Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 

REFİK HALİT KARAY

(1888-1965)  Türk hikâyeci ve romancısı.

 

14 Mart 1888'de İstanbul Beylerbeyi'nde doğdu. Babası maliye baş veznedarı ve Bank-ı Osmânî nâzırı, Mevlevi tarikatına mensup Mudurnulu Mehmed Hâlid Bey, annesi Kırım Giray hanları sülâlesinden gelen Nefise Ruhsar Hanım'dır. Aile Karakayışoğulları diye bilindiğinden Refik Halit de bir süre Karakayış soyadını kul­lanmış, daha sonra bunu Karay'a çevir­miştir.

 

İlköğrenimini Vezneciler'deki Şemsül-maârif Mektebi ile Göztepe'deki Taşmektep'te gören Refik Halit, on iki yaşında Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi'ne kaydedildiyse de altı yıl sonra mezun ulama­dan ayrıldı (1906). Yazıldığı Mekteb-i Hukuk'ta öğrenci iken Maliye Nezâreti Devâir-i Merkeziyye Kalemi'nde kâtiplikle memuriyete başladı. Meşrutiyet'in ilanıy­la okulu ve memuriyeti bırakarak Servet-i Fünûn ve Tercümân-ı Hakikat gazete­lerinde çalıştı. Bir süre Son Havadis adıy­la bir gazete çıkardı. Bu arada Beyoğlu Be­lediyesinde başkâtiplik yaptı. Kısa ömür­lü Fecr-i Âtî edebî topluluğu arasında yer aldı. Eşref, Şehrah, Kalem ve Cem der­gilerinde imzasız veya Kirpi takma adıyla yayımladığı siyasî yazı ve hicivlerinden do­layı tedirgin olan İttihat ve Terakki ikti­darı, Mahmud Şevket Paşa'nın katli ha­disesiyle suçlananlar arasında onu da Sinop'a (1913) arkasından Çorum'a( 1916) sürgün etti. Bu sürgün kendi isteğiyle ön­ce Ankara'ya (1917), daha sonra Bilecik'e (1917-1918) çevrildi. Fırkada sözü geçen Ziya Gökalp'in aracılığıyla sürgün cezası kalkmaksızın İstanbul'da ikametine izin verildi (1918). Robert Kolej'de Türkçe öğretmenliği yaptı. Mütareke'yi takip eden günlerde Zaman gazetesinde İttihat ve Terakkî'yi şiddetle tenkit eden yazıları yanında Vakit ve Tasvîr-i Efkâr gazete­lerinde de edebî ve siyasî yazıları çıktı. İkinci kuruluşunda Hürriyet ve İtilâf Fırkası'na üye oldu. Bu fırkanın teşkil ettiği hükümette aralıklarla iki defa posta ve telgraf umum müdürlüğünde bulundu (Nisan-Ekim 1919; Nisan-Eylül 1920). Alemdar, Sabah ve Peyam-ı Sabah gazetelerinde siyasî yazıları çıkarken Aydede adıyla bir mizah dergisi yayımladı (1922). İzmir'in Yunanlılar tarafından iş­galiyle başlayan ve Anadolu'da Millî Mücadele'nin en çetin günlerine rastlayan umum müdürlüğü sırasında postahanelere Kuvâ-yi Milliye'nin ve diğer direniş gruplarının telgraflarının kabul ve keşi­de edilmemesi için emir verdiğinden ve Millî Mücadele aleyhindeki yazılarından dolayı savaş sonunda Yüzellilikler listesi­ne alındı. Bu listenin çıkmasından önce 9 Ekim 1922'de Türkiye'den ayrılarak Su­riye'de Beyrut yakınlarındaki Cünye ka­sabasına yerleşti. Burada geçimini Doğ­ru Yol ve Vahdet gibi Türkçe gazetelere yazdığı makaleleriyle sağlayan Refik Halit'in daha sonra Cumhuriyet inkılâpları­nı takdir eden yazıları, Hatay'ın Türkiye'ye ilhakı için bölgedeki Türk gençlerini teş­vik gayretleri Ankara hükümetini mem­nun ettiğinden önce özel olarak affı söz konusu oldu. Bir süre sonra da Yüzellilikler hakkında çıkarılan af kanununun yü­rürlüğe girmesiyle on altı yıllık sürgün ha­yatının ardından Türkiye'ye döndü (Tem­muz 1938). Bundan sonraki geçimini ga­zete yazıları, roman tefrikaları ve kitap­larının neşrinden temin etti. Aydede'yi yeniden bir süre daha yayımladı (1948-1949). Geçirdiği bir ameliyat sonucu 18 Temmuz 1965'te öldü ve Zincirlikuyu As­ri Mezarlığı'na defnedildi.

Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi'nde okuyan, divan ve Tanzimat dönemi edebiyatlarına ilgi duymayan Refik Halit'i edebiyatçı olarak besleyen kaynaklar he­men tamamıyla Batı edebiyatına aittir. Roman tekniğindeki ustalığı açısından Edebiyât-ı Cedîde'yi takdir etmekle bera­ber dil ve millî ruh bakımından onları da eksik bulur. Sürgün olarak Anadolu'da ge­çirdiği yıllar, Anadolu insanlarının ilk de­fa gerçekçi bir gözle edebiyata yansıma­sına vesile olur. Ustalıkla kullandığı İstan­bul Türkçesi, hikâyelerindeki her taba­kadan Anadolu insanının psikolojisini ve davranışlarını ifadesiyle Millî Edebiyat çı­ğırının başta gelen yazarları arasında yer almıştır. Özellikle Memleket Hikâyele­ri samimi ve gerçekçi üslubuyla Anadolucu edebiyatın ilk önemli ürünlerindendir. Yurt dışındaki sürgün yılları da ona bir taraftan vatan hasretinin en güzel hi­kâyelerini yazdırırken diğer taraftan Türk edebiyatının başarılı egzotik romanlarını kaleme almasına imkân vermiştir. Gün­lük hayatında etrafındaki kişilerin zaaf­larını yakalayarak zeki ve iğneleyici nük­teler sarf eden, yer yer onları küçültücü bir dil kullanan, bununla beraber sohbet­leri aranan bir şahsiyet olduğu değişik hâtıra ve portrelerde anlatılan Refik Halit'in bu üslûbu hiciv yazılarında, hatta roman ve hikâyelerinde de dikkati çeker. Böylece Türk toplumunun Meşrutiyet ve Cumhuriyet'le yaşadığı değişmeleri be­nimsemekle beraber yeni zengin, miras­yedi ve alafranga tipleri hicvetmekten de geri kalmamıştır.

 

Kirpi, Kirpi-i Nâtüvan, Aydede. Mübeccel Halid, Vak'anüvis, Rehak takma adla­rını da kullanan Refik Halit'in roman, hi­kâye, tiyatro, deneme, fıkra, hiciv gibi de­ğişik türlerde çok sayıda eseri sevilerek okunmuş ve defalarca basılmıştır. Çete, Sürgün, Nilgün, Karlı Dağdaki Ateş, İki Bin Yılın Sevgilisi ve Yatık Emine adlı eserleri filme de alınmıştır. Bunların dışında hayatını ve önemli olayları şahsî yorumlarıyla dile getirdiği hâtıraları ve çok defa günlük olaylardan hareket ede­rek hayat tecrübelerini ve düşüncelerini yansıttığı kronikleri de yakın dönem tari­hine ışık tutması bakımından önemlidir.

 

ESERLERİ:

Hikâyeleri:

Refik Halit'in, kla­sik bir Maupassant yapısı gösteren ve he­men bütün tenkitçiler tarafından en gü­zel Türkçe ile yazılmış olduğu kabul edi­len hikâyelerinden 1908-1919 arasında yazılmış on dördü Memleket Hikâyeleri (İstanbul 1335) adı altında toplanmıştır. Bunlardan konusu İstanbul'un kenar semtlerinde geçen üçü dışında diğerleri yazarın ilk sürgün yerleri olan Sinop, Ço­rum. Ankara, Bilecik'te geçer. Anadolu'­nun ilk defa sağlam bir hikâye tekniği ve usta bir kalemle dile getirildiği bu hikâ­yelerde memur, esnaf ve orta halli insan­ların sıkıntıları, geçim dertleri, kasaba eğ­lence hayatı, örflerin bağlayıcılığı gibi ko­nular canlı ve realist tabiat tasvirleriyle işlenmiştir. Hikâyelerin dili mahallî ağız taklitlerine saplanmayan tabii bir İstan­bul Türkçesi'dir.

Çoğunu ikinci sürgün dö­neminde yazıp Türkiye'ye dönüşünde ya­yımladığı Gurbet Hikâyeleri'nde ise (İstanbul 1940) ikisi Anadolu'da, diğerle­ri Suriye'de geçen on yedi hikâye yer alır. Bunlarda yazarın yurt dışı hâtıra ve inti­halarının zenginleştirdiği ve çöl insanla­rının hayatı, vatanlarından uzakta yaşa­mak zorunda kalanların daüssıla duygu­ları ve bu duyguların birbirine bağladığı insanlar anlatılmıştır.

 

ROMANLARI:

Refik Halit romanlarında genellikle Türk toplumunun geçirdiği sosyal değişmeleri, bunların kişilere yansı­malarını, savaş gibi olağan üstü hallerden faydalanan vurguncuları, ezilen orta sınıf insanını ele alır. Yazar, bu gibi meseleler­de genellikle yozlaşmış bir değişmeye kar­şı muhafazakâr tutumludur. Bunların dı­şında popülizme kaçmamak şartıyla he­men bütün romanlarının konusunu aşk, egzotik ülkelerde sürükleyici maceralar, seyahatler, hatta polisiye olaylar teşkil eder.

İlk romanı İstanbul'un İçyüzü’nde (İstanbul 1336) II. Meşrutiyetin öncesi ve sonrasında İstanbul'da yüksek memurlar, aile ilişkileri, siyasî olaylar ve savaş yılla­rında zengin olan insanlar, roman kahra­manı İsmetin hâtıraları şeklinde ve her birinde ayrı kişi ve çevrelerin anlatıldığı altı bölüm halinde verilmiştir.

  1. Yazarın sürgün yıllarının ürünü olan Yezid'in Kı­zı (Halep 1937) Yezidîlerin yaşayışını, örf­lerini, inançlarını zengin tabiat tasvirle­riyle anlatır.
  2. Çete (1939) Hatay'da, Fran­sız işgali yıllarında bir Türk çetecisinin Fransızlar ve Nestûriler'le olan mücade­lesinin ayrı dünyalara mensup iki insanın aşkı çerçevesindeki hikâyesidir.
  3. Yazarın hayatının benzerini yaşayan bir Osmanlı yüzbaşısının Beyrut, Halep ve Şam'daki hayatını anlatan Sürgün (1941), hane­dana mensup diğer sürgünlerle beraber çekilen sıkıntıların ve hazin akıbetlerinin romanıdır.
  4. Anahtar(İstanbul 1947), Cumhuriyet'ten sonra yeni bir hayata ve sos­yeteye ayak uydurmaya çalışan bir ailenin dramıdır. Nilgün (1950-1952), II. Dünya Savaşı yıllarında çeşitli sebeplerle yurt dı­şında kalmış Türklerin hayatlarına yer yer temas eden Uzakdoğu egzotizmi ağırlıklı bir aşk romanıdır.
  5. 2000 Yılın Sevgilisi (İstanbul 1954), Roma ve Selçuklu impa­ratorlukları devrinde ve aynı zamanda gü­nümüzde yaşanan değişmeyen bir aşkı anlatır.
  6. İki Cisimli Kadın (İstanbul 1955), bir kadının iki uzak coğrafyada iki farklı ruhu taşımasının fantastik hikâyesidir.

Diğer romanları:

Bu Bizim Hayatımız (1950),

Yer Altında Dünya Var (1953),

Dişi Örümcek (İstanbul 1953),

Bugü­nün Saraylısı (İstanbul 1954),

Kadınlar Tekkesi (İstanbul 1956),

Karlı Dağdaki Ateş (İstanbul 1956),

Dört Yapraklı Yon­ca (İstanbul 1957),

Sonuncu Kadeh (İs­tanbul 1965),

Yerini Seven Fidan (1977),

Yüzen Bahçe (1981).

TİYATRO:

Deli( Ha­lep 1929).

MİZAH-HİCİV:

Sakın Aldanma, İnanma, Kanma ... (1335);

Kirpinin De­dikleri., 2. bs., 1 336);

Ago Paşa'nın Hatıratı (İstanbul 1338),

Ay Peşinde (1338), Tanıdıklarım (1341);

Guguklu Saat (İstanbul 1341).

HATIRA:

Minelbab İlelmihrab (İstanbul 1964);

Bir Ömür Boyunca (İstanbul 1990).

KRONİK:

Bir Refik Halit Karay'ın Rıza Tevfik'e yazdığı bir mektubu (Abdullah Uçman koleksiyonu) İçim Su (Halep 1931);

Bir Avuç Saçma (Halep 1932),

İlk Adım (1941),

Makiyajlı Kadın (İstanbul 1943);

Üç Nesil Üç Ha­yat (1943),

Tanrıya Şikâyet (İstanbul 1944).

BİBLİYOGRAFYA:

Ruşen Eşref Onaydın, Diyorlar ki (İstanbul 1334). İstanbul 1972, s. 227-238; İsmail Habip [Sevük], Türk Teceddüd Edebiyatı Tarihi, İstan­bul 1340, s. 634-637; Hikmet Münir Ebcioğlu. Kendi Yazdıklarıyla Refik Halid, İstanbul 1943, tür. yer.; Mustafa Baydar, Edebiyatçılarımız Ne Diyorlar, İstanbul 1960, s. 107-112; Yahya Ke­mal Beyatlı, Siyâsi ve Edebi Portreler, İstanbul 1968, s. 44-47; Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, Ankara 1969, s. 59-93; Şerif Aktaş, Refik Hâlid Karay, Anka­ra 1986, s. 7-38; ayrıca bk. tür. yer.; a.mlf., "Re­fik Halit Karay", Büyük Türk Klâsikleri, İstan­bul 1992, XII, 74-78; Taha Toros, Mazi Cenneti, İstanbul 1992, s. 90-99; Hakkı Süha Gezgin. Edebî Portreler (haz. Beşir Ayvazoğlu). İstanbul 1997, s. 242-244; Erol Üyepazarcı, "Refik Halit'in 'Aydede'si ile 'Millî Mücadele' ve 'Millîci'ler". Müteferrika, sy. 2, İstanbul 1994, s. 135-143; Fahir İz. "Karay, Refik Hâlid", (lng), IV, 635-637; Mustafa Kutlu, "Karay, Refik Halid", 7 D£A, V, 192-195; Nihad Sami Banarlı. "Refik Hâlid Karay", Resimli Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1979,11, 1205-1209; Selim İleri. "Karay, Refik Halici", DBİst. A, IV, 462-464; Ab­dullah Uçman. "Karay, Refik Halit", Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi, İs­tanbul 1999, II, 16; "Karay, Refik Halit", Tanzi­mat'tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi, İstanbul 2001, II, 482-485.

 

M. Orhan, OKAY, DİA, cilt, 24

SON EKLENENLER

Üye Girişi