Kullanıcı Oyu: 3 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 

 SERVET-İ FÜNUN'DA ŞİİR

Servet-i Fünûn döneminde, Servet-i Fünûn dergisinde şiirleri yayımlanan sanatçılar arasında “Tevfik Fikret, Cenap Şahabetin, Hüseyin Sîret, Hüseyin Suat, Ahmet Reşit Rey, Ali Ekrem Bolayır, Süleyman Nesip, Süleyman Nazif, Fâik Ali Ozansoy, Celal Sahir Erozan, Hüseyin Cahit Yalçın, Ahmet Şuayb” sayılabilir.

1. Servet-i Fünûn Şiirinin Genel Özellikleri

Türk edebiyatının 1896-1901 yılları arası, Batı edebiyatçılarının özellikle Fransız edebiyatçılarının öncülüğünde yenileşen bir edebiyat niteliği taşır. Servet-i Fünûn hareketinin, Türk edebiyatını kesin olarak modernleştirirken, büyük bir hızla sonuç aldığı ilk edebî tür şiirdir.

Servet-i Fünûn dönemi, Türk şiirinin genel gidişini değiştirmek ç açısından, Tanzimat’tan çok önde sayılır. Servet-i Fünûn şiiri özellikle şiir dili, imaj örgüsü, nazım şekli ve ahenk unsurlarını  kullanış yönünden Türk şiirinin 1940’lara kadar yaşadığı en | köklü değişikliklere sahne olmuştur.    

Servet-i Fünûn şiirinde şiirin yerini çoğunlukla resim alır. Onlar metafizik âlemden çok, fizik âlemle ilgilenmişlerdir. Doğanın dış görünüşü üzerine eğilmişlerdir. Onların şiir anlayışında doğanın dış tasviri, renk, biçim, devinim, resim, musiki, aşk, hayal temaları öne çıkmıştır. Yapıtlarında “mavi” renk çoğunluktadır.

Biçim

Servet-i Fünûn sanatçıları, şiirin dış yapısını değiştirme konusunda çok cesur davranmışlar; Batılılaşmada yetersiz buldukları Tanzimatçıları aşmışlardır. Divan şiiri geleneğini yansıtan beyitlerin anlam bütünlüğü anlayışı bu dönemde yıkılmıştır.

Bu dönemde yazılan şiirlerde bir mısrada anlam tamamlanmadığı zaman onu tamamlayacak kelimeler diğer mısralara bırakılmıştır. Şiiri, bağımsız parçaların, bağlantısız toplamı olmaktan çıkarıp, ona bir gövde bütünlüğü kazandırmışlardır.

Servet-i Fünûncuların yaptığı gibi, şiirde bir cümlenin mısra ortasında başlamasına veya bitmesine hatta bazen bir birimden diğer birime sarkmasına “anjambman” denir.

Dil ve üslup

Servet-i Fünûn döneminde şiir dili değişmiştir. Servet-i Fünûncular Türkçeye gereken değeri vermemişlerdir. Yabancı sözcüklerle dolu, ağır bir dil kullanmışlardır. Noktalama işaretleri ilk defa, bu dönemde şiire girmiştir.

Servet-i Fünûn sanatçıları özel bir şiir dili yaratma çabası içinde olmuşlar, hatta bunu bir “şiir davası” olarak kabul etmişlerdir.

Tanzimat şiirindeki yalınlık, fikirle yüklü üslup, Servet-i Fünûn’ da yerini mecazlara, benzetmelere, istiareye bırakır.

Servet-i Fünûn şiirinin dilinin, yabancı ve alışılmamış kelimeler kullanma ve şiir ahengine hizmet eden ses değeri yüksek ve imaj zenginliğe sahip kelimelere düşkünlük anlamında farklı iki yönü vardır.

Onların musiki değeri yüksek bir dili vardı; ama bu dil, doğal ve anlaşılır değildi.

Onlar şiirde bir şey anlatmaktan çok sanat yapmayı amaçlamışlar ve şiirde ahengi öne çıkarmışlardır. Özellikle Farsça kelimelerin söylenişinde âdeta bir alafrangalık bulmuşlardır.

Servet-i Fünûncular, söz dizimine de birtakım yenilikler getirmişlerdir. Fiil cümlelerinin yanı sıra isim cümleleri de kullanmışlardır. Kesik cümleler kullanarak, uzun cümle kurma geleneğini ortadan kaldırmışlardır. Fiilsiz cümlelere yer vermişlerdir.

Onlar, karşılıklı konuşma cümlelerini geniş ölçüde kullanmaya başlamışlardır. Cümle kuruluşlarında “ve” bağlacıyla “ah” , “of” gibi ünlemler daha çok yer almıştır. Cümle yapısında, genellikle Fransızcanın cümle kuruluşuna bağlı kalmışlardır.

Konu ve Tema

Servet-i Fünûn şiiri çoğunlukla gerçeklerden kaçmış, hayallere sığınmıştır. Servet-i Fünûncular, şiire yeni bir duyuş ve hayal kuruş tarzı, yeni bir zevk ve estetik getirmişlerdir. Şiirin konusunu alabildiğine genişletmişlerdir. İlgi çekici buldukları her öğeyi şiire konu etmişlerdir.

Servet-i Fünûncular, hem karakter yapıları hem de dönemin baskıcı siyasal koşulları nedeniyle şiirlerinde bireysel duyguların anlatımına daha çok yer vermişlerdir. Bu yüzden Servet-i Fünûn şiirinde en çok işlenen konular “aşk”, “kadın”, “doğa” ve “aile yaşanırdır.

Servet-i Fünûn döneminde “aile hayatı”na ait içten duyguların rağbet görmesi, bu dönem sanatçılarının, sosyal hayatla geniş bir şekilde ilgilenme olanağını bulamayışları karşısında, kendi içlerine ve yakın çevrelerine yönelişlerinin bir ifadesidir.

Servet-i Fünûncular, dönemin siyasal koşulları nedeniyle toplumdan ve gerçeklerden kaçmışlardır. Bu dönemde “hayal-gerçek çatışması” en çok işlenen konuların başında yer almıştır. Şairler, hayal dünyasına ve tabiata sığınmışlardır. Hüzün, ıstırap ve hastalık onlar için birer ilham kaynağı olmuştur.

Tanzimat şiirinde rağbet görmüş olan dinsel ve sosyal temalar Servet-i Fünûn şiirinde önemli bir yer tutmaz.

Servet-i Fünûn şiirinin en belirgin özelliklerinden biri de onun marazîliği, Fransız edebiyatındaki “asrın hastalığı” gibi Türk edebiyatında “belli bir devrin hastalığı” olarak kaydetmek mümkündür.

Ahenk

Servet-i Fünûncular “Sanat sanat içindir.” anlayışıyla şiirde ahengi çok önemsemişlerdir. Ahenk, bir şiiri ses yönünden pürüzsüz kılan, okurda bir musiki etkisi uyandıran temel ses un surlarıdır. Servet-i Fünûnculara göre, bir edebî eserin insana zevk veren yönünü meydana getiren unsurların başında ahenk gelir. Servet-i Fünûncular başlıca ahenk unsurları olarak “aliterasyon, asonans, vezin ve kafiye”den yararlanmışlardır. Servet-i Fünûnculara göre şiirin etkileyici ve coşkulu olabilmesi, büyük ölçüde, ahenkli oluşuna ve ahenk-anlam bütünlüğüne bağlıdır

Vezin

Servet-i Fünûn şiiri özle biçimin uyumlu bir güzellik taşımasını amaçlar. Onlara göre her veznin bir ruhu vardır. Bu görüşle vezni monotonluktan kurtarmışlardır. Aruzu Türkçeleştirerek yeni aruz kalıpları oluşturmuşlar; şiirde tek kalıp kullanma geleneğini yıkmışlardır.

Servet-i Fünûn dönemi, Türk şiirinde veznin, ritm unsuru olarak en şuurlu kullanıldığı devirdir. Veznin çeşitli olanaklarını her fırsatta değerlendirmekten geri durmayan Servet-i Fünûn şairleri bu konuda çok yol almışlardır.

Servet-i Fünûn sanatçıları değişik duygu ve ruh hâllerini aynı vezinle veya aynı ruh hâlini değişik vezinlerle ifade etmişlerdir.

Aruz ölçünsünün Divan edebiyatı döneminde kullanıla kullanıla gelenekselleşmiş kalıpları, özellikle Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin tarafından kırılmıştır. Divan şiirinin aruz anlayışını terk ederek, aruzu Türkçeye uydurmada büyük başarı göstermişler ve “Türk aruzu”nu oluşturmuşlardır.

Kafiye

Servet-i Fünûncular, kafiyenin bir ses meselesi olduğunu, dolayısıyla şiirde ahengi sağlayan unsurların başında geldiğini   savunmuşlardır. Servet-i Fünûn, Türk şiirinde “kulak için kafiye” anlayışının yerleştiği dönemdir.

Servet-i Fünûn döneminde özellikle Tevfik Fikret, kafiye ile ilgili önemli değişiklikler yapmıştır. Divan şiir geleneğinde, aruz ölçüsüyle yazılan şiirlerde kafiye, aynı türden sözcüklerle oluşturulurken, Tevfik Fikret farklı türden sözcüklerle de kafiye yaparak bu geleneği ortadan kaldırmıştır. Onların amacı sözcüklerin musiki gücünü geliştirmek ve şiirde musikiyi öne çıkarmaktır.

SON EKLENENLER

Üye Girişi