GAZELLER VE MESNEVİ PARÇALARI
1. Dostum âlem seninçün ger olur düşmen bana
Gam degil zira yetersin dost ancak sen bana
2. Aşka saldım ben beni pend almayıp bir dosttan
Hiç düşmen eylemez anı kim ettim ben bana
3. Can ü ten oldukça benden derd ü gam eksik degil
Çıksa can hak olsa ten ne can gerek ne ten bana
4. Gamze tigin çekti ol mah olma gaafil ey gönül
Kim mukarrerdir bu gün ölmek sana şiven bana
5. Ey Fuzuli çıksa can çıkmam tarik-i aşktan
Reh-güzer-i ehl-i aşk üzre kılın medfen bana
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE
1. Dostum, eğer senin yüzünden herkes bana düşman olsa da gam değil, buna üzülmem. Çünkü dost olarak yalnız sen bana yetersin.
2. Ben kendimi bir dosttan öğüt almadan (onun öğüdünü tutmadan) aşk âlemine attım. Benim bana ettiğimi hiçbir düşman etmez.
3. Bu can ve ten var oldukça dert ve gam eksik olmaz. Can çıksın, beden de toprak olsun, bana ne can gerek ne de beden.
4. Buluşmanın değerini bilmeden, ayrılığın belâsını çekmeden sevgiliden ayrı kalmanın karanlığı pek çok insana aydınlattı.
Aşk, âşığı her ne kadar üzüntülere, acılara boğsa da bu uğurda çekilen sıkıntılar ile âşık olgunlaşır, aşk onu yüceltir, böylece pek çok hakikat ortaya çıkar.
5. Ey bahçıvan! (Senin bahçendeki) selvi ağacı ile gül bana duman ve ateş gibi gelir. Ben gülbahçesini ne yapayım! Gülşen sana, külhan bana olsun!
Selvi ağacı şekil bakımından, yukarıya doğru uzayan boyu yönüyle dumana, gül de kırmızılığı dolayısıyla ateşe benzetilmiştir. Külhan, hem ateşin hem de dumanın bulunduğu ocaktır.
6. Ey gönül! O ay yüzlü güzel, keskin yan bakışı kılıcını çekti. Sakın gaflete dalma, dikkatli ol. Bugün sana ölmek bana da yas tutmak karara bağlanmıştır.
7. Ey Fuzuli! Can çıksa da ben aşk yolundan çıkmam. Bana (öldüğümde) âşıkların gelip geçtiği yol üzerinde bir mezar yapın.
III. GAZEL
Hâsılım yok ser-i kûyunda belâdan gayrı
Garazım yok reh-i aşkında fenâdan gayrı
Ney-i bezm-i gamem ey mâh ne bulsan yele ver
Oda yanmış kuru cisminde hevâdan gayrı
Perde çek çehreme hicran günü ey kanlu sirişk
Ki gözüm görmeye ol mâhlikadan gayrı
Yetti bi-kesliğim ol gayete kim çevremde
Kimse yok çizgine gird-âb-ı belâdan gayrı
Ne yanar kimse mana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı
Bozma ey mevc gözüm yaşı habâbın ki bu seyl
Komadı hiç imâret bu binadan gayrı
Bezm-i aşk içre Fuzûli nice âh eylemeyem
Ne temettu' bulunur neyde sedâdan gayrı .
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE
1. Senin mahallende bulunmaktan elime geçen sadece belâdır. Senin yolunda yok olmaktan başka niyetim de yoktur.
2. Ey âh! Ben gam meclisinin neyiyim. Ateşe yanmış kuru bedenimde havadan (aşk arzusundan) başka ne varsa yele ver.
Ney, kamışlıktan kopartılır, kuru hale gelir, daha sonra da ateşle dağlanarak üzerinde delikler açılır. İçi boştur. Koparıldığı sazlığın hasreti içinde inler. Neyin sesi insanlara hüzün verir. Beyitte bütün bu söylenilenlere işaret vardır. Şair de aşk ateşiyle yanmış, kurumuş, içi dünya isteklerinden öyle boşamıştır ki ney gibi olmuştur. Acı ve ıstıraplar içindedir. İçinin derinliklerinden gelen âh feryadına seslenerek, sen içimden çıkarken aşk arzusundan başka bir şeye rastlarsan onu sök at, yele ver, demektedir.
3. Ey kanlı gözyaşı! Ayrılık gününde yüzüme perde çek de gözüm o ay yüzlüden başkasını görmesin.
4. Kimsesizliğim o dereceye erişti ki, çevremde içine düştüğüm aşk girdabından başka dolaşan kimse yok.
5. Bana gönlümün ateşinden başkası yanmaz, üzülüp acımaz. Kapımı da gündoğusundan tatlı tatlı esen rüzgârdan başka açan olmaz.
6. Ey dalga! Gözyaşlarımın üzerindeki hava kabarcıklarını bozma, yok etme. Çünkü bu sel bende bundan başka sağlam bir yapı bırakmadı.
7. Ey Fuzûlî! Aşk meclisinde nasıl âh etmeyeyim! Neyin sesinden başka insana ne faydası vardır?
Şair, kendisini benzettiği neyin çıkardığı sesin dışında bir faydası olmadığını söylüyor. O da ney gibi ancak “âh” etmektedir.
İLGİLİ İÇERİK
FUZULİ - EĞER ÇIKSA İDİ DERDÜN CİSMDEN DERDÜM Kİ CANDUR BU
FUZULİ - BUDUR FARKI GÖNÜL MAHŞER GÜNÜNÜN RUZ-I HİCRANDAN
FUZULİ - KEREM KIL KESME SAKİ İLTİFATUN Bİ-NEVALARDAN
FUZULİ - BENDE MECNUN'DA FÜZUN AŞIKLIK İSTİDADI VAR
FUZULİ-ÖYLE SERMESTEM Kİ İDRAK ETMEZEM...
FUZULİ - LEYLÂ VE MECNUN AÇIKLAMASI
IV.GAZEL
Öyle sermestem ki idrâk etmezem dünyâ nedir
Ben kimim sâkî olan kimdir mey ü sahbâ nedir
Gerçi cânândan dil-i şeydâ için kâm isterim
Sorsa cânân bilmezem kâm-ı dil-i şeydâ nedir
Vasldan çün âşıkı müstağni eyler bir visâl
Âşıka ma’şûktan her dem bu istiğnâ nedir
Hikmet-i dünyâ vü mâfihâ bilen ârif değil
Ârif oldur bilmeye dünyâ vü mâfihâ nedir
Âh u feryâdın Fuzûlî incidiptir âlemi
Ger belâ-yı aşk ile hoşnûd isen gavgâ nedir
GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE
1. (Aşktan) öyle sarhoş olup kendimden geçmişim ki, dünyanın ne olduğunu tam kavrayamıyorum. Kim olduğumu bilmediğim gibi, bana içki sunanın kim olduğunu ve şarabın ne olduğunu da bilmiyorum.
2. Gerçi sevgiliden çılgın gönlüm için murad istiyorum. Fakat sevgili, senin çılgın gönlünün muradı hoşnut edecek nedir, diye sorsa bunu da bilmiyorum.
3.Bir defa sevgiliyle birlikte olmak, âşığa bir daha vuslat aratmaz. O halde sevgilinin bu denli kendisini geri çekmesi ve üstün görmesi nedendir?
4. Bu dünyanın ve dünya ile ilgili şeylerin hikmetini bilmekle ârif olunmaz. Ârif olan dünyayı ve dünya ile ilgili bütün maddi şeyleri bilmeyendir (yok sayandır.).
Âlim-bilgin kişi bu dünyaya ait maddi ve nesnel bilgilere sahip iken arif olarak nitelenen kişi hem bu dünyaya ait maddi bilgileri hem de görünen dünyanın ötesindeki hakikatleri, bu dünyanın yaratılışındaki hikmetleri ve sırları bilen kişidir. İşte böyle birisi, ulaştığı noktada bildiklerinin, mutlak gerçeğe ve sırlara nispeten bir hiç durumunda olduğunu, aslında hiçbir şey bilmediğini anlar.
5. Ey Fuzûlî! Çektiğin ahlar ve feryatların bütün âlemi, bütün insanları ve varlıkları rahatsız etmiştir. Eğer aşk derdinden hoşnutsan, o halde bu mücadele ve kavga nedir?
İLGİLİ İÇERİK
FUZULİ - EĞER ÇIKSA İDİ DERDÜN CİSMDEN DERDÜM Kİ CANDUR BU
FUZULİ - BUDUR FARKI GÖNÜL MAHŞER GÜNÜNÜN RUZ-I HİCRANDAN
FUZULİ - KEREM KIL KESME SAKİ İLTİFATUN Bİ-NEVALARDAN
FUZULİ - BENDE MECNUN'DA FÜZUN AŞIKLIK İSTİDADI VAR
FUZULİ-ÖYLE SERMESTEM Kİ İDRAK ETMEZEM...
FUZULİ - LEYLÂ VE MECNUN AÇIKLAMASI
V.MUSAMMAT GAZEL
Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı
Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan
Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı
Gâmım pinhan tutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmen inanır mı inanmaz mı
Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyadır halkı efgânım gara bahtım uyanmaz mı
Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı
Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Bana ta'n eyleyen gâfil seni görgeç utanmaz mı
Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı
Fuzûlî
Musammat gazel, aruzun iki eşit parçaya bölünen kalıplarıyla yazılan ve iç kafiyesi bulunan gazeldir. İç kafiye bulundurduğundan âhenk yönü güçlüdür.
1. Sevgili beni candan usandırdı, kendisi cefa etmekten usanmaz mı? Göklere çıkan âhımın ateşinden felekler tutuştu, hâlâ muradımın mumu yanmaz mı? (Talihim dönmez mi?)
2. Sevgili bütün hastalarına, yani âşıklarına şifa vermekte. Niçin bana şifa vermez, yoksa beni hasta sanmaz mı (âşık olarak kabul etmiyor mu?).
3. Ben (aşk) derdimi gizlerdim. Sevgiliye açıkla (derdini) dediler. O vefasız sevgiliye söylesem bilmem, inanır mı inanmaz mı?
4. Hicran gecesi canım yanar, ağlayan gözlerim kan döker. Bütün insanları feryadım, iniltilerim uyandırır da kara bahtım uyanmaz mı?
5. Gül gibi yanağına karşı gözümden kanlı yaşlar akar. Sevgilim, bu gül mevsimidir, bahar gelmiştir. Akarsular elbet bulacaktır.
Bahar geldiğinde sular bulanık, seller halinde akar. Kanlı gözyaşı ile bulanık akan sular arasında ilişki kurulmuştur.
6. Ben sana gönül vermemiştim, aklımı başımdan alan sensin. Beni (sana bu denli tutkun olduğumdan dolayı) kınayan gafil kişi, seni (bu güzelliğini) görünce (beni kınadığından dolayı) utanmaz mı?
7. Fuzûlî kendinden geçmiş çılgın bir âşıktır. Bu haliyle de sürekli insanlara rezil rüsva olmaktadır. Sorun ona, bu ne sevdadır, bu sevdadan usanmaz mı?
Beyitte geçen rind, dünyaya fazla önem vermeyen, üzüntü ve kederi aynı şekilde değerlendiren, hayata olumlu olarak bakan âşık tipidir
İLGİLİ İÇERİK
FUZULİ - EĞER ÇIKSA İDİ DERDÜN CİSMDEN DERDÜM Kİ CANDUR BU
FUZULİ - BUDUR FARKI GÖNÜL MAHŞER GÜNÜNÜN RUZ-I HİCRANDAN
FUZULİ - KEREM KIL KESME SAKİ İLTİFATUN Bİ-NEVALARDAN
FUZULİ - BENDE MECNUN'DA FÜZUN AŞIKLIK İSTİDADI VAR
FUZULİ-ÖYLE SERMESTEM Kİ İDRAK ETMEZEM...
FUZULİ - LEYLÂ VE MECNUN AÇIKLAMASI
VI. Murabba
1.
Perişan halin oldum sormadın hal-i perişanım
Gamından derde düştüm kılmadın tedbir-i dermanım
Ne dersin rüzgârım böyle mi geçsin güzel hanım
Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım
2.
Esir-i dam-ı aşkın olalı senden vefa görmem
Seni her kanda görsem ehl-i derde aşina görmem
Vefa vü aşinalık resmini senden reva görmem
Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım
3.
Değer her dem vefasız çerh yayından bana bin ok
Kime şerh eyleyem kim mihnet ü enduh u derdim çok
Sana kaldı mürüvvet senden özge hiç kimsem yok
Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım
4.
Gözümden dembedem bağrım ezip yaşım gibi gitme
Seni terk eylemezem çün ben beni sen dahi terk eyleme
İgen hem zalim olma ben gibi mazlumu incitme
Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım
5.
Fuzuli şive-i ihsanın ister bir gedayındır
Dirildikçe seg-i kuyun ölende hak-i payındır
Gerek öldür gerek ko hükm hükmün ray rayındır
Gözüm canım efendim sevdiğim devletli sultanım
Fuzuli
Kalıp: mefaîlün / mefaîlün / mefaîlün / mefâîlün
Günümüz Türkçesiyle
Murabba, dörder mısralı bendlerle yazılan bir nazım şeklidir, tik bendin mısraları birbiriyle kafiyeli, diğer bendlerin ilk üç mısrası kendi arasında, son mısrası ise ilk bendle kafiyelidir. Bazen son mısra diğer bendlerde tekrar eder.
1. Senin yüzünden perişan bir duruma düştüm, ama sen bu zavallı halimle ilgilenmedin (bana acımadın). Senin aşkın sebebiyle derde düştüm, ama sen derdime çare bulmadın. Gözüm, cânım efendim, sevdiğim, devletli sultanım. Benim hayatım, vakitlerim hep böyle mi geçsin, ne dersin güzel sultanım?
2. Aşkının tuzağının esiri olduğumdan beri senden vefa görmedim. Zaten seni her nerede görsem dertlilere yakın olduğunu, onlarla ilgilendiğini görmüyorum. Vefa ve aşinalık konusundaki bu âdetini sana yaraşır görmüyorum. Gözüm, camm efendim, sevdiğim, devletli sultanım.
3. Her an vefasız feleğin yayından bana bin ok değer. Kime anlatayım, benim mihnetim, tasam, derdim öyle çok ki! Elimden tutmak, iyilik etmek sana kaldı, senden başka hiç kimsem yok! Gözüm, cânım efendim sevdiğim devletli sultanım.
4. Her an bağrımı ezip gözümden akan (kanlı) gözyaşı gibi sen de gitme! Ben seni madem terk etmiyorum, sen de beni terk etme. Hem bu kadar zalim de olma, benim gibi bir mazlumu incitme. Gözüm, canım efendim, sevdiğim, devletli sultanım.
5. Fuzûlî senden iyilik dileyen bir dilencidir. Hayatta oldukça kulun köpeğin, öldüğünde de ayağının toprağıdır. İster öldür, ister bırak, dilediğini yap ona. (Bu konuda) hüküm senin, görüş şenindir. Gözüm canım efendim, sevdiğim, devletli sultanım
İLGİLİ İÇERİK
FUZULİ - EĞER ÇIKSA İDİ DERDÜN CİSMDEN DERDÜM Kİ CANDUR BU
FUZULİ - BUDUR FARKI GÖNÜL MAHŞER GÜNÜNÜN RUZ-I HİCRANDAN
FUZULİ - KEREM KIL KESME SAKİ İLTİFATUN Bİ-NEVALARDAN
FUZULİ - BENDE MECNUN'DA FÜZUN AŞIKLIK İSTİDADI VAR
FUZULİ-ÖYLE SERMESTEM Kİ İDRAK ETMEZEM...
FUZULİ - LEYLÂ VE MECNUN AÇIKLAMASI
VII MESNEVİ
1. Gördü ki bir avcı dam kurmuş
Damına gazeller yüz urmuş.
2. Bir ahu esir-i damı olmuş,
Kan yaşı kara gözüne dolmuş.
3. Boynu burulu, ayağı bağlu,
Şehla gözü nemlü, canı dağlu...
4. Ahvaline rahm kıldı Mecnun
Baktı ana, eşg-i gülgun
5. Gönlüne katı gelip bu bidad
Yumşak yumşak dedi ki: -Sayyad!
6. Rahmeyle bu müşgbu gazele!
Rahmetmez mi kişi bu hale?
7. Sayyad, sakın, cefa yamandır!
Bilmezsin mi ki kane kandır?
8. Sayyad! Bana bağışla kanın.
Yandırma cefa oduna canın!
9. Sayyad dedi: -Budur maaşım.
Açman ayağın giderse başım.
10. Katllinde bu saydın etsem imhal
Etfal ü iyalime n’olur hal
11. Mecnun ana verdi cümle rahtın.
Pak eyledi bergden dirahtın.
12. Ol turfe gazalin açtı bendin.
Şad eyledi can-ı derdmendin.
13. Yüz urdu yüzüne kıldı efgan,
Göz sürdü gözüne oldu giryan
14. Tenha koyma men-i zebene
Olgıl mana deşt reh-nümunu
15. Gez bir nice gün menimle hem-rah
İnsan deyip etme menden ikrah
16. Kıldıkta hayal-i çeşm-i Leyli
Sen ver ben hastaya teselli!
Günümüz Türkçesiyle
Leylâ ile Mecnun mesnevisi aslında bir aşk hikâyesi olup İran ve Türk edebiyatlarına Arap edebiyatından geçmiştir. Sevgiliye ulaşma yolundaki çekilen acı ve ıstıraplar ile aşkın insanı yüceltmesi ve ona maddi dünyanın ötesinde başka ufuklar açmasını ele alan Fuzulî’nin bu addaki mesnevisi, edebiyatımızda pek çok şair tarafından yazılmış aynı addaki mesnevilerin en ünlüsüdür. Alıntıladığımız beyitler, Leylâ’ya kavuşamama nedeniyle kendisini çöllere atan Mecnun’un tuzağa tutulmuş bir ceylan kurtarmasını dile getiriyor.
1. (Mecnun) bir avcının tuzak kurduğunu ve tuzağına ceylanların geldiğini gördü.
2. Bir ceylan onun tuzağına tutulmuş ve kara gözüne kanlı yaşlar dolmuş.
3. Boynu kıvrılmış, ayağı bağlı, şehlâ gözleri nemli, gönlü yaralı.
4. Mecnun onun durumuna acıdı, ona bakıp gül renkli (kanlı) göz yaşlan döktü.
5. Bu zulme gönlü dayanamayıp yumuşak yumuşak dedi ki: Ey avcı...
6. Acı şu misk kokan ceylana. İnsan bu hale acımaz mı?
7. Avcı, dikkat et bak, eziyet çok kötü bir şeydir. Bilmez misin ki kan dökmek yine kan döktürür.
8. Avcı, onun kanını benim için bağışla da canım cefa ateşine yakma.
9. Avcı dedi ki: Benim geçimim budur. Başımı da kesseler ayağını çözmem.
10. Bu avı öldürmekten vazgeçersem çoluk çocuğumun hali ne olur?
11. (Bu söz üzerine) Mecnun elindeki her şeyi ona verdi. Beden ağacını yapraklardan temizledi (elbiselerini bile verdi de kendisi çıplak kaldı.).
12. O güzel ceylanın bağını çözdü de dertli gönlünü sevindirdi.
13. Yüzünü yüzüne sürüp inledi. Gözünü gözüne sürüp ağladı.
14. (Mecnun şöyle dedi:) Ben âcizi yalnız bırakma. Bana çölde rehber ol.
15. Bir müddet yoldaş olup da benimle dolaş. İnsanım diye benden iğrenip kaçma.
16. Leylâ’nın güzel gözünü hayal ettiğimde ben hastaya (o güzel gözlerinle) sen teselli ver
İLGİLİ İÇERİK
FUZULİ - EĞER ÇIKSA İDİ DERDÜN CİSMDEN DERDÜM Kİ CANDUR BU
FUZULİ - BUDUR FARKI GÖNÜL MAHŞER GÜNÜNÜN RUZ-I HİCRANDAN
FUZULİ - KEREM KIL KESME SAKİ İLTİFATUN Bİ-NEVALARDAN
FUZULİ - BENDE MECNUN'DA FÜZUN AŞIKLIK İSTİDADI VAR
FUZULİ-ÖYLE SERMESTEM Kİ İDRAK ETMEZEM...
FUZULİ - LEYLÂ VE MECNUN AÇIKLAMASI
VIII SEÇME BEYİTLER
I.
1. Âşiyân-ı mürg-i dil zülf-i perîşânındadır
Kanda olsam ey perî gönlüm senin yanındadır
2. Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabîb
Kılma derman kim helâkim zehri dermanındadır
3. Çekme dâmen nâz edip üftâdelerden vehm kıl
Göklere açılmasın eller ki dâmânındadır
II.
1. Menüm tek hîç kim zâr ü perîşân olmasın yâ Rab
Esîr-i derd-i ışk u dâğ-ı hicrân olmasun yâ Rab
2. Cefâ vü cevr ile mu'tâdem anlarsuz n'olur hâlüm
Cefâsına had ü cevrine pâyân olmasun yâ Rab
3. Demen kim adli yoh yâ zulmü çoh her hâl ile olsa
Gönül tahtına andan özge sultân olmasun yâ Rab
III.
1. Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni
Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni
2. Az eyleme inayetini ehl-i dertten
Yani ki çoh belâlara kıl müptelâ beni
IV
İlm kesbiyle pâye-i rif at
Ârzû-yı muhâl imiş ancak
Aşk imiş her ne var âlemde
İlm bir kîl ü kâl imiş ancak
V
Eylesen tûtîye ta'lîm-i edâ-yı kelimât
Nutku insan olun ammâ özü insân olmaz
Günümüz Türkçesiyle
I.
1. Bir kuşu andıran gönlümün yuvası senin dağınık saçlarındadır. Nerede olursam olayım ey peri gibi olan güzel, gönlüm senin yanındadır.
2. Aşk derdiyle ben mutluyum, beni tedaviden vazgeç ey doktor! Beni öldürecek asıl zehir senin ilacında, tedavindedir.
3. Naz edip de eteğini ona yapışan âşıklarının elinden çekme. Senin eteğine yapışan eller göklere açılıp da beddua etmesinler!
II.
1. Yâ Rab! Benim gibi hiç kimse inlemesin, perişan olmasın. Yâ Rab! Aşk derdinin ve ayrılık yarasının esiri olmasın
2. Sevgilinin eziyetlerine alışmışım, onlarsız halim nice olur? Onun verdiği derdin sınırı, eziyetinin sonu olmasın yâ Rab!
Sevgilinin âşığa eziyet etmesi, onu üzüntülere boğması bir bakıma onunla ilişkiyi kesmediğini de ifade eder. Dolayısıyla şair burada, sevgilisinin kendisiyle ilgisini, gittikçe daha da artacak şekilde arzuluyor.
3. Onun adaleti yok veya zülmü çok, demeyin. Ne halde olursa olsun, yâ Rab, ondan başkası gönül tahtına sultan olmasın.
III.
1. Ya Rab! Beni aşk belâsıyla tanıştır. Bir an beni aşk belâsından ayırma.
2. Dertlilere gösterdiğin yakınlığı, yardımı eksiltme. Yani beni daha çok belâlara düşür, belâlarla sına.
IV.
İlm yoluyla yücelmek, gerçekleştirilmesi mümkün olmayan bir arzuymuş. Bu dünyada her ne var ise aşk imiş. İlim bir dedikodu, nakledilen bilgi yığınıymış ancak,
V.
Papağana söz söylemeyi öğretsen, sözleri insan sözü olur ama kendisi insan olmaz.
Prof.Dr. M.A. Y. SARAÇ DİVAN EDEBİYATI ŞİİRİNDEN SEÇMELER
İLGİLİ İÇERİK
FUZULİ - EĞER ÇIKSA İDİ DERDÜN CİSMDEN DERDÜM Kİ CANDUR BU
FUZULİ - BUDUR FARKI GÖNÜL MAHŞER GÜNÜNÜN RUZ-I HİCRANDAN
FUZULİ - KEREM KIL KESME SAKİ İLTİFATUN Bİ-NEVALARDAN
FUZULİ - BENDE MECNUN'DA FÜZUN AŞIKLIK İSTİDADI VAR