Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

BEHÂÎ – DAĞITTIN HAB-I NAZ-I YARİ EY FERYAD NEYLERSİN 

GAZEL

1. Dağıttın hâb-i nâz-i yârı, ey feryâd, neylersin?
    Edüp fitneyle dünyâyı harâbâbâd neylersin?

2. Dil-i mecrûhuma rahmeyle, kalsın dâm-i zülfünde;
    Şikeste-bâl olan mürgu edüp âzâd neylersin?

3. Edersin gerçi her derde tabîbim bir devâ ammâ,
    Cünûn-i ehl-i aşk olunca, mâder-zâd neylersin?

4. Varup gîsû-yi yârı öyle birbirine kattın,
    Yine bir fitne tahrîk eyledin ey bâd neylersin?

5. Şehîd-i aşk-i tîğ-i yârdır sercümle-i âlem,
    Urup şemşîre dest ey gamze-i cellâd neylersin?

6. Behâiveş değilsin, kâbil-i feyz-i safâ sen de;
    Tekellüf bertaraf ey hâtır-i nâşâd neylersin?

Vezni Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün

Günümüz Türkçesi
1. Ey feryat! Sevgilinin naz uykusunu dağıttın; bu yaptıın nedir? Onu uyandırıp, dünyayı o fettan gözlerin fitnesiyle bir harabeye çevireceksin de ne kazanacaksın?
2. Sevgilim! Yaralı gönlüme acı da, zülfünün tuzağında kalsın; kırık kanatlı kuşu salıvermektenn e çıkar?
3. Doktorum! Gerçi her derde bir ilâç bulup onu iyileştirirsin ama âşıkların çılgınlığı anadan doğma olunca, ona ne yaparsın?
4. Ey rüzgâr! Gidip sevgilinin saçını öyle birbirine katıp dolaştırdın ki!.. Gene bir kargaşalık uyandırdın; bu yaptığın nedir?
5. Herkes sevgilinin kılıcının aşk şehididir. Ey cana kıyan yan bakış! Bir de sen kılıca el atıp ne yapacaksın?
6. Ey tasalı gönül! Sen de Behâî gibi neşenin nimet ve saadetini anlayacak kabiliyette değilsin. Samimi olarak konuşalım, söyle, bu halin ne olacak?

İzahlar:
1.Hâb-i nâz: (f. is. t.) Naz uykusu.
Hâb-i nâz-i yâr: (Zincirleme f. is. t.) Sevgilinin naz uykusu.
Harâbâbâd; haraplıkla dolu yer, harebe demektir. Âbâd kelimesi şen, mamur manasına geldiği gibi çokluk bildiren bir edat olarak ta kullanılır.
Bu beytin kafiyeleri olan feryâd ve âbâd kelimeleri ile gazelin diğer kafiyelerinin “âd” diye biten son hecelerini, vezinde birer kapalı ve birer açık hece değerince uzatarak okumak lâzımdır.


2. Dil-i mecrûh: (f. s. t.) Yaralı gönül.
Rahmetmek, rahmeylemek; merhamet etmek, acımak demektir.
Dâm-i zülf: (f. is. t.) Zülfün tuzağı.
Şikeste-bâl: (f. St.) Kanadı kırık; kırık kanatlı.

3. Ehl-i aşk: (f. is. t.) Aşk sahipleri; âşıklar.
Cünûn-i ehl-i aşk: (Zincirleme f. is. t.) Âşıkların çılgınlığı.
Mâder-zâd: (f. St.) Anadan doğma.

4. Gîsû-i yâr: (f. is. t.) Sevgilinin saçı.
Tahrik etmek; harekete getirmek, kımıldatmak demektir.

5. Şehîd-i aşk: (f. is. t.) Aşk şehidi
Tîğ-i yâr: (f. is. t) Sevgilinin kılıcı.
Şehîd-i aşk-i tîğ-i yâr: (Zincirleme f. is. t.) Sevgilinin kılıcının aşk şehidi.
Sercümle; bilcümle, bütün, hepsi demektir.
Sercümle-i âlem: (f. is. t.) Âlemin hepsi, herkes.
Gamze-i cellâd: (f. s. t.) Cellât gamze; cana kıyan yan bakış.
Gamzenin kılıca et atması, bakışın kılıç gibi keskinleşmesi, kalbi yaralanması demektir.

6. Behâîveş, Behâî gibi demektir.
Feyz-i safâ: (f. is. t.) Safanın, neşenin feyzi.
Kâbil-i feyz-i safâ: (Zincirleme f. is. t.) Neşeden feyz almağa kabiliyetli.
Bertaraf kelimesi burada, şöyle dursun tabirinin karşılığıdır.
Hâtır-i nâşâd: (f. s. t.) Tasalı gönül.

İZAHLI D.Ş.ANTOLOJİSİ, N.H.ONAN

SON EKLENENLER

Üye Girişi