FUZULİ - YA RAB REDİFLİ GAZELİ
Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabib
Kılma derman kim helakim zehr-i dermanındadır.
GAZEL
Benim tek hîç kim zâr u perişan olmasın yârab
Esîr-i derd-i aşk û dâg-i hicran olmasın yârab
Demâdem cevrlerdir çektiğim bî-râhm bütlerden
Bu kâfirler esiri bir müselmân olmasın yârab
Görüp endîşe-i katlimde ol mâhı budur derdim
Ki ol endîşeden ol meh peşîmân olmasın yârab
Çıkarmak itseler tenden çekip peykânın ol senin
Çıkan olsun dil-î mecruh peykân olmasın yârab
Cefâ vü cevr ile mu'tâdım anlarsız nolur hâlim
Cefasına had ü çevrine pâyân olmasın yârab
Dimen kim adli yok yâ zulmü çok her hâl ile olsa
Gönül tahtına andan gayri sultân olmasın yârab
Fuzulî buldu genc-î âfiyet meyhane küncinde
Mübarek mülktür ol mülk vîrân olmasın yârab
Mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîliin
Metin İncelemesi:
Biçim Yönünden:
Biçimi: Nazım.
Nazım biçimi: Gazel.
Nazım birimi: Beyit.
Ölçüsü: Aruz.
Me fâ î lün/ me fâ î lün/ me fâ î lün/ me fâ î lün
Be nim tek hi/ç kim za ru/pe ri şa nol/ma sın ya rab
Türü: Lirik şiir.
Konusu: Aşkın verdiği derin acılar, çekilen ıstıraplar anlatılıyor.
Temi: Aşk ve ıstırap.
Kafiye şeması: aa/ba/ca/da/ea/fa.
Kafiyeli olan, "Perişan olmasın yârab/hicrân olmasın yârab/müselmân olmasın yârab/perişan olmasın yârab/peykân olmasın yârab/pâyân olmasın yârab/sultân olmasın yârab/vîrân olmasın yârab" sözcüklerinde yinelenen "olmasın" ve "yarab" sözcükleri rediftir. Kalan bölümlerde ortak kafiye sesi "-ân" olduğundan tam kafiyedir.
Dil özellikleri:
a) Gazelde "ve" bağlacı yerine "u. ü, vü" kullanılmıştır.
b) Azeri lehçesine özgü sözcüklere ver verilmiştir: Tek (gibi), dimen (demeyin).
c) Tüm divan şiirlerinde olduğu gibi bu gazelde de yabancı söz ve tamlamalar vardır: Zâr, perişan, dağ-ı hicran vb.
d) "Bî-rahm" sözcüğündeki "bî", Farsça olumsuzluk ekidir.
e) Sevgiliyi betimlerken "put, kâfir, sultan, ay, ok, servi" mazmunlarını kullanmıştır. Bunlar, Divan edebiyatının ortak mazmunlarındandır.
f)Şairin kendisine özgü söylenişler görülmektedir: "Gönül tahtına ondan gayrı sultân olmasın yâ-rab/Mübarek mülktür ol mülk viran olmasın yârab."
Söz Sanatları:
Gazelce, sevgili "put, kâfir ve sultan"a; sevgilinin yüzü "ay"a; kirpikleri "ok"a; boyu "servi"ye benzetiliyor. İkinci beyitte "put, kâfir, müselmân" sözcükleri anlamca ilgili kullanılarak tenasüp sanatı yapılıyor. Aynı beyitte sevgili müslüman olduğu halde, şair, bunu bilmezlikten gelerek tecahül-i arif sanatı yapıyor. Bu sanat, müslüman olan sevgiliye "kâfir" denilerek yapılmış oluyor.
İçerik Yönünden:
Ey Tanrı'm! Hiç kimse benim gibi ağlayacak ölçüde perişan olmasın,
Ey Tanrı'm! Aşk derdinin ve ayrılık acısının tutsağı olmasın.
Her zaman merhametsiz sevgililerden eziyettir çektiğim,
Ey Tanrı'm! Hiçbir Müslüman bu kâfirlerin tutsağı olmasın
O ay yüzlü güzelin beni öldürmesinden asla üzülmüyorum,
Ey Tanrı'm! O ay yüzlü bu düşüncesinden vazgeçer diye kaygı duyuyorum.
•Ey Tanrı'm! O selvi boylunun kirpiklerini bedenimden çıkarmak isterlerse,
Çıkan yaralı gönlüm olsun, sevgilinin kirpikleri olmasın.
•Eziyet ve sıkıntıya alıştım, onlarsız benim halim ne olur?
Ey Tanrı'm! Sevgilinin eziyetine sınır, İşkencesine son olmasın.
•Ey Tanrı'm! Ama onun adaleti yok, zulmü çok demeyin,
Her hal ile gönül tahtıma ondan başka sultan olmasın.
•Tanrı'm! Fuzuli, esenlik hazinesini meyhanede buldu,
O mülk kutsal mülktür; hiçbir zaman harap olmasın.
Araştırmalar:
a) Şair, bu şiirinde acılarından kurtulmak istemediğini en belirgin biçimde üçüncü, dördüncü ve beşinci beyitlerde anlatmaktadır.
Şair, üçüncü dörtlükte, aşk uğruna ölümü göze alıyor. Sevgilisinin öldürme düşüncesinden vazgeçer diye kaygı duyuyor, aşk uğruna yok olma isteğini belirtiyor.
Dördüncü beyitte, "peykân" (ok) sevgilinin kirpiğidir. Sevgilinin kirpikleri aşığın kalbine saplanarak yara açar. Ok, kalpte kalırsa âşık ölür, bu nedenle oku oradan çıkarmak gerekir. Oysa şair, okların çıkmasını değil, ok yerine kalbinin çıkarılmasını söyleyerek ölümü yeğliyor. Tasavvufta âşıklar, aşk uğrunda ölerek Tanrı ile bütünleşeceklerine inanmışlardır. Fuzuli'nin dünya görüşü bu anlayışa uygundur. Dolayısıyla gazelde fizik-bedensel bir aşk değil; kutsallaştırılan plâtonik bir aşk dile getirilmiştir. Şair, bu aşkın acısından kurtulmak istemediğini belirtmektedir.
Beşinci beyitte, Tasavvufa uygun olarak, ruhun olgunlaşması, pişmesi için eziyet çekmesi gerektiği savunuluyor. Bu nedenle çekilen acıların sınırsız olması isteniyor.
b) Dördüncü beyitte geçen, "çıkarmak etseler, çıkan olsun" sözünü, günümüzde "çıkarmak isteseler, çıkan olsun" ya da "çıkarmak isteseler, çıksın" biçiminde söyleyebiliriz.
c) Son beyit, gazeldeki duyguların bir sonuca bağlandığı bölümdür. Beyitte geçen "meyhane", bir Tasavvuf terimidir, "Tekke" anlamına gelir. Bu yüzden kutlu ve kutsal yerdir. Çünkü orada gönüllere Tanrı aşkı verilir. Tanrı'ya varmanın, insanlığa hizmet etmenin yolu bu aşktan geçmektedir. Şair, bu beyitte bizlere bu hizmet yolunu göstermektedir. Ayrıca, açılarıyla baş başa kalan şair, tekkede huzur bulunduğunu dile getirmişi olmaktadır, Beyitte geçen “genç künc" sözcüklerinin eski yazıda yazılışları aynıdır. Bu bakımdan ikisi arasında cinas vardır.
d) Şair, çektiği acılar yüzünden perişan durumdadır. Onu bu duruma getiren sevgilinin en belirgin nitelikleri "acımasızlık" ve "adaletsizlik"tir. Nitekim şair sevgilisiyle olan ilişkisini altıncı beyitte anlatırken bunu açıkça belirtiyor. Beyitte, sevgili adaletsiz bir sultana, şairin kendi gönlü de taht'a benzetiliyor
"Adi, zulm, sunan tanı" sözcükleri, özellikle birbiriyle anlamca ilgili kullanılarak tenasüp sanatı yapılıyor ve bu duygu belirtilmiş oluyor.
e) Gazelde, görünüşte belli bir sevgiliden söz ediliyor; gerçekte ise belli bir sevgiliden, belli bir güzelden söz edilmiyor. Divan şiirinde bireysel özellikleriyle canlandırılan tipler yerine, ortak mazmunlarla genel sevgili tipi çizimi vardır. Fuzuli, Divan şiirinin bu özelliğine uygun olarak, sevgilisini selvi boylu, ok kirpikli, ay yüzlü olarak nitelendirmiştir. Böylece Divan şiirinde yaratılan genel bir sevgili tipi çizmiştir.
f) Bu gazelde, beyitler arasında konu bakımından bir bütünlük vardır. Her beyitte "aşktan duyulan acılar, seven kişinin aşk yüzünden düştüğü perişanlığı ve aşk derdinden duyulan hoşnutluk" duyguları ele alınmış, birbirini tamamlayacak biçimde anlatılmıştır. Böyle beyitleri arasında konu bütünlüğü olan gazellere, "yekâhenk gazel" denir. Bu gazel de bir yekâhenk gazeldir.
g) Bu şiire, gazelin tüm özelliklerini taşıdığı için "gazel" adı verilmiştir. Bu gazel, nazım birimi, kafiye örgüsü, konusu, beyit sayısı bakımından gazelin tüm niteliğine sahiptir.
N. KARTAL, BİRSEN Y. 1990