Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

              Kitapların doğurganlığına ve bereketine duyduğum inançla...

             Yine bir kucak dolusu kitapla gelmişti derse. Hocalarım arasında kitaba bu kadar bağlı olanını görmemiştim. Kitapları severdi çünkü insan yetiştirmede bir kitabın emeğini asla inkâr edemezdi. Kitaplara bağlıydı çünkü kitapların kendisini ne kadar değiştirdiğini yadsıyamazdı. Gizlemeye çalıştığı apayrı bir sevinç vardı yüzünde;  saklanmayan, aşikâr...

Ciddiyetine alıştığım yüzü gülümsüyordu. Sanki kendisine koridorda eşlik eden o kucak dolusu kitaplarla sıcak, eğlenceli bir sohbete koyulmuşlar da o sohbetten arta kalan neşeyi kaybetmemek istermiş gibi iyiliğe ve güzelliğe; zafere ve umuda dair bir gülümsemeydi bu. Kitaplarını masaya bıraktı. Sınıfı gözden geçirdi. Suratlarımıza takıştırdığımız maskeleri tahlil etmeye başladı tek tek. Mutluyduk, sıkıntılıydık, hüzünlüydük, garipdik, şaşkındık. Bazen hiçbiri ve bazen de hepsiydik. İnsandık... Bir şeyler söyleyecekti yutkundu, duraksadı, heyecanlandı. Neyi nasıl söylemesi gerektiğini bilememenin şaşkınlığıyla eski çocuksu sevincini yeniden takınarak söze başladı:

  —Bu gün bir kızım oldu çocuklar! Bu dünyada hissedebileceğiniz en güzel duygu. Size ait bir parça ve size ait bir yürek. Aslında emeğin ta kendisi. Uykusuz gecelerin, tükendi sandığınız fikirlerin ve düşlerin, “Yoruldum artık” ya da “Yola devam etmeliyim” arasındaki gelgitlerin ve bu dünyaya benden bir parça bırakabilecek olmanın tezahürleriyle dolu kalbim. Sancılı, karanlık gecelerim geride kaldı. Şimdi kalbimde sadece mutluluğun tatlı akisleri var. Geleceğe onunla meydan okuyorum ve onu geçmişimle besliyorum.

             Hepimiz şaşkınlıkla karışık mutluluk maskelerini takınmıştık suratlarımıza. Bu güzel bir haberdi. Dünyaya yeni bir can daha gelmişti “Hoşgeldin” sesleri arasında. Şimdi onun neden bu kadar mutlu olduğunu anlamlandırabiliyordum. Aslında daha önce sınıfın ortasında hiç bu kadar özelini anlatmamıştı bize. Demek ki bu içinde tutamayacağı kadar mutlu etmiş onu diye düşünmüştüm. Sınıftan tebrik sesleri yükseliyordu. Sonra adını sormaya başladılar.

              Hoca muzip bir tavırla susuyordu. Buna sınıfın nabzını ölçmek demeliydik belki de. Uğultuları önemsemiyor söyleyecek daha mühim şeyler varmışçasına bekliyordu. Cevap vermek için, cevabını bildiği asıl sorunun sorulması için bekliyordu. Tiz bir ses yükseldi arka sıradan. Uğultudan çıkan anlamsız sesleri toparlayan bir cümle:

  —Ne kadar oldu doğalı Hocam. Adına ne koydunuz?

 “Henüz bir hafta oldu” dedi gülerek. Masasına koyduğu kitaplardan birini sınıfa doğru uzatarak:

  -“Kızımla tanışın” dedi.

 Sonra sınıfın tamamında yeni bir maske değişimi: şaşkınlık. Nasıl yani kızı bir kitap mıydı? Hoca şaka yapıyor biz de dinliyoruz diye uğultular yükselmeye başladı yeniden. Kızgınlık ve şaşkınlık arasında gidip gelen cümleler... Hayır şaka olamazdı. Kitaplara onun kadar düşkün birinin bu andan sonra anlatacağı daha önemli şeyler olmalıydı diye düşünmüştüm. Uğultular içindeki sınıfın susmasını bekledi. Güzergâhı çok önceden belirlenmiş cümlelerini duymayı sabırsızlıkla bekliyordum.

 —Bu hafta bir kitabım çıktı arkadaşlar. İki yıl gibi uzun, meşakkatli bir sürecin; bitmez araştırmaların; uykusuz gecelerin; yorgun gündüzlerimin meyvesidir bu kitap. Dünyanın en güzel meyvesi, cennet elmalarından tatlı, emeğim... Fikirlerimin, düşlerimin bazense kâbuslarımın saklandığı mahrem ülkem... Bu gün o ülkenin kapılarını açıyorum hepinize. Ondan niye kızım diye bahsettiğimi de merak ediyor olmalısınız. Çünkü her kitap yeni düşüncelere, hayallere yahut da kendinden sonraki bambaşka bir kitaba gebedir. Onun tohumlarını taşır yüreğinde. Ve varoluşunu da kendinden önceki kitaplara borçludur çokçası.

          Her kitap başka kitaplarda, düşüncelerden ödünç alınmış cümlelerin kişinin kendi kalbinde, ruhunda, beyninde yoğrulmasıyla ortaya çıkar. Kitapların ve kütüphanelerin nesli böyle devam eder işte. Kalem hamarat bir arı gibi döller oradan buradan toplanıp devşirilen düşünceleri. Hafızanız ve kalbiniz farklı düşüncelerin büyüsüyle dolarken, kâğıtlarınızda mürekkebin ve alın terinin kokusu kalır. Bir kitap yazmak dünyanın en güzel işidir çocuklar. Ona çocuğunuza bakar gibi emek vermek, koruyup kollamak, eksik kalacak korkusuyla geceleri de ona bir şeyler katmak ve sonunda onu okurken bir ayna berraklığıyla orada kendini seyretmek dünyanı en güzel işidir.

           O gün hayatımın en güzel derslerinden biriydi. Ne çok şey öğrenmiştim. O günden sonra bir kızım olsun istedim bende hep. Yüreği sevda öyküleriyle, yeryüzü mazlumlarının türküleriyle, barış ve özgürlük şiirleriyle dolu bir kızım... Bir gün bir ana doğurganlığıyla insanlara güzel kız çocuklar verebilecek bir kızım olmalı. Şimdiyse, son noktayı koyarken bu düşün gerçekleşmesi için gerçek bir adım atmış olmanın mutluluğu içindeyim.

         

SON EKLENENLER

Üye Girişi