Kullanıcı Oyu: 3 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

DEYİM AKTARMASI

Biçimsel ya da işlevsel bir benzerliğe dayanan aktarmaya deyim aktarması denir.

 

Deyim aktarmalarını şu alt bölümlerde inceleyebiliriz:

 

a- Organ Adlarının, İnsana Özgü Kavramların Doğaya Aktarılması:

Doğadaki varlıkların ya da biçimlenmelerin anlatımında organ adlarından çokça yararlanılmaktadır:

 

"Marulun göbeğinde sümüklü böcek"

(Cahit Irgat, Irgatın Türküsü, s. 134.)

 

"güneş soldu puslu bir dağın omzunda"

(Özgen Seçkin, "Ölümevler")

 

"Knidos şehri Kriyo burnunun tam ucundadır."

(Halikarnas Balıkçısı, Merhaba Akdeniz, s. 10.)

 

"Anadolu'nun bütün kolları Ege denizine açılmıştır."

(Halikarnas Balıkçısı, Merhaba Akdeniz, s. 10.)

 

Organ adlarının yanında, insanlara özgü kimi kavramların da doğadaki başka varlıklara aktarıldığı görülür:

"Gülen ayvam, ağlayan narımsın. "

(Bedri Rahmi Eyuboğlu, Karadut 69, s. 90.)

 

"Öteki vapurlarda severlerdi kaptanlarını "

(Leylâ Erbil, Gecede, s. 33.)

 

"Manisa dağı eteklerine sürünür Gediz Dağda bir kaya çocuklarına ağlamaktadır Koysun koca el kırk bir otu kazana Koca bir incir kendini örter utançla"

(Cengiz Bektaş, Mor, s. 42.)

 

İnsana özgü kavramların doğaya aktarılmasına yazında kişileştirme denir. Bu anlam olayında, Benzeyen-benzetilen ilişkisi olup benzetilen (insan) gösterilmediği için, aynı zamanda kapalı eğretilemeden söz edilir.

 

b- Doğaya Özgü Kavramların İnsana Aktarılması:

Bu aktarma biçimi, insana özgü bir kavramın, herhangi bir yönden benzetildiği başka bir nesne ya da kavramın adıyla anılması işlemine dayanır. Şeytan, melek, yılan, kuzu, aslan, eşek, sıpa, domuz, tilki gibi sözcüklerin günlük konuşma dilindeki aktarmalı kullanımı, bu olguyu örnekler.

 

Doğaya özgü kavramların insana aktarılmasını, benzer örneklerle, bağlam içinde somutlayalım:

"Sevinçten, heyecandan uçuyordum." (Samim Kocagöz, Alandaki Delikanlı, s.27.)

"... bu domuz herif, ... köpekten de kötü kokuyordu. " (Oğuz Atay, Korkuyu Beklerken s. 119)

"Üzerimden akıyor avarelik" (Muzaffer Tayip, s.11.)

"Ve sokaklara dökülür Bahtı kara kadınlar" (Muzaffer Tayyip, s. 26.)

Deyim ve atasözlerimizde de bu anlam olayından çokça yararlanılır.

Baklayı ağzından çıkarmak

Domuzdan kıl koparmak

Eşeğe gücü yetmeyip semerini dövmek

İt ite buyurmuş, it de kuyruğuna

Kanadı altına almak Kedi olalı bir fare tuttu. Kurtlarını dökmek Kuyruğunu kısmak;

Gülü seven dikenine katlanır.

Köpeğe dolanmaktan çalıyı dolanmak yeğdir.

Aç tavuk kendini buğday ambarında sanır.

Ağır kazan zor kaynar.

Horozu çok olan köyün sabahı geç olur.

Kurt dumanlı havayı sever.

İt itin kuyruğuna basmaz.

Aslan yatağından belli olur

 

Yazınsal sanatlar açısından, doğaya özgü kavramların insana aktarılması da bir "eğretileme"dir. Örneğin, "Kedi uzanamadığı ciğere pis dermiş." atasözünde, "kedi" sözcüğü, "elde edemediği ya da edemeyeceği şeyi hor görmeye kalkışan insanlarım benzetilenidir; yapılan benzetmede yalnız benzeti­len ("kedi") gösterildiği için burada açık eğretileme vardır.

Doğaya özgü kavramların insana aktarılması olayında "kapalı eğretileme" örneklerine de rastla­nır. Örneğin, "Ablam babamı görünce yumuşadı." tümcesinde yalnız benzeyen ("ablam ") gösterildiği için "kapalı eğretileme" söz konusudur; benzetme yönü ("yumuşamak") aracılığıyla, benzetilenin, "katı­lığı, sertliği kalmayan bir cisim" olduğunu anlıyoruz.

 

c- Duyularla İlgili Kavramların Birbirine Aktarılması:

Benzerlik ilişkisine dayanan bir başka aktarma yolu da duyularla ilgili kavramlar arasında görülür. Burada gerçek anlamı duyularımızdan biriyle ilgili bir sözcük, başka bir duyumuzla ilgili bir kavrama uygulanmaktadır.

Örneğin, "sert, yumuşak, keskin,.." sözcüklerinin gerçek anlamı dokunma duyusuyla ilgilidir. Bu sözcükleri aşağıdaki örneklerde görüleceği gibi, öteki duyularla ilgili kavramları anlatmakta da kullana­biliyoruz:

 

Bu içkinin sert bir tadı var.» tatma

Yumuşak sözlerle ortalığı yatıştırdı.»işitme

Aşağıdan keskin bir koku geliyordu, »koklama

Örnekleri çoğaltabiliriz:

"... kuru kuru öksürdü." » dokunmadan işitmeye

(Sevgi Özel, Bir Bulut Ayağıma Dolandı, s. 18.)

"Sapı kanlı, demiri kör bir bıçaktı /sıcak " »görmeden dokunmaya

(Nâzım Hikmet, Tüm Eserleri 3, s. 180.)

"Ekşi bir koku geliyor battaniyeden. " »tatmadan koklamaya

(Nezihe Meriç, Dumanaltı, s. 48.)

 

"... keskin ışığı görünce şaşırdı." »dokunmadan görmeye

(Ahmet Hamdi Tanpınar, Huzur, s.299.)

 

Duyularla ilgili kavramların birbirine aktarılmasında, yan anlam kazanan sözcük, ayrı duyulara ilişkin iki kavram arasında "benzetme yönü"nü imler; bu kullanımlarda, benzetilen, benzetme yönü aracılığıyla çıkartılabilir.

MUHİTTİN BİLGİN, ANLAMDAN ANLATIMA TÜRKÇEMİZ, KÜLTÜR BAK. YAYINLARI, AN­KARA 2002, 36-38.

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi