Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

FUZULİ - BEYİTLER

   Min cân olaydı kâş men i dil-şikestede
   Tâ her biriyle bir kez olaydum fedâ sana

Vezni: Mefûlü Fâilâtü Mefaijü Failün

Günümüz Türkçesi
1 Keşki, ben kırık gönüllüde bir can olaydı da, her biriyle sana bir kere feda olaydım.

İZAHLAR:
1. Min, Azerî lehçesine göre, sayısı demektir.
Farsça kâş kelimesinin şimdi dilimizde kullanılan karşılımı “keşki, ne olurdu”dur. Kâş, vezinde, bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak kadar uzatılmalıdır
Men de, hem Farsça’da, hem Azeri lehçesinde ben demektir.
Difşikeste: (f. st.) Gönül kırık; kırık gönüllü.
Men-i dil-şikeste: (f. s. t.) Gönlü kırık olan ben.

***

   Can vermeyeni mi gurbete kim bîm-i ta’neden
   Yâd-i vatan fıganuma sensüz behânedür

Vezni:Mefûlü Fâilâtü Mefâîlü Fâilün


Günümüz Türkçesi
Gurbette sensiz geçen günlerimde, senin için ettiğim âklar yüzünden bana dil uzatırlar korkusuyla, gûya vatanı anıp ağlıyormuşum gibi yapmak, senin için ağlayıp feryad etmeme bahane oluyor. Böyle bir gurbete ben nasıl can vermeyim?


İZAHLAR:
1. Bîm-i ta'ne: (f. is. t.) Azarlanma, dile gelme, sögülüp sayılma korkusu.
Yâd-i vatan: (f. is. t.) Vatanın yadı; vatanın hatırlanıp anılması.
Bu beytin manasının daha etraflı olarak nesirle ifadesi şöyle de olabilir: Seni sevdiğim için herkes bana düşmandır; senin uğrundaki feryatlarım herkesi rahatsız etmiştir. Bunun için adını ağzıma alamam, derdinle ağlayamam; herkes bana söğüp sayacak diye korkarım. Gurbette yaşamayı şunun için seviyorum ki, vatanımı özlediğimi behane ederek ağlayıp feryat ediyorum; hakikatte feryadımın sebebi senden ayrı oluşumdur.
Burada şairin, vatan kelimesini, şimdi bizim bu kelimeye verdiğimiz manadan ayrı ve daha dar bir mana ile kullandığına dikkat etmek lâzımdır. Tanzimat devrinden evvelkilerin dilinde vatan, sadece bir insanın doğduğu yer demektir. Gurbet de bu yerin dışıdır.

***


    Dil-i sad-pâreden bîdâdı kesmez gamze-i mestün
    Ne gafil pâdişehdür mülk vîrân olduğın bilmez

Vezni: Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün

Günümüz Türkçesi
Kendinden geçmiş olan yan bakışın, paramparça olmuş gönülden zulmü eksik etmez. Ne gafil padişahtır ki memleketin hArap olduğundan bile haberi yok!

İZAHLAR:
Sad-pâre: (f. st.) Yüz parçalı; paramparça.
Dil-i sad-pâre: (f. s. t.) Paramparça olmuş gönül.
Gamze-i mest: (f. s. t.) Sarhoş gamze, sarhoş yan bakış.
Anlaşılacağı veçhile, şair sevgilisinin baygın bakışını sarhoş, gafil bir padişaha; paramparça olmuş olan gönlünü de, o padişahın dilediği tarzda hükmettiği bir memlekete benzetiyor ve gönlünün ne hale geldiğinin farkına varmayarak mütemadiyen zulmettiği için sevgilisine serzenişte bulunuyor.
İkinci mısradaki mülk kelimesi, vezinde, bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak tarzda okunmalıdır.


***


Zülfî gibi ayağın koymaz öpem nigârum
Yohdur anun yanında bir kılca i’tibârum

Vezni: Mefûlü Fâilâtün Mefûlü Fâilâtün

Günümüz Türkçesi
Sevgilim, saçı gibi ayağını öpmeme izin vermez; onun yanında kıl kadar değerim yoktur!

İZAHLAR:
1. “Öpem”, öpeyim ve “kılca”, kıl kadar demektir. Ayağını demek olan “ayağın” kelimesinde de nesne eki kullanılmamıştır.
Şair, sevgilisinin, topuklarına kadar inen uzun saçları gibi, onun ayağını öpmek bahtiyarlığına eremediği için, o vefasızın kendisine kıl kadar ehemmiyet vermediğini tatlı bir serzenişle söylüyor. Zülf ile kıl arasındaki münasebetin, beytin manasında nükteli bir rolü vardır.

***


Ferhâda zevk-i sûret Mecnûna seyr-i sahra
Bir râhat içre herkes ancak benem belâda

Vezni: Mefûlü Fâilâtün Mefûlü Fâilâtün

Günümüz Türkçesi
Ferhat Şirinin resmine bakarak zevk duymakta, Mecnun ise çölde dolaşarak eğlenmektedir. Herkes bir yolla rahatını, gönlünün tesellisini bulmuş; belâda olan, ıstırap içinde ömür süren yalnız benim.

İZAHLAR:
Ferhâd, şarkın aşk masallarından birinin kahramanı olan erkektir; sevdiği Şirin’i elden kaçırdıktan sonra, onun arkasından dağlara düşmüş, Şirin’e kavuşmak için dağlan yarmış, kayalara sevgilisinin resmini kazmıştır.
Diğer bir aşk masalının kahramanı olan Mecnûn da, Leylâ’nın derdiyle çölleri kendine vatan tutmuş; oralarda kurtlara, kuşlara arkadaş olmuş, ceylânların gözlerinde Leylâ’yı hatırlıyarak ömür sürmüştür.
Fuzûlî, bu meşhur âşıkların, birer yolla tesellilerini bulup avunduklarını, ancak kendisinin herhangi bir zevk ve teselliden mahrum ve muztarip yaşadığını anlatmaktadır.
Zevk-i sûret: (f. is. t.) Resim zevki; resimden alman zevk.
Seyr-i sahra: (f. is. t.) Sahra dolaşması; çölde gezip dolaşma.
İçre, içinde demektir.

***


Merhem koyub onarma sinemde kanlu dâğı
Söndürme özlerünle yandurdugün çera?


Vezni: Mefûlü Fâilâtün Mefûlü Fâilatün

Günümüz Türkçesi
Merhem koyarak (teselli ve şifa vererek) bağrımdaki kanlı yarayı iyi etme; kendi elinle yaktığın çerağı söndürme!

İZAHLAR:
Mum kandil ve meş’ale gibi bir aydınlatma vasıtası demek olan çerağ kelimesinin burada aldığı mana, gönlü aydınlatan aşk yarası ateşidir
Diğer eserinden de anlaşılacağı veçhile, Fuzûlî için, sevgilinin değil, sevginin zevki esastır. Sevgiliye kavuşma demek olan visal, hakiki aşkın gayesi değildir. Aşk, varılması imkansız denecek kadar güç olan bir varlık ve güzellik için duyulan bitmez, tükenmez arzu ve bu arzuyu taşımaktan hissedilen acı zevktir. İşte bu beytinde de şair bu ıstırabının şifa bulmasından korkmakta, o şifayı kendisine vermemesi için sevgiliye yalvarmaktadır.
Onarmak; tamir etmek, iyileştirmek, demektir.
Yandırmak da, Azerî lehçesinde, yakmak, tutuşturmak yerine kullanılır.


***
Cân ü dil kaydini çekmekden özüm kurtardum
Cân cânâneye etdüm dili dil-dâra feda

Vezni:Feilâtün (Fâilâtün) Feilâtün Feilâtün Feilün Fa’lün

Günümüz Türkçesi
Canı, canıma hükmedene; gönlü de gönlüme sahip olana feda ederek can ve gönül kaydını çekmekten kurtuldum.

İZAHLAR:
1. Bu beyit, manasındaki güzelliğin kısmını da cân ile cânân yahut cânâne ve dil ile dildâr kelimeleri arasındaki mana münasebetiyle söyleniş yakınlığından almaktadır. Gerek cânâne, erekse dildâr, sevgili demektir. Buna göre, beyitte, “canı da, gönlü de sevgiliye feda ettim,” demektense, “birini cânâna, ötekini dildare vererek bunların kahrını çekmekten kurtuldum,” demek elbette daha güzel düşmektedir.
Dil-dâr; gönlü tutan, gönle sahip olan manasında Farsça bir sıfat takımı olup, sevgili yerine kullanılır.
Özün kurtardım; özümü, kendimi kurtardım; kurtuldum demektir.

 

İZAHLI DİVAN ŞİİR ANTOLOJİSİ, N.H.ONAN

 

İLGİLİ İÇERİK

FUZULİ - EĞER ÇIKSA İDİ DERDÜN CİSMDEN DERDÜM Kİ CANDUR BU

FUZULİ - BUDUR FARKI GÖNÜL MAHŞER GÜNÜNÜN RUZ-I HİCRANDAN

FUZULİ - KEREM KIL KESME SAKİ İLTİFATUN Bİ-NEVALARDAN

FUZULİ - BENDE MECNUN'DA FÜZUN AŞIKLIK İSTİDADI VAR

FUZULİ HAYATI ve ESERLERİ

FUZULİ-ÖYLE SERMESTEM Kİ İDRAK ETMEZEM...

FUZULİ-BERCESTELER

FUZULİ-ÂL-İ ABÂ MERSİYESİ

FUZULİ - LEYLÂ VE MECNUN AÇIKLAMASI

SON EKLENENLER

Üye Girişi