Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

FUZULİ - KÜFR-Ü ZÜLFÜN SALALI RAHNELER İMANIMIZA

GAZEL
Küfr-i zülfün salalı rahneler îmânımıza
Kâfir ağlar bizim ahvâl-i perîşânımıza

Seni görmek müteazzir görünür böyle ki eşk
Sana baktıkça dolar dîde-i giryânımıza

Cevr-i çok eyleme kim olmaya nâgeh tükene
Az edip cevr ü cefâlar kılasın cânımıza

Eksik olmaz gamımız bunca ki bizden gam alıp
Her gelen gamlı gider şâd gelip yanımıza

Var her halka-i zencîrümüzün bir ağzı
Muttasıl vermeğe ifşâ gam-ı pinhânumuza

Gam-ı eyyâm Fuzûlî bize bîdâd etti
Gelmişiz acz ile dâd etmeğe sultânımıza


Vezin:Feilâtün (Fâilâtün) Feilâtün Feilâtün Feilün (fa’lün)

Günümüz Türkçesi
1. Senin zülfünün siyahlığı imanımızı sarsalı, gedikler açalı beri perişan halimize kâfir acır ve imanımıza ağlar.
2. Sana baktığımız zaman gözlerimize yaş dolduğu için seni görmek engele uğrar, güçleşir.
3. Çevrini azaltıp canımıza cefalar çektirmek suretiyle ettiğin eziyet ve cefaları çok yapma ki, bu cevrü cefalar bir gün ansızın tükenmesin.
4. Gamımız o kadar çoktur ki, yanımıza her neşeli gelen bizden gam alıp kederli gittiği halde bizim gamımız eksilmez.
5. Bağlı olduğumuz zincirlerin her halkasında daima gizli sırrımızı duyurmaya bir ağız vardır.
6. Ey Fuzûlî! Zamanın gamı bize zulmetti; halimizden şikâyet etmek ve adalet istemek için sultanımıza acz içinde geldik.


İZAHLAR:
Bu gazel Leylâ ve Mecnûn mesnevisi içinde Mecnunun ağzından söylenmiştir.
1. Arapçada küfr, imansızlık ve kâfir de imansız demektir. Küfrün asıl lügat manası setr, yani, örtmek olup kalpteki iman nuruna örttüğü için imanın zıddı olan manayı almıştır. Küfr, örtmek olunca, onun ismi faili hâl ortacı olan kâfir de örten demek olur, imansızlar Allah’ın birliğini inkâr ederek örttükleri için, bunlara kâfir denir. Her şeyi örtüp göstermediği için geceye ve karanlığa; tohumu toprak altına örttüğü için ekinciye; gurup zamanında güneşi sakladığı için denize ve kara buluta da Arapça da kâfir denir. Bu sebeplerle, eski edebiyatımızda küfr, karalık ve kâfir, kara manalarıyla mecaz olarak kullanılmıştır, imansızlığın koyu karanlığın içinde yaşayanların memleketlerine kâfiristan denir. Ayrıca, Afrika’nın cenubundaki bir zenci kabilesiyle Hindistan’ın şimali garbisinde yaşayan koyu derililere de kâfir denir.
Küfr i zülf: (f. is. t.) Zülfün karalığı.
Zülf, yanağın parlaklığını örttüğü için bu terkipteki “küfr”de örtme manası da vardır.
Fuzûlî’nin yukarıdaki beytinde olduğu gibi, eski şairlerimiz bu kelimelerin “örtme, örten; imansızlık, imansız; karalık ve kara” manalarıyla çok oynamışlardır. Meselâ Nedim de bir beytinde, sevgilisinin kara benlerinin, kara saçlarının ve kara gözlerinin kendisini dinden imandan çıkardığını anlatmak için:

Hâl kâfir zulf kâfir çeşm kâfir el amân
Serbeser iklim-i hünnün kâfiristân oldu hep
demiştir.
Kâfir kelimesinin halk ağzında değişerek aldığı şekil gâvur
dur.
Ahvâl-i perişan: (f. s. t.) Perişan haller.

2. Baktıkta; bakınca, baktığımız zaman demektir.
Dîde-i giryân: (f. s. t.) Ağlayan göz.
Bu beyitte, sevgiliyi görememeğe, gözyaşlarının gözleri perdelemesi gibi güzel bir sebep gösterilerek hüsnü tâlil yapılmıştır.

3. Çoğ, çok kelimesinin, çoh gibi, eskiden kullanılan bir şekildir.
Olmaya nâgeh dükene; olmaya ki ansızın tükensin, ansızın tükenivermesin demektir.
Kıluben; kılıp, kılarak demektir. Kılmak; etmek gibi bir yardımcı fiil olarak kullanılır.
Görüldüğü üzere, Fuzûlî bu beyitte sevgilisinin çevir ve cefasından memnun görünmekte ve bu cefa tükeniverecek diye korkmaktadır. Başka bir beytinde de aynı duyguyu şöyle ifade ediyor:

Cefâ vü cevr ile mu’tâdem anlarsız nolur hâlüm
Cefâsına had ü çevrine payân olmasun yârab

4. Bunca ki; bu kadar ki, o kadar ki demektir.
Memnun, sevinçli demek olan şâd kelimesini, vezinde, bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak surette uzatarak okumalıdır.

5. Gam-i eyyâm: (f. is. t.) Zamanın, devrin gamı.
Arapça yevm kelimesinin çoğulu olan ve günler manasına gelen eyyâm; burada olduğu gibi, ekseriya zaman, devir manasıyla kullanılır. Bu kelimenin yâm hecesini, vezinde, bir kapalı ve bir açık hece karşılığı olacak surette uzatarak okumak lazımdır.

Bu beyitteki sultân kelimesi, mana gelişinden anlaşılacağı veçhile, sevgili için kullanılmıştır. Şairler kendilerini kul, köle yerine koyarak, gönüllerine hükmedene, çok defa sultânım diye hitap ederlerdi.

N.H.ONAN, DİVAN ŞİİR ANTOLOJİSİ

 

İLGİLİ İÇERİK

FUZULİ - EĞER ÇIKSA İDİ DERDÜN CİSMDEN DERDÜM Kİ CANDUR BU

FUZULİ - BUDUR FARKI GÖNÜL MAHŞER GÜNÜNÜN RUZ-I HİCRANDAN

FUZULİ - KEREM KIL KESME SAKİ İLTİFATUN Bİ-NEVALARDAN

FUZULİ - BENDE MECNUN'DA FÜZUN AŞIKLIK İSTİDADI VAR

FUZULİ HAYATI ve ESERLERİ

FUZULİ-ÖYLE SERMESTEM Kİ İDRAK ETMEZEM...

FUZULİ-BERCESTELER

FUZULİ-ÂL-İ ABÂ MERSİYESİ

FUZULİ - LEYLÂ VE MECNUN AÇIKLAMASI

SON EKLENENLER

Üye Girişi