Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Azametli bahtsız kıtanın, şanlı ve talihsiz bir devletin değerli evlatlarıydı onlar. Kosova'da, İstanbul'da, Belgrat'ta, Nigbolu'da destansı mücadeleler verdiler. Sırası gelince de Vi­yana önlerine dayandılar. Aşk ve şevklerinde azalma olun­ca geri çekilmeler baş gösterdi. Yüzyıllarca huzurla yönetilen topraklar bir bir veda etmeye başladı Devlet-i Osmaniye'ye. Ve iş I. Dünya Savaşı'nda ölüm-kalım noktasına kadar var­dı. Asırlardır Âlem-i İslâm'ın bayraktarlığını yapan şan­lı devlet, yok olma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Ama o dev­letin ciğerpareleri boş durmadı. Çanakkale, Sarıkamış, Ye­men, Kut-ül Amare, Süveyş, Hicaz'da bir hilal uğruna top­rağın bağrına düştüler. Kimler yok tu ki aralarında. Diyarba­kırlı Rojat, Erzurumlu Mutiullah, Urfalı Devran, İzmirli Meh­met, Rizeli Dursun, Sivaslı Haydar, Giritli Rauf, Kırımlı Faik, Prizrenli San, Trablusgarplı Abdülhamit... Türk, Kürt, Arap, Laz, Gürcü, Çerkez, Arnavut, Makedon, Boşnak, Romen... Irkın ne önemi vardı ki, dava bir olduktan sonra!

Tarihimiz destansı mücadelelerle bezeli. Birçok savaşın altında hüzün, insanüstü gayret, fedakârlık, civanmertlik bulmak mümkün. 1915-1916 yıllan arasında Gelibolu Yarımadası'nda gerçekleşen, Osmanlı Devleti ile İtilaf devletlerini karşı karşıya getiren Çanakkale deniz ve kara savaşları da bunlardan biri. Üç kıtada hüküm süren bir devletin son nefesinde yazılır Çanakka­le destanı. Fizikî anlamda küçük, jeopolitik an­lamda büyük toprakların savunması için binler­ce Mehmet toprağın bağrına düşer. Ve I. Dünya Savaşı'nın en kanlı cephesi olur bu küçük yer. İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bil­giler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İbra­him Güran Yumuşak, I. Dünya Harbi'nde Osmanlı Devlerimin toplam zayiatının (şehit, yaralı, kayıp, esir) bir milyona ya­kın olduğunu, bunların üçte birlik kısmı­nın Çanakkale'de verildiğini anlatıyor. İstanbul'un kilidi olarak görülen Çanak­kale büyük bir ruh ile müdafaa edilir. Bu sebeple mücadeleye Anadolu'nun tüm vilayetlerinden Mehmetçik katılır.

Zorlu savunmada hemen hemen her il şehit verir. İbrahim Güran Yumuşak, şehirlere göre şehit sayısını şöyle açıklıyor: "Çanakkale Savaşları'nda en çok şehit veren il 3274 ile Bursa. Balıkesir 3003, Konya 2683, Kastamonu 2527, Denizli 2258, Manisa 2174, Çanakkale 1787, Ankara 1772, Aydın 1746, İz­mir 1720, Trabzon 175, Kayseri 771, Diyarbakır 49, Erzurum 109, Urfa 383, Nevşehir 525 şehit verdi."

Savaşa sadece Anadolu topraklarından değil Osmanlı Devleti'nin terk etmek zorunda kaldığı diyarlardan da katılanlar olur. Kosova, Bosna, Arnavutluk, Üsküp, Trablusgarp, Trablus, Tebriz, Şam bu diyarlardan sadece birkaçı. Muharebeye Sırp hâkimiyetinde olan Kosova'dan yoğun bir katılım gerçekleşir. Yeni Pazar, Yeni Varoş, İpek, Gora, Prizren, Priştine, Üsküp ve Kalkandelen taburları destek verir. Doç. Dr. Yumuşak'ın ver­diği bilgiye göre, Anadolu dışından Çanakkale'ye gelip şehit düşenlerin sayısı ise şöyle: "Suriye-Filisrin: 787, Lübnan-Irak: 117, Arabistan-Yemen: 10, Libya-Tunus-Mısır: 23, Afganistan­-İran-Kafkasya: 11, Yunanistan: 45, Bulgaristan: 21, Arnavutluk: 27, Makedonya: 31, Kosova: 65."

ÇANAKKALE'DEN ALINACAK EN BÜYÜK DERS: KARDEŞLİK

Türkiye'den savaşa katılanların etnik unsurlarına baktığımızda, resmî kaynakların bunları ayırmadığını görüyoruz. Çünkü asır­lardan beri etle kemik gibi halklar, İstanbul'un fethinde, Viya­na önleri, Kosova meydanı ve Çaldıranda bir arada olduğu gibi Çanakkale, Sarıkamış ve Yemen'de de omuz omuzaydı. Dolayı­sıyla Türkiye'deki her etnik kimlikten şehit, Çanakkale toprak­larında yan yana yatıyor. Yazar Vehbi Vakkasoğlu'na göre Ça­nakkale Savaşları, birlik ve beraberliğin yenilmez bir güç oldu­ğunun ispatı. Vakkasoğlu, bunu anlamlı bir örnekle dile getiri­yor: "Orada Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Laz, Çeçen, Boşnak gibi Devlet-i Aliye içindeki bütün tebaa, yan yana ve gönül gönüle mücadele etti. Balkan Savaşı gazisi Boşnak Şükrü Binbaşı'nın annesiyle olan diyalogu, iman gayretinin bütün etnik aidiyetle­ri nasıl aşıp geçtiğini çok net anlatır bize. Annesi, 'Oğlum, yara­lama yeni iyileşti. Ne işin var şimdi Çanakkale'de?' diyerek onu durdurmaya çalışır. Oğlu ise şöyle karşılık verir: 'Anneciğim, Ça­nakkale İstanbul'un kilididir. Eğer o kilit kırılırsa, sade payitaht değil, ırz, namus, din, iman hepsi birden payimal olur. Seni de burada (Üsküp) koruyabilmem için Çanakkale'ye gitmem gere­kiyor.' Şükrü Binbaşı, savaşta şehit düşer."

Sadece Müslümanlar değildir Çanakkale'de vatan savun­masında bulunan. Rum, Ermeni ve Süryani olan gayrimüslim­ler de cephelerde vatan müdafaası için çarpışır. Genellikle cep­he gerisinde yardımcı birliklerde görev yapan bu askerlerden. Genelkurmay Başkanlığı’nın kayıtlarına göre 100'ü hayatını kaybeder. Vehbi Vakkasoğlu, bunlardan birinin 57. Alay dok­torlarından Dimitriyati olduğunu belirtiyor. Savaşta yaralanan Dimitriyati, kan kaybından ölmek üzere olduğu bir anda, ya­nındaki sıhhiye çavuşuna dönerek, "Bak Ali! Şimdi ben ölün­ce, gavur mavur diye düşünüp, başka bir yere gömmeyesiniz. Ben burada şehit Mehmetçiklerle koyun koyuna olmak istiyo­rum." diyerek gelecek nesillere örnek olur.

Hikâyelerden de anlıyoruz ki sadece kahramanlık ve fedakârlık değil, şanlı mücadelede galip gelen en önemli erdemlerden biri de kardeşlikti. Vehbi Vakkasoğlu da Çanakkale'de alınacak en büyük dersin kardeşlik olduğu fikrine katılıyor: "Çanakkale, insanların ya dinde kardeşimiz ya da yaratılışta bir eşimiz olduğu bilinci ve­rir. Zafer, bu bilinçle, tek yürek, tek bilek olmuş insanların şahlanı­şıdır. Eğer orada, ırkçılık, etnik kimlik ön plana çıksaydı, ne o birlik sağlanabilir ne de öyle muhteşem bir başarıya imza atılabilirdi. Al­mamız gereken en önemli ders; ırkçılığa asla pirim vermemektir. İnsan kendi seçimi ve eseri olmayan bir halinden dolayı övünmemeli ya da aşağılanmamak Zira üstün ırk yoktur. Üstünlük, geldi­ğimiz kökten değil, ancak ahlâklı ve dürüst olmakla kazanılır. Bu inancın sonucu olan Çanakkale yıllar geçse de bize birlik, bütün­lük ve kardeşlik dersi vermeye devam ediyor."

Çanakkale Savaşı'ndan alınacak birçok ders vardır şüp­hesiz. Doç. Dr. Yumuşak, ırkçılık söylemlerinin yükselme­ye başladığı günümüzde Çanakkale'deki ruhu iyi anlamak gerektiğini ifade ediyor: "Çanakkale Zaferi'nde her kesi­min kendisinden bir parça bulması mümkün. Kurşunun etnik kimlik tanımadığı, Türk'ün, Kürt un, Laz'ın, Arap'ın omuz omuza mücadele verdiği, dindarlar için hilafetin ko­runduğu, milliyetçiler için vatanın müdafaa edildiği bir yerdir Çanakkale. Dolayısıyla tüm etnik ve ideolojik ke­simler bu zaferde kendilerini bulur ve haklı olarak onu sa­hiplenir. Çanakkale Zaferi, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının en büyük paydasını oluşturan ortak bir değeri­dir. Bu nedenledir ki Çanakkale, Türkiye'dir."

Tıpkı diğer cephelerde olduğu gibi Çanakkale'de de 'Bedrin Aslardan' misali omuz omuza vuruşanlar yine Türkler, Kürtler, Araplar, Çerkezler, Arnavutlar, Lazlardan başkası değildi. Ankara, Afyon, Adana, Batum, Zaho, Buhara, Yemen, Hindistan, Trablus­garp, Cezayir'den koşup gelenler şu an 'toprak diyerek basıp geç­tiğimiz' yerlerin altında yatıyor. Onlar, kurtardıkları vatanın harç­larını oluşturan kardeşliği, yıllar geçmesine rağmen hal diliyle an­latmaya devam ediyor,

CİHAN YENİLMEZ, YENİ BAHAR 15 MART 2012

This email address is being protected from spambots. You need JavaScript enabled to view it.

SON EKLENENLER

Üye Girişi