TÜRKÜ VE TÜRKÜ ÖRNEKLERİ
Sözlü manzum halk verimlerinin önemli bir kolu da türkü'lerdir. Anadolu ve Asya. şivelerinde türkü yerine "yır" veya "cır" kelimesi kullanılmıştır. "Yırlamak veya ırlamak" kelimeleri, "türkü söylemek, ezgi mırıldanmak" anlamına birçok ağız ve şivelerde kullanılagelmiştir.
Türkü, olağanüstü, tabiat dışı vaka ve kişilere yer vermez, daha çok ferdî ve sosyal hâdiselere dayanır. Bir olayı hikâye etmekten ziyade, hâdise karşısındaki içli duyguları tepkileri dile getirir. Büyük tarihî vakalardan değil de çevreyi ilgilendiren olaylardan çıkar. Bunlar, türküyü, destandan ayıran özelliklerdir.
Türk folklorunun çok ilgi çekici verimleri olan türkü'nün benzerlerine işlenmiş veya ham olarak başka milletlerde de rastlayabiliriz. Goethe, Alman halk türkülerini toplayıp işlemiştir. Norveç tabiatının ve halk duygularının anlatımı olan türküler İbsen'in "Peer-Gynt" piyesini süslemektedir. Bizim türküler, ne yazık, henüz olduğu halde durmaktadır. "Güzel sanat' eserlerinin zengin malzemesi olmak değeri taşıyan türkülerimizin kendi öz beste ve güfteleriyle korunması kültür varlığımızı zenginleştirecektir.
Türkü, bir folklor verimi, yani halkın ortaklaşa eseridir. Bu yüzden şairi belli olan parçalara türkü denemez. Zaten aslında bir şairin olduğu bilinen türküler bile memlekete yayılarak, yeni mısra ve ezgilerle değişip genişlemişlerdir. Nitekim aslı Karacaoğlan'a ve başka ünlü halk şairlerimize giden birçok türküler, yurdun her yanında başka başka güfteler ve bestelerle söylenmektedir.
Türkülerimizin çoğu, aşk, üzüntü, ölüm, hasret ve gurbet üstüne söylenmiştir. Muradına ermemiş sevgililerin acıları, kocası gurbete çıkmış da bir daha dönmemiş kadınların dert ve hasretleri, ölen bir sevgiliye, akrabaya, dosta yakılan ağıtlar başlıca türkülerin temalarıdır. Çünkü acıklı ve dokunaklı olmaları da türkülerimizin bir başka özelliğidir. Bir eğlenceyi anlatmak için türkü söylendiği nadirdir. "Türkü yakmak" deyimi de zaten bunu gösterir.
Türküler, yalnız kişilere değil topluma da keder ve ıztırap veren olaylar üstüne yakılır. Ancak bu olay, destandaki gibi milleti sarsan tarihî nitelik taşımaz. ( Bu nitelikte asker türküleri, bir tarihî bozgun dolayısıyla yakılmış türküler de var olmakla birlikte bunlar nadirdir.) Türkülerin esas konuları, küçük çevrelerde olup biten ferdî, sosyal çatışmalar, tabiî âfetlerdir. Ve özellikle aşklar, hasretler, ölümlerdir.
Deprem, su baskını gibi âfetler, aşiret kavgaları, eşkıya baskınları, göçler, askere "gidip de dönmeyişler, bir delikanlının vurulması, bir kızın sevdiğinden başkasına verilmesi vs. gibi...
Bölge ve çevrelerin bu olaylar karşısındaki tepkilerini, duygu ve düşüncelerini ifade eden türkülere, halkımızın bir çeşit sosyal romanı gözüyle bakabiliriz. Çoğunda gurbet, hasret, sıla özlemi gibi temalar işlenen bu türküler, koyu içli ve insanî deyişleri ile duygu derinliği taşırlar.
İlerde Türk ruhunu sezecek olan sanatçılar, bu türküleri eşsiz malzeme gibi kullanacaklardır. Bunlar, halkımızın, henüz kendisini iyi kavramamış olan sanatkârlarına bir çeşit serzenişleri ve sızlanışlarıdır. Halktan sanatkâra çok zengin sosyal-itiraflar; açılışlar, kendi dert ve üzüntülerini anlatma çağrılarıdır.
Türküler, ezgi (beste) ile söylenir. Yurdun çeşitli yerlerinde aynı türkünün değişik makam ve ezgileri görülebilir.
Nazım şekli bakımından türküleri belirli bir tip halinde göstermek zordur. Halk, besteli ve acıklı olan her yır'a türkü adını vermektedir. Eski aydınlar, bütün halk şiirlerine "türkü" deyip çıkmışlardır. Bazen koşmalar, varsağılar ve destan şeklindeki şiirler de "türkü" diye anılmıştır. Nedim kendi yazdığı güzel bir koşmaya Türkü başlığı koymuştur.
Bu en çok görülen şekli ile türküler, üç mısralık bentler ve onlara ekli iki mısralık kavuştuklardan, meydana geliyor. Bent mısraları kendi aralarında; kavuştak mısraları ise yine kendi aralarında kafiyeleniyor. Kavuştaklar bazan her bendin sonunda değişiyor, bazen da nakarat halinde oluyorlar. Bazı kavuştaklar ise tek mısradan ibaret bulunuyor,
Türkülerde çok sade, dokunaklı bir anlatım bulunur. Mısraların birkaçı çok kuvvetli, ötekiler zayıf ve doldurma olabilir.
Çoğu türküler, halkımızın sevdiği (yedili, sekizli, onbirli) hece kalıplan ile söylenmiştir. Ancak, aruz vezniyle yazılmış sahibi belli türküler de vardır. Bu besteli şiirler divân, selis, kalenden, satranç gibi özel isimlerle anılırlar.
Türküler, yayıldıkça zenginleşen -halk verimleri oldukları için, bunlardaki bent sayısı bazen yüzleri bulur. Titiz bir sanatçı elinden geçmedikleri için dağınık ve düzensizdirler.
Türkü Örnekleri
EĞİN TÜRKÜSÜ
Yeşil kurbağalar öter göllerde
Kırıldı kanadım kaldım çöllerde
Anasız babasız gurbet ellerde
Ya ben ağlamayın kimler ağlasın
Şu mahzun gönlümü kimler eğlesin
Eğin'in etrafı dağdır meşedir
İçinde oturan beydir paşadır
Yüz elli mahalle beşyüz köşedir
Tez gel ağam tez gel olma yalancı
Benim ahım eder seni dilenci
Sabahtan kalktım ki güneş parlıyor
Ağam atın terkisini bağlıyor
Yüzüne baktım ki ağam ağlıyor
Tez gel ağam tez gel eğlenmeyesin
Elde güzel çoktur evlenmeyesin
Eğin viran olmuş, baykuşlar Öter
Bastığın yerlerde dikenler biter
Ben çevrini çektim el almış yatar
Gel ağam, gel ağam gel de yine git
Akan gözyaşımı sil de yine git.
KIZILIRMAK TÜRKÜSÜ
Altı kardeş idik bindirdik ata
Hürü'yü yolladık üç köyden öte
Kızılırmağa varınca oldu bir hata
Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi
Evde kaynanası evi bezedir
Yolda kaynatası yolu gözedir
Gelinsiz haneyi kime bezedir
Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi
Atlılar da Kapaltı'nı dolaşır
Yengeler de kuzu gibi meleşir
Kara heber güveyiye ulaşır
Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi
Köprüye varınca köprü yıkıldı
Üç yüz atlı birden suya döküldü
Nice yiğitlerin beli büküldü
Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi
Tüfek getirin de şu kartalı vuralım
Dalgıç getirin de allı gelini bulalım
Biz gelinsiz nasıl köye varalım
Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi
Elinin kınası soldu mu ola
Gözünün sürmesi soldu mu ola
Evde kaynatası duydu mu ola
Nettin Kızılırmak allı gelini
Gelini gelini benim yarimi
Kızılırmak parça parça olaydın
Her bir parçan bir yerlerde kalaydın
Sen de benim gibi yarsız kalaydın
Nettin Kızılırmak allı gelini
Dalga vurdu göremedim boyunu
HAPİSHANE TÜRKÜSÜ
Açşam olur hapishane kitlenir
Kimi kâğıt oynar, kimi bitlenir
Kiminin temyizden evrakı gelir
Düştüm bir ormana yol belli değil
Yatarım yatarım gün belli değil
Hapishane içinde üç azap incir
Kollarım kelepçe boynumda zincir
Zincir sallandıkça her yanım sancır
Düştüm bir ormana yol belli değil
Yatarım yatarım gün belli değil
AHMET KABAKLI, TÜRK EDEBİYATI
DENİZİN DİBİNDE HATÇEM
Yöre: Burdur Kaynak: Seyfettin Türkol
Denizin Dibinde Haçcem Demirden Evler
Ak Gerdanın Altında Da Çiftedir Benler
O Gınalı Barmaklar Da O Beyaz Eller
Yolcuyu Yolundan Eyleyen Dilber
Ovalara Duman İnmiş Göremedin Mi
A Gız Gendi Saçını Öremedin Mi
Dalga Dalga Dalga Dalga Dalgalanıyor
Haçceyi Görenler Aman Sevdalanıyor
Arvalı'nın Önünde De Pınarlar Harlar
Haçcem Çıkmış Pencereye Ay Gibi Parlar
Ben Haçceyi Yitirdim De Dumanlı Dağlar
Gözlerimin Pınarları Durmadan Çağlar
Alçaklara Garlar Yağmış Yükseklere Buz
Gel Seninle Gezelim İnce Belli Gız
Onu Onu Onu Onu Onun Onuna
Ben De Yandım Haçcenin Mor Fistanına
Yüce Dağ Başında Haçcem Ekin Ekilmez
Yağmur Yağmayınca (Aman) Kökü Sökülmez
Ellerin Köyünde Haçcem Gahır Çekilmez
Doldur Ağuları İçelim Haçcem
Alçaklara Garlar Yağmış Yükseklere Buz
Gel Seninle Gezelim İnce Belli Gız
Onu Onu Onu Onu Onun Onuna
Ben De Yandım Haçcenin Mor Fistanına
ÇIRPINIP DA ŞANOVA'YA
(ACEM KIZI)
Yöresi: Kırşehir Kaynak. Çekiç Ali
çırpınıp da şan ovaya çıkınca
eğlen şan ovada gal acem gızı.
uğrun uğrun gaş altından bakınca
can telef ediyor gül acem gızı.
seni seven oğlan neylesin malı,
yumdukça gözünden döker mercanı.
burun fındık ağzı gahve fincanı,
şeker mi, şerbet mi bal acem gızı.
BEN KENDİMİ GÜLÜN
Yöre: Kütahya Kaynak: Ahmet Hisarlı
Ben Kendimi Gülün Dibinde Buldum
Guru Guru Sevdayımış Sarardım Soldum
Sevda Bir Düşmüş Kendime Yordum
Ay Karanlık Aman Gece Vurdular Beni Ey
Yarin Çevresine Sardılar Beni Ey
Değirmen Deresi Bölük Kadınım Bölüktür
İçerde Ciğerim Delik Kadınım Deliktir
Dünya Dedikleri Bir Gölgeliktir
Ay Karanlık Aman Gece Vurdular Beni Ey
Yarin Çevresine Sardılar Beni Ey
BÜLBÜLÜM ALTIN KAFESTE
Yöre: Rumeli Kaynak: Ali Şevket Öndesev
Bülbülüm Altın Kafeste
Öter Aheste Aheste
Ötme Bülbül Yarim Hasta
Ah Neyleyim Şu Gönlüme
Hasret Kaldım Sevdiğime
Ben Sana Dayanamam Yarim
Ben Sana Aldanamam
Ben Sana Aldanamam Yarim
Yarim Ben Sana Dayanamam
Bülbülleri Har Ağlatır
Âşıkları Yar Ağlatır
Ben Feleğe Neylemişim
Beni Her Bahar Ağlatır
Ben Sana Dayanamam Yarim
Ben Sana Aldanamam
Ben Sana Aldanamam Yarim
Yarim Ben Sana Dayanamam
CEVİZİN YAPRAĞI
Yöresi: Dinar Kaynak: Cafer Arıkan
Cevizin Yaprağı Dal Arasında,
Güzeli Severler Bağ Arasında.
Üç Beş Güzel Bir Araya Gelmişler,
Benim Sevdiceğim Yok Arasında.
Evlerinin Önü Zerdali Dalı,
Pencereden Gördüm Kınalı Eli. (O Nazlı Yâri)
Benim Sevdiceğim Tomurcuk Güldü,
Sensiz Lokmaları Yiyemez Oldum.
Sensiz Odalara Giremez Oldum.
Evlerinin Önü Bahçelik Bağlık,
Ne Güzel İşlemiş Eline Sağlık.
Yar Bana Yollamış Bir Beyaz Yağlık,
Boynuna Dolasın Oynasın Diye.
ÇARŞAMBA’YI SEL ALDI
Yöre: Çarşamba Kaynak: Nejat Buhara
Çarşamba'yı sel aldı
Bir yar sevelim el aldı
Keşke sevmez olaydım
Elim koynunda kaldı
Oy neyimiş neyimiş
Kaderim böyle imiş
Gizli sevda çekmesi
Ateşten gömleğ imiş
Çarşamba yollarında
Kelepçe kollarında
Allah canımı alsın
O yarin kollarında
Beş heceli türküler
ELİNDE ŞİŞE
Elinde (de)şişe
Kınla (da) düşe Sevdiğim
Ayşa Gel beri beri
Elinde (de) deri
Yerleri (de) sürü
Sevdiğim Hürü
Gel beri beri
Elinde (de) basma
Duvara (da) asma
Sevdiğim Esma
Gel beri beri
GİYDİĞİM ALDIR
Giydiğim aldır
Al dudak baldır
Ne güzel haldır
Giydiğim mordur
Kolları dardır
Keyfimiz vardır
Akşam olanda
Akşam olanda
Bade dolanda
Bağlantı
Giydiğim san
Sen kimin yâri
Ağlatma bari
Bağlantı
Giydiğim atlas
İğneler batmaz
Yar bensiz yatmaz
Bağlantı
EKTİĞİM YONCA
Ektiğim yonca
Biçtiğim yonca
Sevdiğim gonca
Ektiğim darı
Biçtiğim darı
Sevdiğim sarı
Bağlantı
Oy lele lele
Elin elime
Kolun boynuma
Yar havalanmış
Gelmez yanıma
Bağlantı
Ektiğim arpa
Biçtiğim arpa
Sevdiğim körpe
Yedi heceli türküler
ELİ ELEKLİ GELİN
Eli elekli gelin
Basma yelekli gelin palazım palazım
Selâm verdim almadı
Katı yürekli gelin güzelim
Entarisi toz pembe
Yadigârın var bende
Hiç sözünde durmazsın
İnsaf yok mu hiç sende
Tepside üzüme bak
Biraz da gözüme bak palazım
Eller ne derse desin
Sen benim sözüme bak güzelim
CAN MARAL CAN
Can maral can
Vay le le le
Can maral can
Vay le le le
Evleri yakın yârim
Çık sallan bakım yârim
Uzun boyun(a) göz değer
Hamayıl takın yârim
Can maral can
Vay le le le
Can maral can
Vay le le le
Gidene bak gidene
Boyu benzer fidana
Fidanda bir gül bitmiş
Koklatmaz her gelene
BÎR AY DOĞAR PASİN’DEN
Bir ay doğar Pasin’den emmimin kızı / hopbala kızı
Ay bulut arasından ben n’edem oy
Öyle bir yar sevmişem emmimin kızı / hopbala kızı
Katmer gülün hasından ben nedem oy
Bir ay doğar kenarsız emmimin kızı / hopbala kızı
Yar vefasız ben arsız ben nedem oy
Böylece ah çekerim emmimin kızı / hopbala kızı
Halin kime yanarsız ben n’edem oy
Sekiz Heceli Türküler
BÜLBÜLÜN KANADİ SARI
Bülbülün kanadı sarı
Ben ağlarım zarı zarı
Elimden aldılar yâri
Garip bülbül ötme bülbül
Benim derdim bana yeter
Bir dahi sen katma bülbül
Bülbülün kanadı beyaz
Gece yazar gündüz ohur
Al kalemi derdimi yaz
Bağlantı
Bülbülün kanadı buhur
Gece bulut gündüz ayaz
Yolcu isen ola uğur
Bağlantı
Onbir Heceli Türküler
BAĞDAT ELLERİNDEN GELEN TURNALAR
Bağdat ellerinden gelen turnalar
Turnalar ne haber yardan ne haber
Şimdi benim yârim gözün sürmeler
Turnalar ne haber yardan ne haber
Esip esip karlı dağlar aşarsın
Kılavuzun yok mu neden şaşarsın
Bir yazdan bir güzden derdim deşersin
Turnalar ne haber yardan ne haber
Katar katar gökyüzünde dönersin
Akşama mı kaldın neden eversin
Doğru söyle sen Mevlâ’yı seversin
Turnalar ne haber yardan ne haber
Yârini öldürmüş eli kan mola
Ak gerdan üstünde çifte ben mola
Doğru söylen benim yârim sağ mola
Turnalar ne haber yardan ne haber
(evmek : acele etmek)
AFYON’UN ORTASINDA KALESİ
Afyon’un aman aman ortasında kalesi de var kalesi aman
Üzerinde aman vardır kızlar kulesi de var kulesi
Zümrüt gibi aman aman yeşillenmiş ovası da var ovası aman
Ay karanlık aman gece vurdular beni de vay beni
Yârin yazmasına sardılar beni de ah beni
Kalecik’ten aman aman ayva gelir kar gelir de vay kar gelir aman
Gümüş yüzük aman parmağına dar gelir de dar gelir
Ben de sandım aman aman meyhaneden efem yar gelir de vay yar gelir aman
Av karanlık aman görmedim aman yolumu da vay yolumu
Ah bilemedim aman cerrah kesti benim kolumu da vay kolumu
On Beş Heceli Türküler
8+7 duraklı türkülerdir.
