Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 

KINALIZÂDE HASAN ÇELEBİ

(Ö. 1012/1604)

Tezkiretü'ş-şuarâ adlı eseriyle tanınan Osmanlı müellifi, şair.

953'te (1546) Bursa'da doğdu. Babası Ahlâk-ı Alâî'n'in yazarı, Osmanlı şair ve devlet adamı Kınalızâde Ali Efendi'dir. Bü­yük dedesi Abdülkadir Hamîdî sakalınakına yaktığından dolayı soyundan gelen aile de bu adla anılmıştır. Devrinin yüksek kültür ve ilim muhiti içinde yetişen Ha­san Çelebi iyi bir öğrenim görerek Ebüssuûd Efendi'den mülâzım oldu (973/1565–66). Ardından Bursa'da Veliyyüddinoğlu Ahmed Paşa (976/1568–69). Edirne'de Çu­hacı Hacı (979/1571) ve iki yıl sonra İstan­bul'da Eski İbrahim Paşa medreselerin­de müderrislik yaptı. İki yıllık bir mâzuliyetin ardından Kasım Paşa (983/1575), bir yıl sonra Yeni Ali Paşa, ardından Bursa'da Sultaniye (988/1580), iki yıl sonra Sahn-ı Semân'dan birine, 993'te (1585) Yavuz Selim medreselerine ve bir yıl sonra da Süleymaniye'deki "ikinci medrese"ye mü­derris oldu. Müderrisliklerinin ardından Halep (999/1591), Kahire (1003/1594–95), bir yıl sonra Edirne, arkasından tekrar Kahire (1006/1597–98), bir yıl sonra Bursa, ardından Eyüp(1009/1600–1601), iki yıl sonra da Eski Zağra kadılıklarında bulun­du. Mısır'da arpalık olarak verilen Reşîd kasabasına yerleşti. Bir müddet sonra aynı yerde vefat etti (12 Şevval 1012/14 Mart 1604) ve oraya defnedildi. Edebiyata olan ilgisi yanında fıkıh, kelâm ve tefsir sahalarında da zamanının âlimleri arasın­da sayılan Hasan Çelebi şairliğinden çok nesirdeki ustalığı ile meşhur olmuştur.

Molla Hüsrev'in ed-Dürerve ve'l-Ğureri’ne haşiye yazdığı bildirilen Hasan Çelebi'nin bir divanı bulunmamakta, şiirlerine çeşitli mecmualarda rastlanmaktadır. Asıl şöhretini ise Tezkiretü'ş-şuarâ'sı ile elde etmiştir. Kınalızâde Hasan Çelebi Tezkiresi olarak da anılan eser, Anadolu sahası Türk tezkireciliğinin beşinci örneği olup ele aldığı şair sayısı bakımından ikin­ci sırada yer alır. Müellifin III. Murad za­manında 994'te (1586) tamamladığı ve hocası Sâdeddin Efendi'ye (Hoca Sâdeddin) ithaf ettiği tezkirede nüshalara göre farklılıklar olmakla birlikte 600 civarında şair ve altı padişah ele alınmıştır (Kınalı­zâde, neşredenin girişi, 1, 19). Başta zama­nın padişahı III. Murad ile Hoca Sâdeddin'in anlatıldığı eser üç ana bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölüm şair padişahlara (II. Murad, Fâtih Sultan Meh­med, II. Bayezid, 1. Selim, Kanûnî Sultan Süleyman ve II. Selim), ikinci bölüm şeh­zadelere (Sultan Korkut, Sultan Cem, Sul­tan Mustafa, Sultan Mehmed ve Sultan Bayezid) ayrılmış, üçüncü bölümde şair­ler alfabetik olarak sıralanmıştır.

Hasan Çelebi tezkiresinde ağdalı bir dil kullanmış ve bu şekilde inşadaki kabiliye­tini gösterme imkânı bulmuştur. Dilinin sadeliğinden dolayı Latîfî'yi eleştiren Ha­san Çelebi, Âşık Çelebi'ye göre daha isa­betli görüşler belirtmiş, şairleri anlatırken onların sanattaki seviyelerine uygun bir üslûp kullanmayı başarmıştır. Çok geniş bir kültür çevresinde yetişmiş olmasın­dan dolayı bilhassa kendi zamanında ya­şayan şairler hakkında başka yerlerde bu­lunamayacak değerli bilgiler vermiştir. Yakınları hakkında tarafsız kalamayan Hasan Çelebi bilhassa babası Ali Çelebi'yi aşırı derecede övmüş, kardeşlerini de aynı şekilde ele almıştır. Edebiyat tarihi araştırmacılarının önemli kaynaklarından biri olan Tezkiretü'ş-şuarâ döneminde çokça tanınmış ve yayılmıştır. Sadece İs­tanbul kütüphanelerinde altmış civarın­da yazma nüshası bulunan eser İbrahim Kutluk tarafından edisyon kritiği yapıla­rak iki cilt halinde yayımlanmıştır (Anka­ra 1978).

Haynak: İslam Ansiklopedisi (25. Cilt)

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi