudu
Vay bizim uşaklar orda vuruldu
Of gençliğim eyvah!
 
Çanakkale içinde bir dolu testi
Analar babalar ümidi kesti
Of gençliğim eyvah!



ÇANAKKALE'DE ÖLÜM - FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

Sen ölüm,
Evlerde pissin ama,
Dağlarda iğrençsin.
Sen ölüm,
Birinin adi silinir de,
Adin geçer ancak.
Sen ölüm,
Eli tutmaz olur da, gözü görmez olur da
Tutarsın, görürsün oralarda ancak.
Sen ölüm,
Ülkelerde kötüsün ya
Ülkelerarası daha çirkinsin.
Sen ölüm,
Sayrılıklardan sonra gelirsin peki,
Şu dev gibi, su dipdiri gençlerle isin nedir?



ÇANAKKALE – İLHAN YÜKSEL

Agamemnon rahibine esir
Truva’da unuttuğum su sır
Doğranan bebeğe kırk üç asır
Geçti hattı hataya yanarım

Agamemnonun hatırasına
Çanakkale’de kadırgasına
Adını koyup geldi baskına
Kanayan su yaraya yanarım

Firavunun kâbusu illeti
Çanakkale’de şehit milleti
Zülkarneyin kilitbahir seti
Unuttuğum araya yanarım

Düzerken fravuna medhiye
Uzak durduğum Moğol Çinliye
Japon hindili Kızılderili’ye
Kaybettiğim kıtaya yanarım

Sümer hitayin kitabesine
Hattusilinin hitabesine
Turanın kayıp alfabesine
Oğuzun hatıraya yanarım

Yıkık Nagazaki Hiroşima
Bana ne dedim geldi başıma
Esir Afrikalı gardaşıma
İslediğim hataya yanarım

Yaydılar merne putun neslini
Bozdular bitki otun neslini
Karıştırıp saf atin neslini
Katıra kardeş taya yanarım



ÇANAKKALE ZAFERİ- İBRAHİM SAĞIR

Bin dokuz yüz on beşin on dokuz şubatında,
Kumkale, Seddlbahir top salvosu altında.

İşte böyle başladı Çanakkale Harpleri,
On sekiz mart, boğazı geçmekti hesapları.

On yedi mart gecesi Nusret Mayın Gemisi,
İmkansızı başardı, üstüne sarıp sisi.

Döşedi mayınları boğazın sularına,
Umutlar düğümlendi o gece hep yarına.

Gün ışırken yeniden başladılar ateşe,
Patladı beş on mayın, siperlerde pür neşe.

İlk anda battı Bouvet, sonra İrressistible, Osean,
Saf dışı kaldı Coutois, İntexible, Suffren.

Anladılar Boğaz’ı geçmeleri imkansız,
Karadan saldırdılar amansız mı amansız.

Zırhlılarla döğerken Türk’ün siperlerini,
Çıkardılar karaya zalim askerlerini.

İbretli sahnelere mahal oldu bu savaş,
Kıyameti andıran bir hal oldu bu savaş.

Sen anlat Conkbayırı, o kahraman askeri,
Arıburnu sen anlat, o emsalsiz zaferi.

Boğaz’ın sularını kirletirken armada,
Topların hedefiydi bir avuç yarımada.

Ufuklar kararmıştı, ağlıyordu bulutlar,
Çanakkale’ye kadar daralmıştı hudutlar.

Yurduma göz dikmişti Anzak’ı, İngiliz’i,
Amaçları sürmekti Anadolu’dan bizi.

Ölüm kol geziyordu siperlerin ardında,
Malûp olmak var mıydı Türk Eri’ne yurdunda.

İmanlı sinelere çarpan mermi erirdi,
Melekler yere iner, Hakk’tan müjde verirdi.

Topların namluları sanki kor kusuyordu,
Böyle bir cehennemi söndürdü şanlı ordu.

O amansız düşmanı yendi burada Mehmet’im
Kanını sebil etti ana yurda Mehmet’im.

İyi belle çoçuğum; Çanakkale ne demek?
Nesillere hediye bu zafer ta haşre dek.

İki yüz elli üç bin yiğit verdik toprağa,
Benzersiz bir destanı armağan ettik çağa.

Bin dokuz yüz on altı, ocağın ilk haftası,
Kaçtı düşman, alnında malubiyet yaftası.



40-ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

Gürleyen top sesleri Mehmetçiğin sesidir.
Çanakkale ulusun bütünleştiği yerdir.
Denizde Nusratımız, karada bataryalar,
Hamidiye atışta, bir de Mesudiye var.

Düşmana yok verecek bir karış toprağımız,
Anadolu bizimdir dalgalan bayrağımız.

Conkbayırı, Kilitbahir, hele Anafartalar,
Tarih sayfalarına yeni bir destan yazar.
Korkumuz yok, birleşsin gelsin yeni ordular,
Atatürk’ün izinde yenilmez Mehmetçik var...
 
Düşmana yok verecek bir karış toprağımız,
Anadolu bizimdir dalgalan bayrağımız.
Çanakkale köpürür düşmana geçit vermez.
Bu toprağın üstüne başka bayrak dikilmez.

Öyle bir zafer ki bu asırlarca silinmez.
Haykırır tüm ulusum ÇANAKKALE GEÇİLMEZ.

 

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER




SAYFA: 5/ 41-50

41-ÇANAKKALE’DE BEN VARDIM -SERDAR YILDIRIM

İster miydim Anadolu işgal edilsin?
İster miydim ordular dağıtılsın?
İster miydim padişah teslim olsun?
İstemezdim, böyle olsun istemezdim.

Anadolu harap, bitap bir haldeydi.
Türlü katliamlar yaşanmaktaydı.
İnsanımın koruyanı, kollayanı yoktu.
Sonunda İngiliz gemileri Çanakkale’ye geldi.

Alman komutan Liman Von Sanders Türk birliklerinin başındaydı.
Tabyalar savunmasızdı, ateş hattındaydı.
Düşman çok güçlüydü, kayıplar artmıştı.
Siperler gerilere, daha gerilere çekilmişti.

