UZAKTAN EĞİTİME GEÇİŞ İÇİN KURUMSAL YAPILANMA
Özet
Farklı yerlerde, farklı demografik ve kültürel alt yapıya sahip, örgün eğitime devam edemeyen kişilere, uygun iletişim teknolojileri kullanımıyla eğitim kaynaklarına erişimi sağlayan Uzaktan Eğitim (UE), tüm dünyada yaygınlaşmakta ve geleceğin eğitim sistemi olarak kabul edilmektedir.
Eğitim öğretim kurumları UE'in gerek yapısal, gerekse ekonomik ve pedagojik olarak örgün eğitime göre üstünlüklerini elde ederek eğitim talebini karşılamak için değişim yaşamak zorundadır. Kurumların UE yönlü böyle bir değişim için, kendi bünyeleri içinde UE sistemini oluşturarak, yapılanma sürecini gerçekleştirmeleri gerekmektedir. Kurumun UE'in üç önemli boyutu olan; ekonomi, teknoloji ve etkinlik boyutlarım stratejik bir plan içerisinde analiz etmesi, söz konusu yapılanma sürecinin başarısında büyük önem taşımaktadır.
Bu bildiride; UE'e geçiş süreci ve bu yöndeki kurumsal yapılanma için; bir stratejik plan içerisinde, sistem yaklaşımı kullanılarak sistem analizi, sistem tasarımı ve değerlendirme olmak üzere birbirleriyle eşgüdümlü üç alt sistemden oluşan bir kavramsal model önerilmektedir. Söz konusu kavramsal modelin farklı coğrafi uzaklıklara uzaktan eğitim sunmak isteyen kurumlar için bir rehber olması amaçlanmaktadır.
Yrd. Doç. Dr. Nuray GİRGİNER
(Boyam, Y. ve M. Urin, "Uzaktan Eğitimde Öğrenci Takibi ve Değerlendirmesi", Açık ve Uzaktan Eğitim Sempozyumu Web Sitesi: "http:llaof20.anadolu.edu.tr", 23-25 Mayıs 2002, Eskişehir) (Sempozyum bildirileri kısaltılarak alınmıştır.)
BÜYÜK YURTSEVER, BÜYÜK EĞİTİMCİ
MUSTAFA NECATİ
Hayatı, Çalışmaları, İlkeleri
Arslan Kaynardağ
(...)
Bazı insanlar toplumun ön saflarında bulurlar kendilerini, üst üste görevler yüklenirler ve başarırlar onları. Toplumun benimseyip sevdiği birer öncü olurlar.
Böyle insanlar içinde en iyi örneklerden biri Mustafa Necati'dir. Kimdir bu Mustafa Necati? Ne yapmıştır? Ölümünden 63 yıl sonra onu niçin burada anıyoruz?
Bu sorulan cevaplamak için onun hayatına bakmak gerekecektir. Bakalım, ancak 34 yıl yaşayabilen bu büyük yurtsever bu büyüle eğitimci kısa ömrüne neler sığdırmış?
Mustafa Necati 1894'te İzmir'de doğmuştur. Liseyi İzmir'de bitirdikten sonra İstanbul'a giderek Hukuk Fakültesine yazıldı. Bu fakülteyi 1913'te bitiren Necati, İzmir'e dönüp okullarda görev aldı, öğretmenlik, yöneticilik yaptı. Avukatlık yaptığı da oldu. İyi yetişmiş bir hukukçu olduğu hâlde öğretmenliği ve öğretmenleri daha çok sevdiği görülüyordu.
Aynı zamanda konferanslar vermeye başladı İzmir'de. Güzel ve etkili konuşuyordu. Kurtuluş Savaş inin ve Cumhuriyetin iyi bir hatibi olacağım daha o günlerde belli etmişti.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Yunanlılar İzmir'i ve yöresini işgale başladılar. Ama İzmir direndi. Direnişi örgütleyenler arasında, ilk göze çarpanlardan biri Mustafa Necati idi. Necati halkı direnmeye çağırıyor, işgali protesto mitingleri, düzenliyordu.
(…)
Mustafa Necati Millî Eğitim Bakanı olunca önce öğretmene ve okula saygınlık kazandırmak için harekete geçti.
Öğretmenler, özellikle ilkokul öğretmenleri az maaş alıyorlardı. Okulların çoğu küçük, harap, karanlık binalar içindeydi. Öğretmen maaşları artırıldı, yeni okul binası yapımına girişildi. Mecliste ve bakanlıkta düşünülüp konuşulan başlıca konu uzun süre öd etmeni rahat ve huzura kavuşturmak oldu. İstanbul'da büyük bir hastahane olan Validebağı Prevantoryumu hasta öğretmenlerin bakımına ayrıldı.
Mustafa Necati öğretmenle aracısız ilişki kuran bir bakandı. Her birine mektup yazıyor, gerekince tel çekiyor, öğretmenlerin karşılaştıkları haksızlık ve engelleri doğrudan doğruya kendisine bildirmelerini istiyordu.
Yazdığı mektuplara "yavrum", "arkadaşım", "sevgili meslektaşım' diye başlar, "gözlerinden öperim", "şefkatle kucaklarım” diyerek bitirirdi.
İsteklerini sorardı onların, kitap gönderirdi Bakanlık o günlerde öğretmenlere daha çok şu iki kitabı göndermişti: Demokrasi ve Eğitim Beyaz Zambaklar Ülkesinde.
Birinci kitap, ünlü Amerikalı düşünür ve eğitimci John Devey’den. (Con Devey) İkincisi Finlandiyalı bir yazardan çevrilmişti. Finlandiyalı yazar kitabında ülkesinin eğitim yoluyla nasıl kalkındırıldığını anlatıyordu
Bunların o günlerdeki Türk toplumunun koşullarına ne derece uygun olduğu tartışılabilir. Ne olursa olsun bu kitapları alan öğretmenler görevlerini daha özenle yapmaya çalışıyorlardı
Öğretmen yetiştirmeye ayrı bir önem verilmişti.
Öğretmen okulu öğrencilerinin kimliklerinde şunlar yazılı idi:
"Öğretmen olacaksın. Karşılaşacağın güçlükleri yenmek, bu yolda savaşmak için yüreğinde bir aşk duymuyorsan yakımı şimdiden değiştir ve aramızdan ayni”
(….)
''Cumhuriyeti yeni yetişen gençlerin kalbine işleyeceksin, o kalpler bu bilinçle ışıldadıkça Türk, ulusu mutlu, olacaktır."
"Türk genci için ahlâkın anlamı, görevim kayıtsız şartsız yerine getirmektir. Ondan beklenen memleket işlerini başarması için etkin, özverili bir kişilik taşımasıdır."
Bir öğretmen bir yere atandı mı onu ya vali ya da kaymakam karşılardı. Mustafa Necati her öğretmene yıldız biçiminde yapılmış bir rozet göndermişti. Eğitim ordusunun erleri dediği öğretmenler, bu rozeti yakalarına takarlar ve hiç çıkarmazlardı.
Öğretmenler bu yıldızla kendilerini daha güçlü hissediyorlar, birbirlerini kolay tanıyorlar ve yardımlaşıyorlardı.
(...)
Ne var ki, 1929 yılının ikinci gününde acı haber geldi ve hızla yurdun her yanma yayıldı. Mustafa Necati gecikilmiş bir apandisit ameliyatı sonunda ölmüştü.
Bu inanılmaz haberin acısıyla ülke baştanbaşa, sarsıldı. Başta Mustafa Kemal olmak üzere nice insan gözyaşı döktü, ağıtlar yaktı.
(...)
Kısaltılmıştır
(Mustafa Necati Sempozyumu. 9-11 Mayıs 1991/ Kastamonu)
- << Önceki
- Sonraki