Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

HALİT ZİYA UŞAKLIGİL-AŞK-I MEMNU

Romanın özeti

Aşk-ı Memnu, toplumdan kopuk, zengin bir çevrede yaşanan bireysel olayların bir aşk teması etrafında anlatıldığı bir romandır. Melih Bey takımı diye şöhret bulan Firdevs Hanım’ın kızı Bihter, yaşlı, zengin, kültürlü ve kibar bir adam olan Adnan Bey’le evlenir. Bihter, bu evlilikte aradığını bulamaz, ancak annesi gibi kötü bir kadın olup eşine ihanet etmek de istemez. Fakat bu mücadelede yenilir, eşi Adnan Bey’in yeğeni Behlül ile yasak aşk yaşar. Bu aşkın ortaya çıkması üzerine Bihter, eşinin silahıyla intihar eder, Behlül ise yalıdan kaçar.

Romandan bir bölüm

Melih Bey takımının başlıca hassası, giyinmekte bütün zevk erbabına her vakit mukallet olan (örnek alınmak) fakat hiçbir zaman tamamıyla taklidine -anlaşılmaz bir sebeple-muvaffakiyet hâsıl olmayan zarafetleriydi. Eğlenmekte bu aile efradının, hele bugün en ziyade tanınan Firdevs Hanım’la kızlarının ne dereceye kadar ilerlediklerini herkes tamamıyla tayin edemezdi. Onların İstanbul’un zevk hayatında tefevvuk mertebesine (üstün olmak) çıkan hususi bir şöhreti vardı ki sebepleri pek araştırılmaksızın herkesçe kabul edilmiş idi.

…..

Nihal’le babası arasında böyle sevinç ve saadetle geçen saatler ne tatlı saatlerdi! Onun babasına bir düşkünlüğü, bir tutkunluğu vardı ki hiçbir zaman tatmin edilmiş olmazdı. Daima sevilmek, her vakitten çok, saniyeden saniyeye kuvvetlenerek bir muhabbetle sevilmek için ruhunda asla sakinleştirilmeyen bir ihtiyaç vardı. Babasının yanında pek şımarır, geveze bir kuş, yaramaz bir kelebek olurdu.

….

Behlül için hayat bir eğlenceydi. En çok eğlenenlere, yaşamak için en çok hak sahibi olanlar olarak bakardı. Ama o gerçekte hiçbir şeyden eğlenmezdi. Bütün eğlence yerlerine koşardı, bütün gülünecek şeyleri arardı, ihtimal herkesten çok gülerdi; fakat eğlenir miydi? Onun için eğlenmek, eğlenir görünmek demekti. Bütün gülüşlerinin, eğlenişlerinin altında saklı olan bir can sıkıntısı vardı ki onu daima bir zevkten diğerine sevk ederdi. İstanbul’un hiçbir eğlence yeri yoktu ki Behlül oradan bir zevk hissi almasın. O, etrafındakilere kendisinin zevki için gerekli görüldükçe kullanılacak âletler kadar önem verirdi.

Bihter, nihayet Firdevs Hanım'ın kızı olmuştu. Evet, yalnız bunun için gitmiş, bu adamın kollarına atılmıştı. Başka bir sebep bulamıyordu. Demek onun kanında, kanının zerrelerinde bir şey vardı ki onu böyle sürüklemiş, sebepsiz özürsüz Firdevs Hanım’ın kızı yapmıştı. Bütün bu günahın sorumluluğunu annesine yüklüyordu. Bu kadına düşmandı, ondan nefret ediyordu, kendisini bu kadının kızı yapan kadere küsüyordu.

Beyaz! Beyaz! Beyaz!.. Bu gecenin azim, yüksek ağaçları vardı ki beyaz başlarını, beyaz kollarını kaldırarak silkiniyorlardı; beyaz bulut kümelerinden yığıla yığıla göğüslerini germiş dağların arasında beyaz saçlarının beyaz köpüklerini savurarak yükselen dalgalarıyla bir deniz kabarıyordu; ta yukarıda, bir düşme duraklayışı içinde kalıvermiş kar tufanlarının arkasında beyaz bir ay... Sonra bütün bu beyazlıkların üzerinde koşan alay alay gölgeler, bu beyaz cihanı siyah bir ölüm nefesi içinde saran bulutlar ve her tarafta büyük bir sessizlik; ne bulutlarda küçük bir nağme ne de dalgalarda hafif bir hışıltı; hiç, hiçbir şey yok, yalnız bu ölmüş gecenin üstünde ta uzaklarda, kim bilir nerelerden, belki mevcut cihanın ötesinden kâinatın hayatına ağıt okuyan bir ses; nihayet kefenlerinin altında dinlenen bir ıstırap mahşerinin üstünde bir rahmet kevseri hükmünde dökülen son enin... Ve son kâinat gecesinin tek izleyicisi olarak, bütün o karanlıkların altında donmuş manzaraların kenarında kendisini görüyordu; bir kişi, bu ölmüş bu kâinatın içinde yapyalnız...

(Halit Ziya Uşaklıgil, Aşk-ı Memnu)

 

Aşk-ı Memnu romanı geniş hacimlidir; ancak kişi kadrosu bakımından zengin değildir. Romanın kişi kadrosu neredeyse yirmi kişiden oluşmaktadır. Bu kişilerin birçoğunun kişi bakımından işlevi geri plandadır romanda. Bu açıdan bu kişiler yaşayan kişiler hâline gelmez. Yalıda çalışan Şakire Hanım ve kocası Süleyman Efendi, kızı Cemile, hizmetçi kız Nesrin, Firdevs Hanım’ın hizmetçisi Katina ve uşağı Yakup, aşçı Hacı Necip ile Nihal’in büyük halası böyle kişilerdir. Roman ağırlıklı olarak Bihter, Behlül, Firdevs Hanım, Adnan Bey ve Nihal etrafındaki çatışmalarla şekillenir. Zaten romanı ilginç ve başarılı kılan, kahramanların arasındaki çatışmalardır. Bu çatışmalar hem kahramanlar arasında hem de kişilerin iç dünyasında gerçekleşmektedir.

Roman kurmacadır, bu açıdan kişiler de kurmacadır. Halit Ziya Aşk-ı Memnu adlı romanını yazarken Boğaziçi’nde “Melih Bey Takımı”nı andıran ailelerin olduğunu, onları az çok tanıdığını; yine Behlül karakterini oluştururken gerçek yaşamdaki farklı kişilerden yararlandığını söylemektedir.

Yazar, romanda kimi kişilere “karakter” özelliği vermesini bilmiştir. Adnan Bey, Firdevs Hanım, Nihal gibi kişiler kıskançlık, nefret, tutku gibi değerleri temsil etmeleri yönüyle evrensel tiplere örnek gösterilebilir. Bu açıdan bu kahramanlar “tip” özelliği taşır. Ancak Bihter ve Behlül ise tip özelliğini aşıp karakter özelliği göstermektedir.

Aşk-ı Memnu’da sınırlı sayıda mekân vardır. Adnan Bey’in yalısı en temel mekândır. Roman kişilerin geleceğini yönlendiren her türlü duygu, düşünce ve davranış bu yalıda biçimlenir. Yalı, kişinin kendini sorgulaması kendisi ve çevresiyle hesaplaşmasına aracı olarak bir işlev üstlenmiştir. Burası geleneksel yaşam tarzından uzak, Batılı bir anlayışı benimsemiş bir çevredir. Romanda mekân çok sınırlıdır. Bunun dışında Göksu mesiresi ve Ada, mekân olarak karşımıza çıkar; ancak bu mekânlar romanda çok az yer tutar. Modern yaşam şeklinin hâkim olduğu bu çevrede geleneksel yaşamın izleri görülmez. Ev düzeninden giyim tarzına, eğlencelerden müziğe, oradan yemeklere kadar her şey Batılıdır.

İki ana bölümden oluşan roman, olay kuruluşu bakımından klasik yapıdaki romanların özelliklerini taşır. Olaylar, kişilerle zaman ve mekânın ele alınışına kadar romanın temel öğeleriyle biçimlenmiştir roman. Romanın konusu yasak aşktır; ancak yazar romanda olayları değil roman kişilerini önemsemiş, onların ruh dünyalarını tüm açıklığıyla sergilemeye çalışmıştır. Bu açıdan olaylar, kişileri tanıtmaya yarayan birer araç olmuştur.

Romanda Göksu gezisine kadar geçen süre, bir hazırlıktır. Roman kişileri belirgin özellikleriyle burada verilmiştir. Göksu gezisinden Nihal’le Behlül’ün evlenmelerinin kesinlik kazanmasına kadar geçen süreçte roman kişileri, daha da ayrıntılı olarak anlatılır. Bihter’le Behlül arasındaki ilişkisinin bozulmasından trajik durum ortaya çıkar. Herkes kendi başının çaresine bakma telâşındadır. Firdevs Hanım tarafından bilinen ilişki, Behlül’le evliliğe hazırlanan Adnan Bey’in kızı Nihal tarafından öğrenilince Bihter intihar eder, Behlül yalıdan kaçar, roman trajik bir şekilde biter.

Romanın olay örgüsünü şöyle özetleyebiliriz:

  • Adnan Beyin, Bihter’i ailesinden istemesi,
  • Nihal’le Adnan Bey arasında evlilik üzerine bir çatışmanın yaşanması,
  • Bihter’in evlenip Adnan Bey’in yalısına taşınması,
  • Nihal ile Bihter arasında kıskançlık çatışması,
  • Evliliğin yıldönümünde gerçekleşen Göksu gezisinde Bihter ile Behlül arasında yakınlaşmanın başlaması,
  • Göksu dönüşü Bihter ile Behlül arasında gizli bir aşkın başlaması,
  • Behlül’ün zaman içinde bu aşktan usanması ve Beyoğlu eğlence yaşamına dalması,
  • Bihter’in annesi Firdevs Hanım’ın yönlendirmesiyle Behlül ile Nihal’in evlendirilmek istenmesi ve bunun aileye kabul ettirilmesi,
  • Bihter’in bu evliliği engellemeye çalışması ve yaşadığı aşkı annesine söylemesi,
  • Firdevs Hanımın Behlül’e yazdığı mektubun Nihal’in eline geçmesi ve Bihter ile Behlül aşkının ortaya çıkması,
  • Bu aşkın öğrenilmesi üzerine Behlül’ün yalıdan kaçması, Bihter’in ise eşi Adnan Beyin silahıyla yaşamına son vermesi.

Romanda yazar, “hâkim anlatıcı” yöntemini kullanmıştır. Bu da yazara, roman kişilerini duygu, düşünce ve davranışlarıyla ilgili her türlü bilgiye sahip olma ve bunları aktarma olanağı vermiştir.

Realizmin etkisiyle yazar, kahramanlarını tarafsızca oluşturur, onları yargılamaz, iyi ya da kötü diye ayırmaz. Yansız bir tutumla onların karakterini ortaya koymaya çalışır, bunun için çevre ve karakter betimlemelerine başvurur sık sık. Betimleme sadece güzellik oluşturmak, okura hoş anlar yaşatmak, yazarın yeteneğini ortaya koymak için değildir; yazar, betimlemeyle kahramanlarını iç ve dış özellikleriyle okura yakından tanıtmak amacındadır. Bu nedenle yazar, olayları ve kişileri anlatırken daha çok, tahlilden (çözümleme) yararlanmıştır. Roman asıl gücünü bu tahlillerden ve kahramanların iç ve dış çatışmalarından almaktadır.

Aşk-ı Memnu realist bir romandır; ancak yazar bu romana natüralizmdeki temel anlayışı da uygular. Natüralizme göre tabiat olaylarında benzer sonuçlar, nasıl birbirine benzeyen nedenlerin varlığı altında ortaya çıkıyorsa, insan yaşamı da böyledir. Birey, soyunun ve yetiştiği toplumsal yapının ürünüdür. Kalıtım ise, insanın duygu, düşünce ve davranışlarını biçimlendirir. Bu nedenle insan kendi özgür iradesiyle hareket etse de soyundan, kendine geçen özelliklerin etkisinden kurtulamaz. Dolayısıyla iradesiyle yaptığı şey, kalıtımla karakterine geçen özelliklerin dışavurumundan başka bir şey değildir. Bihter’in annesi Firdevs Hanım’ın bütün karakteriyle, davranış şekilleriyle, ahlakî anlayışıyla anlatılmasının nedeni, Bihter’deki bu kalıtım anlayışının ortaya çıkması içindir. Sonunda Bihter, bu etkiyle hareket eder, Behlül’den nefret etmesine, kocasına ihanet eden eş olmama mücadelesine rağmen evlilikte aradığını alamayan ve kocasını aldatan annesi Firdevs hanım gibi Adnan Bey’i aldatır, kocasına ihanet eder.

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi