Kullanıcı Oyu: 5 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin
 

GELENEKSEL TÜRK HALK TİYATROSU

Geleneksel halk tiyatrosu, Orta Asya'da Şamanist kültür ortamında boy atmış, Anadolu'ya geldik­ten sonra ise yerel kültürlerin karşılıklı etkileşimi içinde gelişerek olgunlaşmıştır. Şamanlık ile seyirlik halk oyunları arasında çok sıkı bir ilişki vardır: Büyü törenlerinde Şaman, dans eder, ses ve çalgı gibi müzik yapar, yüz kaslarını kullanarak, karnından sesler çıkararak taklit ve dramatik öğeye başvurur ve şiir okurdu. Böylece tiyatro, dans ve türlü seyirlik oyunların kökeni, şamanda ve onun eyleminde top­lanmış oluyordu. Günümüzde Amerikalı tiyatro profesörü E. T. Kirby gibi kimi kuramcılar, tüm tiyatrola­rın kökeninin Şamanlık olduğunu ileri sürmektedirler.

Türkler Anadolu'ya yavaş yavaş özümsedikleri İslâmî öğelerle birlikte, eski geleneklerini de ge­tirmişlerdir. Burada yaşayan eski uygarlıkların (Firigya, Hitit, Lidya vb.), Türklerle çağdaş ve aynı top­raklarda komşu yaşayan uygarlıkların (Bizans, Ermeni vb.) Türk kültürünün gelişip olgunlaşmasında büyük etkileri olmuştur. Dış etkilere kapalı köy toplumu yoluyla eski uygarlıklardan gelme birçok tören­ler Türk köylüsünce günümüze kadar ulaştırılabilmiştir. Anadolu dansları, kukla ve seyirlik oyunlar bunlardandır.

Geleneksel Türk halk tiyatrosu iki koldan gelişmesini sürdürmüştür:

1. Seyirlik köy oyunları.

2. Halk tiyatrosu.

Seyirlik köy oyunları, kırsal bölgelerde, halk tiyatrosu (meddahlık, kukla, Karagöz, Orta oyunu, tu­luat tiyatrosu vb.) ise kent çevresinde (özellikle İstanbul'da) gelişmiştir.

Bunların ortak özelliği "seyirlik" oyun olmaları ve "gösteriye" dayanmalarıdır. Türk seyirlik oyunla­rının genel özellikleri şunlardır.

1. "Taklit" başlıca çatışma ve kişileştirme yöntemi olarak bu oyunların en önemli öğelerinden biri­dir. Taklit sözcüğü bu sanat geleneğinde hem "temsil" anlamını almıştır ("......... oyununun taklidi" onun temsil edilmesi, oynanması demektir.); hem de sanatçının Karagöz'le Orta oyununda Kastamonulu, Kayserili, Rumelili, Arnavut vb. türlü ağızlan, tipleri aynen canlandırması anlamında kullanılır.

2. Bu oyunlar arasında Karagöz, Orta oyunu, kukla, tuluat gibi sözlü ve söyleşmeli oyunların baş­lıca özelliği karşıtlıklardan yararlanılmasıdır. Metin And bu durumu şöyle açıklar:

Söyleşen iki kişi arasında bu karşıtlığın belirtilmesi en önemli öğelerden biriydi. Bunlarda "dişi ko­nuşan " diyebileceğimiz kişi, karşısındakine nükte yapmak fırsatını verir, lâfı, söyleşmeyi açar. Buna Tuluat tiyatrosunun ağzında "anahtar vermek" denir. Karagöz'de Hacivat, Orta oyununda Pişekâr, Hokkabazda Usta veya Pişekâr, Kukla ve Tuluat tiyatrosunda İhtiyar, Efendi bu türlü "dişi konuşan" kişilerdir. Bu türlü kişiliklere eski metinlerde "şirinkâr", "letâif endîş", "şetâret-pîşe" deniyor. Buna karşı­lık "erkek konuşan" diyebileceğimiz, cevap veren, lâf yetiştiren, Karagözde Karagöz, Orta oyununda Kavuklu, Hokkabazda Yardak veya Yardakçı, Kulda ve Tuluat oyununda İbiş veya Komik'tir. Bunların sesinin tonu bile karşısındakine göre daha kaim, erkekçe, gırtlaktan çıkar. Bunlara da "mukallit", "mudhik", "nekre" gibi adlar verilirdi.

3. Türk seyirlik oyunlarının önemli özelliklerinden biri de bunların dans, müzik, şarkı, şaklabanlık ve soytarılık gibi birçok sanatı bir araya getirmesidir. Tüm oyunlarda müziğe, dansa ve şarkıya bol bol yer verilir.

4. Seyirlik oyunların gevşek bir dokusu vardır ve birbiri içine geçmişlerdir. Karagöz oynatanın Meddahlık da yaptığı, orta oyununa çıktığı görülür. (Örneğin son dönem ünlü Karagözcülerinden Ha­yalî Küçük Ali meddahlık da yapmıştır.) Yine pek çok seyirlik oyun içinde başka seyirlik oyunlara yer verilir: Karagöz perdesinde küçük bir Karagöz perdesi daha kurulup oynatılabilir, cambaz, orta oyunu gösterilebilir. Orta oyununda ise hokkabazlık yapılıp, Karagöz oynatılabilir.

5. Seyirlik oyunların önceden hazırlanmış, yazıya geçirilmiş belli metinleri yoktur. Sanatçı, gele­neksel kalıpların dışında oyunu doğaçlamadan yönlendirir.

6. Bu oyunlar birçok yönüyle "göstermeci tiyatro" özelliği taşırlar. Ayrıca oyunlar "açık biçim" deni­lecek, aksiyona az önem veren, eklemli, organik bütünlüğü olmayan, kısa bölümlerden oluşur.

Geleneksel Türk halk tiyatrosu, toplumun yaşam koşullarına, kültür düzeyine ve içinde geliştiği çağların koşullarına sıkı sıkıya bağlıdır. Çok eski geleneklerin devamı olan seyirlik köy oyunları, köy ortamının üretim ve tüketim ilişkileri ile iç içedir. Meddahlık, Orta oyunu, Karagöz, Hokkabazlık, Çengi, Köçek, Curcunabaz, Tuluat tiyatrosu, kökleri daha eskilere gitmekle birlikte Osmanlı Devletinin kent ortamında gelişmişlerdir. Toplumsal yaşamın değişmesi, "Batı kültür ortamına" yönelme gibi nedenler­le etkinlikleri git gide zayıflayarak yok olma sürecine girmişlerdir.

Bugün için geleneksel Türk halk tiyatrosu önemli bir kültür hazinesi olmanın yanında modern Türk tiyatrosuna kaynaklık etme yönünden de çok önemlidir. XIX. yüz yılın ikinci yarısından sonra geleneğin tümüyle dışında Batı yolunda bir tiyatro oluşturulma çabaları görülmüşse de bunlar basit birer "taklit" olmadan öteye gidememiştir. Oysa geleneksel tiyatroya dayanan (Şinasi'nin "Şair Evlenmesi", Teodor Kasab'ın "İşkilli Memo", Ferâizcizâde Mehmet Şakir'in "Evham' vb.) oyunlar, ulusal Türk tiyatrosunun kurulmasında önemli katkı sağlayabilirdi. Bu konuda Türk aydınlarının ilk dikkatini çeken Macar Türkoloğu Ignacz Kunos olmuştur. I. Kunos ulusal Türk tiyatrosunun Karagöz ve Orta oyunundan do­ğacağı görüşünü ileri sürmüştür:

Bu oyunların her biri avamın komedisi sayılarak halk arasındaki türlü türlü âdetleri, şiveleri, arala­rında yaşayan adamların fikirlerini, düşünüşlerini bir bir gösterir. Türklerin tiyatro edebiyatı zaten yok­tur. Yerinde âyîne-i devrânın ne suret gösterdiğini yalnız Karagözle Orta oyunu irâde ederdi. Asıl tiyat­ro oyunları, Garp tiyatrosunun tesiri altında teşekkül edip yeni Türk edebiyatında bir yer bulmuştur. Teessüf edilecek ancak odur ki Türklerin ilk müellifleri, Karagöz'le Orta oyununu nazar-i dikkate alma­yıp büsbütün alafranga tiyatro piyesleri neşretmeye çalışıyorlar. Yalnız merhum Şinasi Efendi "Bir Şairin Evlenmesi" unvanlı bir komedisinde, millî bir oyunun nasıl olacağını büyük vukuf ile gösterdi. (...) Şinasi Efendinin piyesinde halkın türlü tiplerinin meydana çıktığını görüyoruz. Şinasi'nin bu piye­sinde halkın dili söylendi, halk tâbirleri işitildi, ahali âdetleri görüldü. Ya İstanbul ya Harput veya kapı­kulu şivesi üzere...

Ulusal Türk tiyatrosunun oluşturulmasında, geleneksel oyunların aynen sürdürülmesi ya da kötü bir kopyasının yaşatılmaya çalışılması söz konusu olamaz. Onların özelliklerinden yararlanıp Batılı anlamda eser yaratmak temel alınmalıdır. Özellikle Orta oyununun "Göstermeci" yönünden yararlana­rak Batıda Brecht, Beckett, Lonesco vb. yazarların Doğu ve Batı geleneklerinden yararlanarak kur­dukları "epik tiyatro, total tiyatro, uyumsuz tiyatro vb." çağdaş tiyatro akımlarına benzer çalışmalar yapmak için geleneksel tiyatromuz önümüzde durmaktadır.

Suat BATUR Açıklamalı-Örnekli Türk Halk Edebiyatı

İLGİLİ İÇERİK

KARAGÖZ VE HACİVAT HAKKINDA BİLGİ

KARAGÖZ KİMDİR?

KARAGÖZ OYUN ÖRNEĞİ

KARAGÖZ İLE HACIVAT METİN ÖRNEKLERİ

KARAGÖZDEKİ TİPLERİN ÖZELLİKLERİ

EVLİYA ÇELEBİ-KARAGÖZ VE HACIVAT METİN İNCELEMESİ


GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU-2

  1. Geleneksel Türk tiyatrosu birbirinden bazı farklılıklar gösterse de iki gelenek günümüze kadar yaşayabilmiştir. Bunlardan biri Köylü Tiyatrosu geleneği, İkincisi ise Halk Tiyatrosu geleneğidir.
  2. Türk köylüsünün eski bolluk, kut törenleri ve çeşitli canlıların taklitleriyle birlikte olan seyirlik oyunları zamanla değişikliklere uğramasına karşın, günümüze kadar yaşayabilmiştir. Köylümüz zamanla geleneksel oyunlarına kendi toplumsal yaşantısını katmış olmakla birlikte, bu gelenek Türkiye’de öteki ülkelere göre bozulmamış ve süreklilik göstermiştir. Halk Tiyatrosu ise, değişik bir çevrenin malıdır. Kentlerde oluşmuş bir tiyatrodur. Türkiye’nin başka yerlerinde de görülmekle birlikte Karagöz, Orta Oyunu, Meddah gibi geleneksel halk tiyatrosu türleri İstanbul’un malı olmuştur.

TÜRK SEYİRLİK OYUNLARINDA BİRTAKIM ORTAK NOKTALAR GÖRÜLMEKTEDİR

  1. Geleneksel Türk tiyatrosunda taklit en önemli yeri tutmaktadır.
  2. Çeşitli ağızların, dillerin, deyişlerin, kusurlu kişilerin, mesleklerin taklitleri yapılırdı.
  3. Sözlü ve karşılıklı söyleşmek oyunlarda karşıtlıklardan yararlanılırdı. Bunlarda, “dişi konuşan” diyebileceğimiz kişi, karşısındakine nükte yapmak fırsatı verir, lafı (söyleşmeyi) açar. Buna Tuluat tiyatrosunda “anahtar vermek” denilir. Karagöz’de Hacivat; Orta Oyunu’nda Pişekâr; Kukla ve Tuluat tiyatrosunda İhtiyar Efendi bu türlü dişi konuşan kişilerdir. Buna karşılık “erkek konuşan” diyebileceğimiz, cevap veren, laf yetiştiren, Karagöz’de Karagöz; Orta Oyunu’nda Kavuklu; Hokkabaz’da Yardak veya Yardakçı; Kukla ve Tuluat oyununda İbiş ve Komik’tir.
  4. Bu oyunlarda, dans, müzik, şarkı, şaklabanlık ve soytarılık iç içedir.
  5. Eski seyirlik oyunlar, birbirinin içine geçmiştir. Karagöz oynatanın, meddahlık, hokkabazlık yaptığı; Orta Oyunu’nda Karagöz oynatıldığı, hokkabazlık yapıldığı çok sık görülür.
  6. En önemli özelliklerden biri de yazılı bir metne dayanmaması, doğaçlama oynanması ve sahneli, örgütlenmiş tiyatro gibi oyun yerlerinin bulunmamasıdır.
  7. Orta Oyunu’nun 19. yy.da sahnede oynanması denenmiş, bu arada Batı tiyatrosunun Türk kültürüne girmesiyle Orta Oyunu’nu Batı örneği tiyatroya uyarlamak için denemeler yapılmış bunlar sonucunda Tuluat Tiyatrosu ortaya çıkmıştır.
  8. Karşılıklı söyleşmek oyunlar gerçekliğe, özdeşleşmeye dayanmaz, kişileştirmeye başvurulur. Göstermeci tiyatro özelliği taşır.

 

GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU İÇERİSİNDE YER ALAN HALK TİYATROSU VE KÖYLÜ TİYATROSU BAZI YÖNLERİYLE ORTAK OLMALARINA RAĞMEN BİRBİRİNDEN AYRILDIĞI NOKTALAR ÇOĞUNLUKTADIR

  1. Köylü Tiyatrosu profesyonel bir etkinlik değildir. Bu etkinliğe katılanlar para için yapmazlar. Ancak Halk Tiyatrosu geleneği tümüyle profesyonel bir uğraştır. Süreklilik gösterir. Ayrıca oyuncular bu sürekliliğin doğal bir sonucu olarak beceri kazanıp ustalaşırlar.
  2. Her iki gelenek de doğaçlamadır, yani metinsizdir. Ancak Köylü Tiyatrosu geleneği tarihi törensel kalıplaşmış etkinliklerden kaynağını aldığı için belli sözlerin belli koşukların aynen söylenmesini gerektirir. Oyunun çerçevesi de belirlenmiştir, uzatılıp kısaltılamaz, değiştirilemez. Ancak günümüzde bu kalıplaşmış nitelikleri unutulduğu ve önemsenmediği için yenilikler girmektedir. Halk Tiyatrosu geleneğinde ise, önceden belirlenmiş birtakım söyleşmeler, koşuklar, tekerlemeler olmakla birlikte, oyunlar açık biçimde olduklarından, bunlar oyun sırasınca oyuncuların denetimi altındadır. Geniş ölçüde doğaçlamaya yer verilir.
  3. Köylü Tiyatrosu geleneği daha ilkeldir. Olaylar dizisinin gelişimi yok gibidir. Çoğu kez, bir mantık zincirlemesinden yoksundur. Halk Tiyatrosu geleneği ise tamamen beceriye dayanan sanatsallaşmış bir yapı gösterir.
  4. Batı tiyatrosu hayata girmeye başladığı zamandan bu yana (Tanzimat) Halk Tiyatrosu zayıflatılmış, bugün hemen tümüyle yok olmaya yüz tutmuştur.

 

İLGİLİ İÇERİK

KARAGÖZ VE HACİVAT HAKKINDA BİLGİ

KARAGÖZ KİMDİR?

KARAGÖZ OYUN ÖRNEĞİ

KARAGÖZ İLE HACIVAT METİN ÖRNEKLERİ

KARAGÖZDEKİ TİPLERİN ÖZELLİKLERİ

EVLİYA ÇELEBİ-KARAGÖZ VE HACIVAT METİN İNCELEMESİ


GELENEKSEL TÜRK TİYATROSU-3

Geleneksel Türk tiyatrosu, kökeni eski inanç ve geleneklere dayanan modern tiyatronun dışında kalan göstermelik türlere verilen addır. Bu başlık altında Karagöz, orta oyunu, kukla, meddah ve köy seyirlik oyunları yer alır. Bu türler klasik tiyatrodan çok farklıdır. Şarkı, dans ve söz oyunlarına dayanan geleneksel tiyatro, yazılı bir metne dayanmaz. Geleneksel tiyatroda güldürü öğesi ön plandadır. Bunun yanında ders verici ve eğitici özelliği de vardır. Genellikle sahnesiz oyunlardır. Bunlardan seyirlik köy oyunlarının kökeni tarih öncesi bolluk törenlerine ve ilkel inançlara kadar uzanır. Karagöz ve orta oyunu birbirine benzemekle birlikte sahneleniş yönüyle birbirinden ayrılır. Meddah, tek kişilik oyundur. Kukla geleneği ise çok eskiye dayanan bir türdür. Geleneksel seyirlik oyunlarının; halkın coşku ve duygularını bir arada dile getirmelerine olanak tanıması, bireyleri bir araya getirmesi, aralarındaki bağları çoğaltma ve yakınlaştırması gibi birçok özelliği vardır. Bunun yanında modern tiyatromuza kaynaklık da eder.


Karagöz: Deriden yapılmış kahramanların renkli figürlerinin, ardından aydınlatılmış bir perdeye yansıtılması esasına dayanan halk tiyatrosuna denir. Bir diğer adı ise “gölge oyunu” dur. Karagöz oyunu hayali, hayalbaz veya Karagözcü denilen bir kişi tarafından oynatılan bir gölge oyunudur. Karagöz’ün piri ve yaratıcısı Şeyh Küşteri sayılır. Gölge oyununun iki kahramanı Karagöz ile Hacivat öyle sevilmiştir ki halk, onları yaşamış kişiler olarak görmek istemiş, bazı söylentilerle onların yaşadıklarını ileri sürmüşlerdir.

Karagöz’ün Bölümleri

1.    Mukaddime
İlk olarak müzikle boş perdede gösterimlik denilen, limon ağacı, çalgıcılar, denizkızı gibi çoğu kez konuyla ilgisiz görüntüler olur. Daha sonra tefin ritmine uygun bir biçimde perdenin solundan Hacivat gelir, bir semai okur. Semai bitince Hacivat “Off, Hay Hak!” diyerek perde gazeline başlar. Perde gazelinde; Karagöz, oyununun bir öğrenme yeri olduğunu, gazelin tasavvufi felsefi anlamını ve kurucusunun Şeyh Küşteri olduğunu belirtir.
Hacivat tüm bunlardan sonra bir beyit okuyup kendine kafa dengi bir arkadaş aradığını söyler ve arkadaşın özelliklerini saymaya başlar. Konuşmasını °Bu gece işimizi Mevlam rast getire! Yâr bana bir eğlence, aman bana bir eğlence!” diyerek bitirir.

2.    Muhavere
Bu bölüm Karagöz ve Hacivat arasında geçer. İki kişiden fazla kişinin de bu bölümde yer aldığı görülmüştür.

3.    Fasıl
Fasıl, oyunun kendisidir. Bu bölümde Hacivat ve Karagöz’den başka olay kişileri de bu bölümde görülür, oyuna katılırlar.

4.    Bitiş

Karagöz oyunun bittiğini haber verir, kusurlar için özür diler, gelecek oyun duyurulur. Karagözle Hacivat oyun sırasında kılık değiştirmişlerse eski kılıklarında dönerler sahneye. Aralarında kısa bir söyleşme geçer bu söyleşme sırasında oyundan çıkarılacak ders de belirtilir. Daha sonra oyunda yapılan hatalardan dolayı özür dilenerek oyun bitirilir.
Oyunun asıl kahramanları Karagöz ve Hacivat’tır. Bunların dışında Osmanlı İmparatorluğu içinde yer alan her kesimden insan (Arnavut, Laz, Rum vb.) bulunur. Karagöz adı gibi karagöz olup dışa dönük bir tiptir. İçi dışı bir, olduğundan farklı gözükmeyen, halkın sağduyusunu ve törelerini yansıtan biridir.
Hacivat Karagöze göre tam ters özelliklere sahiptir. Hacivat yarı aydın, Osmanlıca konuşmaya özenen, saman altından su yürüten, kurnaz, çıkarını düşünen bir Osmanlı tipidir. Herkesin huyuna suyuna giderek işini yürüten, içten pazarlıklı, ölçülü, her kalıba girebilen, çıkarı için olan biteni görmezlikten gelebilen bir tiptir. Biraz “mürekkep yaladığı” için yarım yamalak da olsa biraz şundan biraz bundan haberi olan bir yarı aydın tipidir. Görgü kurallarına uyar ama samimi değildir. Karagöz’ü işinde çalıştırmayı çok sever zengin olduğu gibi güzel bir hayata sahiptir.
Karagöz oyununda Osmanlı İmparatorluğu içinde yer alan her kesimden insan; Çelebi, Zenne, Acem, Yahudi, Muhacir... gibi tipler yer alır.


 
ORTA OYUNU

Orta oyunu, çevresi izleyicilerle çevrili bir alan içinde oynanan, yazılı metne dayanmayan, içinde müzik, dans ve şarkı da bulunan doğaçlama bir oyundur. Orta oyunu, han ya da kahvehane gibi kapalı yerlerde de oynanmakla birlikte, genel olarak açık yerlerde ortada oynanan bir oyundur. Oyunun oynandığı yuvarlak ya da oval alana palanga denir. Oyunun dekoru; yenidünya denilen bezsiz bir paravandan ve dükkân denilen iki katlı bir kafesten oluşur. Yenidünya ev olarak dükkân da iş yeri olarak kullanılır. Dükkânda bir tezgâh, birkaç hasır iskemle bulunur. Orta oyununun kişileri ve fasılları Karagöz oyunuyla büyük oranda benzerlik gösterir. Oyunun en önemli iki kişisi Kavuklu ile Pişekâr’dır. Kavuklu, Karagöz oyunundaki Karagözün karşılığı, Pişekâr da Hacivat’ın karşılığıdır. Orta oyununda da gülmece öğesi, Karagöz oyunundaki gibi yanlış anlamalara, nüktelere ve gülünç hareketlere dayanır. Oyunda çeşitli mesleklerden, yörelerden, uluslardan insanların mesleki ve yöresel özellikleri, ağızları taklit edilir. Bunlar arasında Arap, Acem, Kastamonulu, Frenk, Laz, Yahudi vb. sayılabilir. Orta oyununda kadın rolünü oynayan kadın kılığına girmiş erkeğe Zenne denir. Kavuklu Hamdi ile Pişekâr Küçük İsmail Efendi, orta oyununun önemli ustaları sayılır

Orta Oyununun Bölümleri

1.    Mukaddime (Giriş): Zurnacı, Pişekâr havası çalar. Pişekâr çıkar ve izleyiciyi selamladıktan sonra zurnacıyla konuşur. Bu konuşmada, oynanacak oyunun adı bildirilir. Daha sonra zurnacı Kavuklu havasını çalar. Kavuklu ile Kavuklu arkası oyun alanına girer. Kavuklu ile Kavuklu arkası arasında kısa bir konuşma geçer. Sonra bu kişiler birden Pişekâr’ı görüp korkarlar ve korkudan birbirlerinin üstüne düşerler. Bazı oyunlarda zenne takımı ve Çelebi’nin daha önce çıkıp Pişekâr’la konuştukları bir sahne de vardır.

2.    Muhavere (Söyleşme): Bu bölüm Kavuklu ile Pişekâr’ın birbirleriyle tanıdık çıktıkları tanışma konuşmasıyla başlar. Kavuklu ile Pişekâr’ın birbirinin sözlerini ters anlamaları bir gülmece oluşturur ki buna arzbâr denir. Arzbârdan sonra tekerleme başlar. Tekerlemede Kavuklu, başından geçen olağan dışı bir olayı Pişekâr’a anlatır. Pişekâr da bunu gerçekmiş gibi dinler, sonunda bunun düş olduğu anlaşılır.

3.    Fasıl (Oyun): Oyunun asıl bölümü, belli bir olayın canlandırıldığı fasıl bölümüdür. Orta oyunu fasılları genellikle iki paralel olay dizisinde gelişir. Dükkân dekorunda gelişen olaylarda genellikle Kavuklu bir iş arar. Pişekâr’ın ona iş bulmasıyla olaylar gelişir. Dükkâna gelip giden çeşitli müşterilerle ilgili oyunlar da vardır. İkinci olaylar dizisi yeni dünya denilen ev dekorunda geçer. Zenne takımının, Pişekâr aracılığıyla ev araması ve bir eve yerleşmesi biçiminde olaylar gelişir.


4. Bitiş: Oyunun son bölümüdür. Pişekâr, izleyicilerden özür dileyerek gelecek oyunun adını ve yerini bildirir. Oyunu kapatır. Orta oyunu tiplerinin, özellikle Pişekâr ile Kavuklunun hareketleri, belli bir toplumsal yaşayışa oturtulmuş, töresel ve siyasal gelişimlerin birer soyutlamasıdır.

İLGİLİ İÇERİK

KARAGÖZ VE HACİVAT HAKKINDA BİLGİ

KARAGÖZ KİMDİR?

KARAGÖZ OYUN ÖRNEĞİ

KARAGÖZ İLE HACIVAT METİN ÖRNEKLERİ

KARAGÖZDEKİ TİPLERİN ÖZELLİKLERİ

EVLİYA ÇELEBİ-KARAGÖZ VE HACIVAT METİN İNCELEMESİ