Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

BAKİ - TERKİB-İ BEND GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ

1.

Ey pây-bend-i dâmgeh-i kayd-ı nâm u neng

Tâ key hevâ-yı meşgale-i dehr-i bî-direng

 

An ol günü ki âhir olup nevbahâr-ı ömr

Berg-i hazâna dönse gerek rûy-ı lâle-reng

 

İnşân oldur ki âyîne-veş kalbi sâf ola

Sinende n’eyler âdem isen kîne-i peleng

 

İbret gözünde niçeye dek gaflet uykusu

Yetmez mi sana vâkıa-ı şâh-ı şîr-ceng

 

2.

Kemter gedâyı az atâsı kılardı bay

Bir lutfu çok mürüvveti çok pâdişâh idi

 

Hâk-i cenâb-ı hazreti dergâh-ı devleti

Fazl u belâgat ehline ümmîd-gâh idi

 

Hurşîde baksa gözleri halkın dola gelir

Zîrâ görünce hâtıra ol meh-likâ gelir

 

3.
Olsun gamında bencileyin zâr u bî-karâr

Âfâkı gezsin ağlayarak ebr-i nevbahâr

 

Tutsun cihânı nâle-i murgân subh-dem

Güller yolunsun âh u figân eylesin hezâr

 

Gül hasretinle yollara tutsun kulağını

Nergis gibi kıyâmete dek çeksin intizâr

 

Ey dil bu demde sensin olan bana hem-nefes

Gel nây gibi inleyelim bârî zâr zâr

 

4.

Gün doğdu şâh-ı âlem uyanmaz mı hâbdan

Kılmaz mı cilve hayme-i gerdûn-cenâbdan

 

Yollarda kaldı gözlerimiz gelmedi haber

Hâk-i cenâb-ı südde-i devlet-meâbdan

 

Yansın yakılsın âteş-i hicrinle âfitâb

Derdinle kara çullara girsin sehâbdan

 

5.

Tîğın içirdi düşmene zahm-ı zebânları

Bahs etmez oldu kimse kesildi lisânları

 

Deşt-i fenâda murg-ı hevâ durmayıp döner

Tîğın Hudâ yolunda sebîl etti cânları

 

Aldın hezâr bütgedeyi mescid eyledin

Nâkûs yerlerinde okuttun ezânları

 

Âhir çalındı kûs-ı rahîl ettin irtihâl

Evvel konağın oldu cinân bostanları

 

Minnet Hudâya iki cihânda kılıp saîd

Nâm-ı şerîfin eyledi hem gâzî hem şehîd

6.

Kıldıkça şâh-ı âleme Hak fazl u rahmeti

Versin cenâb-ı Hazret-i Paşaya devleti

 

Ol cism-i pâki cân gibi eyledi nihân

Âsûde kıldı hâl-i sipâh u raiyyeti

 

Halk-ı cihâna kırk sekiz gün duyurmadı

Bir hafta etti gayrılar ancak bu hâleti

 

Gayret kemerlerini kuşandı kılıç gibi

Aldı hisârı verdi Hudâ feth ü nusreti

 

Terkîb-i bend, genellikle 6-10 beyit arası uzunlu­ğunda en az 3 bend ile yazılan bir nazım şeklidir. Mersi­ye, övgü, yergi, sosyal tenkit gibi çok farklı konularda yazılır. Her bendin sonunda bulunan ve bendleri birleştiren beyitlere vâsıta beyti adı verilir.

1.

Ey şan şöhret tasasının tuzağına ayağını kaptırmış olan! Durmadan değişen bu dünyanın işi gücüyle uğraş­mak hevesi ne zamana kadar sürecek?

Şair, döneminin en büyük hükümdarı olan Kanuni Sultan Süleyman’ın ölümü üzerine yazmış olduğu bu şiiri­ne çok ağır bir dille başlamaktadır. Bunu, şiirin temasına uygun ağır bir hava oluşturmak, sanki bir cenaze marşını bize duyurmak, matem havasına bizi sokmak için yapmış­tır.

Beytin bu ağır musikisi, dikkatli ve gereğince okun­duğunda hemen hissedilir. Diğer beyitler şiirin bu ilk bey­tine göre daha sadedir.

Ömrün ilk baharının sona erip de lâle renkli (kır­mızı) yanağının (ölüm anında) sonbahar yaprağı gibi sara­racağı günü hatırla.

İnsan olanın kalbi ayna gibi temiz ve parlak olma­lıdır. Eğer insansan gönlündeki kaplan kini ne için?

Bakıp da ibret alması gereken gözünde ne zamane dek gaflet uykusu sürecek. Sana ders, ibret olarak aslan gibi harp eden padişahın ölüm hadisesi yetmez mi?

2.

Az bir bağışı bile en yoksulu zengin kılardı. (İşte bu şekilde) eli açık, iyiliksever birisi idi.

Bulunduğu yerin şerefli avlusunun dergâhı, uğurlu kapısı bilginlere ve usta şairlere ümit yeri idi.

Devlet kelimesi, bugünkü devlet anlamı yanısıra saadet, kutluluk, baht anlamlarını da verecek şekilde kul­lanılmıştır. Seferden sefere koşan Kanuni Sultan Süley­man, çok büyük bir devlet adamı, padişah, büyük bir ko­mutan olmasının yanısıra, bilginlere ve bilime çok önem veren, şairleri himaye eden bir sultan, Divan edebiyatının en fazla şiir yazan şairlerinden birisi idi. Yukarıdaki beyit­lerde bu hususlara işaret edilmektedir.

 

İnsanlar güneşe baksa gözleri dolup yaşarıverir. Çünkü güneşi görünce hatırlarına o ay yüzlü güzel (padi­şah) gelmektedir.

3.

İlkbahar bulutu senin ölümünün hüznüyle benim gibi şaşkın ve kararsız bir halde inlesin dursun. Bahar bu­lutu da ağlayarak ufuklarda dolaşsın.

Sabah vakti öten kuşların feryatları, yanık yanık ötüşleri bütün dünyaya yayılsın. Güller yolunsun, bülbül­ler ah çekip yanıp yakılsın.

Gül senin hasretinle kulağını yollara diksin, nergisi gibi kıyamete dek beklemenin acısını çeksin.

Divan şiirinde gül ile kulak, nergis ile de göz ara­sında benzerlik ilişkisi kurulur.

Ey gönül! Şu anda bana yoldaşlık, dostluk edecek olan ancak sensin. Gel de ney gibi yanık yanık inleyelim.

4.

Güneş doğdu (herkes uyandı), bütün dünyanın pa­dişahı uyanmaz mı? Avlusu felekler olan (o büyük) çadırından çıkıp görünmez mi?

Gözlerimiz yollarda kaldı. Yüce devlet makamının eşiğinin avlusunun toprağından haber gelmedi...

Güneş senin ayrılığının ateşiyle yanıp yakılsın. Üzüntünden, (matem elbisesi olarak) buluttan kara çullar giyinsin.

5.

Kılıcın düşmanlara dil yaralan açtı; dilleri tutulduğu hiç kimse söz açamaz oldu.

Kılıç şekli itibariyle dile benzetilir. Dili tutuldu, söz söyleyemez oldu anlamına gelen “lisanı kesilmek" ifadesindeki kesilmek ile kılıç arasında da ilişki vardır.

Havada uçan arzu, heves kuşu ölümlülük, yok oluş çölünde durmayıp döner. Senin kılıcın ise Allah yolunda kanlar akıtmıştır.

Ölümlülük çölü denilen yer dünyadır. Havada döne döne düşmanın tepesine inen padişahın kılıcı ise havada döne döne düşmanının üzerine inen ve onu kapan bir avcı kuşa benzetilmektedir. Ama bu avlanan kuş, yani kılıç Allah rızası için avlanmaktadır.

Binlerce puthaneyi aldın da mescid yaptın. Çan ku­lelerinde ezanlar okuttun.

Sonunda göç davulu çalındı, sen de göçtün. İ vardığın yer cennet bahçeleri oldu.

Allah’a şükürler olsun ki, seni iki cihanda bahtiyar kıldı da mübarek namını hem gazi hem şehit eyledi.

Kanuni seferden sefere koşan, harbeden bir padişah olarak hem gazilik, hem de son seferinde vefat etmesi do­layısıyla şehitlik mertebesine kavuşmuştur.

6.

Allah, âlemin padişahına ihsan ve rahmet ettikçe (Sokullu Mehmet) Paşa hazretlerine de saadet ve devlet yönetiminde kutluluk ve devamlılık versin.

(Padişahın) o tertemiz bedenini kendi canı gibi sak­ladı ve böylece ordunun ve halkın rahat ve güvenliğini sağladı.

Burada şair, Zigetvar seferinde padişahın ölümü­nün ordudan gizlenmesi hadisesine, o dönemi yaşamış birisi olarak, şiiriyle tanıklık etmektedir.

Ölümünü kırksekiz gün kimseye duyurmadı, hal­buki başkaları bunu ancak bir hafta yapabilmişlerdi.

Şair, padişahın ölümünün 48 gün gibi uzun bir süre ordudan gizlenmiş olduğunu, bu süre içinde de muhasara edilen kalenin fethedildiğini ifade ediyor. Eskiden padi­şahlar, hükümdarlar öldüklerinde yerlerine yeni bir padi­şah, hükümdar geçinceye kadar bu ölüm haberi gizli tutu­lurdu. Beyitte buna da işaret vardır.

Gayret kemerini kılıç gibi kuşandı ve Allah’ın yar­dımıyla hisarı (Zigetvar’ı) aldı.

 

Prof.Dr. M.A. Y. SARAÇ DİVAN EDEBİYATI ŞİİRİNDEN SEÇMELER

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi