Kullanıcı Oyu: 3 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

NABİ – BEYİTLER AÇIKLAMASI

I.
Ey meh leyâl-i vesvese-hîz-if irâkda
Sen gelmeyinceh âtıra bilsen neler gelür

Vezni : Mef’ûlü Fâilâtü Mefâîlü Fâilün

Günümüz Türkçesi
Ey ay yüzlü sevgilim! Gönülde türlü vesveseler koparan ayrılık gecelerinde sen, bilsen akla neler gelir!


İzahlar:
Ay manasına gelen Farsça mâh ile onun hafifletilmiş şekli olan mehin, istiare yolu ile eski şiirlerde çok defa yüzü ay gibi olan güzel ve sevgili yerine kullanıldığı evvelce söylenmişti. Bu beyitte de öyledir.
Vesvese-hîz : (f. St.) Vesvese kaldıran, vesvese koparan.
Leyâl-i vesvese-hîz (f. s. t.) Vesvese koparan geceleri.
Leyâl-i vesvese-hîz-i firak: (f. is. t.) Vesvesek oparan ayrılık geceleri.
Firâkta kelimesinin râk hecesini, vezinde bir kapalı ve bir açık hece değerince uzatarak okumak lâzımdır.

II.
Tevbe-i meyde sebât-i kademimden sorma
Orasın sâki-i gül-çehrenin ibrâmı bilür

Vezni : Feilâtün Feilâtün Feilâtün Fellün (Fa'lün)

Günümüz Türkçesi
Şarap tövbesine ne kadar dayanabileceğimi sorma! Orasını gül yüzlü sakinin zorlaması bilir.


İzahlar:
Tevbe-i mey : (f. is. t.) Şarap tövbesi.
Sebât-i kadem : (f. is. t.) Ayak diremek; dayanmak.
Orasın, orasını demektir.
Gül-çehre : (f. St.) Gül yüzlü. Yüz manasına gelen kelimenin Farsçada doğrusu Çihre ise de dilimizde umumiyetle çehre diye kullanılagelmiştir.
Sâkî-i gül-çehre : (f. s. t.) Gül yüzlü saki.

III.
Cemin tamâma erüp devri câm kalmıştır
O câmdan da bu meclisten âm kalmıştır.

Rüsûm-i lûtf ü kerem halk içinde mensîdir
Fakat alup verilür bir selâm kalmıştır

Vezni: Mefâilün Feilâtün Mefâilün Feilün (Fa’lün)

Günümüz Türkçesi:
1. Cemin devri tamam olmuş ve ondan hatıra olarak, kadeh kalmıştır. O kadehten de bu mecliste kalan ancak bir isimdir.
2. Halk arasında iyilik ve ihsan âdetleri, usulleri unutulup gitmiş: sadece, alınıp verilen bir selâm kalmıştır.


İzahlar:
1.Bu beyitteki her iki câm ile nâm kelimelerini vezinde birer kapalı ve birer açık hece karşılığı olacak surette uzatarak okumak lâzımdır.
2. Rüsûm-i lûtf ü kerem : (f. is. t.) Lûtuf ve kerem âdetleri; iyilik ve ihsan usulleri.
Selâm kelimesinin lâm hecesini de, vezinde bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak tarzda uzatarak okumak lâzımdır.
Fakat, Arapçada "Yalnız, sadece" manasında kullanılır.

IV
Bezm-i safâya sâgar-i sahbâ gelăr gider
Gâyâ ki cezr ti medd ile deryâ geltr gider

Vezni: Mef’ûlü Fâilâtü Mefâîlü Fâilün


Günümüz Türkçesi
Zevk ve safa meclisine şarap kadehinin gelip gitmesi, gerileyip ilerleyerek denizin gelip gidişi gibidir.


İzahlar:
Bezm-i safâ : (f. is. t.) Safa meclisi.
Sâgar-i sahbâ : (f. is. t.) Şarap kadehi.


V
Dehân-i gonceden ămmîd-i nîmhande ile
Nesîm-i subh-deminc ust-t câlann bilărăz

Vezni: Mefâilün Feilâtün Mefâilün Feilün (Fa’lün)


Günümüz Türkçesi
Koncanın ağzından hafif bir gülümseme umarak sabah rüzgârının o yana, bu yana koşup arandığını biliriz


İzahlar:
Dehân-i gonca : (f. is. t.) Goncanın ağzı.
Nîmhande; yarım gülüş, gülümseme demektir.
Ümmîd-i nîmhande : (f. is. t.) Gülümseme ümidi. Nîmhande kelimesinin nîm hecesini, vezinde bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak tarzda uzatarak okumalıdır.
Nesîm-i subhdem: (f. is. t.) Sabah rüzgârı; sabah vakti esen rüzgâr. Subh hecesini, vezinde bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak tarzda okumak lâzımdır.
Cüst cûların, cüs ü cularını demektir. Araştırma demek ve aynı manaya gelen iki kelimenin bir bağlama edatıyla birleştirilmesi suretiyle meydana getirilen bu tabir, cüstcû şeklinde bir takdirde, cüst gibi de kullanılır. Nazımda böyle kullanıldığı olacak surette hecesini, vezinde bir kapalı bir açık hece karşılığı okumak lâzımdır.


VI
Biz râzıyız derûnumuz olsun harâb-i garp
Ol mest-i nâza mâye-i zevk ü sürûr ise

Vezni: Mef’ülü Fail’tü Mefâilü Fâilün


Günümüz Türkçesi
İçimizin gamla harap olması, o naz sarhoşu güzelin eğlencesiyle sevincine vesile olacaksa, biz buna çoktan razıyız,


İzahlar:
Harâb-i gam : (f. is. t.) Gamın harabı; gamla harap olan.
Mest-i nâz : (f. is. t.) Naz sarhoşu. Eski şairler, süzgün bakışlı, nazlı güzeller için çok defa bu mest-i nâz terkibini kullanmışlardır.
Maye-i zevk u sürûr : (f. is. t.) Eğlencev e sevinçm ayası; eğlence ve sevinç mevzuu vesilesi.

VII
Ebnâ-yi dehr her hünere âferin verir
Yârab bu âferin ne tükenmez hazînedür

Vezni: Mef’ülü Fail’tü Mefâilü Fâilün


Günümüz Türkçesi
Zamane adamları her hünere aferin! der. Yarabbi, bu aferin ne tükenmez hazinedir!


İzahlar:
Ebnâ-yi dehr : (f. is. t.) Zamane adamları. Ebnâ, Arapçada oğul manasına gelen ibn kelimesinin çoğuludur.
Dehr kelimesini, vezinde bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak tarzda okumalıdır.
Nâbî bu meşhur beytiyle, her hünerin, değeri araştırılmaksızın değerlendirildiğini aferinin ucuzladığını söylemekte ve bu baştan savma takdirlerle alay etmektedir. (Aferin!), Farsçada (yarat!) demektir. Şair, bu sözle, dünya-mn devamlı bir oluş, yaratılış halinde olduğunu da hatıra getirmiş oluyor.

İZAHLI DİVAN ŞİİR ANTOLOJİSİ, N.H.E

 

İLGİLİ İÇERİK

NABİ HAYATI ve ESERLERİ

NABİ – BİR DEVLET İÇÜN ÇERHE TEMENNADAN...

NABİ –BİR DEVLET İÇÜN ÇERHE TEMENNADAN USANDIK

HAYRİYYE ÖZET BİLGİ - NABİ

HAYRABAD ÖZET BİLGİ - NABİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi