Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 

Mine Sultan Ünver

Mustafa Kemal Atatürk bir kahramandı ve gücü halkının inancından, sevgisinden kaynaklıydı. Askeri bir dehaydı, savaş meydanlarında sert ve strateji sahibiydi. Fakat savaşlara da mecburi olduğu için katılmıştı. Çünkü milleti varlık ve özgürlük mücadelesi vermekteydi. O bir hümanistti, evrensel barışa inanırdı ve inşası için çabalamıştı. Nitekim bir Kasım ayında bu dünyaya veda ettiğinde, başına leş kargalarının çöktüğü topraklarda kurduğu yeni ülkenin tek bir düşmanı kalmamıştı. “Yurtta sulh, cihanda sulh.” hedefinin sahibi halkına karşı da şefkatliydi. Türkiye Cumhuriyeti onun dehasının eseriydi ve o zamana yakışır bir ülke var etmek adına kararlı bir devrimciydi.

İngiliz devlet adamı Churchill’in Mustafa Kemale dair tespit ne kadar da doğrudur: “Ne yazık ki asrın en zeki, deha adamı bizden değil.”

Öte yandan Mustafa Kemal’i değerlendirirken onun da bir insan olduğunu unutmamak gerek. Nitekim Falih Rıfkı Atay Çankaya adlı kitabında der ki: “Herkes gibi Atatürk’ün insanlığı da iştahlardan, hırslardan heyecanlardan, gurur ve öfkeden, zaaf ve kuvvetten, iç varlığın düzlerinden, iniş ve çıkışlarından yoğrulmuştur. Eseri bu insanlığın derinliklerinden gelme, kaynaklarından doğmadır. Atatürk’ü ayıklayarak değil, bir tabiat parçası olarak toplu ve tam ele almalıdır.”

Evet, her insan gibi Mustafa Kemal’in de hataları ve zaafları vardı. Kesin prensipleri ve tereddütleri de...

Ağladığı anlar da, kahkaha ile güldüğü anlar da oldu. Ve her büyük adam gibi onun da etrafında şahsiyeti bozuklar dolandı. Zira iktidar pek tatlıdır ve sineği çok olur.

"NE YAZIK Kİ ASRIN EN ZEKİ, DEHA ADAMI BİZDEN DEĞİL" CHURCHILL

 

İnsan olarak Mustafa Kemal

En büyük hayali dünya turuna çıkmaktı. Ömrü yetseydi bir dünya turuna çıkıp Türk dili ve tarihi üzerindeki çalışmalarını genişletmek istiyordu.

Cumhurbaşkanlığından sıkılıyordu. Hayatının çoğunu geçirdiği savaş cephelerinden sonra Cumhurbaşkanı olarak geçirdiği yıllar ona bir tecrit yaşantısı gibi geliyor, çok sevdiği halkından ve sade vatandaş yaşamından uzaklaştığını düşünüyordu.

Başucu kitabı “Çalıkuşu” idi. Binlerce kitabı vardı. Ama Reşat Nuri Güntekin'in ünlü Çalıkuşu romanını hayatı boyunca, hatta cephede bile başucundan ayırmaz, her gün rastgele bir yerinden açar, bir kaç sayfa okurdu.

Atlardan sonra en sevdiği hayvan köpekti. “Fox” adını verdiği köpeği, Gazi'nin yatağının ayakucunda uyurdu. Kuşları çok severdi. Çankaya Köşkü'nde özel bir bakıcının ilgilendiği güvercinliği vardı.

Kan görmeye dayanamazdı. Cephelerde düşmanla göğüs göğüse savaşmış biri olarak en ilginç özelliği savaş meydanları dışında kan görünce fenalaşmasıydı.

Şefkatli, merhametli ve yardımseverdi. Yedi kere ölümün eşiğinden dönmüş biri olarak savaş meydanlarında ise kaskatı ve acımasızdı. Fakat başarılı bir “Barış Kurdu” oldu.

Gömleklerinin hepsi beyazdı. Takım elbiselerinin tasarımlarını hep kendisi çizerdi. Lacivert takım giymeyi sevmezdi.

Özenli ve temiz bir Türkçe konuşurdu. Ancak bazı kelimeleri Rumeli şivesiyle telaffuz ederdi.

Hazırcevaptı. Muhatabını ve özellikle muhalifini anında ikna ederdi.

Dinlemesini severdi, bir dinleme üstadı idi. Başarılarının sırrı olarak bu özelliğini sayardı.

Başarılarını kendisi üstlenmez, onları ya Mehmetçik’e veya Millete mâl ederdi. Bazen de, “Millet böyle istiyor.” diye, onun sözcüsü durumuna geçer ve gücünü Türk Milleti’nin manevi şahsiyetinden alırdı.

Adildi. Köylünün birinin gazete kâğıdına sardığı tütünü    içmeye çalışırken eli yanmıştı. “Alın bunu kendi içsin” diyerek Atatürk'e küfretmişti. Mahkemeye çıkarılacaktı. Atatürk olayı dinledikten sonra “Onu mahkemeye vereceğinize doğru dürüst sigara içmesini temin edin” dedi.

Halkçıydı. Bir sabah milletvekilleri ile trene binmişti. Kondüktörün milletvekillerinden bilet parası almamasına şaşırmış nedenini sormuştu. Trenin milletvekillerine bedava olduğunu öğrenince epey sinirlenmiş “Ne de güzel halkçılık ama” demişti.

İleri görüşlüydü. Yargıları hep doğru çıkmıştır. Durum değerlendirmesinde, strateji oluşturmada, düşmanı tartmakta çok mahir bir taktik ustası idi

Etrafındakileri sürprizlerle etkileme üstadı idi. Kin tutmazdı, bağışlayıcı idi. Gürültülü, tabancalı ve olağandışı bir barışma stili vardı.

Doğayı ve yeşili sever ve korurdu. Bir ağaç dalı için bir binayı yürütmüştü.

Bazı sözleri hümanizm tarihine geçti. Çanakkale şehitleri için söyledikleri düşmanlarını kendisine âşık etti. “Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.” Manevi evlat edinmeyi çok severdi. Onların yetişmesi, mutlulukları ile çok yakından ilgilendi.

Aşkları da oldu, evliliği de. Ama Fikriye’yi sevdi. Fikriye de onun ile olamadığı için intihar etti.

Tam bir salon adamıydı. En sevdiği dans valsti. Müzik zevki çeşitlilik gösteriyordu. Klasik Batı müziği dışında Anadolu ezgilerini de severek dinlerdi. Özel meclislerinde şarkıyı, zeybeği, neşeyi severdi.

Sofraları bir eğitim meclisi idi. Sofralarına dil uzatanlara cevabı keskin oldu. Yalnız adamdı. Ailesi olmadı. Aile hayatım çok özledi.

Manastır Askeri Lisesi yıllarından kalan bir alışkanlıkla hayatı boyunca en sevdiği yemek kuru fasulye- pilav olarak kaldı. Tatlı sevmezdi ama canı tatlı istediğinde gül reçeli yerdi.

Sabah kahvaltılarıyla arası hiç hoş değildi. Yataktan kalkar kalkmaz odasındaki divanın üzerine bağdaş kurarak oturur, günün ilk kahvesini sigarasını içerdi. Bir özelliği de kendi kendine tıraş olmamasıydı.

Düzen takıntısı vardı. Evinde, çevresinde hatta konuk olduğu evlerde bile eğri duran eşyaları düzeltmeden rahat edemezdi.

Eğitim hayatı boyunca en başarılı dersi matematikti. Pozitif bilimlere ilgisi hayatı boyunca sürdü

Yağcılığa çok kızardı. Bir akşam sofrasında kendisine gereksiz şekilde iltifat eden Abdülhak Hamit'e bu yüzden müdahale etmişti

 

Ne dediler

 

Sizlere şunu söyleyeyim ki, ben Atatürk'e sekreter olmak isterdim. Sebebi de, O’nun her akşam sofrasında bulunup yüksek fikirleriyle beslenmek dileğinde oluşumdur.

1933 Edward Herriot, Fransa Başbakanı

 

“Norveç Nobel Komitesi Başkanlığı’na;

“Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuyla bölgedeki istikrarsız durum sona ermiştir. Teokratik bir rejimle yaşayan, din ve hukuk kavramlarının birbirine karıştığı, çökme sürecindeki bir imparatorluğun yerini, güç ve hayat dolu, modern ve milli bir devlet almıştır. Barış dünyasına bu değerli katkı, Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa sayesinde yapılabilmiştir. Bu nedenle, Yunanistan Hükümeti Başbakanı sıfatıyla, Mustafa Kemal Paşanın Nobel Barış Ödülüne adaylığını takdim etmekten şeref duymaktayım. ”

1934 Venizelos, Yunanistan Başbakanı

 

'‘Sovyet Cumhuriyetler Birliği Dışişleri Bakanı Litvinof bana Avrupa’nın en kıymetli devlet adamının, Avrupa’da değil, boğazların gerisinde, Ankara’da yaşadığını, Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal olduğunu söyledi. "

1937 Franklin D. Roosevelt, ABD Başkanı

 

Atatürk'ün kaybı dolayısıyla üzüntüm iki katlıdır. Birincisi, güvenilir bir dostumuzu ve çağın en büyük devlet adamını kaybettiğimiz için, İkincisi ise böyle bir devlet adamıyla şahsen tanışma fırsatını ebediyen kaçırdığım için. ”

1938-Franklin D. Roosevelt, ABD Başkanı

 

“Tarih çok büyük adamlar gördü. İskender'leri, Napolyon’ları, Washington’ları gördü. Ancak, yirminci yüzyılda büyüklük rekorunu Atatürk, bu Türkoğlu Türk kırdı... "

1938-L’illustration Dergisi, Paris

 

Atatürk, geride Türkiye'yi etrafında hiç bir düşman devlet kalmaksızın bırakmıştır. Bu, zamanımızda hiç bir liderin başaramadığı bir şeydir."

Völkischer Beobachter Gazetesi, Almanya

 

Atatürk asrımızın dâhi bir devlet

1950-Albert Einstein

(ITÜ Elektrik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Münir Ülgürün anlattığına göre, 1950 yılında USA'da Albert Einstein’ı evinde ziyaret ederler. Onları kapıda karşılayan A. Einstein, Türkiye ekibine özel bir ilgi gösterir ve ilk iş olarak yukarıdaki sözlerle Atatürk hayranlığını belirtir.)

 

Atatürk, gençlik günlerinde benim kahramanımdı. O, çağın yapıcılarından O’nun en büyük hayranları arasında bulunmakta devam ediyorum.

1963 Pandit Nehru, Hindistan Başbakanı

 

TRT VİZYON, Kasım 2014, sayı:305

 

 

 

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi