Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

YAĞMUR - TEVFİK  FİKRET

YAĞMUR

Küçük, muttarid, muhteriz darbeler

Kafeslerde, ramlarda pür ihtizaz

Olur dembeden nevhager, nagmesâz

Kafeslerde, ramlarda pür ihtizaz

Küçük, muttarid, muhteriz darbeler..

 

Sokaklarda seylâbeler ağlaşır,

Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır;

 

Bulutlar karardıkça zerrata bir

Ağır, muhtazır dalgalanmak gelir;

 

Bürür bir soğuk gölge etrafı hep,

Nümâyan olur gündüzün nısf-ı şeb.

Söner şimdi, manzûr olurken demin

Heyulası karşımda bir âlemin

 

Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere;

Bakıldıkça vahşet çöker yerlere.

 

Geçer hoş sokaktan, hayalet gibi,

Şitâbân ü puşideser bir sabî;

 

O dem leyl-i yâdımda, solgun, tebâh.

Sürür bir kadın bir ridâ-yı siyâh.

 

Saçaklarda kuşlar - Hazindir bu pek!

Susarlar, uzaktan ulur bir köpek.

 

Öter gûş-i ruhumda boş bir enîn,

Boğuk bir tezâd-ı sükûn u tanîn:

 

Küçük, pür heves gevherin katreler...

Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz

Olur muttasıl nevhager, nağmesâz

Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz

Küçük, pür heves, gevherin katreler...

 

Tevfik Fikret

Feûlün feûlün feûlün feûl

 

Metin İncelemesi:

Biçim Yönünden:

Biçimi: Nazım.

Nazım Biçimi: Yeni edebiyatın yeni nazım bi­çimi.

Nazım Birimi: Beyit.

Ölçüsü: Aruz

Kelimeler:

Muhteriz: Çekingen - Pür-ihtizaz: titreyişli - Nevha-ger:sesle ağlayan - Nağme-sâz: nağme çıkaran - Zerrât: zerreler - Muhtazır: can çekişen - Numâyân olur: görünür - Nısf-ı şeb: gece yarısı - Manzur olurken: görünürken - Şitâban ü pûside-ser bir sabî: acele ile giden başı örtülü bir çocuk - Leyl'i yâdımda: hatıramın gecesinde - Tebâh: harap - Ridâ-yı siyah: siyah örtü - Gûş-ı rûh: ruh kulağı - Enin: inilti - Tezâd-ı sükûn ü tanîn: sessizlikle ses çıkarmanın tezadı - Cevherin katreler: mücevver gibi damlalar

Fe û lün/fe û lün/fe û lün/fe ûl

Kü çük mut/ta rit muh/te riz dar/be ler

Türü: Lirik-pastoral şiir.

Konusu: Bir doğa olayı olan yağmurun yağışı ir ediliyor; onun kişi ruhunda yarattığı duygular izlenimler anlatılıyor.

Kafiye şeması: abba/cc/dd/ee/ff/gg/hh/ii/jj/kk/ /ab/bb/a.

Kafiyeli olan, "İhtizaz/nağmesaz" sözcüklerinde ortak kafiye sesi "AZ" olup tam kafiyedir. "Gibi/sâbi" sözcüklerinde de ortak kafiye sesi "Bİ" olduğun­dan tam kafiyedir.

 

Dil özellikleri:

  • Şiirin dizeleri nesir cümleleri gibi kurularak, nazım nesire yaklaştırılmıştır. Dizeler birbiri ardın­ca ve uyak gözetmeksizin okunduğunda ortaya bir nesir havası veren anlatım çıkmaktadır.
  • Divan ve Tanzimat şiirinde cümleler tek be­yitte tamamlandığı halde, bu şiirde beyitler tümce­lerden oluşmakta ve anlamca birbirine bağlı bulun­maktadır
  • Yabancı kökenli söz ve tamlamalara gere­ğinden çok yer verilmiştir: Gûş, gevher, tezâd-ı sü­kûn, ridâ-yı siyah vb.
  • Anlatım lirik, konunun işlenişi melânkoliktir. Şiirin bütününde bir karamsarlık sezilmekte, bu da şi­irin ruh ve karakter yapısından ileri gelmektedir.
  • Fiiller ise Türkçe kökenli sözcüklerden seçil­iştir: Ağlaşır. yaklaşır, bürür. susarlar vb.
  • Şiirde duygular, bir resim tablosu biçiminde anlatılmıştır. Yeni hayalleri en güzel biçimde anlatan isim ve sıfat tamlamalarına yer verilmiştir.
  • Şiirde dış öğelere önem verilmiş; ahenk, se­çilen kelimelerle sağlanmıştır. Yağmurun yağışında görülen musiki, yerli yerinde kullanılan sözcüklerin örgüsüyle yansıtılmıştır.

 

Söz Sanatları:

İlk beş dizede yağmur tanecikleri, yasla feryat eden ve şarkı söyleyen bir insan gibi düşünülerek "teşhis" (kişileştirme) sanatı yapılmıştır. Aynı sanat, seylâbelerin ağlaşmasında ve zerrelerin can çekişme­sinde de görülmektedir. Üçüncü beyitte geçen "gün­düz" ile "şeb" (gece) arasında tezat; dokuzuncu be­yitte geçen "sükûn" ile "tanîn" (tınlama, çınlama) arasında yine tezat sanatı yapılmaktadır. Önbirinci beyitte yağmur tanecikleri, yasla feryat eden ve şar­kı söyleyen bir canlı gibi düşünülerek teşhis (kişileştirme) sanatı yapılmaktadır. Son dizede ise, yağmur tanecikleri değerli bir "mücevher"e benzetilmektedir.

 

İçerik Yönünden:

Küçük, monoton, ürkek vuruşlar

Kafeslerde, camlarda titreşerek

Zaman zaman şarkı söyler, ağıt yakar

Kafeslerde, camlarda titreşerek

Küçük, monoton, ürkek vuruşlar.

 

Sokaklarda sel suları ağlaşır,

Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır;

Bulutlar karardıkça zerrelere bir

Ağır, can çekişen dalgalanma gelir;

 

Bürür bir soğuk gölge hep çevreyi,

Gündüzün görünür gece yarısı.

Söner şimdi, görünürken demin,

Karşımda o korkunç gölgesi evrenin.

 

Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere;

Bakıldıkça vahşet çöker yerlere.

Geçer beş sokaktan hayalet gibi,

Koşan bir çocuk; başı örtülü.

 

O an, anılarımın gecesinde, solgun

Yıkılmış bir kadın, sürür bir siyah örtüyü.

Saçaklarda kuşlar-Acıdır bu pek!

Susarlar, uzaktan ulur bir köpek.

 

Ruhumun kulağında öter boş bir inilti,

Boğuk bir sessizlik ve çınlama gibi.

Küçük, istek dolu, inci gibi damlalar...

Sokaklarda, damlarda hep titreşir.

 

Aralıksız ölüm ağıdı yakarak durur

Sokaklarda, damlarda hep titreşir.

Küçük, istek dolu, inci gibi damlalar.

 

Tevfik Fikret

 

Şiir, dört bölümden oluşuyor.

 

Bölüm 1- İlk beş dize bu bölümü oluşturur. Burada şair, henüz yağmaya başlayan yağmurdan söz ediyor. Yağmur, küçük damlacıklar halindedir. Tekdü­ze biçimde yağmakta, ürkek davranmaktadır.

Bölüm 2- Altıncı dizeden yirmi üçüncü dizeye kadar olan kısımdır. Burada yağmur, ritmik bir biçimde yağışını sürdürmektedir. Yağan yağmurun şairin ruhunda yarattığı duygular ve izlenimler anlatılmaktadır,

Bölüm 3- Yirmi dördüncü dizeden son dizeye kadar olan kısımdır. Burada yağmur, ilk bölümdekinin tersine ürkekliğini yitirmiş; yağmak için istek dolu bir hale gelmiştir. İlk bölümde zaman zaman şarkı söyleyen, ağıt yakan yağmur, bu bölümde aralıksız bir biçimde ölüm ağıdı yakmakta ve şarkı ezgileri söy­lemeye devam etmektedir.

Bölüm 4- Sondaki tek dizedir. Dize, inci gibi düşünülen yağmur damlasının simgesi olmaktadır.

 

Araştırmalar:

  • Yağmurun yağışı, ilk beşlikte, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci ve dokuzuncu beyitlerde son iki be­yitte tasvir edilmektedir. İlk beşlikte yağmur, henüz yağmaya başlamıştır. Yağmur damlaları tekdüze ve ürkektir. İkinci beyitte, yağmur damlaları sokaklarda seller oluşturmakta, çıkardığı sesler ise insan ağla­masını andırmaktadır. Diğer beyitlere göre; yağmur, ritmik bir biçimde yağışını sürdürmekte, insanlar sı­kıntıyla evlerine çekilmektedir. Son iki dizede şair, başta söylediklerini yinelemekte, yağmurun istekli yağdığını belirtmektedir.
  • Yağmurun etkisiyle doğada görülen değişiklikler şunlardır : Yolları seller kaplıyor, bulutlar kararıyor, ufuk görünmez oluyor ve insana yaklaşmış duygusunu veriyor. Gündüzün yerini sanki gece karanlığı almış gibi oluyor. Çevre, ıssızlaşıyor ve ürkütücü bir görü­nüm kazanıyor. Bu değişmelerin sonucu şairin kafa­sında "bir âlemin korkunç hayali" beliriyor. O kor­kunç hayal; boş bir sokak, sokakta koşan başı örtülü bir çocuk, saçaklarda kuşlar ve uluyan bir köpek ola­rak betimleniyor. Bu durum, kendisine hasta bir kadı­nı anımsatıyor, ruhunun derinliklerinde yankılar yapı­yor.
  • Yağmurun yağışı ve doğa üzerindeki etkisi tasvir edilirken, şair gerçeğe uyuyor, çevrenin aldığı görü­nümü olduğu gibi yansıtıyor. Hatta tasvirlerle yetin­miyor, görünümlerin kendi ruhunda uyandırdığı izlenim­leri anlatarak içinde bulunduğu ruhsal durumunu ortaya koymaya çalışıyor.
  • Şiirde konunun işlenişiyle biçim arasında düzen­li bir uygunluk görülmektedir. Kimi biçimsel nitelikler, tasvirlerin daha canlı, anlatımın etkili, konunun duygulu hale gelmesinde bir araç olarak kullanılmıştır. Yağmurun ritmik bir biçimde yağışı, sözcüklerin ses­leriyle taklit edilmiştir. Şiirlerde bu tür ahenge, "aheng-i taklidi" (taklitli ahenk) denir. Şair, bunu şiirinde başarıyla kullanmıştır. Yağmur damlacıkları­nın pencere kafeslerinde ve camlarında çıkardığı tek­düze sesi daha iyi yansıtabilmek için, "T" seslerinden oluşan alliterasyonlara yer vermiştir. "Sokaklarda seylabeler ağlaşır" dizesinde ise alliterasyon "S ve Ş" sesleriyle yapmıştır. Kullanılan kısa aruz kalıbı ve nazmı nesre yaklaştırmaya dayanan anlatım biçimi de yağmurun yağışındaki ritmi sağlamıştır.
  • Şiirin dil ve söyleyiş özellikleri, "dil özellikleri" bölümünde verilmiştir.
  • Bu şiirde parnasizmin etkileri görülmektedir. Parnasizmde" "seslerle müzik yaratmak" ve "toplum sorunlarıyla ilgilenmek" iki temel niteliktir. Tevfik Fikret de bu şiiri parnasizmin etkisinde kaldığı yıl­larda yazmıştır. Bu şiir, özellikle "seslerle müzik ya­ratmak" yönüyle parnasizmin etkisini taşımaktadır.

 

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

TEVFİK FİKRET-BİYOGRAFİ

TEVFİK FİKRET- ŞİİRLER

PROMETE-METİN İNCELEME

BALIKÇILAR-METİN İNCELEME

SABAH EZANINDA-ŞİİR

ÖMR-Ü MUHAYYEL-ŞİİR


YAĞMUR

 

Küçük, muttarid, muhteriz darbeler

Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz

Olur dembedem nevha-ger, nagme-saz

Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz

Küçük, muttarid, muhteriz darbeler...

 

Sokaklarda seylabeler ağlaşır

Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır;

 

Bulutlar karardıkça zerrata bir

Ağır, muhtazır dalgalanmak gelir;

 

Bürür bir soğuk, gölge etrafı hep,

Numayan olur gündüzün nısf-ı şeb.

 

Söner şimdi, manzur olurken demin

Hayulası karşımda bir alemin.

 

Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere;

Bakıldıkça vahşet çöker yerlere.

 

Geçer boş sokaktan, hayalet gibi,

Şitaban u puşide-ser bir sabi;

 

O dem leyl-i yadımda, solgun, tebah,

Surur bir kadın bir rıda-yı siyah

 

Saçaklarda kuşlar -hazindir bu pek! -

Susarlar, uzaktan ulur bir köpek.

 

Öter guş-ı ruhumda boş bir enin,

Boğuk bir tezad-ı sukun u tanın;

 

Küçük, pür heves, gevherin katreler

Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz

Olur muttasıl nevha-ger, nağme-saz

Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz

Küçük, pür heves, gevherin katreler...

 

Sözlük

Muttarid: Tek düze

Muhteriz: Ürkek, çekingen

İhtizaz: Titreyiş

Dem-be-dem: Durmadan, daima

Nevha-ger: Yüksek sesle ölmüş için ağlayan, ağıt yakan

Nağme-saz: Şarkı söyleyen

Seylâbe: Su birikintileri

Zerrata: Zerreler

Muhtazır: Can çekişen

Tebâh: Boğuk, çürük, yıkılmış

Ridâ-yı siyah: Siyah örtü

Ridâ: Kara çarşaf

Gûş-i ruh: Ruh kulağı

Enin: İnilti

Tezad-ı sükûn u tenin: Sakinliğin ve çınlayışın tezadı

Katre: Damla

Muttasıl: Sürekli

Nümâyân: açık seçik olmak, görünmek

Nısf-ı şeb: Gece yarısı

Manzur: Görünmek

Heyûla:  kötü hayal

Şitâbân: Koşan

Püşide-ser: Başı örtülü

 

Tahlil

(1)

Küçük tek düze, ürkek darbeler, kafeslerde, camlarda titreyiş dolu devamlı ağıt yakar, türkü söyler. Küçük tek düze ürkek darbeler.

(2)

Sokaklarda su birikintileri ağlaşır, ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır.

Bulutlar karardıkça zerrelere ağır bir can çekişen dalgalanmak gelir.

Muhteriz darbeler / Sıfat tamlaması

Muttarit darbeler / Sıfat tamlaması

Küçük darbeler / Sıfat tamlaması

Ağır, muhtazır dalgalanmak / ikili sıfat tamlaması

(3)

Etrafı hep soğuk bir gölge bürür, gündüzün gece yarısı gibi görünür.

Soğuk gölge / Sıfat tamlaması

Nısf-ı seb / (Farsça) Belirtisiz isim tamlaması

Nümâyan olmak / Birleşik fiil

(4)

Demin âlemin kötü hayali karşımda görünürken, şimdi söner.

Âlemin heyulası / İsim tamlaması

(5)

Ne bir yüz, ne bir pencere açılmaz (bugünkü kullanımda “açılır”) bakıldıkça yerlere vahşilik çöker.

(6)

Koşan ve başı örtülü bir çocuk boş sokaktan hayalet gibi geçer.

(7)

O zaman hatıramın gecesinde solgun ve yıkılmış bir kadın siyah bir örtüyü sürür.

Leyl-i yâd / (Farsça) İsim tamlaması

Solgun, tebâh kadın / (Farsça) Sıfat tamlaması

Ridâ-yı siyah / (Farsça) İsim tamlaması

(8)

Saçaklarda kuşlar / bu pek hazindir!

Susarlar, uzaktan bir köpek ulur.

(9)

Ruhumun kulağında boş bir inilti, boğuk bir sakinlik ve çınlayış tezadı öter.

Ruhumun kulağı / Belirtili isim tamlaması

Boş bir enin / Sıfat tamlaması

Boğuk tezâd / Sıfat tamlaması

Tezâd-ı sükûn / İsim tamlaması

(10)

Küçük, heves dolu, mücevherden yapılmış damlalar, sokaklarda, damlarda titreyerek durmadan ağlar, şarkı söyler.

 

Vezin: fe û lün / fe û lün / fe û lün / fe ûl

Vezin, şiire ritim ve ahenk kazandırır.

Şair şiirde yağmuru seyrediyor. Kendisi yağmur altında değildir, duyularıyla yağmuru idrak eder. Şiirde yağmur sesini vermeye çalışıyor. Kelime tekrarlarının nedeni budur. Müzikaliteyi arttırmak için aliterasyona başvuruyor. En çok tekrarlanan konsonantlar s, r, ş harfleridir.

 

Yağmur küçük damlalar halinde başlıyor, ikinci parçada damlaların büyümesi söz konusudur, daha sonra da sel haline gelir. Yağmur harekete dayalı olduğu için şiirde çok fazla fiil kullanılmış.

Şiir bütünüyle bir tablo şiiridir. Hem göze hem de kulağa hitap etmeye çalışır.

Prof. Dr. Ali İhsan Kolcu, Servet-i Fünun Edebiyatı

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

TEVFİK FİKRET-BİYOGRAFİ

TEVFİK FİKRET- ŞİİRLER

PROMETE-METİN İNCELEME

BALIKÇILAR-METİN İNCELEME

SABAH EZANINDA-ŞİİR

ÖMR-Ü MUHAYYEL-ŞİİR


YAĞMUR

 

Küçük, muttarid, muhteriz darbeler 

Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz 

Olur dembedem nevha-ger, nağme-saz 

Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz 

Küçük, muttarid, muhteriz darbeler...

 

Sokaklarda seylabeler ağlaşır,

Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır;

 

Bulutlar karardıkça zerrata bir 

Ağır, muhtazır dalgalanmak gelir;

 

Bürür bir soğuk, gölge etrafı hep,

Nümayan olur gündüzün nısf-ı şeb.

 

Söner şimdi manzur olurken demin

Heyulası karşımda bir âlemin

(Tevfik Fikret-Rübab-ı Şikeste)

 

Günümüz Türkçesiyle

Küçük, tekdüze, ürkek vuruşlar 

Kafeslerde, camlarda titreşerek 

Durmadan türkü söyler, ağıt yakar 

Kafeslerde, camlarda titreşerek 

Küçük, tekdüze, ürkek vuruşlar...

 

Sokaklarda seller ağlaşır 

Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır;

 

Bulutlar karardıkça zerrelere bir 

Ağır, ölgün dalgalanma gelir;

 

Bir soğuk gölge çevreyi bürür, 

Gündüzden gece yarısı görünür.

 

Söner şimdi, görünürken demin 

Maddesi karşımda bir âlemin

 

Servet-i Fünûn edebiyatında resim altına şiir yazma modası ortaya çıkmıştır. Tevfik Fikret de bu modaya uyarak yukarıdaki şiiri yazmıştır. Şair bu şiirde göze hitap eden doğa betimlemelerine yer vermiştir.

Bu metin, bir tabiat şiiri niteliği taşımaktadır. Tevfik Fikret bu şiirinde yağmurun yağışını tasvir etmektedir.

Şair, bu şiirde biçim güzelliğine önem vermiştir. Yağmur şiirinde sağlam bir vezin ve kafiye örgüsü vardır. Bu şiir aynı zamanda, Servet-i Fünûncuların konuya göre vezin seçme anlayışlarının da güzel bir örneğidir. Aruzun “feûlün feûlün feûlün fe’ûl” kalıbıyla yazılan bu şiirde yağmurun yağış ritmi ile dizelerin vezni arasında sıkı bir ilişki vardır. Tevfik Fikret, böylece eski şiir anlayışında egemen olan aruz kalıplarını da kırmıştır.

“Küçük, mut / tarid, muh / teriz dar / beler

Kafesler / de, camlar / da pür ih / tizaz

Olur dem / bedem nev / ha-ger, nağ / me-saz

Kafesler / de, camlar / da pür ih / tizaz

Küçük, mut / tarid, muh / teriz dar / beler...”

Yukarıdaki dizelerde şair, yağmurun yağışını, yağmur damlalarının camlara vurmasıyla çıkardığı ritmik sesleri vermeyi amaçlamıştır. Yağmur damlalarının camlarda ve kafeslerde çıkardığı sesleri okurlara hissettirmeye çalışmıştır. Bununla birlikte çevredeki değişiklikleri, görünüşleri, bunların kendi ruhunda oluşturduğu hisleri, hatıraları ve çağrışımları anlatmıştır. Böylece kelimelerle resim çizmeye çalışmıştır. Şiirde karamsar bir ruh hâli de kendini hissettirmektedir.

Bütün bunlar bize bu şiirin parnasizm akımının özelliklerini yansıttığını göstermektedir.

Parnasizm olabildiği kadar histen uzaklık, duygusuzluk, akılcılık, objektiflik, kuralcılık iddiasındadır. Bu nedenle parnasyen şairler bu yaklaşıma elverişli olan tabiat unsurlarını tasvire ve fikir temeline dayalı konulara yönelmişlerdir. Yağmur şiiri de bunun bir örneğidir. Parnasyenler şiirde şekil mükemmelliğine, açıklığa, dış ahenge, vezin ve kafiyeye büyük önem verirler.

“Sanat, sanat içindir.” anlayışını benimseyen ve aşırı derecede maddeci olan parnasçı sanatçılar ressam ve heykeltıraşın renk, çizgi ve şekillerle yaptığını, kelimelerle şiirde yapmaya çalışırlar. Fikrî ve felsefî temelini pozitivizmden alan parnasizm, her şeyi madde ile sınırlandırır. Karamsar bir dünya görüşüne sahiptir. Yağmur şiirinde bu niteliklerin hepsini görmekteyiz.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

TEVFİK FİKRET-BİYOGRAFİ

TEVFİK FİKRET- ŞİİRLER

PROMETE-METİN İNCELEME

BALIKÇILAR-METİN İNCELEME

SABAH EZANINDA-ŞİİR

ÖMR-Ü MUHAYYEL-ŞİİR