Kullanıcı Oyu: 4 / 5

Yıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkinYıldız etkin değil
 

GERÇEK BİR YERYÜZÜ CENNETİ SAPANCA

Sapanca; Doğu Marmara'nın cennet köşesi.

Kur'an "İçinden ırmaklar akan"[1] bir mekân olarak tanımlar cenneti. Peki dünya gözüyle nedir cennet? Yahut neresidir?

İddiamız odur ki, hangi noktasından bakarsanız bakınız; Sapanca Gölü gerçek bir yeryüzü cennetidir.

Soğucak Yaylası'ndan[2] inerken Sapanca Gölü'ne, Adapazarı'na bir bakınız alıcı gözle! Bize ne kadar çok hak vereceksiniz... İnsanların isimleri gibi oturdukları semtlerden de nasipleri var; Yahya Kemal boşuna yazmamış "İstanbul’un fethini gören Üsküdar" diye.

Dünyanın bütün kadim şehirleri ya deniz kıyısındadır, ya boğaz, ya nehir. Su hayat veriyor onlara çünkü. Paris, Kahire, İstanbul, Üsküp, San Fransisko, Mançester, Atina... İnsanlık tarihinin ortak zenginliği olan bu tür şehirleri kuran atalarımız, "cenneti bu dünyada görmek ve göstermek" istemişler biraz da.

Bir yer bilimi profesörümüz "Deprem insanlara Allah'ın bir lutfudur"[3] demişti de inanmamıştık. "Zira bir bölgede göller varsa, deniz varsa, nehirler varsa, yaylalar varsa, kaplıcalar varsa, ovalar varsa, yeşil ve mavi varsa; bütün bunları yapan depremdir, tek şartı depreme uygun yapılaşacaksınız" diye ilave etmişti.

Hatta "iki kıyısına otoyol yapma cinayetini, enfes güzellikleri kamuyla paylaşmak için işlemiş olmalılar büyüklerimiz" diyesi geliyor insanın.

İklimi her türlü meyveciliğe uygundur.

Kıyısından otoyol geçene değin üç şeyi meşhurdu Sapanca'nın; eriği, kirazı, elması. Hatta borç ödeme vadesi olarak "erukta Bostancunun Kahvesinde verurum" esprisi anlatılırdı sık sık.

Bugün bir turizm mekânı Sapanca; biraz da süs bitkiciliği üssü.

Küçük bir Osmanlıdır Sapanca, etnik farklılıklar yönünden; Gürcüce konuşulur sokaklarında; Lazca konuşulur, Çerkezce - Abazaca konuşulur; küçük bir Türkiye'dir âdeta; ama akşamla yatsı arasında kuzeyden esen o tatlı o nefis meltem rüzgârının etkisiyle midir bilinmez; eritmiştir bir potada insanını; neredeyse dünyanın her yöresinde hemencecik kendini ele veren ortak bir "Sapancalı" tipi kalmıştır geriye.

Söylenecek çok söz var elbet. Sapanca’ya dair; söylencesi de var elbet Sapanca'nın; rivayete göre; Bir zamanlar "verimli topraklar üzerinde varsıl ama cimri ve bencil insanlar yaşamaktadır. Bir gün burayı Adapazarı'nın güneyindeki Erenler Tepesinden bir ermiş ziyaret eder, selam verir alan olmaz, aç susuzdur konuk eden bulunmaz, nihayet geçimini sapan yaparak kazanan bir yaşlı buyur eder yedirir içirir, gecelerler. Ertesi sabah sapancı baba, ermişi Adapazarı'na doğru geçirip uğurlar. Geri döndüğünde ovanın yok olup göle dönüştüğünü şaşkınlıkla görür; bir tek onun evi ayaktadır, kötüler ve kötülükler yok olmuştur. Göle Sapancı Gölü adı verilir, zamanla Sapanca'ya dönüşür."[4]

Söylencelerimiz ne kadar gerçeğe uzaksa, inanılmaya da o kadar yatkındır.

Son çeyrek asır, defalarca göstermiştir; Adapazarı'nda en büyük bahtiyarlık Sapanca'yla dost olmak"tır; akşam sabah selamlaşmaktır; kâh el sallamaktır uzaktan, kâh yürümektir kıyısında efkârlı efkârlı, kâh dalıp gitmektir Keltepe'ye bakıp ayakları suda. Kâh şiir akşamlarında uçup gitmektir bir dizenin peşinden.

Meşhurları da boldur: Türk futbolunun gerçek imparatoru Oğuz Çetin, Rambosu Turan Sofuoğlu, Olimpiyat şampiyonu güreşçi Hakkı Başar, bir zamanların efsane içişleri bakanı Sadettin Tantan, hâlihazır Türk-İş Başkanı Salih Kılıç, bir de Abdülhamit'in ünlü paşası Gürcü Hasan Fehmi Paşa.

Evliya Çelebi "beyaz kirazı ve beyaz somunundan (ekmeğinden)" söz eder. Bir de Kanuni'nin damadı ve sadrazamı (başbakanı) Rüstem Paşa'nın Mimar Sinan'a yaptırttığı cami, hamam ve imaretten. Mahmudiye Köyü'nde yaptıranının adıyla anılan Hasan Fehmi Paşa Camii (1887) ve Abdülhamit'in sütannesi adına yaptırttığı Uzunkum'daki Rahime Sultan Camii, yöredeki tarihi eserlerden bir kaçıdır.

Orhon Kapısı aslında yeni hayatlara, yeni olaylara, yeni dünyalara açılan kapı olmuştur Anadolu'ya gidip gelenler için.

Sapanca da İstanbul için de "ikinci konut" mekânıdır; hafta sonları büyük şehir keşmekeşinden kaçıp "nefes alma" imkânsızdır çoğu kez.

Sapanca; özenerek yaratığı bir köşe Tanrımızın. Bir bağıştır Sapanca; bir armağandır insanlara. Bir güzelliktir; bir"tatlı huzur"dur. Sapanca hayattır.

IRMAK DERGİSİ

Temmuz/2005/Sayı: 55 Fahri TUNA

[1] "... içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele..." (Bakara/25, Maide/12 vs.)

[2] Soğucak Yaylası: Sapanca'nın güneyinde Samanlı Dağları üzerinde yer alan Skarya'nın 18 yaylasından biri.

[3] Prof.Dr. Ahmet ERCAN'la 2003 Yılı Temmuz ayında Fahri Tuna'nın yaptığı söyleşiden.

[4] Yahya Razi Tunalı, Sakarya Söylenceleri, Irmak Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 41.. Sh. 26

 

İLGİLİ İÇERİK

MÜLAKAT - RÖPORTAJ FARKI

RÖPORTAJ

SON EKLENENLER

Üye Girişi