MECLİSİNDE MAİL OLDUM
Meclisinde mail oldum ben bir kaşı karaya
Yok mu tabib semtimizde merhem ede yaraya
Benim bir efendim vardır merhem eder yaraya
Hangi derdime yanayım dağlar derdim var benim
Başımı sevdaya salan bir güzelim var benim
Evlerinin önünde de kara üzüm asması
Beline kuşak bağlamış o da Acem basması
Buralarda yar sevenler Anadolu yosması
Hangi derdime yanayım dağlar derdim var benim
Başımı sevdaya salan bir güzelim var benim
ÇEŞİTLİ TÜRKÜ ÖRNEKLERİ
ÇANAKKALE İÇİNDE AYNALI ÇARŞI
Çanakkale içinde aynalı çarşı,
Ana ben gidiyom düşmana karşı.
Of gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde bir uzun selvi,
Kimimiz nişanlı kimimiz evli.
Of gençliğim eyvah!
Çanakkale üstünü duman bürüdü,
On üçüncü fırka yürüdü.
Of gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde bir dolu testi,
Analar babalar mektubu kesti.
Of gençliğim eyvah.
Kastamonu-İhsan Ozanoğlu-Muzaffer Sarısözen
ÇARŞAMBAYI SEL ALDI
Çarşamba'yı sel aldı,
Bir yar sevdim el aldı (aman aman)
Keşke sevmez olaydım,
Elim koynumda kaldı (aman aman)
Oy ne imiş ne imiş (aman aman)
Kaderim böyle imiş.
Gizli sevda çekmesi (aman aman)
Ateşten gömlek imiş.
Çarşamba yazıları,
Körpedir kuzuları (aman aman)
Allah alnıma yazmış,
Bu kara yazıları (aman aman)
A dağlar ulu dağlar (aman aman)
Yârim gurbette ağlar.
Yâri güzel olanlar (aman aman)
Hem ah çeker hem ağlar.
Samsun/Çarşamba-Yöre Ekibi-Nejat Buhara
NE AĞLARSIN BENİM ZÜLFÜ SİYAHIM
Ne ağlarsın benim zülfü siyahım,
Bu da gelir bu da geçer ağlama.
Göklere erişti figânım ahım,
Bu da gelir bu da geçer ağlama.
Bir gülün çevresi dikendir hardır,
Bülbül har elinde ah ile zardır.
Ne de olsa kışın sonu bahardır,
Bu da gelir bu da geçer ağlama.
Daimi'yem her can ermez bu sırra,
Gerçek âşık olan erer o nura.
Yusuf sabır ile vardı Mısır'a,
Bu da gelir bu da geçer ağlama
Erzincan/Tercan-Âşık İsmail Daimi-Mine Yalçın
URFALIYAM EZELDEN
Urfalıyam ezelden
Gönlüm geçmez güzelden (vay)
Göynümün gözü çıksın
Sevmez idim ezelden (vay)
Anam olasan Ömer
Babam olasan Ömer
Bensiz kalasan Ömer
Yetim kalasan Ömer (vay)
Dağlardan akan seller
Dökülmüş sırma teller (vay)
Yüreğin taştan mıdır?
Bana acıyor eller (vay)
Anam olasan Ömer
Babam olasan Ömer
Bensiz kalasan Ömer
Yetim kalasan Ömer (Vay)
Urfa bir yana düşer
(Antep bir yana düşer)
Zülüf gerdana düşer (vay)
Bu nasıl baş bağlamak
Her gün bir yana düşer (vay)
Anam olasan Ömer
Babam olasan Ömer
Bensiz kalasan Ömer
Yetim kalasan Ömer (vay)
Şanlıurfa-Yöre Ekibi-Muzaffer Sarısözen
BAD-I SABA
Bad-ı saba selam eyle o yâre,
Mübarek hatırı hoş mudur nedir?
Nideyim yitirdim bulamam çare,
Mestan ela gözler yaş mıdır nedir?
O nazlı canana uğrarsa yollar,
Bize mesken oldu kahveler hanlar,
Yârin meclisinde oturan canlar,
Hesap etsin yıllar beş midir nedir?
Eğil güzel eğil saçın sürünsün,
Aç beyaz göğsünü sinen görünsün,
Evvel benim idin şimdi kiminsin,
Gündüzün hoş gecen düş müdür nedir?
Emrah eder can bülbülü kafeste,
Benim hasbıhâlim bildirin dosta,
Kendim gurbet elde dost kara yasta
Gitmiyor kervanım kış mıdır nedir?
Erzurumlu Emrah