Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

AHMED-İ DAİ - ŞÜKRANE SENİN YOLUNA BİR CAN OLA BİR GÜN İNCELEMESİ
GAZEL
Şükrâne senin yoluna bin cân ola bir gün
Kim hazretine ermeğe imkân ola bir gün

Aşkın yoluna ok gibi can doğruluk eyler
Tâ kaşlarının yayına kurbân ola bir gün

O zülf-i perîşan bana görsen neler eyler
Demez bana kim gönlü perîşân ola bir gün

Ağyârı sürüp gönlüm evin halvet edindim
Tâ kim gele ol yâr ana mihmân ola bir gün

Ey bülbül-i dilhaste melûl olma kafeste
Kim menzilin ol bağ ü gülistân ola bir gün

Hem bâd-ı sabâ ere beşâret vere gülden
Hem gonce dahi gül gibi handân ola bir gün

Hicrân sonucu vasla dönüp şâdola Dâî
Bu gamdan onun derdine dermân ola bir gün

Vezni:
Mefûlü Mefâîlü Mefâîlü Feûlün

Günümüz Türkçesiyle
1. Lütfunun şükran karşılığı olarak, uğrunda bin can feda olsun ki bir gün sana kavuşmağa imkân bulunsun
2. Can; kaşlarının yayına günün birinde kurban olsun diye, ok gibi, aşkının yolundan doğruluktan şaşmaz.
3. Görsen o dağınık saçın bana neler eder! Benim için' “Belki bir gün gönlü perişan olur demez, acımaz.
4. Bir gün o sevgili gelsin de misafir olsun diye, yabancıları çıkarıp gönül evimi bomboş bıraktım.
5. Ey gönlü yaralı bülbül! Kafeste kederlenme ki günün birinde o bahçe ve güllük senin konağın olur.
6. Bir gün hem sabah rüzgârı gelip gülden müjde verir, hem de konca, gül gibi güler, açılır.
7. Günü gelir, ayrılık, kavuşma ile neticelenip, Dâi sevinir ve onun derdine, çekmiş olduğu bu gam derman olur.

İzahlar:
1. Asıl manası yan, yakın olan hazret kelimesi, büyük tutulan kimseler hakkında sıfat olarak da kullanılır. Buradaki hazretine ermek tabiri, sana kavuşmak, senin yanına erişmek demektir.
İkinci mısraın başındaki kim, ki edatıdır.

2. Bu beytin manası okla yay ve dolayısıyla de kaşla can arasındaki münasebetlere dayanmaktadır. Kaş, eski şairlerce şekli dolayısıyla bazan yaya, bazan da mihraba benzetilmiştir Şekil münasebetinden başka, kaşın yaya benzetilişinin sebebi onların altından ok gibi kirpikler arasından tesirli bakışların fırlamasıdır. Mihraba benzetilişi ise, âşıklar tarafından, karşısında ibadet edilecek derecede, mübarek sayılması yüzündendir.
Ta; -ye kadar, değin manalarına gelen ve zarf yapmaya yarayan Farsça bir adet olduğu gibi, bazan bu beyitte kullanıldığı şekilde ki, diye yerinde bir bağlama edatı da olur.

3 Ol, o demektir.
Zülf-i perişan: (f.s.t) Dağınık zülf.
Saçın dağınıklığı ile gönlün ve halin perişanlığı eski şiirimizde hemen daima gözetilip karşılaştırılan münasebetlerdendir.
Bu gazelin redifindeki ola kelimesi, bazı mısralarda olsun, bazılarında ise olur manasını verecek tarzda kullanılmıştır.

4. Gönlüm evin, gönlümün evini demektir.
Ta kim edatının kullanılışı, ikinci beyitte izah edildiği

5. Dil-haste: (f. st.) Gönlü hasta, gönlü yaralı, hasta, yorgun gönüllü.
Bülbül-i dil-haste: (f.s.t.) Hasta, yaralı, yorgun gönüllü bülbül.
6. Bad-i sabâ: (f. is. t.) gündoğusundan hafif esen rüzgâr. Sabâ, bu rüzgârın adı olduğu için bad-ı sabâ terkibi yerine yalnız başına bu kelime de kullanılır.
ire; ersin, erer, ve vere;versin, verir demektir.

7. Sonuç, netice, akıbet, demektir. Uzun asırlar yerini Arapçanın netice ve akıbet kelimelerine bırakmış olan bu güzel kelimemiz son yıllarda tekrar canlanmıştır.

SON EKLENENLER

Üye Girişi