Ben geldim Çanakkale’ye insanlar beni tanıyorlardı.
Liman Von Sanders bir cephe sana yeter mi dediydi?
Ben hayır dedim, bütün cephelerin komutanlığını bana vermelisiniz.
Dediğim aynen oldu, Çanakkale’de ben vardım.

Geceleri uyku tutmazdı beni.
Atıma bindiğim gibi dörtnal uzaklaşırdım.
Düşman sabaha karşı nereden çıkartma yapar.
Bunun planını yapar, önlemini alırdım.

Çanakkale’de dört – beş gün uyumadığım olurdu.
Bir gece saat iki sularıydı.
Birliğime geri döndüm ve emrimi verdim:
Conkbayırı’na  beş yüz asker çıkarın, mevzilensinler.

Aman komutanım, dedi, diğer subaylar.
Orası kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdir.
Ne gereği vardır orada beş yüz askerin.
Bir asker bile gitmese daha doğrudur.

Siz dedim, beş yüz askeri gönderin.
Evet, dediler, gönderdiler.
Sabaha karşı Anzaklar Conkbayırı’ndaydı.
Ama ben de Türk Askeri’nin yanındaydım.

Kılıcım sağ elimdeydi, tabancam sol elimde.
Bütün bir gün savaştık can siperhane.
Yıkılmadık, yenilmedik, galip gelen biz olduk.
Kazanan biz, yenilen İngiliz oldu.
 
 
ÇANAKKALE

Çanakkale bir heyecandır
Yaşamasını bilene
Sonsuz bir geçittir
Geçmesini bilene
 
Düşmana sahiptir Çanakkale
Anzakların anası
Askerlerin babası
Birde türkün canı
 
Çanakkale bir sevdadır aşktır
Çanakkale’yi bilene
Nesillere emanettir
Canından çok sevenlere
 
Öğrencilerin yurdu
Bebelerin beşiğidir
Topun başında mermi bekleyenlerin
Canından çok sevdiği yerdir



ÇANAKKALE ÖFKELİ – ORHAN AFACAN

Öfken neden Mehmede neden ey Çanakkale.?
Gelde bir yüzleşelim, gelde şöyle seninle.

Çanakkale bir şeyler ama  neler oluyor.?..
Havanda halen barut, duman, ecel kokuyor.
Savaş biteli seneler, seneler oluyor.
Toprağın kızgın bir kül, her taşın, topacın kor.

Yığın, yığın baksana yerlerde türlü kovan.
Mehmetçiğe oldun adeta büyük bir havan…
Kollar, başlar, ayaklar, bedenler geldi, ezdin
Çanakkale Mehmet’ten niye bu kadar bezdin.?

Bomba, mermi yağarken Mehmetçiğin üstüne
Hep geçmek istedi hücumun en önüne.
Ah. Çanakkale bilsen nasıl bir  KÖRBELA..
Bir tarafta ihanet, bir tarafta istila..

Emanetti azınlık, dini bildik yakınlık..
Zaten biri kâfirdir. Ya öbürü.? Münafık.
İnsan üç türlüdür KÂFİR, MÜSLÜMAN, MÜNAFIK.
En tehlikelisi KENDİNİ İNANMIŞ SANIK

Sanmam yatsın, yatamaz. Uykuları kâbustur
Bu topraklar, bu dünya ona açık mahpustur.
İşgalcinin beynine gökleri indiririm
İhaneti, ihaneti zor, zor sindiririm

Bağlanmak istenilen el, ayak, ihanetle.
Geçilecek kolayca boğazlar böylelikle.
Grup olursa olsun Dindaş, itilaf, müttefik.
Göz, gez, arpacık, tetik; işte hedef MEHMETCİK…

Hep böyle olmadı mı Uhut ta, Bedirde..
Baba bir yerde, oğlu, kardeşi bir yerde…
Harekâta geçtiler Kâbe’ye doğru filler.
Boğazlarda durdurdu bu sefer ebabiller…

Ezanlar okunuyor, okunacak KÂBE’DE.
Müezzinlere kürsü Fatih,, Çanakkale’de

Çocukluk çağında, ter deymeden yanağına
Çağlayı verdi kanı, kalenin çanağına
Bedeninde mermiler döndü gül yaprağına..
Gül bahçesi ölüm, diken battı parmağına

Bacak yaptı tüfeği, kopan bacak yerine
Öyle bir işledi ki bu düşmanın içine
Yağdırdılar mermi Gözcü Baba Tepesine
Üç bin düşman; Yahya Çavuş ve seksen erine

Denizaltı aşamadı Vanlı İsmail’i..
Yıktı kendi torpidosu düşmanda hayâlı

Korku başladı bir ara bizim tarafta.
O ne? Bir Alman komutan emde en ön safta
Korunan onun vatanı, bayrağı dinimi.?
Kime teslim etmişler kahraman Mehmedi’mi..

Onlara amaç; bizim için büyük bir hata.
Beyin, ruh, asil kan Anafarta, ihtiyatta

Ölmeyi emrediyorum !. Emri SARI KURT’TAN.
Ölüm için yükseldi tekbirler bütün yurt’tan
Bu çağlayan önünde nasıl ,nasıl durulur..?
İnandın mı bir kere VATAN ELBET KURTULUR.

Hasta adam dediler, can almaya geldiler..
Vatan için dirilmeyi, şahlanmayı öğrendiler.

Yok’mu beynimizdeki yabancı hayranlığı
Söndürür içimizdeki kahramanlığı…

Medeniyet deriz tek dişi kalmış canavar..
Cesurca tek dişinden başka yere bakmayız.
Canavarın yüzü gözü, tırnaklı pençesi var
Nasıl canavardır bilmeyiz, tanımayız.
Fakat bizi boğmak için her an bir gerekçesi var.

Ne silahlar, ne güçler, ne hileler denendi.
Türk insanlığı, gücü; böyle savaşı yendi.
Şehit,gazi edildim, olmadım asla uşak..
Fakat gitti geleceğim olacak bir kuşak

Yedi ülke değilde, yetmiş ülke olsa ne.
Bir Seyyid onbaşı yeter, artar yetmişine

Düşmanda olsa insan, bir ana kuzusuydu
Bir haber göndermek anneye, son arzusuydu
Ama nasıl olacak, anne çok uzağında
Tek şansı vardı Mehmetçiğin kucağında.

Her biri ayrı destan, farklı fraklı kahraman
Onları hep yücelten kalplerinde ki iman
Ne zaman hazırladılarsa ırkıma bir son..
Hep yeni bir çıkış, hep yepyeni bir ERGENEKON

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
Türk’ün başı diktir, asla öne eğilmez.
İmanı kavidir, bileği hiç bükülmez.
Dünya tarihine kazılmıştır, silinmez.
Mehmetçikler ölümsüzdür,
“Çanakkale Geçilmez”

Yüce bir onurdur Çanakkaleli olmak.
Şehitlere rahmet, Mukaddestir bu toprak.
Güzel doğasında, tertemiz havasında,
Mutluluk kıvançtır, nefes alıp yaşamak.

Gökyüzünden gece ve gündüz rahmet yağar.
Düşman barınamaz, efsunludur bu diyar.
Berrak, kıpır kıpır boğazın suları,
Zafer türküleri söyler esen rüzgar.

Seherde Ezan sesi, susuz ruhlara kaynak;
Akşamın grup rengi, denizde bayrak bayrak.
Dünya tarihine kazılmıştır silinmez,
Mehmetçikler ölümsüzdür,
“Çanakkale Geçilmez”

 

45-ÇANAKKALE DESTANI – FAHRİ ERSAVAŞ

Yıl 1915
18’indeyiz Martın.
Kendine gel biraz!
Pek tekin değildi Çanakkale’nin suyu,
Geçilmez bu boğaz…
Geçilmez bu boğaz…
Bizi
Ne topun yıldırır,
Ne kurşunun.
Çünkü artık
Başladı cengimiz.
Er meydanında bulunmaz dengimiz…
Sen misin Mustafa Kemal’im ileri diyen?
İşte fırladık siperden.
Sırtına yüklenmiş kahraman
Seyit 276 kiloluk mermiyi,
Koşuyor bataryasına ateşler içinden.
Bu mermi denizlere gömecek Elizabet’i Buvet’i…
Yanıyor bugün Anafartalar yanıyor,
Denizler yanıyor,
Dağlar yanıyor.
Zafer bizimdir artık
Düşman zırhlıları batıyor…
Türk’üm,
Muzaffer olarak doğmuşuz bir kere.
Bir karış toprak uğruna Kimimiz şehit oluruz.
Kimimiz gazi.
Hiç değişmez bu yazı.
Dünyada her yer geçilir belki
Lakin geçilmez Çanakkale Boğazı..



TARİHSİN ÇANAKKALE – SADETTİN AYDOĞDU

Mavi sularına bir baktım, sanki tarih dalgalanıyor,
Şöyle etrafına bir bak, her yerde Mehmetçik yatıyor.
Gelibolu’da her akşam
güneş hüzünle batıyor,
Türk’ün kara bahtına bu yerler ışık tutuyor.
Mehmetler, Mustafalar, Yahyalar! Ölümsüzsünüz.
Siz Türk milletinin kalbine gömüldünüz.
Adınızla tarih yazıldı bütün sayfalara,
Bu kitabın her sayfasında sizler övüldünüz
Kalemle yurdumuzu elimizden aldılar,
Çanakkale’m, seni mekan tutacaklarını sandılar.
İnançsız gafiller kaba kuvvetlerine kandılar,
Mehmetçiğin inanç ateşiyle yandılar.
Mehmetçik, senin yerin ebediyyen boş kalmayacak.
Senin sayende bu vatan Türk’ün oldu. Türk’ün kalacak.
Senin kanınla yoğrulan bu kutsal topraklar,
Yemin ediyoruz, göz dikenlere mezar olacak



ZAFER TÜRKÜSÜ – FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

Yaşamaz ölümü göze almayan,
Zafer, göz yummadan koşana gider.
Bayrağa kanının alı çalmayan,
Gözyaşı boşana boşana gider!

Kazanmak istersen sen de zaferi,
Gürleyen sesinle doldur gökleri,
Zafer dedikleri kahraman peri,
Susandan kaçar da coşana gider.

Bu yolda herkes bir, ey delikanlı,
Diriler şerefli, ölüler şanlı!
Yurt için dövüşen başı dumanlı,
Her zaman bu şandan, o şana gider.



ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE – KADİR KAYA

Şahittir boğazın iki yakası,
Cihandan hesabı sordu Mehmetçik.
Sırla dolu, binbir ibret vakası,
Kanıyla, canıyla vardı Mehmetçik.

Gelenler İstanbul düşüyle gezer,
Nusretim, demirkap mayını dizer,
Zırhlı gemileri parçalar, ezer,
Zalimin aczini gördü Mehmetçik.

Toplar, ölüm saçan gülleler atar,
Şehit gençler, koyun koyuna yatar,
Etrafta Cennetin kokusu tüter,
Şehitlik düşüne erdi Mehmetçik.

Allah Allah diyen aşkı dillerde,
Süngü bellerinde, tüfek ellerde,
Can pazarında, can kalır yollarda,
İmanı yürekte kordu Mehmetçik.

Ayağını örten çul ile çaput,
Soğuktan korumaz yamalı kaput,
Mezarı siperi, gerekmez tabut,
Gül bahçesi gibi girdi Mehmetçik.

Onyedi yaşında yedek subaylar,
Hayatın baharı, selvidir boylar,
Bu günü bekledi seneler, aylar,
Sabırla, metanet serdi Mehmetçik.

Bir yudum umutdu yürekte atan,
Anafartalarda sevindi vatan,
İşte ön sezgili, cesur komutan,
Mustafa Kemalim derdi Mehmetçik.

Yarbay Nail, Teğmen Arif coşunca,
Binbaşım Mahmutla, Sabrim koşunca,
Askerimde mangal yürek taşınca,
İşgale geleni kırdı Mehmetçik.

Cesarete simge Hakkı Binbaşı,
Sırada Nazmiyle, Tahsin Yüzbaşı,
İsmi gizli kalmış nice adaşı,
Zulmün çemberini yardı Mehmetcik.

Tefekkürle oldu ruhun bakımı,
Sadakatin kalbe nurlu akımı,
Destan yazdı, Yahya Çavuş takımı,
Savaş alanında sırdı Mehmetçik.

Mangası şehitti, kalmadı asker,
Topun mermisini kaldırmak ister,
Allah’ım bu gücü Seyitte göster,
Düşmanı denizde vurdu Mehmetçik.

Şahlandı askerim değmesin nazar,
Gerçeği bilenler Almana kızar,
Kadir, bu savaşta zerreyi yazar,
Hepsini anlatmak zordu Mehmetçik.



ÇANAKKALE SAVAŞI – ALİ OSMAN ATAK

Gülmeyiniz ey düşmanlar,
Çanakkale geçilemez.
Bekler nice kahramanlar,
Çanakkale geçilemez.

Filo, filoya dayansa,
Yerler bomba ile yansa,
Siperler kana boyansa,
Çanakkale geçilemez.

On Sekiz Mart Zaferi’ni,
Herkes tanır Türk erini,
Ölür de vermez yerini,
Çanakkale geçilemez.

Türk’ün göğsü, Türk’ün kolu,
İman ile kuvvet dolu,
Aslan yurdu Gelibolu,
Çanakkale geçilemez.

Akan kanlar dönse sele,
Conkbayır’ı geçmez ele,
Dünya kopup gelse bile,
Çanakkale geçilemez.

Birçok milletin askeri,
Yenilerek kaçtı geri,
Anladılar Türk’ün yeri
Çanakkale geçilemez.



50-ÇANAKKALE MARŞI

Çanakkale içinde aynalı çarşı
Anne ben gidiyorum düşmana karşı.

Çanakkale içinde sıra sıra selviler
Binbaşı oturmuş asker öğütler.

Çanakkale içinde bir kırık testi
Anneler babalar ümidi kesti

Arı burnundan çıktık yan basa basa
Düşmanlar kaçıyor, kan kusa kusa.

 

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER




SAYFA: 6/ 51-60

51-ŞEHİTLERİN DİLEKÇESİ

Haydi, Ankara’ya gidiyoruz, Meclis’e baskına!
Haydin hepimiz beraber gidelim Allah aşkına.

Bizler şehitleriz, nöbetçiler bizi engellemez,
Vekil torunlarımız bizleri görmezden gelemez.

Biz dilekçemizi verelim onlara hep beraber,
Diyelim ki; şehit olan dedenden bu acı haber!

Dağlar gibi süper güçleri göğsümüzde erittik,
Silahımız cephanemiz yoktu ama, mücahittik.

Kanlarımızla yaktık “Anadolu Meş’alesi”ni?
Süngülerimizle çözmüştük biz “Şark Mes’elesi”ni?

“Siper ettik  gövdemizi, durdu hayasızca akın”
Bu gün ilgisizlikten düştüğümüz hallere bakın.

Hatırlayın “Kanlarımızla kurtarmıştık tevhidi”
Nasıl unuttunuz, Çanakkale’deki mücahidi?

Nasıl methederdiniz, “Tarihe gömülsek sığmazdık”?
Bizi hatırlamıyorsunuz bile, yazık ki yazık!

Sizler gösterin gençlere buradaki ibretleri,
Tanısınlar Batı’yı da, açılsın basiretleri.

Ey vekil! “Onsekiz Mart” ta anmak yeter mi dedeni?
Görmez misin, çöp içinde kalmış dedenin bedeni?

İşgalci abideleri yüksek, mezarları temiz,
Zannedersin, onlar şehit olmuş da, işgalci biziz!

Bir abide diktiniz, kaidelerinde hep heykel,
Şehit kültüründe heykel var mı? Bulursan beri gel!

Mezarlarımız harap olmuş, tesisler hep yerle bir,
Çöplerle dolmuş tabyalar, girebilirsen gel de gir!

Gerçekleşmiş Akif’in dediği “İsteme benden makber”
Makberlerimiz yok, torunlarımız bizden bihaber.

Allah’a şükür, kavuştuk “Peygamber’in ağuşuna”.
Allah, Peygamber, ortaçağınmış; şuna bakın şuna!

Yüzbinlerce güneştik, batmıştık hep “Hilal” uğruna,
Hilale saldırılar dokunmuyor mu gururuna?

Durduk “Toprağın kara bağrında sıradağlar gibi.”
Haydi davranın, yüzümüze bakmayın ağlar gibi.

“Savaşmak değil ölmek”ti bizlere verilen emir.
Arkamızdan sizler geldiniz, emanet size devir.

İçinizde yok mu bizi anlayacak bir hevesli?
Biliriz temsil ettiğiniz nesil “Asımın nesli”!

Siz bırakın asilleri, vekiller geldi mi bize?
“Bakan” oldu mu içinizden acıklı halimize?

Dünkü gibi süper güçler bastırıyor, bakın hale,
Anlayın, cennet vatanın her tarafı Çanakkale…

Cihad ruhu yoksa, nasıl önlersiniz müstevliyi?
Hangi yüzle çağıracaksınız Bektaşı Veliyi?

Yeni  Haçlı Seferlerini durduracak sizsiniz,
Hangi ruhla yapacaksınız bunu, söyler misiniz?

Akif anlatırdı bizi, O şimdi rahmetli oldu.
“Akif Müzesi” kurdunuz da içi toprak mı doldu?

Çok vaat duyduk, unuttu Çanakkale’yi her gelen,
Unutup da ihmal etmeye gelmez, şehittir deden.

Ey Hasanlar, Hüseyinler, Mehmetler, Yahya Çavuşlar!
Çanakkale’den havalanıp cennete uçan kuşlar,

Gelin, beraberce gidip anlatalım derdimizi,
İlgilenen çıkmaz mı, anlamazlar mı  acep bizi?

Nihayet Meclis’e geldik, dilekçe sırası bizde.
Öbür tarafta görüşürüz, yakanız elimizde.

Kalkın şehitler! Meclis’teki vekilleri basalım,
İsteklerimiz olmazsa, vicdanlarından asalım!



ÇANAKKALE – BÜLENT ECEVİT

Söyle Arkadaşım' dedi Anadolulu Mehmet
yanıbaşındaki Anzak erine
'nereden kopup gelmişsin,
neden çökmüş bu mahsunluk üzerine? '

'DUNYANIN ÖBÜR UCUNDAN' dedi gencecik Anzak
'Öyle yazmışlar mezar taşıma.
doğduğum yerler öylesine uzak,
örtündüğüm topraksa gurbet bana.'
'Dert edinme arkadaşım'dedi Mehmet
'değil mi ki bizlerle birleşti kaderin,
değil mi ki yurdumuzun koynundasın ilelebet,
sende artık bizdensin,
sende bencileyin bir Mehmet'

Çanakkale'de toprağının
üstü cennet altı mezar
kavga bitmiş mezarlarda
kaynaş olmuş yiten canlar.

'ya sen dedi Mehmet
oyun çağındaki İngiliz erine,
'yaşın ne senin kardeş
böylesine erken buralarda işin ne? '
'yaşım sonsuza dek onbeş'
dedi ufak tefek İngiliz eri.
'köyümde askercilik oynar
coştururdum trampetimle bizimkileri
derken kendimi cephede buldum
oyun muydu, gerçek miydi anlamadan,
bir sahici kurşunla vuruldum.
Sustu boynumdaki trampet,
son verildi böylece oyundan bozma işime
Gelibolu'da bana da bir mezar kazıldı
mezar taşıma ON BEŞİNDE TRAMPETÇİ' yazıldı.
Öyküm de künyem de bundan ibaret.'

Yağmur yağıyordu usul usul toprağa
gozyaşları düşerek üstüne sanki
damla damla ağlıyordu uzaktan uzağa
sahibini yitiren bir trampet.

'ya sizler' dedi Mehmet
dünyanın dört kıtasından
mezarlar dolusu erlere,
'hangi rüzgâr savurdu sizleri
bu bilmediğiniz yerlere'

kimi İngilizdi, kimi İskoç
kimi Fransızdı, kimi Senegalli
kimi Hintli kimi Nepalli
kimi Avustralya'dan kimi yeni Zelanda'dan Anzak
gemiler dolusu asker
her biri niye geldiğinden habersiz
Gelibolu'nun oya gibi koylarından şizarak
tırmanmışlardı dağa bayıra
siper siper yara gibi yarılan toprak
mezar olmuştu savaş ardından onlara.
Kiminin BURADA YATTIĞI SANILIR
Kiminin ADI BİLİNSE DE MEZARI BİLİNMEZ
kiminin de mezar taşında
on altı on yedi on sekiz yaşında
EBEDİ İSTİRAHATE ÇEKİLDİĞİ yazılı.
Çanakkale topraklarında,
her birinin erken biten yaşam öyküsü
eski yazıtlar gibi taşlara böyle kazılı.
'Anlamaz mıyım' dedi 'halinizden kardeşler'
adına yazılı taşı bile olmayan asker
Anadolulu Mehmet
'ben de yuzyıllarca yaban ellerde
neyin uğruna bilmeden can vermişim
kendi yurdum uğruna can vermenin tadına
ilk kez Çanakkale'de ermişim.
Uğrunda can verdikce vatandı ancak
ekip biçtiğim padişah mülkü toprak
değil mi ki sizler alamasanız bile
bu topraklar almış sizi sizleri basmış bağrina
sizlere de vatan sayılır artık Çanakkale.

Çanakkale'de toprağının
üstü cennet altı mezar
kavga bitmiş mezarlarda
kaynaş olmuş yiten canlar.

Bir garip savaştı Çanakkale savaşı
kızıştıkça kızginlığı dindiren
ara verildikçe ateşe
düşmanı kardeşe
döndüren bir savaştı.
Kıyasıya bir savaştı
ama saygı üreten bir savaş
yaklaştıkça birbirine
karşılıklı siperler
gönüller de yakınlaştı
düştükçe vurusanlar toprağa
dostlar gibi kaynaştı.

Savaş bitti.
Ölenler kaldı sağlar gitti
köylü köyune döndü evli evine
kır çiçekleri geldiler akın akın
çekilen askerlerin yerine
yaban gülleri, dağ laleleri, papatyalar,
kilim kilim yayıldılar toprağa.
Siper siper
toprağın savaş yaralarını örttüler
koyunlar koruganları yuva yaptı kendine
kuşlar döndü gökyüzüne kurşunların yerine.
Çiçeğiyle yemişiyle yeşiliyle
silah yerine saban tutan elleriyle
geri aldi savaş alanlarını doğa
can geldi toprağa silindikçe kan izleri.
Yeryüzünde cennet oldu öylece
o cehennem savaş yeri
şimdi Çanakkale Gelibolu
bahçe bahce, ülke ülke
mezar dolu.

Üstü cennet altı mezar
Çanakkale toprağının
kavga bitmiş mezarlarda
kaynaş olmuş yiten canlar.

Huzur içinde uyusun
vuruştukları toprakta
kavgadan kinden uzakta
yanyan dostça yatanlar.



ÇANAKKALE GEÇİLMEZ- ADNAN ARDAĞI

Düşman kokar Arıburnu,
Kan yürür Conkbayır'na
Durur mu Mustafa Kemal
Bırakır mı işini yarına?
Dayamış omuzlarını
Her biri dağ gibi
Bu vatan çocuklarına.

Kocaçimen'den görünür deniz;
Denizde düşman gemileri.
Yürür üstüne üstüne mermilerin,
Kaçar gerisin geri düşman
Gelişini görünce Kemaller'in...
Anafartalar ana baba günü,
Dikilmiş Vatanın üstüne
Mustafa Kemal Çevirmiş bir avuç
Mehmet'le savaşı,
Anafartalar'da sanki
Gelincik düğünü...

Birden bir seğirten mermi,
Gelmiş de
Göğsünde durmuş Mustafa Kemal'in;
Anacığının armağanı Bir saatin üstünde.
Mustafa Kemal'le birlikte Ana bu
Gece demez, gündüz demez
Onun için duaya dururmuş.
Çanakkale bir büyük destan,
Çanakkale bir büyük destan,
Çanakkale geçilmez,
Kemal'den, Mehmet'ten Murat'tan...



ANAFARTALAR SAVAŞI- OĞUZ KÂZIM ATOK

Gelibolu yarımadasında
"Kilitbahir"deydi iş bütün
O kilit yeri açılsa
İşi dumandı Türk'ün

Düşmanlar geriden vurmak için o yeri
Toparladılar güçlerini, umutlarını
Bir sabah denizleri yara yara
Çıktılar Anafartalar'a

Görünür ölüm kalım saatlerinde hep
Türk'ün kaderinde bir baş
Sarı, dik kaşlı
Mavi gözlüydü bu seferki.


Duymuştuk keskin sesini onun ilk defa
Dipçik süngü büyüdü ellerimizde sanki
Büyüdü gözlerimiz, ellerimiz, ayaklarımız
Kocaman gemiler ufaldı karşımızda

Boğuşurken diş dişe, göğüs göğüse
Evren ürktü
Karşı koyan et, kan, kemik
Ve Atatürk'tü

Mehmet Akif'ten daha nicesinden
Ne yazılsa canlanamaz
Türk'ün destanı yaşanır
Dille destanlanamaz

Bir atom savaşı olursa
Gelibolu üstünde yarın
Göklerden almalı sesini, filmini
O gazi, o şehit toprakların



55-GÜN DOĞUSU DESTANI- FAZIL BAYRAKTAR

Besbelli son sözleri bu olmuştu Veli'nin:
"Yüzbaşım!
Karabina işlemiyor bu soğukta,
Buyruk ver de gayri süngü takalım;
Yüz binlerin karşısına on neferle çıkalım!.."
"Olmaz!" dedi Karakulak yüzbaşı.
"Bir mermide iki kâfir düşmeli,
Onbaşı Veli!
Bir mermide iki kâfir.."
Ve
Bir komutla başladı yaylım ateş,
Kâfir oğlu öyle ödsüz, öyle kalleş ki:
Bire karşı yirmi beşle geliyor...
Gelen düşüyor,
Kaçan düşüyor;
Yine saflanıp karşı siperlerde
Öylesine geliyorlar ki
Karabulut misali;
Tabur tabur,
Bölük bölük...
Sağ kanatta Boyabatlı
Hasan vuruldu:
Belli, duman tütmüyor mavzerinden...
Bir an, öylesine doğruldu,
Öylesine şahlandı ki:
Bir hamlede karşı siperlerin üzerinden
Aşacakmış gibi;
Gün batısına doğru baktı... baktı...
Bir kurşun daha yemeseydi Belki oradan
Orta Asya'ya atlayacaktı..
Gülle miydi, şarapnel mi,
Bu yağan neydi gökyüzünden öyle pervasız,
Öyle hayâsız?
"Hani Tâuna da züldür bu rezil istilâ"
Ve hâlâ,
Evet, hâlâ barut kokan ufuklarda gözleri
Şu garip dünyanın...
Olan oldu,
Ve bu süngü hücumundan bana bir hatıra kaldı...
Cephenin enkazını sırtladı, kalktı ayağa;
Bu onun son kalkışı oldu siperlerden.
Gök gözlü uğursuzları çığ çığ yiyecekti,
-Allah... Allah... diyecekti.
Diyemedi,
Gidenlerin arkasından gidemedi.
Ve kalbinin içinde coşan,
Kuduran intikam aşkıyla beraber
Yıkıldı, kaldı oracığa
Alınmadı boynundan künyesi bir daha
Nasibini almıştı bu savaştan;
Onbaşı Veli,
1982 Elbistan



ÖNSÖZÜ- FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA

Çanakkale,
Çağlar üzre destanların özüdür.
Bayraklar dalgalanır ya,
Yel bayrakların hızıdır.

Yiğitlerin, sonsuzluk,
Ekmeğidir, tuzudur.
Gök uyur ya buralarda, gök uyanır ya
Yaşamanın gözüdür.

Hepsi de varır Ankara'ya ovalardan,
Kalanlar, ölenlerin izidir.

Deniz, deniz dağ dağ
Yazıldı.    

Çanakkale,
Yeni Türkiye'nin ön sözüdür.



ARIBURNU-CONKBAYIRI- SÜREYYA ENDİK

Ben çelikle imanın boğuştuğu bu yerde
Bir şan dolu tarihi çevirdim yaprak yaprak;
Daha iyi anladım niçin başım göklerde
Ve neden geziyorum yeryüzünde alnım ak.

İşte yılarca önce şu şahlanmış yamaca
Alaca karanlıkta çıkan çarpmış başını;
Şarapneller ölümden bir kucak aça aça
Bu diyarın taramış toprağını, taşını


İşte göğüs göğüse vuruşmadan çekinen
Bir düşmanın açtığı yer altı dehlizleri;
Nihayet gökyüzünden bir belâ gibi inen
Mermilerin yıllarca silinmeyen izleri

Atatürk'ün tarihe doğru yolu gösteren
Erkek sesi burada enginleri aşıyor;
Vatan için, şan için, namus için can veren
Mehmetlerin hayali önümde dolaşıyor.

Ben çelikle imanın boğuştuğu bu yerde
Bir şan dolu tarihi çevirdim yaprak yaprak;
Daha iyi anladım niçin başım göklerde
Ve neden geziyorum yeryüzünde alnım ak.



YARINKİ ÇANAKKALE- İBRAHİM ALAETTİN GÖVSA

Bugün tufan gibi köpüren kanlar
Yarınki hırsları hep dindirecek,
Bir gün gelecek şu bedbaht insanlar
Elbette sükûna, sulha erecek.

Vahşîlik tarihi eskiyip, solup
Her yanan kulübe kâşane olup
Her bir köy ümranla, neşeyle dolup
Şu bahtsız cihana talih girecek.

Efsane olacak o eski şanlar,
Kavgalar, zaferler, şerefler, şanlar,
Birleşip her yerde yüksek iz'anlar,
Tarihi saracak ve devirecek.

Fakat şu müstesna zafer eline
Koşanlar anacak bugünü gene,
Boğazda muazzam şan heykeline
Her sancak eğilip selâm verecek.



ÇANAKKALE TÜRKÜSÜ –KALACIKLI HAKKI

Askerin gittiği soğanlı dere
Atma kâfir İngiliz şarapneli her yerim yare
Vatan şehitlerin vatanı nere
Gülleyi bombayı yak da gidelim
Süngüyü tüfengi tak da gidelim

Çanakkale bizim ateş hattımız
Orada şahin oldu bizim ceddimiz
Durmak olmaz arkadaşlar hücum vaktimiz
Gülleyi bombayı yak da gidelim
Süngüyü tüfengi tak da gidelim

Ordu gelip İstanbul'a dolunca
Başkâtipler mevcudunu alınca
Analar babalar öksüz kalınca
Ağla anam ağlayacak gün budur
Al kırmızı kanlar aktı o sine

Kışlanın önünde sıra söğütler
Oturmuş zabitler asker öğütler
Ağla anam ağlayacak gün budur
Al kırmızı kanlar aktı bu sine

Şimendifer seni yapan ne usta
Koyverin uğruna gidelim dosta
Ana babalar hep yasta
Ağla anam ağlayacak gün budur
Al kırmızı kanlar aktı bu sine



60-ÇANAKKALE GEÇİLMEZ- ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Çanakkale'de çeliğe karşı et ve kemik
Nefrete karşı sevmek ve inanmak
Kaba kuvvete karşı hak dövüşüyordu.
Mehmetler yalınayak
Mehmetler aç ve çıplak
Düşman gemileriyse ateş ve ölüm kusuyordu.
Kana bulanmış toprak siperler
Koyun koyunaydı burada
Paşalar, yüzbaşılar, adsız askerler.
Ve bir gün yükseldi,
O ölüm sessizliğindeki siperlerden,
Bir zafer marşı kadar gür ve berrak,
Allah Allah sesi.
O köhne ve kahraman toplarımızın güllesi,
Çelik ve ateş yığınlarına kafa tutarak,
Bir bir hedefini buldu bu imanla;
Çelik yığınları gömüldü sulara.
Kalanlar bir fare gibi pis ve korkak,
Kaçtılar geldikleri yere.
Ve o gece sabaha dek,
Nur yağdı gökten siperlere.
Yorgun ve yaralı askerlerin,
Yüreğini uçsuz bucaksız bir sevinç sardı;
Geçilmezdi Çanakkale, anladılar,
Orada Mustafa Kemal vardı.

 

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER




SAYFA: 7/ 61-70


61-SİPERLER GENE BİZDE- CENAB OZANKAN

Mustafa Kemal'in fırkasından
27’nci Alay'dan
 Gedikli Hüseyin Hüsnü,
Saldırdı düşman siperine
Bir manganın yarısıyla
Kuvveti tükene tükene.
Gayri dönüşü yoktu bu seferin,
Tarifsiz bir ışık yandı
Gözlerinde her erin.
Salladı bombayı Hüseyin Hüsnü
Yığıldı siperde düşman ölüsü.
Ama kıymeti kalmadı hayatın.
W Gayri uçsuz bir âlemin
Kapısı göründü: Dar,
Herkes bir anda büyüdü
Yiğitliği kadar...
Her adımda al benekli
Bir çiçek,
Bir matra dopdoluydu.
Düşmüştü Hüseyin'in başucuna
Ama suyu kim içecek?



MUSTAFA KEMAL'İN SAATİ- MUZAFFER UYGUNER

Mustafa Kemal derlerdi,
Sonradan duydum adını.
Beni yumuşak parmaklarıyla okşar,
Eğilip bakardı ışıklı gözleriyle.
O'na ben gösterirdim zamanı;
Güneş ışığında, ay ışığında.
Senelerce dolaştık beraber,
Çöllerde, dağlarda, salonlarda.
Soğukta beraber titrerdik,
Beraber terlerdik sıcaklarda.
Kalbinin atışlarını duyardım,
Ve anlardım düşünüp hissettiklerini.
Bütün gürültülere alışmıştım,
Şehitlere, yaralılara, seslere alışmıştım.
Top sesleri, denizin gürültüsü, kalbinin sesi
Atların, katırların o acayip kişnemesi,
Hilâl bıyıklı kahramanlar,
Kanla sulanan toprak,
Göklere uçan gövde bacak,
Türklüğün inatlı mukavemeti
Ürpertirdi zaman zaman beni.
Bir gündü, amansız bir boğuşmanın sonu,
Rüzgâr da susmuştu toplar gibi
Denizde dev gibi gemiler ve gölgesi bulutların
İleri mevzilerdeydik,
Her zaman olduğu gibi,
Gözleri ufuklardaydı, eli düşüncesinde,
Düşüncelerin en incesinde...
Kalbinin atışlarını dinliyordum,
Zaman endişeliydi.
Rüzgâr durmuştu.
Bir top patladı uzaklardan,
Bir şarapnel geliyordu bize doğru,
Saliselerine varıncaya kadar hızının,
Hesapladım, hesapladım da
Önüne koyuverdim kendimi.
Bir anda duruverdi tıkırtılarım,
Ama O'nun kalbi durmadı...


ÇANAKKALE DESTANI-OKTAY YİVLİ
I
Ben Mülazım-ı Sani Sinan;
Ben Fatih’in, Osman’ın,
Ben Bilge Kağan’ın torunu.
Ben fazilet, asalet
Ben zamanlarca Türk…
Söyletmişim tarihlerce türkümü.
Nerde bitmişsem
Orada doğarım.
Neresi sonumsa
Başlarım yeniden;
Kim söyleyebilir
Bir yerde öldüğümü?..
Ben Mülazım-ı Sani Sinan;
Tarihlerin yolcusu,
Adım tarihlerce kutsal;
20.yüzyılı gösterir
Zamanlardan zaman:
Yıkılmak üzeredir
Başka adlara gebe,
Altı yüz yıl hüküm süren Osman.
Devletimle birlikte
Öldü sandılar beni,
Planlar yapıldı ardımca;
Paylaşıldı tüm vatan.
Ben Mülazım-ı Sani Sinan;
Tarihlerce hız verdim rüzgârlara,
Kültürlere şekil.
Adalet götürdüm
Gittiğim her toprağa.
Kötüye dersini verdim,
Yanımda insanca yaşadı insan…
Ben Mülazım-ı Sani Sinan;
Elbette göz yumamazdım düşmana,
Katlanamazdım bölüşülmesine vatanın;
Milletimi esir yaşatamazdım.
Elimde ata yadigârı silahım,
Mehmet’imle omuz omuza
Yürek yüreğe, Çanakkale’de
Haksızlıkla savaştım…
Ben Mülazım-ı Sani Sinan;
Savaşlarca yorgun düştüm:
Bir cephede sol ayağımı yitirdim,
Ötekinde parçaladı sağ kolumu
Acımasız bir top mermisi.
Geride ne kaldı?..
˗ Vatan sevgisiyle dolu yüreğim…
Bu tarihi, bu hikâyeyi
Yazmaya devam edebileceğim.
II
Ben Mülazım-ı Sani Sinan;
Gözbebeğim İstanbul’u alabilmek için
Boğaz’a kadar dayanmıştı düşman.
Tarihler
18 Mart 1915’i gösteriyordu:
Vakit sabahtı,
Gelibolu yorgundu,
Gelibolu yaralıydı,
Gelibolu sıkıntılıydı…
Şehitlere mezardı Çanakkale,
Çanakkale ölüm gibi suskundu;
Boğaz’ı dolduran su değil,
Kandı…
Saatler 10’u vururken
Yükseldi cephelerden
Türk’ün andı.
Allah’ın adı
Doldu gönüllere,
Taştı dudaklardan
Sesler seslere karıştı…
Yemin etti ordu
Korumaya bu yurdu.
Kalplerden yükselen ses değil,
İmandı…
Gürleyen bir top mermisi
Başlattı savaşı kıyasıya.
Denizden karaya
Karadan denize toplar atıldı;
Topların düştüğü yerlerde
Yiğitler serildi siperlere.
Denizde gemiler,
Karada insanlar;
Bu, et ve kemiğin
Çeliğe karşı savaşıydı;
Bu, haksızlığa karşı
Özgürlüğün savaşıydı.
Sömürgeciydi denizdeki,
Denizdeki silahıyla üstündü,
Kana susamıştı;
Vatanını istiyordu Türk’ün.
Koşarken Mehmetçik
Savaştan savaşa,
Cepheden cepheye
Yorgun düşmüştü büsbütün.
Cesurdu, inançlıydı
Verilecek toprağı değil,
Ancak kanı vardı…
Düşman gemilerinin açtığı yoğun ateş
Yine cehenneme çevirdi Çanakkale’yi.
Toza dumana karıştı kaç tabya…
Geri kalır mı benim Mehmet’im?
Ellerindeki ilkel toplarıyla
Denizde fırtınalar oluşturdu,
Tarihe yeni sayfalar yazdı
Cennete koşan nice batarya…
Saatlerce sürdü savaş,
Deniz şarapnel sesleriyle çınlarken
Kaç utanmaz gemi
Sulara gönüldü yavaş yavaş…
Şehit düşüp
Tabyasını bırakmayan er,
Vatanı için ölüme giden asker,
Düşmana eğdirmişti baş.
Sabah küstahça
Boğaz’a  giren gemiler,
Akşamla birlikte hüsranla
Bakmadan ardına
Kaçıp gittiler birer birer…
III
Ben Mülazım-ı Sani Sinan;
Çanakkale’de, Gelibolu’da
Savaştım düşmanla kıyasıya.
Halkımla bütünleştim,
Kurtuldu il il vatan.
Bayrağın dalgalandığı ufuklarca
Şehitliğe koştum;
Nerede başladıysa sonum
Orada doğdum yeniden.
Öldü sandılar beni,
Oysa öldüğüm yerde
Ölümsüzlüğe ermiştim ben.
Ben Mülazım-ı Sani Sinan;
Ben Yahya Çavuş,
Ben Seyit Onbaşı
Ben er Fehmi;
Yaşar bende yürekleri
Bayrak için, millet için
Sonsuzluğa eren yiğitlerin…
Ben Mülazım-ı Sani Sinan;
Sonsuzlukların yolcusu,
Kendini vatana adamış adam…
Görüyorum şimdi daha yeşil ve ulu:
Yaprağım, ağacım, dağım, ovam.
Ben Mülazım-ı Sani Sinan;
Ben yeni ve aydınlık Türkiye’nin
Destan destan yazılan tarihi,
Bayrağında renk, aşında tat;
Benimle biter her gönlün kederi…
Ben seferde inanç,
Hazarda huzur;
Ben buğdayda bereket,
Tarlada başak başak verim.
Kim ne isterse ilkelerimde bulur;
Tarihlerin altın sayfasıdır yerim;
Ben sonsuzluğa yürüyen
Ölümsüz Mustafa Kemal’im…


ŞEHİDİMİN ADI:  YÜCE ÇANAKKALE’M

Bir gül kokusu yayılır topraktan
Bir devri yücelten Çanakkale'm
Analar babalar arkandan ağlar
Şehidimin adı: Yüce Çanakkale'm
 
Yüreklerde senin destanın çağlar
Bu millet senin zaferinle coşar
Seyit On başının gözünden kanlı yaş akar
Şehidimin adı: Yüce Çanakkale'm

Çanakkale'm! 57.alayın kahramanlığına
Semadaki ay yıldız şahitti
Rüzgâr dinmeyen boğazında
Çanakkale’m! Bir asırda şanlı zaferi hak etti

 

 

İLGİLİ İÇERİK

CUMHURİYET DÖNEMİ ŞİİRLERİ

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLERİ

HALK EDEBİYATI ŞİİRLERİ

KONULARINA GÖRE ŞİİRLER

29 EKİM CUMHURİYET BAYRAMI İLE İLGİLİ ŞİİRLER

19 MAYIS ATATÜRK’Ü ANMA HAFTASI ŞİİRLERİ

23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI ŞİİRLERİ

ATATÜRK ŞİİRLERİ

ÖLÜM ŞİİRLERİ

TÜRKÇE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

ÇANAKKALE İLE İLGİLİ ŞİİRLER

İSTANBUL İLE İLGİLİ ŞİİRLER

SON EKLENENLER

Üye Girişi