FUZULİ - BAĞA GİR BÜLBÜLE ARZ-I GÜL-İ RUHSAR EYLE
GAZEL İNCELEMESİ
1) Bâğa gir bülbüle arz-ı gül-i ruhsâr eyle
Yık gülün 'ırzını bülbül gözüne hâr eyle
Bahçeye gir, bülbüle güle benzeyen yanağını göster. Gülün şeref ve haysiyetini mahvet. Onu bülbülün gözüne diken et.
Bahçedeki gül kesret âlemindeki güldür. Bahçe madde ve kesret âlemidir. Hakikî sevgili gülün çok üstünde güzel Olan 124yanağını gösterince asıl gül her türlü sihrini, güzelliğini kaybeder. Artık o âşığın gözüne diken gibi batar. Bülbül kesret âşığıdır. Kesrete âşık olan, hakikî sevgilinin güzelliğini tahayyül edince mecazî güzeller, onun gözüne diken gibi batar.
Gülün dikeni vardır. Gül solup dökülür, dikeni kalır. Göze diken gibi batmak bir tabirdir. Görmek istememek, görmekten rahatsız olmak manasınadır.
2) Bağ şâhidlerine zülf ile çeşmün göster
Sünbülü derhem edüp nergisi bîmâr eyle
Bahçe güzellerine saçın ile gözünü göster. Sümbülü peri-şan, nergisi hasta et.) Bahçe yine madde dünyasıdır. Zülf sümbüle, göz nergise benzer. Hakikî sevgilinin zülfü, madde âlemindeki sümbülü perişan eder. Saçın bir vasfı da perişanlıktır. Göz ise o kadar güzeldir ki, göz güzelliğinin sembolü olan nergisi hasedinden hasta eder. Aynı zamanda gözün hasta ve mahmur olması, onun güzelliklerindendir.
Hakikî sevgili, kesret âlemindekilerden çok daha güzeldir.
Yukardaki beytin manası tekrarlanıyor.
3) Goncaya lâf-ı letâfetde ağız âçdurma
Lâhza lâhza anı şermende-i güftâr eyle
Letâfet yani güzellik ve maddeden sıyrılmış olmak bahsinde goncaya ağız açtırma. Onu her ân söylediğin söz ile utandır. Yahut söylediği sözden dolayı mahcup olsun.
Gonca ağza benzer. Güzeldir ve yok gibidir. Yani madde-den sıyrılmıştır. Gonca ağzım açıp letâfetten bahsedince sen söze başla ve o söz söylediğinden dolayı utansın. Yani letâfet hususunda ona ağız açtırma. Bir şey söyleyemesin.
Yine hakikî sevgili madde âlemi ile karşılaştırılıyor.
4) Serve âzâdlık ismiyle yaraşmaz yürümek
Anı hem şîve-i reftâra giriftâr eyle
Serve âzâdlık, her şeyden kurtulmuş, hür olmak ismini alıp yürümek lâyık değildir. Sen yürü onu da yürüyüşündeki şîve ve edaya esir et.
Serv-i âzâd bir nevi servidir. Meyve vermek mecburiye-tinden ve kış âfetinden kurtulmuş olduğu için âzâd vasfı verilir. Serv bulunduğu yerden zaten kımıldamaz, adım atamaz. O halde toprağa esirdir, âzâd değildir. Hakikî sevgili öyle bir eda ile yürür ki serv o şîve ve edaya esir olur, âşık olur, Hüsn-i talîl san'atı vardır.
Yine madde âlemindeki güzellikler ile mukayese var.
5) Dâr-ı dünyânı gönül cehd kılup terk ede gör
Hâb-ı gafletde iken özüni bîdâr eyle
Ey gönül çalış bu dünya evini terk et. Gaflet uykusundasın, kendini uyandır.
Bütün dünya güzellikleri asıl güzel olan sevgili yanında hiçtir. Onlara kapılman gaflet yüzündendir. Kendini uyandır.
Dünyayı terk et. Fakr yoluna gir, maddeden tecerrüd et demek istiyor.
İnsan kendini uyandıramaz. Çünkü uykudadır. Burada kendini uyandır “uyan” manasına kullanıyor.
6) Ey ciger zahmı ağız açma hadengin görîcek
Yetene râz-ı nihânum yeter izhâr eyle
Ey ciğerimdeki yara, onun okunu gördüğün zaman ağzını açma. Her gelene gizli sırrımı ifşa ediyorsun. Artık yeter.
Ok saplandığı yere ağız gibi bir delik açar. Onu ağza benzetiyor. Bu ciğer yarası oka o derece âşık ki daha oku görür görmez ağzını açıyor.
Okla açılan yaraya ağız diyor. O ağza benzeyen yara açıp öz söylüyor. Hal diliyle ciğerinin yaralı olduğunu, gizli aşkını ifşa ediyor.
İkinci mısradaki yetene kelimesi her gelene demektir.
İkinci yeter kâfidir mahlâsınadır. “Her gelene” den anlıyoruz ki gelen oklar pek çoktur.
7) Kes Fuzûlî tama'un gayrı temennâlardan
Handa olsan taleb-i devlet-i dîdâr eyle
Ey Fuzûlî, Hak'tan gayrı arzu ve emellerden vazgeç. Nerede olursan ol Hakk'ın dîdânna kavuşmayı iste.
FUZULİ DİVAN ŞERHİ, PROF.DR. ALİ NİHAT TARLAN, KÜLTÜR BAKANLIĞI
İLGİLİ İÇERİK
FUZULİ - EĞER ÇIKSA İDİ DERDÜN CİSMDEN DERDÜM Kİ CANDUR BU
FUZULİ - BUDUR FARKI GÖNÜL MAHŞER GÜNÜNÜN RUZ-I HİCRANDAN
FUZULİ - KEREM KIL KESME SAKİ İLTİFATUN Bİ-NEVALARDAN
FUZULİ - BENDE MECNUN'DA FÜZUN AŞIKLIK İSTİDADI VAR