Kullanıcı Oyu: 3 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

A.DE LAMARTİE - GREZİELLA

Fransa’daki evinden ayrılan on sekiz yaşındaki roman kahramanı genç hayaller içinde Roma’ya, sonra da Napoli'ye gider. Napoli’de rastladığı arkadaşıyla daha çok halktan kişilerle, balıkçılarla geçirdiği günler ve dostluklar, onu mutlu kılar.
Bir gün ihtiyar balıkçı Andrea’nın kayığıyla denize açılırlar. Deniz alabildiğine hırçındır; uzun ve tehlikeli yolculuktan sonra ihtiyar balıkçının Proçida yöresindeki kulübesine ulaşılır:

GREZİELLA
Evin içi o kadar çıplaktı ki dışarıdaki kayaya benziyordu. Etrafında yalnız bir parça kireçle beyazlanmış sıvasız duvarlar vardı. Işıktan uyanan kertenkeleler, taşların aralıklarında ve çocuklara yatak hizmeti gören eğrelti otu yaprakları altında kayıyorlar ve gürültü ediyorlardı. Damı teşkil eden üstü kabukla örtülü tavan kirişlerinde kırlangıç yuvaları asılmıştı; kırlangıçların bu yuvalardan küçük siyah başlarını dışarıya çıkardıkları ve gözlerinin korkudan parladığı görünüyordu. Grezieila ile büyükannesi, ikinci odada, yelken parçalarıyla örtülmüş bir tek yatakta beraber yatıyorlardı. Döşemenin üstüne, yemiş sepetleriyle bir katır semeri atılmıştı
Balıkçı, eliyle oturduğu yerin sefaletini göstererek, utanır gibi bize doğru döndü: sonra bizi Şark’ta ve İtalya’nın cenubunda bir şeref mevkii olan taraçaya götürdü. Çocuğun ve Greziella’nın yardımıyla küreklerimizin bir ucunu taraça parmaklığının duvarına, diğer ucunu döşemeye dayayarak bir nevi sundurma vücuda getirdi. Bu sığınağı, dağdan henüz yeni koparılmış bir düzine kadar kestane dalı yığınlarıyla örttü; bu sundurmanın altına birkaç demet eğreltiotu yaydı; bize iki parça ekmek, taze su ve incir getirdi ve Allah rahatlık versin, dedi.


Andren ailesi her şeylerinin elden çıkmış olmasına üzgündür. Ama konuklar onlara yeni bir kayık almışlardır. Günlerce bu balıkçı ailesi yanında. Dağlara tabiatla başbaşa kalırlar. Fırtınadan ellerinde kalan kitaplardan hikâyeler okunur, Bu arada okuna Paul ve Virginie, aileyi, özellikle duygulandırmıştır.
Havalar düzelince balıkçı ailesiyle birlikte Napoli'ye, Marcellina'ya dönülür.
Genç kahramanın arkadaşı, kızkardeşinin evlenmesi dolayısıyla Napoli’den ayrılır. Kendisi de balıkçı ailesinin ve Graziella'nın yanında yaşamaya devam eder


Bazen Greziella, her zamandan fazla kapanıp sustuğumu görerek beni bu bir türlü bırakmak istemediğim okumalarımdan yahut meşguliyetlerimden ayırmak için gizlice odama girerdi. İskemlemin arkasından sessiz yaklaşır, omuzlarımın üstünden, ne olduğunu anlamaksızın, okuduğum yazdığım şeye bakmak için ayaklarının ucuna yükselirdi; sonra, anî bir hareketle kitabı elinden kapar yahut kalemi parmaklarımdan çekerek kaçıp giderdi. Taraçada arkasından koşar, biraz darılırdım; o gülerdi. Kusurunu affederdim: fakat o, tıpkı bir annenin yapacağı gibi, sahiden beni paylardı.

Yarı ciddî, yarı latifeci bir sabırsızlıkla mırıldanırdı:
— Canım bu kitap öyle saatlerce gözlerinize ne söylüyor? Bu fena, eski kâğıt üstündeki siyah satırlar size sözlerini hiç kesmeyecekler mi? Sanki siz, Proçida’da anlattığınız gibi, gene bize her pazar günü ve senenin her akşamı anlatmak için birçok hikâyeler bilmiyor musunuz? Yetişmez mi bunlar? Hem sabahlan deniz rüzgârına fırlatıp savurduğunuz o uzun mektupları bütün gece kime yazıyorsunuz? Görmüyor musunuz ki kendinize fenalık ediyorsunuz ve bu kadar uzun müddet yazıp okuduğunuz zaman sapsarı kesilip sersemliyorsunuz? Bütün gün sizi hiç dinlemeyen bu sözler yahut bu gölgelerle konuşmak yerine sizin yüzünüze bakan benimle konuşmak daha tatlı değil mi? Aman yarabbi! Demek bende bu kâğıt parçaları kadar zekâ yok ha! Ne hacet, bütün gün sizinle ben konuşur, ne laf isterseniz size söylerim ve gözlerinizi yorup lambanızın bütün gazını yakmağa hiç ihtiyacınız kalmaz.
Bunun üzerine kitabımı ve kalemleri saklardı. Bana ceketimi ve gemici bonemi getirirdi. Eğleneyim diye beni dışarı çıkmaya zorlardı.
Ona homurdanmak itaat ederdim, fakat onu severek...


Bu arada Graziella, zengin, fakat vücut yapısı bakımından âdeta çarpık olan dayısının oğlu Cekko ile evlendirilmek istenir. Bu olay Graziella’da olduğu gibi, genç konuk üzerinde de etkisini gösterir. Graziella evden kaçar, genç de onu Proçida yöresinde kilisede Meryem’e dua ederken bulur.
O güne kadar birbirlerini sevdikleri halde bunu belli etmeyen iki genç içten ve temiz duygularla sabahı, ederler. Gelen balıkçı ailesinin sevinç gözyaşları arasında yeniden Marcellina’ya dönülür
Gereziella sevgisinin sürekli olamayacağı, sevdiğinin bir gün gideceği korkusu içindedir. Nitekim genç, aldığı bir mektup üzerine Fransa'ya dönmek zorunda kalır. Greziella’dan ayrılır.
Napoli'den ayrıldıktan sonra genç kahraman, Graziella'dan birkaç mektup alır. Bir süre arkası kesilen mektuplardan sonra aldığı bir paketle son mektup onu daha da duygulandırır.


Titreyerek paketi açtım, tik zarfın içinde, Graziella’nın son bir mektubu vardı ve bunda yalnız şu sözler yazılıydı: "Doktor üç güne varmadan öleceğimi söylüyor. Kuvvetim tükenmeden sana elveda demek islerim. Oh! Eğer sen burada olsaydın yaşayacaktım! Fakat Allah’ın emri böyle imiş. Sana pek yakında ve daima yukarıdan, göklerden hitap edeceğim. Sev benim ruhumu! Bütün hayatınca o seninle beraber olacaktır. Sana saçlarımı bırakıyorum, bir gece senin için kestiğim saçlarımı. Memleketinin küçük bir kilisesinde bunları Allah’a vakfet, ta ki benim bir şeyim yanında bulunsun!” ’
Mektubu elimde, sabaha kadar, bitkin bir halde kaldım. Ancak o zaman, ikinci zarfı açmaya kendimde kuvvet bulabildim. Bütün güzel saçı, bana onu gösterdiği o gece gibi, bu zarfın içindeydi. Hâlâ o gece üstüne yapışmış olan birkaç funda yaprağına karışıktı. Son vasiyetinde emrettiği arzusunu yaptım. Bugünden sonra, ölümünün bir gölgesi yüzüme ve gençliğime yayıldı.
On iki sene sonra tekrar Napoli’ye gittim. Onun izlerini aradım. Ne Marcellina’da, ne Proçiada'da hiçbir izini bulamadım. Adanın kayalıktan üstündeki küçük ev harabeye dönmüştü. Yağmur yağdığı zamanlar çobanların keçilerini barındırdığı bir kiler odası üstünde esmer bir taş yığını halini almıştı. Zaman, toprağın üstünde olanı çabuk siliyor, fakat geçtiği kalpleri bir ilk aşkın izlerini silemiyor. .
Zavallı Graziella! O günden beri pek çok günler geçti. Sevdim, sevildim. Diğer güzellik ve şefkat ışıkları benim karanlık yolumu aydınlattılar. Allah’ın bize göğü anlatmak, hissettirmek ve özletmek üzere bu yeryüzünde canlandırmış olduğu en esrarlı güzellik, azizlik, saflık hazinelerini bana kadın kalplerinde keşfettirmek için diğer pek çok ruhlar açıldılar. Fakat hiçbir şey kalbimde senin ilk görüşünü soldurmadı. Ne kadar çok yaşadımsa düşüncemle o kadar sana yaklaştım. Hatıran, babanın kayığındaki o ateşlere benziyor ki bütün dumanlarını mesafeler alıp götürür ve bizden ne kadar uzaklaşırlarsa o kadar fazla parıldarlar. Ne fani vücudun nerede uyuyor bilmiyorum, ne de senin için hâlâ memleketinde birisi ağlıyor mu; fakat senin asıl mezarın benim ruhumdadır. Sen işte tamamıyla bu ruha girmiş ve gömülmüşsündür. Senin ismin hiçbir zaman kulağıma boş yere çarpmaz. İsmini söyleyen dili severim. Daima kalbimin derinliğinde bir yaş var ki damla damla sızar ve senin hatıran üstüne, o hatırayı serinletip benim içimde rayihalandırmak için gizlice düşer (1829)
1830 senesinde bir gün, akşamüstü, Paris’in bir kilisesine girdiğim zaman, oraya, bir genç kızın beyaz kumaşla örtülü tabutunu getirdiklerini gördüm. Bu tabut bana Greziella’yı hatırlattı. Bir sütunun gölgesinde gizlendim. Proçida’yı düşündüm ve uzun uzun ağladım.
Gözyaşlarım kurudu; fakat bir cenaze merasiminin bir hüznü esnasında zihnimden geçen bulutlar sıyrılmadı. Sessizce odama döndüm. Bu uzun not içinde çizdiğim hatıraları zihnimden sırasıyla geçirdim ve bir nefeste, ağlaya ağlaya, “İlk Nedamet” ismini verdiğim mısraları yazdım.

İlk Nedamet adını taşıyan şiirden sonra roman şu satırlarla son bulur:

İşte on sekiz yaşındaki taş kalplilik ve nankörlük günahımı bu yazılı gözyaşlarımla ödedim. Bu mısraları, Napoli körfezinde şeffaf dalgaların benim için ebedî suretle sürükleyip duracağı o taze hayale tapmadım ve... kendime lanet etmeden asla tekrar okuyamam! Fakat ruhlar semada affederler. Onun ruhu da beni affetmiştir. Sizler de affedin beni!... Ağladım çünkü...

Metin İncelemesi:
Nesir (düzyazı)
Türü: Romantik roman.
Konusu: Bu romanda, doğa güzellikleriyle birlikte, on sekiz yaşında olan bir gencin, ilgi çekici bir çevrede yaşadığı mutlu ve mutsuz günleri ile temiz aşkı anlatılıyor.

Yardımcı Bilgiler:
"Graziella", romantik roman türünün güzel bir örneğidir. Romantizm, XIX. yüzyılda Fransa'da klasisizme tepki olarak doğmuş, bu doğrultuda güzel eserler verilmiştir.
Eserin yazarı Lamartine'in kendi yaşamında önemli bir yer tutan, İtalya'da görüp beğendiği, gönül verip sevdiği genç bir kızın anısını, "Graziella" adlı bu eserde anlatmış olması, romana ayrı bir anlam ve içtenlik kazandırmıştır.
Lamartine, XIX. yüzyılda yaşamış ünlü bir Fransız şair ve yazardır. Romantik edebiyatın önden gelen temsilcilerinden biridir. Aşk, ayrılık, yalnızlık, ölüm gibi temaları duygulu bir anlatımla işlemiştir.

İçerik Yönünden:
Araştırmalar:
• Balıkçı ailesinin oturduğu kulübe, romanın ilk pasajında tanıtılıyor. Bu kulübe, ailenin yoksulluğuna uygun bir yerdir. Kulübenin etrafında sadece bir parça kireçle beyazlaştırılmış sıvasız duvarlar vardır. Damı kabukla örtülüdür. Tavan kirişleri arasında kuşlar, yerlerde kertenkeleler dolaşmaktadır.
Böylesine yoksul olan balıkçı ailesi, yiyeceklerini başkalarıyla paylaşacak kadar cömert, evlerinde de ağırlayacak kadar konukseverdirler. Yatakları olmadığı halde, konuklarına özel yatak hazırlıyorlar. Sundurmanın altına birkaç demet eğreltiotu yayıyorlar; iki parça ekmek, taze su ve incir getirip Allah rahatlık versin, diyorlar. Bu davranışlar, onların konukseverliğini gösteriyor.
• Kulübenin tasvirinde şu ayrıntılar üzerinde duruluyor: Duvarların görünüşü, rengi. Kırlangıçlar ve onların gözlerindeki parlayış. Damın, tavan kirişlerinin durumu; odanın, sundurmanın görünümü. Yatağın betimlenmesi. Odanın görünümü. Odanın görünümünü tamamlayan yemiş sepetleri ile birlikte katır semerinin varlığı. Bunlar, kulübenin tasvirinde üzerinde durulan ayrıntılar olarak beliriyor.
• Romantizm, dış öğeyi temel alır. Bu bakımda hikâye ve romanlarda tasvirler ile ayrıntıların ayrı bir yeri vardır. Bu romanda da kulübenin tasviri ilkelere uygun düşmektedir. Yazar, yoksul balıkçı ailesinin yaşamını duygulu biçimde anlatmakta, yapılan tasvir bu anlatımın aracı olmaktadır. Bu bakımdan bu tasvirde bir romantik özellik buluyoruz.
• Kulübe ile ilgili yapılan tasvir, balıkçı ailesinin yoksulluk içinde yaşadığını ortaya koymaktadır.
• Graziella'nın çocuksu davranışları ve konuşmaları, onun ruh halini anlatıyor. Bu davranışlar, gencin duygularının da açığa çıkmasını sağlıyor. Bu duygular, daha çok eserin ikinci bölümünde ortaya çıkıyor.
Esere göre, Greziella, sevdiği gencin ilgisini çekmek istiyor. Davranışları, onun saf bir ruha, duygulu bir yapıya sahip olduğunu ortaya koyuyor. Greziella’nın davranışları, sevdiği gencin duygularını açığa çıkarmasına yardımcı oluyor. Genç, Greziella'nın çocuksu davranışlarına, okuyup yazması karşısındaki tavrına kızıyor. Ne var ki ona duyduğu ilginin sevgiye dönüştüğünü görüyor, anlıyor ve Greziella'ya boyun eğiyor.
• Okuduğumuz eserde aşk konusu işlenmiş bulunuyor. Kahramanların ruh dünyası ön plana alınıyor. Kahramanlar, sıradan insanlardan seçilmiş bulunuyor. Olay, bireyseldir. Dil ve anlatım katı kurallardan arındırılmış, duygusal bir temele oturtulmuştur. Anlatımda romantizme uygun bir tasvire yer verilmiştir. Bunlar, okuduğumuz metinde görülen romantik niteliklerdi

Edebiyat bilgileri, Numan Kartal, Birsen Yayınları, 1990

SON EKLENENLER

Üye Girişi