TERKİB-İ BEND NEDİR VE ÖRNEKLERİ
Aynı vezinde 8–20 mısralık bendlerin birleştirilmesiyle yapılan nazım şeklidir.
Bütün öteki musammatlarda olduğu gibi terkib-i bendlerde de bendlerin mısra sayıları aynı olması gerektiği halde bazen Fuzuli’nin Sultan Süleyman Medhiyesi Terkib-i Bendi’nde yaptığı gibi mısra sayıları 8-10-12-14-16 olarak değişen bendlerle de terkib yazılmıştır.
Terkib-i bendlerde bend sayısı genellikle 5-7 bend arasındadır. Ama Nâbî ve Leylâ Hanım'da olduğu gibi 3 ve 4 bende kadar inen, Bağdatlı Ruhî ve Esrar Dede'de olduğu gibi 17 bende kadar uzayan terkib-i bendler de görülmüştür.
Terkib-i bendlerde bendlere Hâne, daha tam adıyla Terbîb – Hâne bendleri birleştiren beyitlere de Vâsıta ya da Bendiyye denir. Hâne ve Vâsıta'nm tümüne"de Bend adı verilir. Şairler son bendde mahlaslarını söylerler. Terkib-hâne'de mısralar ya gazelde olduğu gibi beyit beyit kafiyelenir ya da bütün mısralar birbiriyle kafiyelidir. Vâsıta, bendlerin sonunda iki mısra'ı aralarında kafiyeli bir beyittir. Her bendin vâsıta beyti bendden ve öteki vasıta beyitlerinden ayrı kafiyelidir. Bu kafiyeleniş şekli terkib-i bendleri müsemmem ve mu'aşşer gibi musammatlardan ayıran en önemli özeliktir. Buna karşı cok az da olsa musammatlar gibi kafiyelenen yani vâsıta'nm bendiyye ile aynı kafiyede olduğu terkib-i bendler yazılmıştır. Bunları da musammatlardan ayıran bendlerinin mısra sayılarıdır. Bu durumda terkîb-i bendîerin kafiye şekilleri şöyle gösterilebilir:
1) aa xa xa ... vv bb xb xb ... yy (örnek 1)
2) aaaaaa ... vv bb bb bb yy (örnek 2)
3) aa xa xa ... aa bb xb xb aa (örnek 3)
Bu üç kafiye şeklinden en çok birincisi kullanılmıştır. Bazı divanlarda şairler ve müstensihler terkib-hâne mısrâlarının hepsi kafiyeli olan ikinci şekli musammat sayarak müsemmen ya da mu'aşşer olarak adlandırmışlarsa da bu şeklin on mısrâdan çok uzun olanlarının da görülmesi bunlara terkîbhâne adı verilmesini zorunlu kılmaktadır
Terkib-i bend edebiyatımızda çok kullanılmış ve bu nazım şekliyle hemen her konu işlenmiştir: Münâcât, na't gibi dinî konularda, medhiye, hiciv, hayattan ve felekten yakınma, felsefî ve tasavvufî fikirlerin söylenmesinde, hatta aşk konusunda hep terkib-i bendden yararlanılmıştır. Ama terkib-i bendin asıl konusunun olduğunu söylemek de yanlış olmaz, Edebiyatımızda terkib şeklinde söylenmiş pek çok Âl-i abâ mersiyeleri yanında, şairlerin padişah, şehzade ve diğer devlet büyükleriyle kendi yakınları ve dostları için söyledikleri
terkib-i bendler, mersiyeler de çoktur. Ahmed Paşa (ölm. 1496–97)'nın Yahya ve Bâkî'ye de örnek olan Şehzade Mustafa Mersiyesiyle Necati Bey (ölüm1508-09)'in Şehzade Abdullah ve Şehzade Mahmud mersiyeleri, Yahya Bey (ölüm 1582)Şehzade Mehmet ve Şehzade Mustafa mersiyeleri bu arada ilk akla gelen mersiyelerdir.
Mersiyeden sonra bendlerde ençok işlene konu “mehdiye”dir. Şeyhi’ni Sultan Çelebi Mehmed’e yazdığı Bağdatlı Ruhî’nin Kanuni’ye yazdığı, Şeyh Galib’in Raşid Efendi’ye yazdığı, Cem Sultan’ın filiğin zalimliğinden yakınmak için yazdığı medhiyelerde olduğu gibi.
Nizâm-ı âlem olan pâdişâ sağ olsun
Mevlâ ilâhi cennet-i firdevs ana turag olsun
Ziyâde ede yaşum gibi rahmetin
Enîsi gâ'ib erenler celisi ehl-i safâ
Şefîki rûh-ı Muhammed refiki zât-ı Hudâ
Hayât-ı bakîye erişdi rûhı ey Yahya
Nasibi olmasa tan mı bu cîfî-i dünyâ
Hakîkaten sebeb-i rif'at oldı düşmen ana
Çekildi âlem-i balâya hemçü murg-ı hümâ
Garîbler gibi gitdi o yollara tenhâ
Kodı bu kesret-i dünyâyı kıldı azm-i bekâ
Sipihrün âyînesinde göründi rûy-ı fena
(7.Bend)
Yazuklar ana reva görmedi bu râyı gözüm ….
Edebiyatımızda Terkib-i Bend şairi olarak Bağdatlı Ruhi’nin ayrı bir yeri vardır.Devrinde gördüğü aksaklık, haksızlık, yolsuzlukları, insanların zayıf ve kötü taraflarını alaylı bir dille hicvetmiş ve devrinde çok tanınmış ve sonraki şairlere ilham kaynağı olmuştur. Ziya Paşa’nın yazdığı terkibler bunun örneklerindendir.
Terkib_i Bend (1)
Örnekler:
N"olaydı görmeye idi bu macerayı gözüm
Boguldı seyl-1 belâya dağıldı erkânı
Cinayet etmedi cânî gibi anun canı
Akıtdı yaşumuzı yakdı nâr-ı hicranı
Yalancmun kuru bühtanı buğz-ı pinhâru
Felek o canibe döndürdi şâh-ıdevrânı
Geçerler idi geçende o merd-i meydânı
Vebale koydılar âl ile Al-i Osmânı
Tolundı mihr-i cemâli bozuldı divânı
Ecel celâllleri aldı Mustafa Hânı
(1. Bend)Meded meded bu cihânun yıkıldı bir yanı
(Şehzade Mustafa Mersiyesi)
Terkib-i Bend (2)
Bağdatlı Ruhi
Ser-halka-i rindân-ı melâmet-keş-i aşkız
Hâlâ ki biz üftâde-i hûbân-ı Dımışkız
Ma'lûm olur ahvâlimiz erbâb-ı vefaya
Bu matla'-ı garrâyı okı ebsem ol andan
Derlerse buluşdun mı o bî-berg ü nevaya
Ruhîyi eger bir sorar ister bulunursa
Âdâb ile var hizmet-i yârân-ı safâya
Bağdad'a yolun düşse ger ey bâd-ı seher-hîz
Alındı gönül bir sanem-i mâh-likâya
Olduk nereye vardık ise aşka giriftar
Uyduk dil-i dîvâneye dil uydı hevâya
Devreylemedik yer komadık bir nice yıldır
Kim renc-i sefer bâ'is ola izz ü âlâya
Koyduk vatanı gurbete bu f ikr ile çıkduk
Gam çekmeyiz uğrarsak eğer derd ü belâya
(17. Bend)
Verdik dil ü cân ile rızâ hükmi kazaya
Ser-halka-i cem'iyyet-i peymâne-keşânız….
Biz mest-i mey-i meygede-i âlem-i canız
Meyhanedeyiz gerçi velî aşk ile mestiz
Hem-kâse-i erbâb-ı diliz arbedemiz yok
Âlâlara âlâlanınz pest ile pestiz
Bu âlem-i fânide ne mir ü ne gedâyız
Düşmez yere zîrâ okumuz sâhib-i şastız
Erbâb-ı garaz bizden ırağ olduğı yeğdür
Hâtır-şiken-i zâhid-i peymâne-şikestiz
Mâ'il degülüz kimsenün azarına amma
Pây-ı hum-ı meydür yerimiz bâde-perestiz
Sadrın gözedüp neyleyelüm bezm-i cihanım
Biz mâ'il-i bûs-ı câm u kef-i destiz
Ter-dâmen olanlar bizi âlûde sanır lîk
Biz ehl-i harâbatdanız mest-i elestiz
Sanman bizi kim şîre-i engin- ile mestiz
(1. Bend)
Yahya Bey
Not: Bu konu Prof. Dr. Haluk İPEKTEN’in Eski Türk Edebiyatı
Nazım Şekilleri adlı kitabından yararlanılarak hazırlanmıştır.
İLGİLİ İÇERİKLER:
BAĞDADLI RÛHÎ (ö. 1605 06) / Terkîb-i bend