Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

 

ASHAB-I KEHFİMÎZ;

BÎR ERMENİ GENCİNİN HATIRALARI 

İçtimaî Koman

Bu küçük romanı beş sene evvel yazmıştım. Maksadım edebî bir eser meydana koymak değildi. Sadece münevverlerimizin garip düşüncelerini içtimaî hakikatle karşılaştırmak istiyordum. Meşrutiyetten sonra büyük adamlarımızın çoğu ile görüşmüştüm. Hepsinin fikri, aşağı yukarı şu neticede toplanıyordu: "Osmanlılık, müşterek bir milliyettir. Osmanlılık ne yalnız Türklük, ne de yalnız Müslümanlık demektir. Osmanlı devletinin idaresinde yaşayan her fert (bilâ tefrik-i cins-ü mezhep) Osmanlı milletine mensuptur!" Hâlbuki bu fikir, gayri millî Tanzimat maarifinin yetiştirdiği dimağlarda doğmuş bir vehimden, bir ham hayalden ibaretti. Dini, lisanı, terbiyesi, tarihi, harsı, mefahiri ayrı olan fertlerin mecmuundan "müşterek bir milliyet" teşkil etmek imkânı yoktu. "Osmanlılık" hakikatte devletimizin namından başka bir şey miydi? Avusturya'da yaşayan Almanlara "Habsburg milleti, Avusturya milleti" denemezdi. Alman nereli olursa olsun, her yerde Almandı, Türkçe konuşan bizler de beş binlerce senelik bir tarihin, hatta pek eski bir esatirin sahibi olan bir millettik. Osmanlı devletinin memleketinde, Kafkasya'da, Azerbaycan'da, Türkistan'da, Buhara'da, Kâşgar'-ha, hâsılı nerede yaşarsak yaşayalım,, yine halis muhlis Türktük... Hâlbuki "Osmanlılık" kelimesine mevhum manalar veren münevverlerin siyasî fikirleri, içtimaî gayeleri ise insanın gözlerinden yaş getirecek derecede gülünçtü.

Bu muhterem efendiler; Balkan Muharebesinden sonra da hakikati göremiyorlardı. İşte o vakit bu kitabı yazdım. İçindeki fikirler sırf Tanzimat ilhamları olduğu için herhangi bir zata atfederek şahsî "enmuzec" ler çizmeğe çalışmamıştım. Türle köylüsü "dili dilime uyan, dini dinime uyan..." diye milliyetin hududunu pek- güzel anlarken münevver efendiler son inkılâp esnasında ne dile, ne dine ehemmiyet veriyorlardı. Nihayet, İşte zaman onlara yaman bir ders verdi. On sene içinde her biri bir asra sığmayacak vakalar basımızdan geçti. Artık umumiyetle milliyetin kıymeti bilindi. Konuşulan tabiî lisana, millî edebiyata, millî sanata, milliyet mefkûresine ehemmiyet verilmeğe başlandı. Bugün ihtimal şu kitaptaki kahramanların siyasî iddiaları, budalaca hareketleri müfrit birer "mübalâğa" gibi görünecek, fakat hâlâ milliyetperverliğe, Türkçülüğe aleyhtar geçinenlerin lisanda, edebiyatta, sanatta, siyasette —pek açıkça itiraf edemedikleri— gayeleri nedir? Eğer varsa hep bu boş hülyalar değil mi?

Sarıyer, 1918 Ö. S.

SON EKLENENLER

Üye Girişi