Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

İKİNCİ YENİ ŞİİRİ (1954-1960)

İkinci Yeni Şiir Hareketi

Türk şiir haritasındaki şekillenme Cumhuriyet döneminde çok daha yoğun hal alır. Aynı dönem içerisinde birbirinden farklı anlayışla yola koyulan şiir hareketlerinin varlığı bunu göstermektedir.

1950'li yılların ortalarına doğru şekiller ve günümüze kadar devam eden "İkinci Yeni" hareketi de bunlardan birisidir. İkinci Yeni ismini, Muzaffer Erdost 1956 yılındaki "Pazar Postası" dergisinde ilk kez kulla
nır.

Birinci Yenicilerin şiire ait her türlü estetik ve yapısal unsurları dışlamarı dönemlerinde ciddi bir tepkiyle karşılanır. Mevcut şiire (sıradanlaşan söze) yeni bir hamle yaptırmak gerektiğine inanan şairler bu tepkinin nedenini şöyle açıklanır.

"1. İkici Yeninin kendinden önceki bu şiir, anlama dayanan bir şiirdir, İkinci Yeni ise anlama karşıdır.

2. Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Rifat şiiri salt şiirden yana değildir. İkinci yeni salt şiirdir." (Berk 1992: 95)

Garipçilerin şiiri basite indirgemelerine bir tepki olarak doğan bu hareketin kaynağı, Garip 'inkiyle aynıdır. I. Dünya Savaşının doğurduğu bunalım üzerinde şekillenen dadaizm ve sürrealizm akımları İkinci Yeni'ye de kaynaklık etmiştir. Bilinçin kurduğu bütün düzenlerin insan ve problemlerini çözemediğine tanıklık eden bu nesil, bu nedenle bilincin biçimlendirdiği kurulu düzenine ait her şeyi reddelmekle işe başlar. Bir yerde, ferdin kurulu düzen ve onun biçimlendirdiği her şeye karşı ayaklanması olan bu akımlar, bizim edebiyatımızda yer alır. Tahsin Saraç'ın, dada'yla ilgili tespiti bu akımın en önemil özelliklerini açıklamaktadır. "Hiçbir sanat kaygısı yoktur ve onca sanat, karton şatolar gibi çökerttiği dil, biçim, uyak vs. gibi kaygılardan kurtulduğu andan itibaren başlar. İstenilen sadece bütün değerlerin yıkılması, toptan inkârına gidilmesiydi." (Saraç 1960:148) Çıkış noktası dadaizm olan sürrealizm de şiire has her türlü kuralı boşlaması ve aklın kontrolünden uzak otomat bir yazı düzenini kabullenmesiyle İkinci Yeni 'ye kaynaklık eder.

Bu edebi hareket, İkinci Dünya Savaşı 'nın getirdiği toplumsal yoksulluk ve tek partili yönetimin dayatmacı politikaları sonucunda bunalan aydınının kendisini ifade ediş tarzına da uygundur. Böylece aklın biçimlendirdiği yüzeysel anlamı dışlayan bu şiir hareketi, kendisine bilinç otomatizmini esas alarak imge yüklü, kapalı ve kilitli bir dili tercihi eder. Zamanla imge yükü ağırlaşan bu şiir hareketi kendi içine kapanarak kendine özgü bir dil dünyası Birbirinden uzak ara unsurların bir araya getirilmesinin temelinde okuyucuyu sarsma,  dağıtma ve anlamı yokuşa sürme dileği yatmaktadır. Montaj ve kolaj tekniklerinin yardımıyla metinler arası ilişki kurularak şiirin anlam ve anlatım olanakları çoğaltılır. Böy­lece kapalı ve metinler arası göndergeleri olan yoğun şiir dilini çözmek şiir kül­türü olan donanımlı bir okur kitlesini gerektirir.

İkinci Yeniciler, geleneği tümüyle dışlayarak içsel, bireyci bir şiir anlayışına yönelirler. "Anlamsızlığın anlamı" ve "anlamsızlığa kadar özgür olmak" şiir an­layışlarının amaçlarından biridir. Hareketin öncülerinden İlhan Berk'in anlatı­mıyla, "Sözün üstünü çize çize yürüyen" (Berk 1997:9) bir şiir dili vardır. Mitin sisli dünyasından kopardıkları nesneleri, şiir dilinin buğusuyla kararak somut unsurlarından arındırılmış soyut ve belirsiz estetik bir dünya kurarlar.

Dili, şiirin baş tacı edinen bu hareket, "deliliğin dili" diyebileceğimiz yargısız ve öznesiz bir otomatizmi, şiirleri için çıkış yolu olarak seçer. Kendine özgü yine­lemeler ve sapmalarla düzleminden koparılan dil, şiirin merkezinden uzaklaşarak imge bataklığına dönüşür. Genellikle başarısız kalmış imge dönüştürümünden kaynaklanan kanserojen imge yapısı, II. Yeni şiirinin en zayıf noktalarından biri­dir. Genellikle radikal imgelerle şiddetli imgelerin (The wiolent imagery) özümsenmemiş bireşimleri, şiiri kapalı ve külfetli bir bilmeceye dönüştürür. Bilhassa, İlhan Berk ve Ece Ayhan 'm şiiri, bu tarz bireşim (sentez) sorunlarını oldukça de­rin boyutta yaşamasına, bir bakıma üretmesine rağmen, şiir diline yeni deneyim­ler kazandırmaktan da geri kalmaz. Asım Bezirci, bu harekete dahil olan şairlerin özelliklerini şöyle açıklıyor: "İmgeye kapılarını sonuna kadar açmakla kalmamışlar, edebi sanatlara özgürlük tanıyarak konuşma diline ve ortak dile sırt çevirmişlerdir. Duyguya ve çağrışıma yaslanarak yoksul çoğunluğun yerine aydın azınlığa seslenmişlerdir."(Bezirci 1979, 9)

İkinci Yeni'nin önde gelen şairleri İlhan Berk, Cemal Süreya, Sezai Karakoç, Edip Cansever, Ece Ayhan, Turgut Uyar ve Oktay Rifat'tır. Yukarıda isimleri sayı­lan şairlerin büyük bir kısmının kabul etmemesine rağmen bu edebi hareketin kurucusuyla ilgili olarak dönemin önemli bir eleştirmeni olan Nurullah Ataç'ın söy­ledikleri kayda değerdir: "İstanbul'a gitmiştim, orada Bay Oktay Rifat'ın bundan önce yazdıklarım beğenen, sevenlerle de konuştum." Perçemli Sokak" karşısında çekingen davranıyorlar, ısınamıyorlar o betiğe, gene eski yoluna dönmesini bek­liyorlar... Buna sevindim diyemeyeceğim, diyemeyeceğim ya, gene de beni sevin­diren bir yanı var: Bay Oktay Rifat'ın gerçekten yeni, başka ülkeler değilse de bi­zim için büsbütün yeni bir çığır açtığını gösteriyor. Yeni olan çabuk çabuk beğe­nilmez. Bense Bay Oktay Rifat'ın bu yeni yolda kalmasını çok istiyorum, bundan. Başka, bundan yeni bir yola geçebilir, eskiye dönmemelidir." (Ataç 1957: 2)

İkinci Yeni hareketi zamanla büyük çoğunluğu Marksist: İlhan Berk, Cemal Süreya, Edip Cansever, Turgut Uyar ve bunların dışında Sezai Karakoç'un öncülüğünde İslamcı bir yol ayrımına varmıştır. Ancak her iki kanatın ayrışması daha çok takip ettiği imgelerde görülür. Anlatım teknikleri bakımından birliktelik söz konusudur. İkinci Yeni şiir hareketi, imge anlayışı bakımından şiir coğrafyamız içerisinde etkisini devam ettirmektedir.

İkinci Yeni şiirinin genel özelliklerinin şu başlıklar altında toplayabiliriz:

1. İkinci Yeni şiiri, nesnenin genel görüntü dünyasını değiştirme dileğiyle so­yutlamaya gider ve gerçeküstü bir tablo gibi, eşyalararası sınırları kaldırarak bi­çimsel farklılıkları aşmayı dener. Soyutlama eğilimi, betimleyici niteliği ve biçimi bozan tavrına uygun olarak en çok batık imgeleri kullanan İkinci Yeni şiiri, bu yö­nüyle Divan şiirindeki Sebk-i Hindi akımına benzer.

2.İkinci Yeni şiiri, imgeci bir şiirdir. Bu yüzden ilk okunduğunda pek anlaşıl­maz ve okuyucudan hazırlık dönemi geçirmesini ister.

3.Anlamı karartan ve gizleyen bir tavır takınırlar. Sözcüklerin gündelik kulla­nımlarla yiten anlamı yerine, çağrışımlarla derinleşen ve çoğalan değer'ine önem verirler. Her sözcüğün değer'i, o sözcüğün içinde yer aldığı metnin diğer birimle­riyle girdiği ilişkiden doğan çoğul anlam evrenidir.

4.Şahıs kadrosunu genellikle mitin gizemli dünyasından geçerler ve bilhassa Yunan mitolojisinden alınan sembolik tiplerin (Meduza, Phoenix gibi) hazır imge dağarından yararlanırlar.

5.Günlük konuşma dili dışlayarak kurulu dilin yapısını bilinçli bir biçimde bo­zarlar.

6.Halkın yaşam alanlarından ve kültürel yaratımlarından uzaklaşmak isteyen İkinci Yeniciler, Garip şiirinin halk şiiri ve folklordan yaptığı tip, imge ve söy­lem ödünçlemelerine kapıları kapatırlar. Folklorik malzemenin şairin kişiliğini ezeceğini savunduklarından "Folklor şiire düşman" sloganını geliştirirler.

7.Kentli küçük insan tipinin çizilmesine ve bu tipin Süleyman Efendi tipleme­sinde olduğu gibi idolleştirilmesine son verirler.

8.Konu, öykü ve olay, şiirin bünyesinden silinmek istenir. Bu yüzden İkinci Ye­ni şiiri, daha çok betimleyici metinlerden oluşur.

9.Düşünsel arka-planlarını genellikle varoluşçu düşünürlerin (bilhassa J.P. Sartre) görüşleri; estetik arka-planlarını ise daha çok gerçeküstücüler ve dadacı­ların sanat anlayışları belirler.

10.Nükte, şaşırtmaca ve tekerlemeden kaçarlar.

11.Duyguya ve çağrışıma dayanarak şiirin içsel zenginliğini daima yeni yorumlara okumalara açık bırakırlar.

12. Garip şiiri yoksul çoğunluğun yaşama koşullarını ve zevk anlayışını dikkate alırken, İkinci Yeni daha çok aydın kesimin ve elit tabakanın zevkine hitap eder.

13. Şiiri, diğer sanatlarla yakın ilişkiye sokarlar. Dolayısıyla musiki ve özellik­le de resme ait görsel imgelerin hazır imge rezervlerinden yararlanırlar.

14. Bilinçaltı otomatizmine yönelerek; şiiri aklın, ahlâki endişelerin, yasaların ve alışılmış her türlü sınırlayıcı, baskıcı düzeneklerin dışına çıkarmak isterler.

15. Biçimin içerikten önce geldiğini savunan İkinci Yeniciler, siyaset dışı kalmaya özen gösterirler.

(Ramazan Korkmaz, Dr. Tarık Özcan, Yeni Türk Edebiyatı El Kitabı, Grafiker Yay., Ank. 2007)


İkinci Yeni şiiri 27 Mayıs’ın ürünü mü?/ ALPHAN AKGÜL

Modern Türk edebiyatına ilişkin sorunlar zaman zaman gündeme getirilir; çağdaş şiirimizin kavranmasında üniversitelerin yeterince destek olmadığı ve alaylı eleştirmenlerin bu alanda daha yoğun çabalar harcadığı söylenir.

Bir bakıma doğrudur bu. Öte yandan, akademik yayınların evrensel ölçülere ulaşmamış olmasından kaynaklanan yüzeysel formalizminin yanı sıra, çağdaş şiirin kimi etkin eleştiri figürlerinin bugünün okuru için fazlasıyla spekülatif kaldığı da doğrudur. 1969 yılında Papirüs özel sayısı olarak hazırlanan ve İkaros Yayınları tarafından yeniden basılan İkinci Yeni Şiir başlıklı dosya içinde yer alan Mehmet H. Doğan imzalı yazılar sözünü ettiğim türden spekülatif yargıları barındırıyor içinde. Aslında bu antoloji-dosya, ilk bölümündeki ikinci yeni şiirleri seçkisini, Muzaffer İlhan Erdost, Doğan Hızlan, Memet Fuat gibi eleştirmenlerin makalelerini ve akımı sürükleyen şairlerin bizzat kendi şiirleri hakkında yazdıklarını da kapsıyor ve ikinci yeni olgusunu retrospektif bir şekilde görmemizi sağlıyor. Ancak sorun, Mehmet H. Doğan’ın ikinci yeni yorumlarında siyasi görüşlerini aşırı biçimde öne çıkarması. Bu durum ilk bakışta olağan karşılanabilir, nitekim bütün eleştirmenler nihayetinde belirli bir siyasi görüşe sahiptirler ve ister istemez metinlerinde ait oldukları siyasi yelpazenin izleri görülecektir. Ancak ya bir eleştirmenin siyasi görüşü bir iz olmaktan çıkıp ele aldığı konuya karşı bakış açısını bütünüyle belirliyorsa? Başka deyişle eleştirmenin önceliği ele aldığı metnin gerçekliği değil de, kendi ideolojik tercihi ise?

27 Mayıs: Olumlu politik hareket!

Bu soruyu sorma nedenim, modern Türk şiirini yakından izlemiş, yıllıklar hazırlamış ve genç şairler üzerinde estetik bir ölçüt olmayı hedeflemiş bir eleştirmenin hatırasını gereksiz yere hırpalamak değil. Benim vurgulamak istediğim, Mehmet H. Doğan’ın ikinci yeni üzerine kaleme aldığı yazılarında 27 Mayıs 1960 darbesi ile bu akım arasında kurmak istediği bağların birkaç soruda çözülüp gitmesi. Öncelikle şunu belirtmeliyim: Mehmet H. Doğan, 27 Mayıs darbesini “olumlu bir politik hareket” olarak görmektedir. Ona göre, Demokrat Parti iktidarı süresince kültür tam anlamıyla yozlaşmıştır. Yazarın “Türk Şiirinde İkinci Yeni Dönemeci” başlıklı yazısından aynen alıntılıyorum: “1950’lerde sözde demokrasinin, daha o zamandan başlayan çarpık kapitalistleşme, sanayileşme çabalarının bir sonucu kentleşme, köylerden kentlere göç, gecekondulaşma ise, bir başka sonucu da, başta şiir ve müzik olmak üzere sanat izleyicilerinde yaygınlaşan genel beğeni düşüklüğüdür. […] Orhan Veli’nin zevkini bulmak üzere yola çıktığı çalışan sınıfın gözü üstelik bu kez müreffeh sınıf saydığı yeni burjuva sınıfıyla birlikte -üçüncü-dördüncü sınıf, ucuzcu aşk şairlerinin şiirlerindedir. Zeki Müren o yıllarda parlamış sanat yıldızıdır. Yeşilçam o yıllarda Yeşilçam olmaya başlamıştır”.Mehmet H. Doğan’ın Zeki Müren’i ve Yeşilçam’ı dahi yozlaşma olarak tanımladığı bu görüşleri, bir sosyo-politik tespit olarak kalabilirdi; elbette tüm bu yorumlar ikinci yeni şiirine bağlanmasaydı. Çünkü Mehmet H. Doğan, bu sosyo-politik analizini ikinci yeni şiiri aracılığıyla yeniden üretmeye kalktığında, gerçeklikle mutabık olmayan bir durum çıkıyor ortaya. Şu alıntı, eleştirmenin bir başka yazısından: “DP’nin 27 Mayıs 1960’ta bir askeri müdahaleyle devrilmesinden sonra başlayan dönemdeyse, kültür ve sanat üzerindeki baskıların kısmen kalkmış olması sonucu, şiirde bir atılım ve gelişme süreci yaşanmıştır. 1950’lerin ikinci yarısında ortaya çıkan, daha sonra ‘kapalılıkla, anlamsızlıkla, bir kaçış şiiri olmakla’ suçlanacak olan İkinci Yeni şairleri en güzel şiirlerini bu dönemde yazmışlar, şairin bağımsız, demokrat kişiliği konusunda olumlu örnekler vermişlerdir” (Şiir ve Eleştiri, YKY. 1998. s. 46). Şimdi Mehmet H. Doğan’ın bu yorumlarını bir soruyla sınayalım: İkinci yeni DP baskısının bir ürünü mü yoksa 27 Mayıs’ın getirdiği iddia edilen özgürlükçü havanın mı? Bir çelişki var değil mi? İkinci yeni şiirinin ortaya çıkışı, Mehmet H. Doğan’ın, kültürü yozlaştırdığını düşündüğü DP döneminde gerçekleşiyor. Zaten eleştirmenin kendisi de belirtiyor bunu! Mehmet H. Doğan siyasi görüşlerinden ödün vermemek uğruna düştüğü çelişkinin farkında olmalı ki bu çelişkiyi aşmak için bir eleştirmenin kesinlikle kaçınması gereken bir yönteme başvuruyor: Spekülasyon! Çünkü Mehmet H. Doğan’ın “27 Mayıs şiirde atılıma neden oldu, ikinci yeni şairleri 27 Mayıs’tan önce ortaya çıktı, ama bu şairler en güzel şiirlerini 27 Mayıs’tan sonra yazdılar” anlamlarına gelen cümlesini başka türlü yorumlamak mümkün değil. Düşünelim: Yerçekimli Karanfil 1957, Umutsuzlar Parkı 1958, Petrol 1959, Üvercinka 1958, Dünyanın En Güzel Arabistanı 1959, Galile Denizi 1958, Kınar Hanım’ın Denizleri 1959 yılında yayımlanmış. Bu kitaplardaki şiirlerin, “ikinci yeni”nin belleklerde en çok yer eden şiirleri olduğunu söylersem sanırım abartmış olmam.Bu spekülasyonun nedeni ne öyleyse? Aslında Mehmet H. Doğan’ın ikinci yeni şiiri üzerine yaptığı yorumlar 27 Mayıs darbesinin bir savunusudur. Çünkü eleştirmenin ikinci yeni şiirini tartışırken ürettiği temel sav, 27 Mayıs sonrasının DP dönemine göre daha “iyi” olduğu üzerine kuruludur. Eğer 27 Mayıs sonrası DP’den daha “iyi” ise 27 Mayıs sonrası yazılan şiirler de zorunlu olarak öncesinde yazılanlardan daha “iyi” olacaktır. Bu mekanik yorum, bir siyasi görüşün “ikinci yeni şiiri” aracılığıyla ifade edilmesinden başka bir şey değildir. Mehmet H. Doğan’ın “ikinci yeni şiiri”nin üslubuna ilişkin söylediği tek edebî sav, bu şiirin “konuşma ve yazı dilinin aleyhine işleyen bir şiir dili kurma çabası” içinde olduğudur. Ama eleştirmen akımın bu özelliğini de, 1960 öncesi “yozlaşmış” kültüre duyulan tepkiye bağlayacaktır (s. 175-76). Oysa Türk şiirine yöntemli bir bakışla, bütün bir şiir geleneğimiz içinde, “gündelik konuşma Türkçesiyle yazma” ile “gündelik konuşma Türkçesini yadsıma” arasında gidip gelen iki ana eğilim olduğu kolaylıkla görülebilir.

Erdost, Cöntürk ve Doğan

İkinci Yeni şairleri kendilerini temsil edecek bir eleştirmene ihtiyaç duymuşlar mıdır? Eğer Muzaffer İlhan Erdost, Hüseyin Cöntürk ve Doğan Hızlan gibi ikinci yeninin arka planını derinlikli yorumlarla kavramaya çalışan eleştirmenler olmasaydı bu soruya “hayır” yanıtını verirdim. Çünkü ikinci yeni şairleri kendi ürettikleri şiire edebî ölçütlerle yaklaşmışlardır. Cemal Süreya’ya göre “şiir gelmiş kelimeye dayanmıştır”, Edip Cansever’e göre “mısra işlevini yitirmiştir”, İlhan Berk’e göre, “şiir bir anlam değil dil sorunudur”, Sezai Karakoç’a göre, “İkinci yeni, Yeni Gerçekçiliktir” vs. Erdost ve Cöntürk’ün katkıları ise çok daha tutarlı ve zihinsel uğraş ürünü yargılardır: Erdost, ikinci yeniyi halı, kilim desenlerinin soyut geometrik yapısında olduğu gibi bir tür dekoratif sanat olarak düşünmüştü. Hüseyin Cöntürk ise ikinci yeniyi atonal müziğin yapısıyla ilişki kurarak açıklamaya çalışmıştı. Son soru: Mehmet H. Doğan-Muzaffer İlhan Erdost, Hüseyin Cöntürk’ün bu şiiri kavramsallaştırmaya, Doğan Hızlan’ın ise divan şiiri bağlamında tarihselleştirmeye çalışması gibi-ikinci yeni şiiri tartışmalarına yeni bir bakış açısı getirmiş midir? Hiç sanmıyorum!

Kitap Zamanı sayı:32

 


Şiirimizde Büyük Kırılma: İkinci Yeni

GONCA ÖZMEN

Özellikle şiir üzerine yazdığı deneme ve eleştiri yazılarıyla, hazırladığı yıllık ve antolojilerle edebiyatımızda önemli bir yeri olan Mehmet H. Doğan’ın 17 Şubat 2008’deki ölümünün hemen ardından iki yapıtı yayımlandı: Türk Şiirinden Son Okumalar ve İkinci Yeni Şiir Antoloji-Dosya. (İkaros Yay. Mayıs 2008)

Kasım 1969’da Papirüs Dergisi’nin özel sayısı olarak yayımlanan, Turgay Gönenç’le birlikte hazırladığı antolojiyi; bu basım için yeniden düzenleyerek, bambaşka bir biçimde çıkarmıştır okur karşısına Doğan. Bu baskıya yazdığı “Yeniden Seçerken” adlı önsözde, yaptığı değişiklikleri de ayrıntıları ile açıklamıştır. Şairlerin soyadlarına göre sıralandığı ilk baskıda, kimlerin öncü, kimlerin genç kuşaktan, kimlerin akıma bir ucundan el verenler olduğunun ve kimlerin şiiri bıraktığının belli olmadığını vurgulayan Doğan, şöyle bir düzenleme yapmıştır:

Yol Açıcılar, İzleyiciler, Genç Kuşak, Şiiri Bırakanlar, İkinci Yeni Esininde Eski Kuşak Şairleri. Yol Açıcılar, İlhan Berk’le başlıyor. Aralarında “Paul Klee’de Uyanmak”, “Saint-Antoine’ın Güvercinleri I”, “Eleni’nin Elleri”nin bulunduğu 6 şiiri alınmış. Turgut Uyar’ın 7 şiirinden dördü şunlar: “Geyikli Gece”, “Göğe Bakma Durağı”, “Çok Üşümek”, “Terziler Geldiler”. Antolojide 8 şiiriyle yer alan Edip Cansever’in şiirlerinden üçü: “Masa da Masaymış Ha”, “Yerçekimli Karanfil” ve “Tragedyalar III”. Cemal Süreya’nın 9 şiiri arasında “San”, “Üvercinka”, “Göçebe” var. Ece Ayhan’dan 8 şiire: “Fayton”, “Deniz Kızı Eftalya”, “Ortodoksluklar I” vb; Sezai Karakoç’tan da 5 şiire yer verilmiş: “Anneler ve Çocuklar”, “Balkon”…

İzleyiciler: Tevfik Akdağ, Gülten Akın, Ahmet Oktay, Kemal Özer, Özdemir İnce, Hilmi Yavuz, Ülkü Tamer, Ercüment Uçarı, Ali Püsküllüoğlu, Seyfettin Başçıllar, Turgay Gönenç, Ergin Günçe. Genç Kuşak: Egemen Berköz, Ataol Behramoğlu, İsmet Özel, Süreyya Berfe, Refik Durbaş. Şiiri Bırakanlar: Âlim Atay, Bozbekiroğlu, Gökalp Erturan, Tekin Kipöz ve Günal Sayın. İkinci Yeni Esininde Eski Kuşak Şairleri: M. Cevdet Anday, Oktay Rifat, Behçet Necatigil, S. Kudret Aksal, Metin Eloğlu ve Can Yücel. Yukarıda adını andığım birkaç şiirden bile anlaşılacağı üzere, Doğan’ın şiirsel bilgi birikimi ve gelişmiş estetik beğenisine dayanarak seçtiği bu şiirleri; hem İkinci Yeni’yi hem de şairlerini en iyi temsil eden örnekler arasında görüyorum. Yeni baskıda, çıkardığı ve eklediği kimi şairler ve şiirler de olan Mehmet H. Doğan, büyük bir içtenlikle ilk baskıdaki bazı şiir seçimlerini uygun bulmadığını, bu nedenle değişiklikler yapma gereği duyduğunu belirtir. Örneğin E. Cansever’in “Masa da Masaymış Ha” ve “Yerçekimli Karanfil”inin, T. Uyar’ın “Gece”sinin, İ. Berk’in “Saint-Antoine’ın Güvercinleri”nin ilk antolojide bulunmadığını, oysa bunların “İkinci Yeni şiire öncülük eden tipik örnekler” olduğunu vurgular. Ayrıca, “Can Yücel’in İkinci Yeni havasından artık sıyrıldığı ünlü şiirlerini koymuşuz” der.

Şiirimizde köklü bir değişim ve kırılma yaratmış olan İkinci Yeni’nin; şiir diline getirdiği yenilik, imge ve soyutlamaya verdiği önem, farklı duyarlık insan ve yaşam anlayışıyla; 80 sonrası şiiri üzerindeki etkisi ve bu etkinin bugün de sürdüğü bilinen bir gerçeklik. Toplumsal yaşamımızdaki değişimin etkisiyle, “Birinci Yeni’nin tıkanmış şiir yolunu yeniden açma çabası olan İkinci Yeni hareketi” şiirimizin dilinde, yapı ve biçiminde dikkate değer yenilikler yaratmıştır. Doğan, İkinci Yeni’yi Garip şiirinden sonra şiirimizdeki “ikinci gençleşme hareketi” olarak niteler. Günümüz şiirini ise “İkinci Yeni’nin doğal uzantısı” olarak görür. Ona göre, İkinci Yeni “köksüz bir moda” ya da “özenti” şiiri değildir. Yine Doğan’a göre, bugünün genç şairi, İkinci Yeni’yi iyi bilmelidir: “İkinci Yeni deneyiminden sonra onu özümsemeden, aşmadan şiir yazmak da olanaksızdır.” (Türk Şiirinden Son Okumalar, s. 42)İkinci Yeni; toplumcu gerçekçi şair ve eleştirmenlerin, toplumsal şiiri göz ardı eden bir kaçış şiiri, anlamsız/kapalı ve Batı taklitçisi şiir yollu ideolojik/politik suçlama ve saldırılarıyla karşılaşmıştır. Doğan, bunlara karşı bir bakıma “savunur” bu şiiri. İkinci Yeni’nin politikanın dışında duruşunu, toplumsalın dışında durmak ya da bir kaçış olarak görmez ve bu durumu İkinci Yeni’nin bildiri şiirine karşı oluşu ile açıklar. İkinci Yeni’nin ilk yıllarında yalnızca kötü örneklere dayandırılarak sağlıksız bir biçimde değerlendirildiğini söyler. “Bir zamanlar İkinci Yeni de hep kötü örneklere -ayrıkotlarına- dayandırılarak yerin dibine batırıldı.” (Türk Şiirinden Son Okumalar, s. 37) der ki Turgut Uyar da Tomris Uyar’ın yönettiği bir açıkoturumda aynı şeyi vurgular.

Bu şiiri oldukça önemseyen, önemli şairler üzerine birçok yazısı bulunan Doğan için, “İkinci Yeni eleştirmeni” yakıştırması bile yapılmıştır. Doğan, ilk yıllarında İkinci Yeni’yi iyi anlayamayan Muzaffer Erdost’un, İkinci Yeni’yi tanıtmak isterken ona ters düştüğüne; Ahmet Oktay’ınsa onu yadsımış olduğuna; ancak 1960’lardan sonra, akımın iyi bir şairi ve savunucusu olduğuna değinir. Bir akım olup olmadığı bugün bile tartışılan (ona göre bir akımdır) İkinci Yeni’yi ve şiirini Doğan, onunla ilgili olarak söylenenlere ya da şiirlerin yalnızca içeriğine bakarak değerlendirmez. Onun için önemli olan, bu örneklerin yetkin şiirler olup olmadıklarıdır. Ona göre, şiir tarihimizde en çok tartışılmış olan İkinci Yeni’nin günümüzde de tartışılması onun “hâlâ aşılmamış olduğunu göstermektedir” ve “İkinci Yeni’den sonra şiirimizde yeni bir kırılma görülmemiştir.” Doğan, İkinci Yeni şiirini; içinde doğup geliştiği toplumun yapısı ve yaşam koşullarını, o günlerin toplumsal bilinç ve kültürel düzeyini, sanat anlayışını ve ölçütlerini göz önünde bulundurarak değerlendirir. Doğan’a göre, İkinci Yeni, gittikçe basitleşen, tekdüzeleşerek kendini yineleyen Garip şiirine olduğu kadar; bu şiiri oluşturan toplumsal ortama, yeni bir şiir dili ve yeni bir duyarlıkla gösterilen bir tepkiydi. İkinci Yeni şiirlerindeki kapalılık ve soyutluk da bu dilsel tepkinin bir yansıması ve sonucuydu. Bir kaçış şiiri değildi İkinci Yeni; aksine yeni bireyin ve onun ruhsal karmaşasının, bunalımının şiiriydi. Dönemin çarpık sosyoekonomik koşullarına ve değişimlerine paralel olarak yozlaşan kapitalizm, kentleşme, çıkarcı insan ilişkileri ve demokrasisine, baskılarına, düzeysizleşen sanat ve şiir beğenisine bir tepkiydi. Turgut Uyar da yazı ve konuşmalarında, 1950’lerde Demokrat Parti döneminde kültürel yönü oldukça zayıf, yeni/türedi bir burjuva sınıfı oluştuğunu, para patlaması ve değerler değişmesinin şairleri etkilediğini; kendisi ve kuşağının şiirlerinin de yaşamın karmaşasını, insanların yaşadığı bunalımı ve çıkmazı anlattığını belirtir. (T. Uyar ile Şiirden Hayata -Konuşan: A. Özkırımlı; Fatih Özgüven’le Konuşmalar, Çıkmazın Güzelliği, T. Uyar Sonsuz ve Öbürü, Broy Yay. Ekim 1985, s. 93-107-154)

Edip Cansever ise İkinci Yeni şairlerinin ve kendisinin, şiirde, bireyin kendi özel dramıyla toplum içindeki dramını ele alarak geliştirmek ve çeşitlendirmek istediklerini belirtir. Doğan, şöyle açımlar bu durumu: “İkinci Yeni’nin kendinden önceki şiirle ayrıldığı en önemli nokta ‘insan’ anlayışıydı. (…) Böylece İkinci Yeni bir yandan şiirin, bir yandan da şairin kendi içine dönüşü, bireyi arayışıdır diyebiliriz.”Kitabın “Dosya” bölümünde, Mehmet H. Doğan’ın “Türk Şiirinde İkinci Yeni Dönemeci” adlı yazısını, İkinci Yeni’nin Yol Açıcı şairlerinden İ. Berk ve T. Uyar’ın ikişer; E. Cansever, C. Süreya ve S. Karakoç’un birer yazısı izliyor. İkinci Yeni’nin bu öncü şairleri, yalnızca şiirler yazmakla yetinmemiş; şiir üzerine de düşünmüş, gerek poetikaları, gerekse genel olarak şiir ve sorunlarıyla, başka şairlerin şiirleri üzerine de yazılar yazmışlardır. Antolojide, kendisini İkinci Yeni’nin asıl kurucusu olarak gören O. Rifat’ın “Perçemli Sokak Önsözü”ne yer verilmesi de oldukça önemli. Bu yazının sonrasında ise İkinci Yeni’nin isim babası sayılan ve çıkardığı Pazar Postası’nda bu akımın birçok şairinin ürünlerine yer veren M. Erdost’un bir yazısı var. Memet Fuat’ın ve Turan Karataş’ın konuyu çok yönlü, geniş, açık ve nesnel biçimde ele alan uzun incelemeleri; Haydar Ergülen, Doğan Hızlan, Özdemir İnce, Ahmet Oktay, Metin Celal’in yazıları ve İkinci Yeni Poetikası (Hece Yay. Ekim 2005) kitabının yazarı Alaattin Karaca’nın “İkinci Yeni Şiiri” adlı ayrıntılı ve doyurucu yazısı da “Dosya” bölümünü oldukça zenginleştirmiş. Doğan, “Türk Şiirinde İkinci Yeni Dönemeci” yazısında, O. Rifat’ın “Perçemli Sokak Önsözü”ndeki görüşlerine değindikten sonra, M. Fuat’ın ve C. Süreya’nın bu konudaki düşüncelerine yer vermiştir. Ayrıca, Erdost’un yanı sıra İ. Berk’in “Anlamla Yola Çıkılmaz”, C. Süreya’nın “Folklor Şiire Düşman”, T. Uyar’ın “Çıkmazın Güzelliği” ve E. Cansever’in “Tek Sesli Şiirden Çok Sesli Şiire” gibi yayımlandıkları dönemde büyük yankılar uyandırmış, bazılarınca yanlış anlaşılmış, bazılarınca da bilerek çarpıtılmış yazılarına açıklık getirmiştir. Eser Gürson’un 60 kuşağının oluşumunda İkinci Yeni etkisini ortaya koyan görüşlerine de yer verir ve 80 sonrası kuşağın “Kaynaklandığı, filiz sürdüğü yer İkinci Yeni’dir. İkinci Yeni, Türk şiirinin gelişimi içinde en son modernist atılım, yeri hiçbir zaman tartışılamayacak tarihsel bir olgudur.” diyerek bitirir yazısını.

Kitaba iki de söyleşi eklenmiş: İlki, İkinci Yeni Üzerine M. Erdost’la Türk Dili Dergisi’nce yapılmış bir konuşma. (Haziran 1977, sayı: 309) İkincisi ise soruları Tomris Uyar’ın sorduğu ve yönettiği “Yaş ve Şiir Üzerine E. Cansever, C. Süreya ve T. Uyar’la Açık Oturum”. Tomris Uyar’ın E. Cansever’in “Mısra İşlevini Yitirdi”, C. Süreya’nın “Folklor Şiire Düşman” ve T. Uyar’ın “Çıkmazın Güzelliği” adlı yazıları üzerine bir sorusuyla başlayan oturumda; İkinci Yeni’nin bir akım olup olmadığı, şiirimizde “bireyin trajedisi”nin ele alınmaya başlanması ve O. Rifat’ın İkinci Yeni’nin kurucusu olduğu savı gibi konular üzerinde konuşulmuş tartışılmıştır. İkinci Yeni Şiir Antoloji-Dosya, genç kuşakların bu akımı daha yakından ve nesnel bir biçimde tanıyabilmelerine olanak sağlayan; özenle seçilmiş şiirleri ve yazılarıyla kapsamlı bir antoloji. Dikkatimi çeken bir nokta/eksiklik ise İkinci Yeni karşıtı yazılara (Örneğin, Asım Bezirci’nin, Attila İlhan’ın vb.) yer verilmemiş olması ki Mehmet H. Doğan, bu isimlerin yaptığı eleştirileri yanlı, mekanik ve yüzeysel buluyordu.

Kitap Zamanı, sayı:32

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

SEÇME ŞİİRLER

DİVAN EDEBİYATI ŞİİRLER

HALK EDEBİYATI ŞİİR TÜRLERİNE ÖRNEKLER

ANONİM HALK ŞİİRİ

TEKKE ŞİİRİ

METİN İNCELEMESİ

SON EKLENENLER

Üye Girişi