Kullanıcı Oyu: 0 / 5

Yıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değilYıldız etkin değil
 

 

Bir alfabede yer alan harflerin bazı özel işaretler ilâvesiyle başka bir alfabenin karakterlerine çevrilmesi, çevriyazı.

Bir alfabede mevcut seslerin/harflerin bazı özel işaretler kullanılarak başka bir alfabenin harflerine dönüştürülüp onlarla gösterilmesini ifade eden transkripsiyon (Fr. transcription) uygulamada diğer alfabelerin, yaygınlığı sebebiyle Latin alfabesine çevrilmesi şeklinde kendini gösterir. Transkripsiyon Göktürk, Uygur, Kiril, Grek vb. alfabelerin seslerinin Latin alfabesindeki karakterlere çevrilmesi şeklinde görüldüğü gibi daha çok şarkiyat çalışmalarına paralel olarak Arapça metinlerin, Arap alfabesinin kullanıldığı Farsça ve Urduca metinlerin ve aynı alfabeyle yazılmış Türkçe metinlerin Latin harflerine dönüştürülmesi şeklinde uygulanır. Özellikle şarkiyatçılarla bazı çağdaş Türk âlimlerinden bilimsel çalışma ve neşir yapanlar arasında yaygındır. Bu tür metinlerin Latin harfleriyle yazılmasına “Latinizasyon”, bu duruma getirilmiş metinlere “Latinize” denilir. Teoride yazı çevrimi karşılığında “transkripsiyon” ve “harf çevrimi” anlamında transliterasyon diye anılan iki yöntem söz konusudur. Transkripsiyon usulünde her harfe karşılık bir harf kullanılır. Arap alfabesinde sesli harfler bulunmadığından bu yöntemde ünlüler çeviriye yansıtılmaz:

“من عيّر أخاه بذنب لم يمت حتى يعمله”: “Mn ‘yyr ‘ħh b-źnb lm ymt ĥtty y‘mlh” gibi. Transliterasyon yönteminde ise okuyuş ve telaffuza yansıyan harflerin karşılanması esas olduğu için Arap alfabesindeki ünlüler (harekeler) bu yöntemde karşılık bulur: “Men ayyere eħâhu bi-źenbin lem yemüt ĥattâ yaǾmelehû” gibi. Bu yöntem daha yaygın görülür ve transkripsiyon denince bu uygulama akla gelir. Anılan metinlerin orijinal harfleriyle (Arap harfleri) yazılması esas olmakla birlikte gerek Türkiye’de gerekse diğer ülkelerde eserlerin Latin alfabesine çevrilmesi bir bakıma ihtiyaç halini almıştır ve özellikle şarkiyatçılar için bir zorunluluk olmuştur. Öte yandan Türkiye’de Arapça metinlerin yanı sıra Arap alfabesiyle yazılmış Türkçe metinlerdeki “هـ خ ح” (hħh), “ص س ث” (ŝsś) “ظ ض ز ذ” (źzżž), “ط ت” (tŧ) gibi benzer sesleri birbirinden ayırmadan okuma alışkanlığı onların Latin harfleriyle gösterilmesini gerekli kılmıştır. Bu seslerin birbirinden ayrılmadan yazılması bilimsel metoda aykırı olduğu gibi kelimelerin asılları konusunda da problemler ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca Hamza el-İsfahânî, Bîrûnî ve İbn Hazm gibi âlimlerin belirttiği gibi Arap alfabesinde sadece noktalarla birbirinden ayrılan, aynı şekle sahip harflerin mevcudiyeti, ünsüzler için müstakil şekillerin bulunmayıp sadece harekelerle gösterilmesi, ibare içinde yer alan kelimelerin sonlarındaki ünlülerin (i‘rab harekeleri) tayininde güçlüklerin bulunması gibi özellikler tarih boyunca “tashif” ve “tahrif” diye anılan birçok hatalı okumaya ve yazıma yol açmıştır. Bu da söz konusu metinlerin sakıncaları bertaraf edecek bir transkripsiyon sistemiyle yazılmasını zorunlu hale getirmiştir.

Latin harflerini kullanan milletler Arapça metinler için transkripsiyon sistemleri geliştirmiş, şarkiyatçılar ülkeden ülkeye az çok değişen şekiller kullanmıştır. Londra’da kurulan The Royal Asiatic Society, Doğu dilleri için ilk defa standart bir transkripsiyon sistemi belirlemek amacıyla bir komisyona hazırlattığı Sanskrit ve Arap alfabelerini karşılayan harfler listesini 1894’te Journal of the Asiatic Society (JRAS) aracılığıyla yayımlamıştır. 1925’te Kopenhag’da düzenlenen konferansta “Transkription phonétique et translitération” başlığıyla transkripsiyon ve transliterasyon sistemlerini içeren bir bildiri yayımlanmış ve 1926’da bir kitapçık halinde basılmıştır. Alman Şarkiyat Cemiyeti (DGM) bünyesinde İslâm Eserleri Transkripsiyon Komisyonu oluşturulmuş, 1935 yılında Roma’da düzenlenen XIX. Milletlerarası Müsteşrikler Kongresi’nde olduğu gibi değişik şehirlerde düzenlenen toplantılarda transkripsiyon sorunu ele alınmıştır. Franz Taeschner transkripsiyon önerilerini şu eserlerinde ortaya koymuştur: Vorschlang eines internationalen Transkriptionssystems für die islamischen Literatursprachen, dem 18. Internationalen Orientalistenkongress vorgelegt (Glückstadt-Hamburg 1931); Die Transliteration der arabischen Schrift in ihrer Anwendung auf die Hauptliteratursprachen der islamischen Welt (Leipzig 1935; Wiesbaden [Steiner] 1969).

 

Ruhi Özcan, İlmî, Millî ve Amelî Transkripsiyon İmlâsı (İMAT) adıyla bir kitapçık yayımlamış (İstanbul 1977) ve uygulama kolaylığı sebebiyle (-h) خ (.h) ح (.s) ث (-k) ق (-z) ظ (-t) ط (-d) ض (-s) ص (-z) ذ (yumuşak) karşıklıklarını önermiştir. Alman şarkiyatçısı Carl Brockelmann’ın Geschichte der arabischen literatur’unda (GAL) uyguladığı transkripsiyon sistemi bir iki değişiklikle Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi ve M. Fuat Sezgin’in Geschichte des arabischen schriptums (GAS) adlı kitabı gibi eserler için benimsenmiştir. GAL transkripsiyon dizgesinde “ق q, ش š ve ج ğ” iken anılan dergide “ق ķ, ش ş, ج c” olarak değiştirilmiş, “خ ħ, ح ĥ, ث ґ, و w/ū, غ ġ, ع Ǿ, ظ ž, ط ŧ, ص ś, ذ ғ” karşılıklarında ve diğer harflerde uyum sağlanmıştır. Hemze başta a, i, u, içte ve sonda “’” ile; üstün a, esre i, ötre u ile; uzatma harfin üzerine konan tire (-) ile; dişil takısı (ـة) duruşta a, geçişte t ile gösterilmiş; harf-i ta‘rif (ال) kamerî harflerde al-, şemsî harflerde idgamla (aş-, an- gibi) ve tamlama şeklindeki özel isimler tek kelime halinde yazılmıştır.

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nce düzenlenen Türk bilimsel çevriyazı Türkçe İslâm Ansiklopedisi, Türk üniversitelerinin bilimsel çalışma ve neşirleri, Arapça, Farsça metin, eser adı, özel isim ve yer adlarıyla Arap alfabesiyle yazılmış eski Türkçe metinler için uygulanmıştır. Bunun önceki sistemden farkı Arap dili seslerinin yanında Farsça ve Türkçe’ye özgü “پ چ ژ ك گ” seslerinin p, ç, j, n, g şeklinde karşılanmış olması, ayrıca “ذ ź, ث ŝ, ق ķ, ض żđ, ش ş” karşılıklarının değişikliği, Türk dilinin fonetik özelliği dikkate alınarak ünlülerin “a, ıi, oö, uü” biçiminde karşılanması, a ile gösterilen üstün harekesinin sadece Muhammed ve Ahmed isimlerinde e ile gösterilmiş olmasıdır. Yine bu sistemde i‘rab ünlüleri belirtilmemiş, harf-i ta‘rif şemsî harflerde de küçük harfle ve “al-” (al-Nacm) şeklinde, ulama halinde kesmeyle ayrılarak (va’l-) gösterilmiştir. Kitap adlarında sadece birinci kelimenin ilk harfi büyük yazılmıştır. Başta “ibn”, baba-oğul arasında ise bin (b.) olarak kaydedilmiş, uzatma işareti (-) (Abū) ulama halinde Abu’l-Nasr şeklinde yazılmamış, harf-i cerler mecrurlarından tire ile (-) ayrılmıştır.

Zeki Velidi Togan, Tarihte Usûl adlı eserinde bunlardan farklı olarak “ك ñ, ق q, خ x” karşılıklarına yer vermiş, transkripsiyon sisteminde kelime sonu ünlülerinin (i‘rab harekeleri) gösterilmemesi (śāĥib al-gavs al-ĥadīd), gösterilmesi halinde ise tire (-) işaretiyle kelimeden ayrılması (śāĥib-u’l-gavs-i’l-ĥadīd) veya hem ayrılması hem küçük punto ile yazılması (sahib-ü’l-gavs-i’l-hadīd) şeklinde üç seçeneğe yer vermiştir. Alman Şarkiyat Cemiyeti’nin İslâm Eserleri Transkripsiyon Komisyonu’nun sunduğu raporda kelime sonu ünlülerini çizgi ile ayırmadan Arapça için dört, Farsça için iki ve Türkçe için beş biçim önerilmiştir.

Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’nde (DİA) Türkçe İslâm Ansiklopedisi’nin transkripsiyon sistemi uygulanmış, ancak burada Türkçe okuyuş esas alınarak harf-i ta‘rif “al-” değil “el-” şeklinde ve şemsî harflerle birlikte idgamla (eş-şems, en-necm) yazılmış, üstün (-) kalın ünsüzlerde a, ince ünsüzlerde e ile karşılanmış, kelime sonu ünlülerinin harekeleri gösterilmiştir. Arapça-Farsça kelime, özel isim ve yer adlarının imlâsında Türkçe söyleyişe riayet edilmekle birlikte harf devriminden önceki ve sonraki döneme ait isimlerde farklı bir yöntem uygulanmıştır. Buna göre açık hecelerdeki uzunluklar düzeltme (ˆ) işaretiyle (Mâtürîdî), kapalı hecelerdeki uzunluklar ise daha çok terkiplerde gösterilmiştir (Necmeddin → Necmeddîn-i Kübrâ). Kaf ve gayın harfinden sonra gelen ünlünün kalın olarak uzatılması için düz çizgi (-) kullanılmış (Kāsım, müttakī, Gālib), hece sonundaki gayınlar ise “ğ” harfiyle belirtilmiştir (Suğrâ, fâriğ). Hece sonunda ayın ve hemzelerle bir sessizden sonra hece başında bulunan ayın ve hemzeler “‘’” işaretleriyle gösterilmiştir (Ca‘fer, Mes‘ûd; lü’lü’, Me’mûn). Kelime sonundaki ayınlar genellikle belirtilirken hemzeler belirtilmemiştir (Abdünnâfî‘, Sebe [Sebe’]). Kişi adlarında -baştaki isim zinciri dışında- “b.”den sonra gelen, -isim halinde kullanılan- harf-i ta‘rifli kelimelerin başındaki “el-” yazılmamış (Abdullah b. Mübârek), sıfat ve nisbelerde ise korunmuştur (Abdullah el-Harrâz, Abdülkāhir el-Bağdâdî). Arapça, Farsça ve Urduca kitap ve makale adlarında Türkçe okuyuş esas alınmak suretiyle tam transkripsiyon uygulanmıştır (Târîħu Baġdâd, Dâǿiretü’l-MaǾârif-i Büzürg-i İslâmî, Ķurǿân-ı Kerîm key Urdû Terâcim, kitâbiyât). Daha çok Türk okuyucusuna hitap eden transkripsiyon sistemlerinde harf-i ta‘rifin “el-” değil “al-” şeklinde, ayrıca şemsî harflerle de idgam edilmeden yazılması isabetli görünmemektedir.

Bu transkripsiyon sistemlerinin incelenmesi, dillerde yaygın ve işlek olan “ت t, ب b, ي y, هـ h, ن n, م m, ل l, ك k, ف f, س s, ز z, ر r, د d” seslerinin, ayrıca özgün sesler olan “پ p, گ g, ع Ǿ, ط ŧ, ص ś, ح ĥ” harflerinin gösterilmesinde uzlaşma bulunduğu, yine özgün sesler olan “ث ج چ خ ذ ژ ش ض ظ غ ق و”; “ذ ź, ғ, ғћ; خ ħ, қћ, x; چ ç, č; ج ғј, ğ; ث ŝ, ґ, ґћ; غ ġ, җћ; ظ ž, z; ض ż, đ; ش ş, š, ѕћ; ژ j, ή ; و v, w; ق ķ, q” şeklinde değişik karşılıklarla gösterildiği sonucuna götürmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

C. Brockelmann v.dğr., Die Transliteration der arabischen Schrift: Denkschrift dem 19. internationalen orientalistenkongreß in Rom, Leipzig 1935; Türk İlmî Transkripsiyonu Kılavuzu, İstanbul 1946; Transcription phonétique et translittération, Oxford 1962; Transliteration of Arabic Caracters BS. 4280, London 1968; Zeki Velidi Togan, Tarihte Usûl, İstanbul 1969, s. 312-320; Yusuf Ziya Kavakcı, İslâm Araştırmalarında Usûl, Ankara 1976, s. 122-130; Tahsin Banguoğlu, “Arapça Metinlerin Transkripsiyonu Üzerine”, AÜİFD, VIII (1961), s. 179-180; Sâlim Neysârî, “Transliteration of Oriental Words into Latin Characters”, Journal of the RCD Institute, I/3, Tahran 1963, s. 5-11; II/2 (1969), s. 122-127; B. S. Amoretti, “L’onomasticon Arabicum”, L’Oriente Islamica, II, Roma 1971, s. 291-306; “Mukaddime”, İA, I, s. XX-XXII; “Liste des translittérations”, EI² (Fr.), I, s. XIII; DİA, I, “Transkripsiyon İşaretleri”.

İsmail Durmuş    cilt: 41; sayfa: 308

 

SON EKLENENLER

Üye Girişi