Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

 OĞUZ DESTANI İNCELEMESİ

Ey oğullar, ben çok (yerler) aştım,

Çok savaşlar gördüm,

Çok mızrak, çok ok attım,

Atla çok yürüdüm,

Düşmanları ağlattım.

Dostlarımı güldürdüm,

Gök Tanrıya (borcumu) ödedim,

Yurdumu sizlere veriyorum.

OĞUZ DESTANI

 

...Günlerden bir gün, Ay Kağan'ın gözü parladı, doğum sancıları başladı ve bir erkek çocuk doğurdu. Bu çocuğun yüzü gök gibi parlaktı. Ağzı ateş kızılı, gözleri ela, saçları ve kaşları kara idi. Perilerden daha güzeldi. Bu çocuk anasının göğsünden bir defa süt içti, bir daha içmedi. Çiğ et, aş ve şarap istedi. Dile gelmeye başladı. Kırk gün sonra büyüdü, yürüdü, oynadı.

Ayağı öküz ayağı gibi (kuvvetli), beli kurt beli gibi (ince), omuzları samur omuzu gibi, göğsü ayı vücudu gibi (kuvvetli) ve bütün vücudu tüylü idi. Yılkı güder, ata biner, av avlardı. Günlerden, gecelerden sonra yiğit (delikanlı) oldu.

Bu yiğit, Oğuz Kağan'dır. Bir gün Oğuz, ormanda, al sürülerini ve halkı yi­yen bir canavar "gergedan" la karşılaşır; üç gün sonra onu öldürür. Başka bir gün, Tanrıya yalvarırken, gökten mavi bir ışık arasında düşen güzel bir kız görür; onunla evlenir. Uç erkek çocuğu olur; artlarını "Gün, Ay, Yıldız" koyar. Bir süre sonra, göl ortasında, bir ağaç kovuğunda gördüğü başka bir kızı da sever, alır. Bundan olan üç oğluna da 'Gök, Dağ, Deniz" adlarını verir.

Oğuz Kağan, bir şölen bitiminde, kendisini egemen tanımaları için, komşu kağanlara buyruklar gönderir. Sağdaki Altun Kağan (Çin) bu buyruğa uyduğu hal­de, soldaki Urum Kağan (Bizans) dinlemez. Sabah olunca, gök tüylü, gök yeleli eri ek bir kurt ona öncülük eder; İtil Müren kıyısında Urum Kağan'ı yener. Ken­disine bağlılığını söyleyen Uruz Bey'in oğluna "Saklap" (İslâv), kaybettiği atını karlı dağdan getiren Bey'e "Karluk”,  Çürçet Kağan'ı yendikten sonra ganimetleri taşımak için kağnı yapan becerikli kişiye "kanğaluğ" adını verir.

 

Ay oğullar, kop men aşdum, 

Uruşgular kop men kördüm; 

Çıda birle ok kop atdum, 

Aygır birle kop yürüdüm; 

Düşmanlarnı ıglagurdum, 

Dostlarumnı men küldürdüm, 

Kök Tengrige men ötedim; 

Senlerge bire men yurdum.

 

Metin incelemesi:

Biçim Yönünden:

Biçimi: Nesir (Düzyazı).

Türü: Destan.

Konusu: Oğuz Han'ın (Mete, M.Ö.209-174) insanüstü görünümü ile başarıları anlatılıyor,  ona saygı duyulması gerektiği vurgulanıyor.

Ana düşünce: .Oğuz Han, saygı duyulması gere­ken büyük bir devlet adamıdır.

Manzum Bölümünün:

Biçimi: Nazım.

Nazım biçimi: Koşuk.

Nazım birimi: Dörtlük (Kıta).

Ölçüsü: 4 + 4 = 8'li hece.

Kafiye şeması: aaaa/aaaa.

Manzum bölümünün tüm dizeleri kendi araların­da kafiyelidir. Kafiye türü genellikle rediftir: "Aş-du-m/kör-dü-m/at-du-m/yürü-dü-m" sözcüklerindeki "-du/-dü" dili geçmiş zaman ve "-m" kişi ekleri, ay­nı görevde olduğundan rediftir. Fiil kökleri ise kafi­yesizdir. Şiirin öteki bölümünde de aynı durum görül­mektedir.

Yardımcı Bilgiler:

Oğuz Destanı, "Kun" (Hun) Türklerinin destanı olup aslı manzumedir. Okuduğunuz metin, XIII. yüzyıl­da Uygur harfleriyle yazıya geçirilmiştir. Metnin aslı Paris ulusal kitaplığında bulunmaktadır. W.Bang ve Reşit Rahmeti Arat tarafından 1936'öa Türkiye Türkçesine çevrilmiştir.

Dil özellikleri:

a)Cümleler kısa, yüklemler di'li geçmiş zaman­lı haber kiplerinden oluşmaktadır, örneğin: Parladı, doğurdu, büyüdü, yürüdü, oynadı.

b)Söylenişleri günümüze dek hiç değişmeyen sözcükler şunlardır: Oğul, çıda, ek, aygır, dost, ka­ğan, düşman, av, kalkan, orman.

c)Günümüzde kullanılmayan değişime uğramış sözcükler şunlardır: Uruşgular, ığlagurdum, senlerge birle, kop.

d)Ünlü ünsüz ses değişimine uğramış sözcükler şunlardır: Ay (ey), kök (gök), aşdum (aştım), kör­düm (gördüm), attum (attım), kültürdüm (güldürdüm)

ötedim (ödedim), yurtum (yurdum). Bu sözcüklerde : "t", d'nin; "k", g'nin; 'a", e'nin; "nı", ı'nın karşılı­ğı olarak kullanılmıştır.

e)"Men" sözcüğü. Azeri lehçesinden olup Ana­dolu Türkçesinde karşılığı "ben"dir.

f)Bazı sözcüklerde tamlanan ekleri kullanılma­mıştır, örneğin : "Düşmanlarnı" (düşmanları), dostlarımnı' (dostlarımı). Sözcüklerdeki "-nı" ekleri, ismin "-i" hal eki görevindedir.

g)Bazı sözcüklerde ismin "-e" hal eki, "-ge" olarak kullanılmıştır, örneğin : "Tengrige" (Tanrıya).

h)İnsan adları ve benzetmeler doğa ile ilgilidir. "Gün, Ay, Yıldız, Gök, Dağ, Deniz" hep doğa varlıklarıdır. Oğlanın yüzünün mavi, ağzının ateş kızılı, belinin kurt beli, ayağının öküz ayağı, göğsünün ayı göğsü gibi olduğunu belirten benzetmeler, doğa ile ilgili örneklerdir.

ı) "İdi" sözcüğü, "imek" fiilinin dili geçmiş za­manlı çekimidir. Kimi cümlelerde ek—fiil, kimilerinde de hikâye bileşik zaman eki olarak kullanılmıştır. Günümüz Türkçesinde de bu biçim kullanılmakla bir­likte, genelde ekleşmiş olarak kullanılır, örneğin: "Bu oğulun yüzü mavi idi" cümlesinde "idi", ek-fiil görevindedir. Cümlenin günümüz Türkçesindeki söyle­nişi, "bu oğulun yüzü maviydi" biçimindedir. "At sü­rüleri güder idi, atlara biner idi" cümlesinin günümüz­deki söylenişi "At sürüleri güderdi,  atlara binerdi" olup "gütmek ve binmek" tüllerinde geniş zaman hi­kâye çekimi yapılmıştır.

İçerik Yönünden:

Metin, destan türünün tüm özelliklerini taşıyor. Destansal motifler, masal öğelerinin varlığı, İslâm ina­nışına uymayan yanlar, eski Türk yaşayışına ilişkin bilgiler dikkatimizi çekiyor.

Destansal motifler: Işık, Oğuz Kağan'ın olağan­üstü kişiliğiyle yarı ilâh görünümü, korkunç bir cana­varın varlığı, gök tüylü ve gök yeleli bir erkek kur­dun yol gösterişi olarak belirtiliyor.

Masal öğeleri: Atın yay, gümüş ok, güzel pe­rilerdir.

İslam inanışına uymayan yönler: Tanrı'nın gök­lerde aranması ve adına "Göktanrı" denilmesidir. Çünkü İslâm inanışına göre Tanrı, anılan ve aranılan her yerdedir. Bu çelişki, destanın İslâmlıktan önceki dö­nemde oluşmasından ileri gelir

Eski Türk yaşayışına ilişkin bilgiler: Destanda Kun (Hun) tarihinin bazı olaylarla ilgili izleri görül­mektedir. Mete, cihangirlik aşkı ve otoriter bir yöne­tici kimliği içinde görünmektedir. Bu tutum, Hun Türklerinin tarihsel gelişimine uygundur. Mete, Orta Asya Türklerini tek yönetim altında toplamış, birçok yerleri fethederek büyük bir imparatorluk kurmuştur. Ülkeyi, Bozoklar-Üçoklar arasında yirmiden parçaya bölüp her birinin başına birer bey koyarak büyük bir yönetim örgütünü meydana getirmiştir.

Akıncılık, Oğuz Kağan için büyük değer taşı­maktadır. Nitekim kahramanlığını, at sürüleriyle halkı yiyen bir canavarı öldürerek; akıncılığını, komşularına baş eğdirerek kanıtlamıştır.

Akınlarda "demir cıda"nın kullanılması, eski Türklerin maden işlemeyi bildiğini, uygarlıkta maden işleyebilecek düzeye geldiklerini göstermektedir.

Destanda Kıpçak, Karluk gibi bazı boy adları geçmektedir. Türk boylarına verilen adlar, onların ata­larına bağlılıklarını belirtir.

Destanda eski Türklerin göçebe yaşamları ile savaşçı kişilikleri "sürü, av, akın" sözcükleriyle anla­tılır.

Metinde geçen "Gün", mutlu geleceği; "Ay", aydınlığı; "Yıldız", yüceliği; "Gök", uygarlık ile bili­mi ve birlikteliği; "Dağ", gücü; "Deniz", ülküyü simgelemektedir.

Işık, destanın en belirgin motifidir. Oğuz Kağan'ın eşleri olan kadınlar, ışıktan ve gökten inen bir nurdan doğmuşlardır. Annesinin adı Ay Kağan'dır. Işık motifi, daha sonra İslam inanışında da önemli bir yer tutmuştur.

Özetle: Güçlü devlet, otoriter yönetim, bilgi ile kurultaya saygı, göçebe yaşam, savaşçı kişilik ve akıncılık, at sevgisi, soya bağlılık, eski Türk yaşayışı­na ilişkin en belirgin özelliklerdir.

 

Araştırmalar:

• Oğuz Kağan'ın nitelikleri şöyle belirtilebilir:

Fiziksel portresi: "Yüzü mavi idi, ağzı ateş kı­zılı idi; gözleri ala (ela), saçları, kaşları kara idi. Güzel perilerden daha güzel idi. Ayağı öküz ayağı gi­bi, beli kurt beli gibi, omuzu samur omuzu gibi, göğ­sü ayı göğsü gibi idi. Bedenin her yeri tüylü idi." sözleriyle çizilmiştir.

Tinsel Portresi: "Atlara biner idi, at sürüleri güder idi, av avlar idi. Bu oğul anasının göğsünden ilk sütü içip bundan sonra içmedi; çiğ et aş, şarap diledi. Kırk günden sonra büyüdü, yürüdü, oynadı." sözleriyle belirtilmiştir. Bu sözlere göre Oğuz Kağan, cesur, iyi ata binen, çabuk yürüyen, konuşan, oyna­yan, yemek isteyen olağanüstü bir varlık olarak gös­terilir. Türk edebiyatında Oğuz Kağan, "güzellik, çe­viklik, güç ve yiğitlik" niteliklerine sahip bir Alp ti­pinin örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu neden­le Oğuz Kağan'a kesinlikle bir destan kahramanıdır diyebiliriz.

• Örnek parçalardaki söyleyiş özellikleri, "-i ve -e" hallerindeki değişiklikler ile "idi" ile sonuçlanan cümlelerin söylenişleri, "Dil özellikleri" bölümünde gösterilmiştir

OGUZ DESTANI, Paris Millî Kitaplığında Uygur harfleriyle özet olarak vardır. W. Bang ve Reşit Rahmeti Arat tarafından yeni Türk harfleriyle yayımlanmıştır. Yukarıya özet­ten önce alınan parçalar, bugünkü Türkçeye çevrilmiştir. Sonraki manzum parça aslında olduğu gibidir.

N. KARTAL, BİRSEN Y. 1990

SON EKLENENLER

Üye Girişi