Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

Bu Konuyu Facebook Profilinde Paylaş

GÖLGESİ DAĞ MİSALİ OLAN ADAM

Hani başı dumanlı, sert ve soğuk görünümlü dağlar vardır ya… Yıllar ve yeller onlardan ne alıp götürebilmiştir! Ne sıkıntılara göğüs germiş; ne karlar, ne kışlar görmüştür. Ketum birer varlık olarak geçmişin bütün hadiselerini saklar. Başı hep dumanlı ve karlı olarak çetin bir mücadeleyi kıyamete kadar sürdürmeye kararlı duruşları ile saygı uyandırır. Her halükarda sükûnetini muhafaza etmesi, onlara karşı içimde saygıyla beraber sevgiyi de canlandırmıştır.

Çocukluk günlerinden hatırladıklarımızla babalarımızda başı dumanlı dağlar misali kapılardan sığmayacak sandığımız yüce varlıklardı. Yanındayken sonsuz bir güven içinde yüzyıllara meydan okumuş olan; boraya, fırtınaya bana mısın demeyen dağlar gibi varlıklardı. Elinden tuttuğumuzda bize, dünyaya meydan okuma hissi veren Ağrı dağı gibi varlıklardı.

Mütemadiyen bir çaba içerisinde şikâyetsiz, sıkıntısız rızık temininde olduklarına şahit olduğumuz sevgili babalarımızın gözümüzdeki ihtişamı sert rüzgârların yıkamadığı dağlar misaliydi.

Mutluluğu sakin karşılayışları, hüznü tevekkülle buyur edişleri ile öfkeleri ürkütecek kadar büyük olan, suskunlukları dipsiz bir kuyu misali olan babaları bizler;

Severdik. Sevgimizi belli etmeye çalışsak da bunda bir anne sevgisi kadar başarılı olduğumuzu düşünmüyorum. Çünkü o, soğuk rüzgârların çaldığı; karların, zirvesinden hiç eksik olmadığı; her gün borayla, fırtınayla boğuşmaya alışmış bir yaradılışta idi. Sevgimizi gösterebildiğimiz kadar değil dünyalar kadar severdik.

Biz babalardan;

Korkardık. Gizli saklı yaptığımız, tespiti mümkün olamayacak zannettiğimiz birtakım işlerin kâmil bir el tarafından tespit edilmesi bizi çok ürkütürdü. Korktuğumuz hal çok zaman başımıza gelirdi. Bu kâmil el ne yapar, nasıl tespit eder, kusurlarımızı yakalayıverirdi. Korkardık. Ama aynı limana sığınacak kadar korkardık.

Biz babaları;

Sayardık. Bir dervişin mürşidine bağlılığı, talebenin hocasına itaati sonradan; bizim babamıza saygımız ise anadan gelir. Annedir, evde babanın otoritesini temin eden. Annedir, babaya ne şekilde saygı gösterilmesini öğreten. Biz babamızdan böyle gördük, demeyi annemiz sayesinde dilimize doladık. Bundan dolayı sayardık. Hem de saygıda kusur etmeyecek kadar sayardık.

Biz babaları;

Özlerdik. Bugüne kadar hasreti anlatanlar hep aşığın, sevgilisinden ayrı kaldığında içine düştüğü sıkıntılı ruh halinden bahsettiler. Oysa bir çocuğa sordular mı, babadan ayrı kaldığında ne hissettiğini, nasıl bir ruh halinde bulunduğunu? Sorsalardı, bugünkü hasret şiirlerinin hiçbirinin kıymet-i harbiyesi kalmazdı. İşte biz böyle özlerdik.

Biz babalara;

Hak verirdik. Bazen iç mücadele yaşasak da nefsimizi susturabilir, hak verirdik. Bilirdik ki aldığı kararlar düşünmediği, bilmediği, duymadığı bir rastgele davranışın eseri değildi. Hissederdik ki sonunda o engin tecrübesiyle haklı çıkacaktı. Bu sebepten çenemizi kapayıp şeytanımızı bağlayacak kadar hak verirdik.

İşte bu yüzden yüce dağ gibi heybetli duran adam, arkadaşımız değil babamızdı. Arkadaşımıza bağırabildiğimiz, diklenebildiğimiz, çıkışabildiğimiz, söylenebildiğimiz gibi babamızla konuşamazdık. Onlara pervasız davranamazdık. Bize, babalarımızın gölgesi bile dağ gibi gelirdi. Gölgenin sahibi adam ise bizim için bir efsaneden başka bir şey olamazdı.

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi