Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

DİVAN EDEBİYATINDAKİ EDEBÎ AKIMLAR

 

A. TASAVVUF:

Hem felsefe, hem inanç istemi, hem de yaşayış tarzı olan tasavvuf, 13. yüzyıldan itibaren Tekke, Divan ve Halk edebiyatlarında geniş yankılar bulmuştur.

* Tasavvufun temeli, İslâm'dır.

* Tasavvufun ortaya çıkış sebebi: Samimi Müslümanların "Nasıl bir daha Asr-ı Saadet'teki İslâm'ı yaşarız?” isteğidir.

* Tasavvuf düşüncesini bir sisteme kavuşturan kişi; Muhiddin-i Arabî'dir.

* Tasavvuf, İslâm'ı yaşama biçimidir.

* Tasavvuf, İslâm'ın en uç noktasında yaşama çabasıdır.

* Tasavvufun menşei Peygamberimizin devrine kadar gider.

* Tasavvufun kaynağı, Kuran-1 Kerim ve sünnettir. (Yani İslâm'dır. )

* Tasavvuf, adeta kalp merkezlidir. Mutasavvıflar, kalp kırmanın Kâbe'yi yıkmaktan daha kötü bir davranış olduğunu kabul ederler.

Tasavvuf, insanı üç gruba ayırır:

I. Avam: Bunların basiret gözleri kapalıdır. Dinin somut ve herkesçe anlaşılabilen dış dünyasını kavrayabilirler. Sufiler, bunlara hiçbir sırlarını açmazlar.

II . Havas: Seçkinler demektir. Bunlar, avamın kavrayamadığı bazı sırları anlarlar. Ama neticede onların da kavrayamadığı bazı noktalar vardır. Sufiler de sırlarının bir kısmını bunlara söylemezler.

III. Havassü'l—Havas (Hassü'l— Havas): Seçkinler seçkini demektir. İlahi sırların insan tarafından kavranabilecek olanlarım anlayabilecek insanlardır. Sufiler her türlü sırlarını bunlara açarlar.

Tasavvufun Gayesi: Tasavvuf, dünyanın süsünden yüz çevirmek, insanları geçici lezzetlerden korumak, halk ile beraber Hakk'a yönelmektir. Hakk'ın rızasını kazanmak için nefisleri temizlemek, güzel ahlak sahibi olmak; kısacası, Allah ve Resulünün ahlâkıyla ahlâklanmaktır.

Ruhun, beden üzerine üstünlüğünü temin etmektir. Tasavvufun Konusu: insandır.

Tasavvufun kurumlaşması, tarikatlar yoluyla olmuştur.

Tarikat: Yol. Müridin Hakk'a kul olabilmesi için takip edeceği yol demektir.

Tekke: "Dayanmak, dayanılacak yer” anlamına gelir.

Tasavvufun Temel Kabulü: Hiçbir şey yoktu. O vardı. O'nun dışındaki her şey yok olacaktır. O kalacaktır.

Kâinatın Yaratılış Sebebi: Birinci sebep: "Küntü kenzen mahfiyen” (Âyet-i Kerime): "Ben bir gizli hazine idim, bilinmekliği diledim, âlemleri yarattım. "

İkinci sebep: "Levlâke levlak lema halaktu'l-eflak."

"(Ey Muhammed), sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım. "

Yaratıldı yer ile gök Muhammed dostluğuna 

Levlak ana delildir ansız bu gök yer olmadı

(Kainat,Hz. Muhammed (sav) dostluğuna yaratıldı.)

Ben bilmez idim gizli ayan hep imişsin

Canımda vü tenlerde nihan hep sen imişsin

Senden bu cihan içre bir nişan ister idim

Ahir bunu bildim ki cihan hep sen imişsin

* Tasavvufa göre insan, Allah'ın yeryüzündeki halifesidir.

* Cennete gitmenin asıl gayesi; Allah'ın cemalini tekrar görmektir.

Varlıkların aslı "Tek” tir. ( Vahdet-i Vücûd) Çoklukta teklik gizlidir.

Allah'a Ulaşmanın Yolu:

I. Şeriat 

II. Tarikat

III. Marifet

IV. Hakikat

 

B. SEBK-İ HİNDİ

17. yüzyılda Hindistan'a seyahat eden İran şairlerinin açtıkları bir şiir çığırıdır. Bu çığırı 17. Ve 18. yüzyıllarda bazı Türk şairleri de benimsemişlerdir.

Sebk-i Hindî 17. yüzyılda Neşatî ve Naili, 18. yüzyılda Şeyh Galip ile Türk edebiyatında üstün meyvelerini vermiştir.

Nabi ve Nef’i de bu akımdan etkilenmişlerdir.

Bu Akımın Divan Şiirine Getirdiği Yenilikler ve Başlıklar:

* Söz oyunları yerine anlam derinlikleri ve anlam oyunları koymak.

*Açık ve düz söyleyişleri bırakıp mecazlarla müphem ve güç anlaşılır bir şiir yolu tutturmak

*İşitilmemiş ve geniş hayallere dayanan yeni mecazlar bulmak.

*Her mısrada üstün bir iç musiki, söz ahengi sağlamak.

*19. sonlarında Fransa'da görülen ve Ahmet Haşim tarafından temsil edilen sembolizm akımı, bu akımı andırmaktadır.

 

C. MAHALLİLEŞME AKIMI

Divan şiirinde, İstanbul'un fethinden sonra gittikçe koyulaşan bir akımdır. Şiirde İstanbul şivesine ve İstanbul tabiatına yaklaşmak amacı güden bu akım ilk önce Bâki'de görülmüş, 18. yüzyılda en güçlü örneklerini Nedim'le verdikten sonra 19. yüzyılda Enderunlu Vasıf, bu akımı genişletmiştir.

Mahallileşme (Yerlileşme), şuurlu ve düzenli bir akım değildir. Yüzyıllar geçip şairlerimiz İstanbul'a ısındıkça bu, kendiliğinden oluşmuştur.

Mahallileşme, gittikçe daha güzel ve daha canlı bir İstanbul diline yaklaşan sadelik isteği ile birlikte görülür. 18. yüzyılda bilhassa Nedim'den sonra İstanbul yaşayışından alınmış konu ve temalar çoğalır. İstanbul'un türlü semtleri, köşkleri,  eğlenceleri, aşkları, insan çehreleri yalnız mesnevilerde değil şarkı, gazel; hatta kaside nesiblerinde, en çok da şehrengizlerde görülmeye başlar.

Bu akımın en önemli özellikleri ise “atasözleri ve deyimlerden yararlanma, yerli olana ağırlık verme, sade bir dil kullanma, İstanbul şivesine yaklaşma” olarak özetlenebilir.

Kaynak: Kenan UĞUR, Liseler İçin Edebiyat Notları

D. TÜRKİ-İ BASİT:
XV. yüzyılın ortalarına gelindiğinde dilimizde yabancı unsurlar giderek çoğalmaya başladı.
Bunun üzerine dilde “Türki-i Basit” adı verilen bir sadeleşme hareketi başladı. Bu hareketin temsilcileri de şiirlerini divan edebiyatı nazım şekilleriyle yazmıştır. Ancak bu sanatçılar, Türkçe sözcüklerle ve aruz ölçüsüyle şiirler yazabileceğini göstermek istemişlerdir.
Bu hareketin 15. yüzyıldaki temsilcisi Aydınlı Visalî, 16. yüzyıldaki temsilcileri ise Tatavlalı Mahremî ve Edirneli Nazmi’dir.
Bu üç şairin şairlik yeteneklerinin güçlü olmayışı ve sonraki yüzyıllarda bu akımı destekleyecek güçlü şairlerin çıkmaması bu akımı ömürsüz kılmıştır.

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi