Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Bu Konuyu Facebook Profilinde Paylaş

ÇANAKKALE CEPHESİ: İtilaf Devletlerinin Çanakkale Boğazı ile ilgili girişimleri savaşın başlamasıyla birlikte olmuş,ancak Osmanlı Devleti tarafsız olduğu için bu konu üzerinde fazla durulmamıştır.Osmanlı Devleti savaşa katılınca, yapılacak askeri bir taarruzla boğazların ele geçirilmesi ciddiyetle gündeme geldi.

Çanakkale Cephesi şu nedenlerle açılmıştır:

Boğazlar ve İstanbul İhtilaf Devletlerince ele geçirilirse,Osmanlı Devleti İtilaf Devletlerinin öne süreceği koşullarını kabul etmekten başka çare bulamayacak ve böylece Osmanlı Devleti’nin açtığı cepheler tavsiye edilmiş olacaktı.

Boğazlar ele geçirilirse,Rusya ile müttefiklerin arasında bağlantı kurulacak,Rusya’ya silah ve malzeme sevki gerçekleşecek ve Rusya’nın ürettiği bol miktardaki buğdaydan Rusya’nın müttefikleri faydalanacaktır.

Osmanlı Devleti’nin savaştan çekilmesi ve müttefiklerin de Boğazlara,şimdilik savaşa katılmamış Balkan Devletleri üzeride Osmanlı Devleti açısından olumsuz etki yapacaktı.

Bu amaçlarla açılan Çanakkale Cephesi, ortak bir İngiliz-Fransız donanmasının19 Şubat 1915’ten itibaren Çanakkale Boğazı’nın iki tarafındaki Türk tabyalarının bombardımanıyla başladı.18 Mart tarihine kadar süren bu bombardımanlar, tarihte havanın güneşli ve denizin sakin olduğu bir sırada müttefik donanmasının Çanakkale Boğazı’na girerek boğazı geçme teşebbüsünde bulunmasıyla yoğun bir biçimde başladı.Yedi müttefik gemisi Türk topçusunun atışlarıyla Boğazdaki sulara gömülünce,bu durumu gören İtilaf donanması geri çekildi.

İtilaf Devletlerinin bu başarısızlığı,prestijlerini sarsmış ve dünyada yankılar uyandırmıştır.Bu durumun ,tarafsız devletlerle İslam aleminde geniş politik etkileri olacağından ,müttefikler işi sonuna kadar götürmeyi kararlaştırdılar.İtilaf devletleri bu defa Gelibolu Yarımadası’nı işgal ederek Çanakkale Boğazı’na hakim olmak istiyorlardı.

Gelibolu Yarımadası’nın güneyinde ilerleyemeyeceklerini gören İtilaf devletleri; Ağustos ayı başlarından itibaren, bu yarımadanın batı kıyılarındaki plajlara yeni birlikler çıkardılar.Ağustos ayı, Çanakkale muharebelerini en şiddetli safhasını oluşturur.İlerlemeye çalışan İtilaf kuvvetleriyle Mustafa Kemal komutasındaki Anafartalar Grubu arasında kanlı muharebeler oldu.Müttefikler Arıburnu’nda ve Conk Bayırında büyük kayıplar verdiler.

Çanakkale kara savaşlarının güçlü İttifak Devletleri tarafından kaybedilmesinde Mustafa Kemal’in ,düşmanın karadan çıkarma yapacağı yerlerin Arıburnunu ve Seddül Bahir mevkileri olacağını engin askerin dehasıyla ve büyük bir ileri görüşlülükle önceden tahmin etmiş olmasının büyük payı olmuştur.

İtilaf Devletleri ve Osmanlı Devleti açısından Çanakkale Savaşları büyük kayıplarla kapandı.

Osmanlı Ordusu, bu savaş gücü ve direnme azmiyle Birinci Dünya Savaşı’nın uzamasına neden olmuştur.Bazı görüşlere göre Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesiyle savaş üç yıl uzamıştır.Bunda Çanakkale savaşlarının önemli bir yeri vardır.

Bu başarıyla İstanbul ve Boğazlar işgalden koruduğu gibi, dolaylı olarak da vatanı erken bir işgalden kurtarılmıştır.

Rusya’ya yardım ulaşamamış Almanlar doğu cephesinde başarılı olmuşlardır.Ayrıca başlayan Rus ihtilali gerçekleşmemiş ve Bolşevizm iktidara gelmiştir.Çanakkale muharebeleri Türk Milletine büyük kuvvetler karşısında başarılı olabileceği düşüncesini kazandırmış ve Çanakkale ‘deki ruh, milli mücadele düşüncesinin kaynaklarından biri olmuştur.

Çanakkale Muharebeleri, Mustafa Kemal Paşa’nın öne çıkmasını da sağlamıştır.


 

ÇANAKKALE SAVAŞI

ÇANAKKALE CEPHESİ: İtilaf Devletlerinin Çanakkale Boğazı ile ilgili girişimleri savaşın başlamasıyla birlikte olmuş,ancak Osmanlı Devleti tarafsız olduğu için bu konu üzerinde fazla durulmamıştır.Osmanlı Devleti savaşa katılınca, yapılacak askeri bir taarruzla boğazların ele geçirilmesi ciddiyetle gündeme geldi.

ÇANAKKALE SAVAŞLARI VE BOZCAADA

28 Haziran 1914’te, Avusturya Veliahtı Ferdinand ve karısının Bosnasaray’da bir Sırp tarafından öldürülmesi, barut fıçısına dönmüş Avrupa’da savaşın çıkması için yeterli bir kıvılcımdı. Balkanlar'daki Osmanlı topraklarının bölüşümünde eski bir anlaşmazlık olan Bosna-Hersek’in Avusturya’ya mı yoksa Sırbistan’a mı ait olacağında düğümlenen sorun hiç vakit geçirmeden büyük devletleri bloklara ayırmış ve biribirlerine savaş ilan etmelerine neden olmuştu.

1912 yılında, Osmanlı başkentinde bazı girişimcilerin katkısıyla kurulan “Donanma Cemiyeti”, fakir-zengin halkın katkısıyla toplanan paralar, altın olarak İngiliz hükümetine peşin olarak yatırılmış ve İngiltere’ye büyük ve modern bir zırhlı olan Reşadiye ısmarlanmıştı. Brezilya’nın, aynı tersanede yaptırmakta olduğu bir zırhlıyı parası çıkışmadığından almaktan vazgeçmesiyle Reşadiye’ye ikinci bir gemi daha eklenmişti : Sultan Osman. Gemiler harpten önce bitmiş ve onları almaya Deniz Yüzbaşı Rauf (Orbay) komutasında Türk bahriyesi askerleri İngiltere’ye gönderilmişti. İngilizler, harbin başlamasıyla gemilere el koyduklarını ve vermeyeceklerini resmen bildirmişlerdi. Bu olay Türk kamuoyunda büyük bir öfke uyandırmıştı. Bu esnada Osmanlı Devleti, İngilizler'den kaçıp Çanakkale Boğazı'ndan Marmara Denizi'ne geçen iki Alman zırhlısı Göben ve Breslau'nun isimlerini Yavuz ve Midilli olarak değiştirip, gemilere Türk bayrağı çektirip, Alman askerlerin başlarına fes giydirerek, bu gemileri 80 milyon Alman markına satın aldığını ilan etmişti. Halkın gözünde, parasını ödedikleri gemilerine İngilizler tarafından el konulması ertesinde bu iki gemi gelmiş, herkesi kaybedileni bulmuşların sevincine boğmuştu.

Enver Paşa’nın izniyle 29 Ekim 1914 tarihinde Amiral Souchon komutasındaki 11 gemilik Osmanlı donanması Boğaz'ın hemen açığında karşılaştığı Rus savaş gemilerine ateş açmış, başta Odessa ve Sivastopol olmak üzere Rus limanlarını topa tutmuştu. 1 Kasım 1914'te,  Kafkasya'daki Rus ordusu hududu geçerek kara savaşını başlattı. Aynı gün İngilizler, İzmir Limanı ve Kızıldeniz’de Akabe Limanı'nı topa tuttu. 3 Kasım 1915’te ise iki İngiliz ve iki Fransız savaş gemisi Çanakkale Boğazı'ndaki Türk istihkamlarını bombardıman ettiler. 18 Mart 1915 tarihine kadar İngiliz ve Fransız donanmaları, Çanakkale Boğazı'nda bulunan tahkimatları ve tabyaları sürekli bombardıman ettiler. 18 Mart 1915’te yapılan deniz savaşlarında ise, İngiliz-Fransız ortak donanması büyük bir bozgunla geri çekilmiş, Osmanlı başkentini almak üzere sadece donanmanın gücü yetmeyeceği, kara savaşları ile birlikte donanmanın beraberce savaşması gerektiği fikri ortaya çıkmıştı. Bu arada Bozcaada’yı işgalleri altında tutan İngilz ve Fransızlar, Ayazma Tepesinde, Habbele Ovası'nda ve Habbele Tepesi'nde çeşitli büyüklüklerde üç adet havaalanı kurdular. 25 Nisan 1915’te Fransız askerlerinin Anadolu sahilindeki Beşige ve Kumkale'ye yaptıkları aldatma taaruzları, esas çıkartmanın yapılacağı Seddülbahir’i gölgelemek içindi. İngiliz,  Fransız ve bu ülkelerin dominyonlarından oluşan çıkartma birlikleri Seddülbahir bölgesine yaptıkları taarruz harekatında Kirte ve Kerevizdere bölgesinde 13 Temmuz 1915 tarihine kadar süren savaş sonrasında siperlere gömülmüş ve onbinlerce ölü, yaralı, tutsak vermişlerdi. Bundan sonra savaş cephesi daha çok Arıburnu, Anafartalar ve Suvla bölgelerine kaymış, Seddülbahir’de bulunan ve Bozcaada’yı üs olarak kullanan Fransız askerleri dinlenmek, tedavi olmak, yiyecek içecek türünden kısıtlı da olsa alışveriş yapabilmek için sürekli Bozcaada’yı kullanır olmuşlardı. Kartpostal koleksiyonumuzda bulunan 195 kartın gönderim tarihleri bu dönemde başlamış, bu cephenin boşaltıldığı 9 Ocak 1916 tarihini biraz geçe sonlanmıştır. Çanakkale Savaşları'ndan üç yıl kadar sonra Birinci Dünya Savaşı, Bağlaşık Devletler'in galibiyetiyle sona erdi. 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması'nın üzerinden daha bir hafta bile geçmeden İngilizler, 6 Kasım 1918’de Çanakkale ve çevresini işgal ederek, kendilerine bir zamanlar kan kusturan merkez tahkimatındaki toplara ve tahkimata el koydular.

19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal liderliğndeki Türkler, 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Antlaşması ile barışa kavuştular. Lozan Barış Antlaşması uyarınca 20 Eylül 1923 günü, Bozcaada Türkler tarafından teslim alınmıştır.